Türk Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, Ankara’da düzenlenen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında konuştu.
Üretimdeki zorluklara dikkat çeken Özilhan, “Krediye ulaşımdaki zorluklar üretimi olumsuz etkiliyor. Böyle giderse ihracat yapılamayacak” dedi.
“Kısa vadede enflasyonun tek haneli düzeye indirilmesi gerekiyor” diyen Özilhan, “Orta vadede yapısal reformları yapmamız, bütün bunları yaparken de bilime, teknolojiye yatırım yapıp uzun vadede üretim yapısını değiştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
Özilhan şunları söyledi:
“KOBİ’lerimizi, işgücümüzü, gençlerimizi ve yaşlılarımızı, kısaca tüm toplumumuzu, dijital çağın yetkinlikleriyle donatmalıyız. Aksi halde, önceki teknolojik devrimlerde olduğu gibi bu kez de teknoloji ithalatçısı olmanın ötesine geçemeyiz. Oysa teknoloji ithalatçısı değil, üreticisi olmak istiyoruz.
Toplumsal cinsiyet eşitliği de kendiliğinden sağlanamıyor çünkü toplumsal, ekonomik ve siyasal hayata kadınların eşit katılımının önündeki engeller kendi kendini yeniden üretiyor. Sadece kadınların değil, dezavantajlı tüm grupların kurumsal hayata katılımını önceleyen politikalara ihtiyaç var. Aslında bu iş iyi organize edilmiş Planlama Kurumu’nun görevi. İyi bir planlama, siyasi karar alma mekanizmasını güçlendirir, kamu politikalarının etkinliğini artırır, özel sektörde kaynak verimliliğini yükseltir, kaynakların üretimi kanalize olmasını destekler. Üretmeyen ülke, refah yaratamaz. Kaynaklar, üretime, bilime, AR-GE’ye, eğitime değil de hızlı getiri sunan rant alanlarına kayarsa bu şekilde sağlanan büyüme kalıcı olmaz. Ülkenin geleceği ipotek altına alınmış olur.
‘ORTAK AKLI DEVREYE SOKARAK YAPABİLİRİZ’
Bizim kısa vadede enflasyonu tek haneli düzeylere indirmemiz, orta vadede yapısal reformları yapmamız, bütün bunları yaparken de eğitime, bilime, teknolojiye yatırım yapıp uzun vadede üretim yapısını değiştirmemiz gerekiyor. Bunu da iyi bir planlama ve güçlü bir bürokrasi ile sektördeki bilgi birikimini harekete geçirerek, uzmanların ve akademisyenlerin görüşlerini alarak, ortak aklı devreye sokarak yapabiliriz.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken yukarıda bahsettiğim ekonomik ve toplumsal hedeflerimizin yanı sıra birlikte yaşama düzeni ve ülkemizin küresel sistemdeki yerine ilişkin de hedeflerimiz olmalı. Ekonomik ve toplumsal hedeflerimizi birlik ve beraberlik içerisinde, farklılıkla ve bir arada yaşama irademizden aldığımız güçle ulaşabiliriz. Bu maksatla hukuk devletini mutlaka güçlendirmek, yargı ve hukuk bağımsızlığını güçlü bir şekilde tesis etmek, kuvvet ayrılığını yerleştirmek, denetleyici ve düzenleyici kurumların özerkliğini sağlamak, yürütmenin hesap verilebilirliğini iyileştirmek zorundayız. Nasıl ki ülke içerisinde daha adil bir bölüşüm olmasından ve demokratik yönetimin güçlendirilmesinden yanayız, küresel düzlemde de daha adil, daha dengeli bir dünya idealimiz var. Birleşmiş Milletler’in görevini daha iyi yaptığı, yoksul ülkelerin dünya sahnesinde kendilerine yalnızca zengin doğal kaynaklarıyla değil, insani, doğal, kültürel, tarihi zenginlikleriyle de yer bulduğu bir küresel düzen görmek istiyoruz.
‘TÜRKİYE MİSYONLAR ÜSTLENMESİ GEREKEN BİR ÜLKE’
Küresel ısınma, terör, suç ekonomisinin finansmanı, göç, güvenlik, salgın hastalıklar, açlık ve kuraklık gibi küresel sorunlarla mücadelede zengin ülkelerin, yoksul ve gelişmekte olan ülkelerin çabalarına destek olması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye, böylesi bir küresel düzenin kurulmasında önemli misyonlar üstlenmesi gereken bir ülke. Cumhuriyetin kuruluşunda hedef, muasır medeniyet seviyesini, yani Batı’yı yakalamak idi. Hızla gelişmek ve kalkınmak, sadece Türkiye’nin değil, diğer kalkınmak isteyen ülkelerin de vizyonuydu. 20. yüzyıl böyle şekillendi. İçinden geçmekte olduğumu çoklu kriz ortamı, 20. yüzyılın ekonomik modelinde birtakım iyileştirmeler yapılması gerektiğini de gösteriyor.
Türkiye, batı ve doğu ülkeleri arasında yüzyıllardan beri oynadığı köprü rolüyle ikinci yüzyılda dünya için rol model olma potansiyeline de sahip bir ülke. Nitekim, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra başlayan süreç, bu rolün kanıtı oldu. Ancak Türkiye diğer ülkelere rol model olmak için kendi sorunlarını çözmeli. Yeni bir zihniyetle, yeni bir toplumsal seferberlikle çözemeyeceğimiz hiçbir sorunumuz olmadı inancıyla konuşmama son veriyorum.”