İktisat yazının önemli isimlerinden Prof. Dr. Korkut Boratav, ağırlaşan salgında Türkiye ekonomisinin bugün içinde bulunduğu krizi ve bunun toplumsal yansımalarını değerlendirdi.
Ekonomide Merkez Bankası odaklı süren tartışmalara, ABD ile iletişimde “soykırım” söyleminin ve bunun yarattığı gerilimin eklendiğini hatırlatan Boratav, iktidarın ise 2018’de başlayan bu çalkantının yarattığı büyük sosyal gerilimleri doğrudan çözecek bir yöntem kullanmadığını vurguladı. Bu noktada bütçeye işaret eden ve kamu borcunun milli gelire oranının yüzde 30’lar seviyesinde olduğunu belirten Boratav şöyle devam etti:
REZERV İSRAF EDİLDİ
“Türkiye kamu borcunun (iç borç) hızını artırarak önlemler geliştirebilir, bu kriz ortamından büyük ölçüde zarar gören emekçi sınıfının gelirlerini bütçe kanalıyla telafi edecek esneklik gösterebilirdi. Çünkü Türkiye’nin çalışan kesimlerin, esnaf dahil küçük üreticinin kayıplarını telafi edecek bütçe kaynağı var. Ama bunun alternatifi olan finansal sistemin genişletilmesi kullanıldı ve emekçi sınıflara da bir şeyler düşer beklentisine girildi. Yani şirketler kredi genişlemesiyle kurtarılıyor. Bunu Merkez Bankası ve bankalar kanalıyla yapıyorlar. Oysa Hazine, Merkez Bankası rezervlerini dış yükümlülükleri hafifletecek şekilde israf etmek yerine bütçeyi harekete geçirseydi hem sağlık sistemini ayakta tutacaktı hem yoksul kesimlerin gelir kayıplarını karşılayacaktı. Ama yapmadı.”
BELİRSİZLİK YARATTI
Bu tür nedenlerle bugün Türkiye’nin ekonomisi kâğıt üzerinde küçülmeyen, ancak çok ağır işsizlik, yoksullaşma ve enflasyon sorunu yaşayan bir ülkeye dönüştüğünü belirten Boratav, “Geniş halk kesimlerini, imkânı olduğu halde gözetmeyen, onlardan kamu kaynaklarını esirgeyen bu yöntem nedeniyle ekonomik zorluklar toplumsal bir krize dönüşmüştür” dedi.
Boratav, ayrıca uluslararası finans çevrelerinin yatırım yapacakları ülkede temel güvenceler aradığını, bunlardan birinin Merkez Bankası özerkliği olduğunu belirterek şu yorumu yaptı: “Bugün bu, büyük ölçüde fiilen ortadan kalktı. İkincisi Merkez Bankası yönetiminin yüzde 19’luk faizi koruyup korumayacağı… İndireceğine yönelik endişe var. Bu risk etkeni açısından belirsizlik yaratıyor. İlk yansıması da döviz piyasalarına oluyor.”