CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, bugün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Altay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya hitaben, “Ne oldu İsmail Çataklı’nın kardeşi? Kardeşi FETÖ’cü olanların hepsine ‘FETÖ ile iltisaklı’ demedin mi sen? Asıl iltisaklı sensin. Yok, sen iltisaklı değilsin, esasen FETÖ’cüsün. Ne oldu şimdi senin Bakan Yardımcın, FETÖ ile iltisaklı Bakan Yardımcısı olarak orada duruyor. Nereye koyacağız bunu? Bu iftira mı? Bu gerçeği söyledik diye jandarmanın, polisin üniformasının arkasına sığınma” diye konuştu.
Ayrıca Engin Altay, MHP’nin dünkü grup toplantısı sonrasında yaşananlara tepki göstererek, “Meclis’te dün bir ayıbın altına yine imza atıldı. Gazetecilerin sokakta, meydanda tartaklanmasını, hoş değil ama gördük. Olmamalıydı, ama oldu. İnşallah bir daha olmaz. Fakat TBMM’de bir gazetecinin iteklenmesi nedir ya? Bir milletvekili, parti yöneticisi tarafından iteklenmesi nedir? Meclis. Bu gazeteciler işini yapıyor. Gazetecileri itekleyeceğinize, herkes işini yapsın da Sinan Ateş cinayeti de aydınlansın. Bütün teröristlerin ayakkabı numaralarını biliyorsun, Sinan Ateş cinayetinin katilini, azmettireni, karar verilen merkezi bilmiyorsun. Böyle bir şey olabilir mi” dedi.
Altay’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
TÜM MEMURLAR ENFLASYON KARŞISINDA İNİM İNİM İNLİYOR
Sadece 25 gün dayanabildi. Son asgari ücret de 25 gün sonra açlık sınırının altında kaldı. Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durum her gün ve süratle kötüye gidiyor. Alınan tedbirler, ekonomideki kötü gidişi durdurmaktan öte, kötüye gidişi hızlandıran, özendiren tedbirler. ‘En düşük emekli maaşı 5 bin 500 TL’ dedi, ‘Asgari ücret 8 bin 506 TL’ dedi, ‘Memura yüzde 30 zam yaptım, kimseyi enflasyona ezdirmedim’ dedi. Memur, işçi için ev almak, araba almak, tatil yapmak hayal bile değil artık. Şimdi, Hazine desteği ile ev kredilerine kısmi bir destek gündemde.
KİM EV ALACAK?
Türkiye’de ortalama 2 milyondan aşağıya ev yok da 2 milyonluk bir ev için memurun ödeyeceği kredi, ilk yıl 8 bin 800 TL, 14’üncü yılda 25 bin TL’ye çıkacak. Taksitler de sabit değil. Bunlar, ekonominin uzun süre iyi gitmeyeceğini görmüşler. Hangi memur bu krediyi kullanıp ev alacak? Meclis Genel Kurulu’nda bir kanun var, Hazine desteği. Verelim, biz de destekleyeceğiz, ‘evet’ diyeceğiz ama çözmüyor sorunu. Kamu çalışanları, maalesef polisinden öğretmenine, mühendisinden ormancısına, hemşiresinden doktoruna, velhasıl tüm memurlar, enflasyon karşısında inim inim inliyor.
ERDOĞAN, ÖĞRETMENİN 10 BİN TL’Sİ NEREDE?
Asgari ücret havası, cakası anlaşılır değil. Erdoğan, çok değil, tam 2 yıl önce bugün asgari ücret 2 bin 826 TL idi, şimdi 8 bin 506 TL. Tam 2 yıl önce asgari ücret ile bin 990 ekmek alıyordu asgari ücretli, şimdi bin 700 ekmek. 290 ekmek buharlaşmış, Erdoğan. Senin caka sattığın 8 bin 500 TL asgari ücret. 3 bin 139 tane yumurta alırdı 2 yıl önceki 2 bin 826 TL olan asgari ücret, şimdi 2 bin 766 tane alıyor. Milletin 377 yumurtasını çalmışsın. 2 yıl önceki asgari ücret ile tam 54 kilo dana eti alıyordu millet, Erdoğan. Şimdi 37 kilo. Milletin 17 kilo etini de çalmışsın.
2013’te bir öğretmen, asgari ücretin üç katıydı. Şimdi 1,8 katı. Yani asgari ücret ile bağlantılı olan öğretmen maaşını ayarlayacak isek ki bu asgari ücret de 2021’in çok altında. Şimdi kime sorsan, ‘2 bin 800 TL mi büyük, 8 bin 500 TL mi?’ ‘8 bin 500 TL’ der herkes. Değil. 2 bin 800 daha büyük. Öğretmenimiz şimdi, 804 TL iken asgari ücret, 2 bin 381 TL alıyordu. 3 katı. Şimdi 15 bin 700 TL alıyor. 25 bin 510 TL alması lazım. Erdoğan, öğretmenin 10 bin TL’si nerede?
BÖYLE BİR ŞEY OLABİLİR Mİ?
Kamuda çalışan bir mühendis, asgari ücretin 4 katı maaş alıyordu. Yani 804 TL asgari ücret, 3 bin 394 TL mühendisin maaşı idi. Şimdi kamuda çalışan mühendisimiz 21 bin 295 TL alıyor. Eğer asgari ücretin 4 katı olacak idiyse mühendisimizin 35 bin 725 TL alması lazım. Nerede? 14 bin 430 TL’si nerede mühendisin, Erdoğan? Devlette yeni başlamış üniversite mezunu bir memur, 2013’te asgari ücretin 2,4 katı maaş alıyor idi. Şimdi 12 bin 632 TL. Şimdiki asgari ücretin 2,4 katı alması gerekir. Yani 20 bin 410 TL alması gerekir. Erdoğan, devlette yeni başlayan memurun 7 bin 782 TL’si nerede? Bu tabloyu bile bile ‘Memuru, işçiyi, asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik’ demek ne ya. Böyle bir şey olabilir mi?
KAHRAMAN POLİSİMİZİN DE 10 BİN TL’Sİ KAYIP
Kahraman polisimiz… Hamaset yapması kolay. Evet, polisimiz kahraman. ‘Şehit olmaktan korkmuyor, emekli olmaktan korkuyor’ dedik, 3600 ek gösterge için zorladık. 2013; 8’e 1 polis memurumuz, asgari ücretin 3,3 katı maaş alıyordu. Yani 2 bin 714 TL. Asgari ücret 800 TL iken şimdi kahraman polisimiz, 18 bin 235 TL. Asgari ücretin 3,3 katı ne yapar? 28 bin 69 TL. Bu hesaba göre kahraman polisimizin de 10 bin TL’si kayıp. Nasıl olacak şimdi?
200 TL’lik banknotlar 2009’da basıldı ama milletin eline 2010’da geçti. Şimdi 200 TL burada. 200 TL basıldığında bu para 101 litre süt alıyormuş, şimdi 7 litre alıyor. Bu para 100 kilo ekmek alıyormuş, şimdi 16 kilo alıyor. Bu para 119 litre zeytinyağı alıyormuş, şimdi 2,5 litre alıyor. Bu para 7 kilo 600 gram et alıyordu, şimdi 1 kilo 200 gram alıyor Erdoğan. 15 kilo peynir alıyordu bu para, şimdi 1 kilo 100 gram alıyor. 54 litre benzin alıyordu Erdoğan bu parayı bastığında, şimdi 9,12 litre benzin alıyor. İşte Nebati’nin ve Erdoğan’ın ekonomideki mucizesi. Buna rağmen ekonomide her şeyin iyi gittiğini millete pişkin pişkin anlatan da bir kafa var. Tablo başka, kafa başka. Bu ekonomi bu şekilde sürdürülemez. Millet perişan.
AĞIR LAF ETMEK LAZIM
Suç işleri bakanı, yine durmamız konuşmuş. Nerede konuşmuş? Polis şefleri toplantısında. Toplantıda çıkmış ve tam olarak şöyle söylemiş: ‘Polisimiz, jandarmamız ve güvenlik güçlerinin namusu sizin beş paralık iftiranızın muhatabı mıdır’ demiş. Asla. Polisimizin, jandarmamızım, askerimizin namusuna laf edene ağır laf etmek lazım. Ama polisimize, askerimize, güvenlik güçlerimize iftira atan namerttir. Evet Soylu. Ama kendi kusur ve suçlarına polis ve jandarmayı kalkan yapan da hakikaten beş paralıktır. Kendi kusurlarınızı, yönetim ayıplarınızı kahraman polisin, jandarmanın üniformasının arkasına saklanarak, kendisine söylediklerimizi polisimize, jandarmamıza söylüyormuş gibi pazarlamak, hakikaten beş paralıktır.
İSMAİL ÇATAKLI SORUSU
Ne oldu İsmail Çataklı’nın kardeşi? Kardeşi FETÖ’cü olanların hepsine ‘FETÖ ile iltisaklı’ demedin mi sen? Asıl iltisaklı sensin. Yok, sen iltisaklı değilsin, esasen FETÖ’cüsün. Ne oldu şimdi senin Bakan Yardımcın? FETÖ ile iltisaklı Bakan Yardımcısı olarak orada duruyor. Nereye koyacağız bunu? Bu iftira mı? Bu gerçeği söyledik diye jandarmanın, polisin üniformasının arkasına sığınma. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın Twitter hesapları kime teslim? Özgür Özel söyledi. Baş trole. Trol başına teslim. Bu, geçmişle aynı. Devletin kozmik odasına FETÖ’yü sokmakla Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Twitter hesabını bir trole teslim etmek aynı şeydir. İftira mı? Söyledi Özgür, niye çıkıp bir kelime etmedin, her konuda konuşuyorsun da.
BEYEFENDİ BAKAN OLMUŞ, 133 TANE ÇETE ÇÖKERTMİŞ
Beyefendi caka satmış. Ama buna Tayyip Bey de Abdulkadir Aksu da bozulur. Efkan Ala da bozulur. Selami Altıok da bozulur. Demiş ki 2016’ya kadar çökertilen çete sayısı 5’miş sadece; Beyefendi bakan olmuş, 133 tane çete çökertmiş. Yani kendisinden önceki bakanlar ve bakanların başındaki başbakan çetelere göz yummuş, Soylu’nun bu hesabına göre. Öyle değil. Sen gelince Türkiye; mafya, çetelerin, uyuşturucu baronlarının cennetine dönüştü. Arada tek tük yakalıyorsun. Balık bol olunca havuzda oltayı şöyle bir sallasan bile bir balık takılır. Tam olarak durum bu.
CEVAP VERMESİ GEREKEN SAYIN ERDOĞAN’DIR
Sayın Erdoğan’a sesleniyorum. 2016’ya kadar siz, başbakanlığınız döneminde, hatta cumhurbaşkanlığı dönemi de var, çetelere göz mü yumdunuz? Bu kadar çete vardı da 138 çete içinden sadece 5’ini yakalamakla mı yetindiniz? Süleyman Bey geldi, çetelerin hepsini çökertti. Ben bilmem. Bunun cevabını vermesi gereken Sayın Erdoğan’dır.
Sayın Erdoğan’ın cevap vermesi gereken bir mesele daha var. İkisinin de hiç konuşmadığı bir mesela var. Sinan Ateş cinayeti. Genel Başkan’ımız da söyledi, bu cinayet er geç aydınlanacak. Ucu nereye gidiyorsa oraya kadar gidecek. Beyefendi ‘Bir kişi kaldı’ dedi. O kadar hâkim ki dosyaya. ‘Tetikçi kaldı’ dedi. Tetikçi yok. Katili taşıyan, olay yerinden kaçıran kişi, iki defa tutuklanıp serbest bırakılıyor. Bugün ya da dün yine tutuklanmış. Ne yapmak istiyorsunuz? Böyle bir soruşturma olabilir mi?
Dayısı bağırıyor, ‘Katil Meclis’te’ diye. Soylu, Meclis’e bir ayıp yaşattın. ‘Ayda 10 bin dolar mafyadan para alan milletvekili var’ dedin, Meclis’i töhmet altında bıraktın. Şimdi bu soruşturma ile ilgili duyarsızlığın, Meclis’i yeni bir töhmet altında bıraktı. Ne demek katil Meclis’te? Varsa böyle bir şey gereğini yapın. Yoksa da çıkın, ‘Böyle bir şey yok kardeşim, ne münasebet’ deyin. Meclis Başkanı’nı da buradan uyarıyorum. Her önüne gelen, Meclis ile ilgili laf ediyor. Yakışık olmayan, iftira sayılabilecek laflar ediyor. 10 bin dolar para alan milletvekili, -yeni, eski fark etmez, herkesin durumu Meclis ile ilintilidir- parlamentoya bir lekedir. 10 bin dolar meselesi, Soylu’nun CHP’ye değil, saraya şantajıdır.
TBMM’DE BİR GAZETECİNİN İTEKLENMESİ NEDİR?
Meclis’te dün bir ayıbın altına yine imza atıldı. Gazetecilerin sokakta, meydanda tartaklanmasını, hoş değil ama gördük. Olmamalıydı, ama oldu. İnşallah bir daha olmaz. Fakat TBMM’de bir gazetecinin iteklenmesi nedir ya? Bir milletvekili, parti yöneticisi tarafından iteklenmesi nedir? Meclis’te. Bu gazeteciler işini yapıyor. Gazetecileri itekleyeceğinize, herkes işini yapsın da Sinan Ateş cinayeti de aydınlansın. Bütün teröristlerin ayakkabı numaralarını biliyorsun, Sinan Ateş cinayetinin katilini, azmettireni, karar verilen merkezi bilmiyorsun. Böyle bir şey olabilir mi?
Kapatma davası ile ilgili Devlet Bey, dün Anayasa Mahkemesi’ne direktif verir gibi, talimat verir gibi, ‘HDP hızla kapatılmalı, kapısına kilit asılmalı’ diyor. ‘Aksi durum teröre hizmet eder’ diyor, Anayasa Mahkemesi’ne. Bu olmaz. Mahkeme işini yapsın. Ama siyaset, mahkemeye ayar veremez. Seçim öncesi yargı eliyle siyasi belirsizlik yaratılamaz. Yargı eliyle siyasetin dizayn edilmesi, bu ülkeye yapılabilecek en büyük yanlıştır. Herkes işini yapsın. ‘Yargı üzerinde bir vesayet var diyoruz’ Sayın Bahçeli. Erdoğan yargıya yeterince tasallutta bulunuyor, basınç uyguluyor. Sen bırak, Mahkeme işini yapar. Beğenirsin beğenmezsin.
EYT, EYT, EYT
Emeklilikte yaşa takılanlarla alay etmeyi bırakın artık. Ya sen dedin Erdoğan, temmuz ayında dedin. Dilimizde tüy bitti; ‘EYT, EYT, EYT.’ Toplumsal bir hak arayışında güçlü bir platform oluştu. Önce şiddet ile karşı çıktın, temmuzda dedin ki ‘1 Ekim’de Meclis açılınca bunu halledeceğiz’. Hatta bazı yerlerde hâlâ ‘Hallettim’ falan da diyor. Ne hallettin? 4 ay geçti. Dün de demiş ki ‘Emeklilikte yaş sınırını çözdük.’ Çözmedik. Ben bilmiyorum. Yasa geldi mi Meclis’e, geldi de geçti mi, ben bilmiyorum böyle bir şey Erdoğan. ‘Çözeceğim.’ Ne zaman? ‘Mayıs’ın başında inşallah.’ Seçime gelirken rüşvet. Kafa, iyi kafa değil. Yemezler. O bir kere onların ak sütü gibi hakkı. Ve daha fazla gecikilmesine de tahammülümüz yok.”