CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, TBMM Genel Kurulu’nda, “Ayçiçeği yağına, şekere, una, ete, süte zam yaparken takındığınız bonkör tavrınızı, asgari ücreti belirlerken göremedik ne yazık ki. Göremedik, çünkü siz, o sırada Diyanet’e yoksulluk hutbeleri verdirmekle meşguldünüz. Vatandaşın içinden bulunduğu ekonomik darboğaza çare bulmak yerine, cuma hutbelerinde ‘Yoksulluk ve açlık bir imtihandır’ dedirtmediniz mi? O da yetmedi, ‘Yoksulluk takdir-i ilahidir, sabredin, isyan etmeyin’ öğütleri verdirmediniz mi? Şüphesiz ki hayatta her şey bir imtihandır. Ama son model arabalara binen Diyanet yöneticileri de bu imtihana tabii değil mi” dedi.
TBMM Genel Kurulu’nda bugün 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşülüyor. Genel Kurul’da söz alan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, bu bütçenin AKP iktidarının son bütçesi olduğunu söyleyerek, “Yine şaşırtmadılar, 20 yıllık geleneklerini bozmadılar. Bizim acı reçete olduğunu bildiğimiz bu mahcubiyet belgesini, ‘halkımıza umut’ diye karşımıza getirdiler. Yaşamın her alanında yarattığınız çürümüşlük ve yozlaşma ortadayken ‘Milletimiz için adil bir bütçe hazırladık’ dediniz. Yetmedi, programlar ve desteklerle toplumun tüm kesimlerine sahip çıktığınızı iddia ettiniz. Sizin ‘yeni ekonomi modeli’ dediğiniz, bizim ise ‘YEM bütçesi’ olarak kısalttığımız bu bütçenin, Türkiye’nin yüzüncü yılına yakıştığını savundunuz. Bu bütçe de vatandaşına tuzak kuran ve geleceğine ipotek koyan bir yemdir” diye konuştu.
İktidarın fakir ve fukarayı ezerken devletin kaynaklarını garanti ödemelerine aktardığını savunan İlgezdi, şunları söyledi:
“Anlıyoruz; giderayak, fakir fukarayı ezip garip gurabayı horlarken garanti ödemelerle devletin kasasını boşaltmaya yeminlisiniz. Geçmediğimiz köprülere, kullanamadığımız otoyollara, randevu alamadığımız hastanelere milyarları akıtırken asgari ücretliyi sefalet düzeninde ezmeye yeminlisiniz. Hayat pahalılığını azaltmak bir yana, emekçilerin sırtındaki vergi yükünü artırmaya yeminlisiniz. Gübre, mazot, girdi fiyatları tavan yaparken çiftçinin hakkını gasp etmeye yeminlisiniz. ‘Müjde’ diye sunduğunuz yüksek faizli ticari kredilerle borç içindeki esnafı iflasa sürüklemeye yeminlisiniz. Kur Korumalı Mevduat’la zengini zengin ederken ‘İnsanca yaşamak istiyoruz’ diyen emekliyi açlığa terk etmeye yeminlisiniz. İsrafa rağmen tasarruf etmeyi düşünmediğiniz şatafat ve itibarınızla bütçe açığını büyütmeye yeminlisiniz. Velhasıl, döviz kurunda önleyemediğiniz artışla, bitmeyen zamlarla, reva gördüğünüz düşük ücretlerle Türkiye’yi yoksullaştırmaya yeminlisiniz. Biz de 2023’te sarayın değil halkın bütçesini inşa edeceğimize yemin ediyoruz.
“LÜKS VE ŞATAFATIN BEDELİNİ YOKSULUN SIRTINA YÜKLEDİNİZ”
Şimdi hakkınızı yemeyelim; siz de 20 yıl boyunca siyasetinizin ana eksenine insanı koydunuz. Ancak bir farkla. Siz, insanı insanca yaşatabilmekten ziyade, yaşamak için size ‘mecbur’ kalan ‘makbul’ insanlar yarattınız. Lüks ve şatafatın bedelini de yoksulların sırtına yüklediniz. Yücelttiğiniz sürdürülebilir yoksullukla ölmeyecek kadar canlı ve yaşayamayacak kadar ölü insanlar yarattınız. Bakın, Yaşar Kemal’in ölümsüz karakteri İnce Memed, bugün 23 milyondan fazla yoksul emekçiye, emekliye, genci yaşlısı herkese ses oluyor. Duyun, zulüm ve zorba düzenine dayanamayan ırgat Memed’in isyanını. Kulak verin, ‘Kötülük, yolsuzluk, haksızlık ve insanın insanı köle gibi kullanması sürdüğüne göre biz hep yenilmişiz’ diyen çaresizlerin sesine. Siz duyamazsınız, görmezsiniz.
“SON 2 SENEDE TÜRK LİRASININ YAŞADIĞI DEĞER KAYBIYLA HALKIN SOFRASINDAN AYDA BİN 180 ADET EKMEK ÇALINDI”
Bu rejimi oluşturan tek kişilik şahsım hükümeti ne diyordu? ‘Faiz inerse enflasyon düşer.’ Doğru mu? Değil. Işıl ışıl gözlerle parlak kâğıtlara yazdığınız bu teorinin kapkaranlık sonuçları ortada. Fakirin fukaranın ekmeğinden çalmanın adı ne zamandan beri enflasyonla mücadele oldu? Ama işin aslının öyle olmadığını gayet iyi biliyorsunuz. Ülkemizde, 21 yüzyılın en büyük Merkez Bankası soygunu gerçekleşti. Fail belliydi. Kayıp belliydi. Yaklaşan kriz belliydi. Biz ‘128 milyar dolar nerede’ dediğimizde dolar kuru 7 lira 29 kuruştu. Siz sustunuz ve bugün dolar 18 lira 64 kuruş. Kime ne anlatıyorsunuz siz? Son 2 senede Türk lirasının yaşadığı değer kaybıyla halkın sofrasından ayda bin 180 adet ekmek çalındı. Bari şimdi susmayın.
CAHİT SIKTI TARANCI’NIN DİZELERİNİ OKUDU
Sosyal devletin görevi olan refahı üretmek ve paylaştırmak bir yana, sefaleti büyüttünüz. İktidarınız, 20 yıldır sosyal devleti, kendine yakın sermaye sahiplerinin, cemaatlerin ve candaş vakıf yöneticilerinin taşeron hayırseverliğine havale etti. Bu mu yüzyılın bütçesi? Memleketin haline baktığımda, Cahit Sıtkı Tarancı’nın şu dizeleri bizlere umut veriyor. ‘Memleket isterim. Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun. Kış günü herkesin evi barkı olsun. Memleket isterim. Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun. Olursa bir şikayet ölümden olsun.’ Biz istemez miyiz böyle bir memleketimiz olsun? Ama olan ne, biliyor musunuz? Bu toprakların zengini daha zengin, fakiri daha fakir oldu. Kış, yoksulluğun mevsimi oldu, yokluk oldu, dert oldu. Ne olursa olsun biz, Tarancı’nın dizelerindeki o memleketten asla vazgeçmeyeceğiz. Ama görüyoruz ki bu bütçe, bu memleketten vazgeçenlerin bütçesidir.
“BU MEMLEKETTEN VAZGEÇENLER, KKM’YE 91 MİLYAR LİRA ÖDEME YAPTI”
Bu memleketten vazgeçenler, bütçenin 6,5 milyarlık payını Cumhurbaşkanlığı harcamalarına ayırdı. Bu memleketten vazgeçenler, Kur Korumalı Mevduat’a 91 milyar lira ödeme yaparken bütçenin sadece 54 milyar lirasını çiftçimize ayırdı. Bu memleketten vazgeçenler, bütçenin 46 milyar lirasını şehir hastanelerinin müteahhitlerini beslemek için ayırdı. Bu memleketten vazgeçenler, bütçenin 53 milyar lirasını tercih edilmeyen otoyollara, geçilmeyen köprülere ve kullanılmayan tünellere ayırdı. Bu memleketten vazgeçenler, garanti ödemeleri 2,5 kat artırdı. Sözün özü; bu memleketten vazgeçenler, halkı değil Beşli Çeteleri memnun etmeyi tercih etti.
ÇAY-SİMİT HESABINI HATIRLATTI
Şu meşhur çay-simit hesabınız var ya onu hatırlatayım. Simit 5 lira. İstanbul’da en ucuz çay da 5 lira. Dört kişilik bir ailenin üç öğün bir çay, bir simit hesabı, aylık 3 bin 600 lira yapıyor. Asgari ücretlimiz, kalan bin 900 lira ile kira mı ödeyecek, faturalarını mı yatıracak, yola mı para verecek? 3 bin 500 lira alan emeklilerimizin maaşı ise günde üç öğün simide bile yetmiyor.
“AYÇİÇEĞİ YAĞINA, ŞEKERE, UNA, ETE, SÜTE ZAM YAPARKEN TAKINDIĞINIZ BONKÖR TAVRINIZI, ASGARİ ÜCRETİ BELİRLERKEN GÖREMEDİK”
Ayçiçeği yağına, şekere, una, ete, süte zam yaparken takındığınız bonkör tavrınızı, asgari ücreti belirlerken göremedik ne yazık ki? Göremedik, çünkü siz, o sırada Diyanet’e yoksulluk hutbeleri verdirmekle meşguldünüz. Vatandaşın içinden bulunduğu ekonomik darboğaza çare bulmak yerine, cuma hutbelerinde ‘Yoksulluk ve açlık bir imtihandır’ dedirtmediniz mi? O da yetmedi, ‘Yoksulluk takdir-i ilahidir, sabredin, isyan etmeyin’ öğütleri verdirmediniz mi? Şüphesiz ki hayatta her şey bir imtihandır. Ama son model arabalara binen Diyanet yöneticileri de bu imtihana tabii değil mi? 5-10 yerden maaşa bağlanan yandaşlarınız bu imtihana tabii değil mi? Geceleri dahi sönmeyen ışıl ışıl saraylarda yaşayanlar bu imtihana tabii değil mi? Bu ülkede bir avuç insanın şatafatı her geçen gün artarken neden hep yoksullukla sınanan halkımız oluyor? Koltuk, makam araçları ve şatafat sevdalarınız, itibardan tasarruf yapmayışınız gözlerinizi öyle kör etmiş ki aslında bu sizin imtihanınız ve siz bunu görmüyorsunuz.”