Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, eylül ayında başlayan faiz indirimleriyle ekonomideki kötü gidişatın derinleştiğini ifade ederek, “Türkiye ekonomisinde taşları yerinden oynatan, görülmedik bir yoksulluğa yol açan faiz indirimlerine niye gidildi? Sonucun böyle olacağı tahmin edilemedi mi? Yoksa ince ince işlenen bir siyaset mühendisliği mi söz konusu?” diye sordu.
Aktaş, faiz kararlarıyla birlikte enflasyonun yüzde 60’a, doların 14,50’lere ve üretici fiyatlarında yüzde 115’lik enflasyon oranlarının yaşandığını hatırlatarak şöyle dedi:
“Uluslararası alanda emtia fiyatlarının artmaya başladığı, bunun üretici fiyatlarını yukarı çektiği, sonuçta tüketici fiyatlarının da artacağı ortadayken, bu durumu daha da körükleyecek şekilde faiz indirimine gitmenin kendi ayağına kurşun sıkmak olduğu görülememiş olabilir mi?
Eğer öyleyse bu büyük bir zafiyettir. Ama ya bu görülüyor, tahmin ediliyorduysa! Ya bütün bunlar bilinçli olarak yapılmışsa! Böyle midir, bilemeyiz tabii ki. Ama Türkiye Cumhuriyeti’ni idare eden kadroların böylesine basit bir iktisat teorisini bilmiyor olabileceklerine ihtimal vermek zor.
Bu duruma gelineceği görüldüğü halde faiz indiriminin tercih edilmesi ise bir siyaset mühendisliği ya da siyaset bilimi aracı olabilir.
Ekonomide olumsuzluk bazını yükselt, iyileşme olduğunda da bunun meyvesini topla!
Örnek mi… 16 Aralık’taki faiz indirimi, 19 Aralık’taki faizin daha da indirileceği yolundaki açıklamalar, 20 Aralık’ta vatandaşın elinde avucunda ne varsa dövize koşması, gün içinde doların 18 lirayı aşması, aynı günün akşamı kur korumalı mevduat uygulamasının açıklanması ve buna eşlik eden döviz satışlarıyla 21 Aralık sabah saatlerinde doların 11-12 liraya düşürülmesi ve bunun büyük bir başarı olarak pazarlanması. Konuşulan doların eylüldeki 8.50’lerden 11-12’ye çıkması değil, 18’den 11-12’ye düşmesi! Bundan güzel siyaset mühendisliği mi olur!”