İnsan Hakları İzleme Örgütü, (HRW) Çin Halk Cumhuriyeti’nin defalarca çürüttüğü suçlamaları gerekçe göstererek, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde işlediğini iddia ettiği “insanlık suçları” ile ilgili Birleşmiş Milletler (BM) ‘in Çin hakkında soruşturma açması çağrısında bulunan yeni bir rapor yayınladı.
Aslında konumuz bu raporun içeriği değil. Çünkü; içerik, yazarından ve yazarının amacından bağımsız düşünülemez.
Günümüz aydınlarının İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kurumların neden kurulduğunu ve kimler tarafından finanse edildiğini iyi bildiğini düşünüyorum. Ama ne yazık ki toplumların önemli bir kısmının hala bu örgütler ile ilgili yeterli bilgi sahibi olmadığı kanaatindeyim.
EN BÜYÜK FİNANSÖRÜ SOROS
En büyük finansörünün Açık Toplum Vakfı yani George Soros’un olduğu İnsan Hakları İzleme Örgütü, aslında Soğuk Savaş döneminde kurulmuş bir örgüt.
Ancak Sovyetler Birliği’nin yıkılışı ile yetinmemiş olacak ki Sovyet sonrası dünyada da yeni görevler üstlenip faaliyet alanlarını genişletmiş, küresel oligarşinin hedef olarak gördüğü yerlerde konumlanarak malum faaliyetlerini sürdürmektedir.
HALKLARI , “KULLANIŞLI KÖLELERE” DÖNÜŞTÜRME
Açık Toplum Vakfı ve yumuşak gücü İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) özellikle Sovyetler Birliği’nin yıkılması sürecinde sosyalist bloktaki Doğu Almanya, Orta Avrupa ve Balkan ülkelerindeki faaliyetlerine hız vermişti. George Soros, küresel oligarşinin bu ülkeleri yağmalamasına öncülük ederken, bir yandan da bu ülke halklarının “kullanışlı kölelere” dönüşmesi için gerekli alt yapıyı Açık Toplum Vakfı ile organize ediyordu.
Soros’un Romanya’yı nasıl yağmaladığını, Çavuşesku ve eşini tüm dünyanın gözü önünde nasıl öldürttüğünü öğrendiğinizde aslında bu hayırsever iş adamının gözü döndüğünde ‘insan hakları’ için yapamayacağı hiçbir şey olmadığını anlıyorsunuz.
HRW’NIN YENİ ÇALIŞMA ALANI “DOĞU TÜRKİSTAN”
Şimdi yine aynı hayırsever iş adamı Soros ve onun HRW’sinin yeni bir çalışma alanı var: Sincan Uygur Özerk Bölgesi. Türkiye’de ve batı ülkelerinde zikredilen ismi ile Doğu Türkistan.
Aslında bu hayırsever iş adamını anlamak kolay. Sonuçta Rusya’da ve Orta Avrupa’da insanları “sosyalizm belası”ndan kurtaran bu hayırseverin yeni hedefinin başka bir sosyalist devlet olması gayet anlaşılır bir durum. Yoksa her sene birbirinin kopyası olan ve içinde elle tutulur hiç bir maddi delil olmayan raporlar hazırlamanın kime ne faydası olabilir ?
HRW, O raporların sonuncusunu 19 Nisan 2021 günü yayınladı. Rapor, öncekilere benzer tutarsız, ve mantıksız iddialar taşıyordu. Yine de suçlamaların muhattabı Çin Halk Cumhuriyeti bu iddialara her seferinde yanıtlar veriyor. Merak eden açıp bakabilir.
Peki, her seferinde somut delillerle çürütülen bu raporlar, neden ısrarla yayınlanmaktadır?
ÇKP’YE KARŞI İNSAN HAKLARI KOSTÜMLÜ SALDIRI
Hayırsever iş adamı George Soros, geçtiğimiz yıl İngiliz Independent gazetesine verdiği röportajda aslında temsil ettiği dünyanın amaçlarını açıklıyordu. Hayırsever Soros, Covid-19 salgınının ve Çin Komünist Partisi’nin, kurdukları medeniyeti tehdit ettiğini söylüyordu. Covid-19 salgını ile kapitalizmin mutlaka başka bir şekle evrilmesi şarttı. Tüm dünyada çarkların diledikleri gibi işlemesini sağlamak için muhafaza ettikleri emperyalist sistemi sürdürmek adına renkli devrimler tertipleyip kan dökmekten çekinmediler. Bugün de en sinsi oyunlarını “insan hakları savunucusu” kostümleri altında Çin Komünist Partisi’ne karşı oynamaya çalışıyorlar. Nedeni çok basit;
Çin ve Asya coğrafyası üzerinde hegemonya kurmak. Ancak gerçekler arzuladıkları tablonun uzağında. Çin, bugün sahip olduğu gücüyle, dünya pazarlarında Batılı güçlerin rahat rahat manipülasyonlar yapıp gelişmekte olan ülkelerin zenginliklerini hortumlamalarına müsaade etmiyor. Yıllarca sömürdükleri, kendi ülkelerinde kullanmadıkları teknolojileri pazarladıkları, bir nevi “kirli paslı bir fabrika” olan Çin’in, dünyanın teknoloji merkezi haline gelmesi, uzay çalışmalarında kendilerini geçmesi, bu kadar sermaye biriktirmesi anlaşılır gibi değildi.
Son olarak da geçtiğimiz gün ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın, Çin’in, yenilenebilir enerji teknolojileri konusunda ABD’nin önüne geçtiğini itiraf etmesi de onlar açısından kabullenmesi zor bir durum yaratıyordu.
ÇİN, ROMANYA DEĞİL
Elbette ki Çin Halk Cumhuriyeti; küresel oligarşinin hayırsever iş adamı George Soros’un kanlı kalkışmalar organize ederek topraklarını yağmaladığı, finansal birikimini Avrupalı markalara peşkeş çektiği, limanlarını finans şirketlerine sattığı ve ‘diktatör liderini’ tüm dünyanın gözünün önünde öldürdüğü Romanya değil. Ama en büyük hayalinin Çin Komünist Partisi’nin ve Xi Jinping’in ‘demokrat ve eğitimli Çinliler’ tarafından alaşağı edilmesi olduğunu aynı röportajında açıkça ifade ediyor hayırsever iş adamı Soros.
EN TEMEL İNSAN HAKKI: YAŞAMA HAKKI
Sorumuza geri dönecek olursak, yani Soros’un finansörü olduğu İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Sincan Uygur Özerk Bölgesi ile ilgili tutarlılığı ve somut deliller bulunmayan raporlar hazırlamasının ve bu raporların özelikle batılı medya kuruluşları tarafından üzerine abanılarak Covid-19 dan bile önemli gündem maddesi haline getirilmesi, nasıl açıklanabilir?
Ha bu arada İnsan Hakları İzleme örgütüne ve savunucularına küçük bir hatırlatma yapmanın yerinde olacağını düşünüyorum. En temel insan hakkı olan yaşam hakkının Covid-19 salgınında bir kez daha kendini yakıcı bir şekilde hissettirdiğini anlamış olmalarını temenni ederek iki veri paylaşacağım. Covid-19 salgınının başından beri İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün merkezinin bulunduğu New York’da 51.183 kişi yaşamını yitirmişken, raporun hedefindeki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi’deki ölü sayısı 3 (yazı ile üç) . Bu rakamların yalan olduğu, gerçeğin tüm komünist ülkelerde olduğu gibi Çin’de de gizlendiği safsatasına inananlar yazıyı burada bırakabilirler. Çünkü akıllı insanlarla iletişim kurmaya ihtiyacımız var.
‘KAŞGARLI MAHMUT’UN MEZARI’ YALANI
Peki neden bu yalanlar?
Mesela Kaşgarlı Mahmut’un mezarının ‘komünist Çin tarafından yıkıldığı’ yalanını kimin nasıl uydurduğunu bilmiyor olabiliriz. Ama Türkiye’den gazeteciler neden bu yalanı köşelerine taşır? Ki aynı komünist Çin’in Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü Unesco Dünya Kültür Mirası listelerine girmesi için çabaladığı ortadayken.
Peki neden bu yalanlar?
Aslında sorunun yanıtı çok basit.
ÇAVUŞEŞKULARIN MİLYON DOLARLARI NEREDEYDİ?
Yukarıda sıklıkla değindiğim Romanya’yı hatırlayın lütfen. Ölüme giderken eşi Nikolay’ı öpen Elena’nın üzerinden ne çıkmıştı? Çavuşeskuların iddia edildiği gibi pırlantaları, elmasları, milyon dolarları neredeydi? Tabi ki bunların hiç biri yoktu ve hiç olmamıştı. Çavuşeskuların katilleri, öldürdükleri iki insanın üzerinden geçerek Nikolay Çavuşeskunun çalışma masasından çıkan iki paket Marlboro sigarasını Soros’un gönderdiği gazetecilere göstererek zaferlerini kutladılar. Ama o tarihlerde dünya kamuoyu, BBC başta olmak üzere, Avrupa basınının yalan dolu haberlerinde diktatör Çavuşesku’nun insanları meydanlarda nasıl öldürttüğünü konuşuyordu.
Günümüzde bile insanların bir çoğu, Romanya’daki ayaklanmanın başlangıcı olan katliamın, CIA bağlantılı bir üst düzey askeri rütbeli tarafından organize edildiğini bilmedikleri gibi bu katliamın Çavuşesku’nun yaptığına inandırılmış durumdalar.
GOEBBELS TAKTİĞİ
Tıpkı bugün Sincan Uygur Özerk Bölgesi ile ilgili dolaşıma sokulan yalanlar gibi.
Aslında taktik basit. Hayırsever iş adamı George Soros gibi azılı bir Sovyet düşmanı olan Goebbels’in teorisinde ifade ettiği gibi: “Yeterince büyük bir yalan söylerseniz ve bu yalanı sürekli tekrar ederseniz, insanlar sonunda bu yalana inanmaya başlayacaktır.’’
Ulaş Can
Yön Haber