Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası BİRTEK-SEN ve Gaziantep, Malatya ve Kahramanmaraş illerindeki depremzede işçilerle birlikte deprem süresince işçilerin ve ailelerinin yaşadığı hak gasplarını raporladı, işçilerin taleplerini ve meclisin atması gereken adımları sıraladı.
- Yakınlarını kaybeden, işini kaybeden, evleri yıkıldığı ya da hasarlı olduğu için artık barınacak bir yeri olmayan, önemli bir kısmı bu yüzden göç etmek zorunda kalan on binlerce işçiye hiçbir ücret ödenmediği gibi tazminat hakları da gasp edildi…
- Kurban Bayramının öncesi ve sonrasında onlarca işçiyi tazminat vermeden işten atan Mil-May Tekstil patronu, depremin evsiz bıraktığı işçileri tazminatsız işten atarak bir de işsiz bıraktı…
- Bazı fabrikalarda işçiler fabrikanın depo bölümlerinde barınmaya zorlandı…
- Chantuque Tekstil fabrikasında, 28 Şubat’taki ikinci deprem esnasında, dışarı çıkmak isteyen işçilere izin verilmedi ve fabrika kapıları işçilerin üzerine kapatıldı…
- Bazı fabrikalarda işçiler fabrikanın depo bölümlerinde barınmaya zorlandı…
- Barınacak yerleri olmadığı için göç eden işçilere ilk başta “Ailenizle gelip kalabilirsiniz” dediler. Ancak işçiler dönüp çalışmaya başladıktan iki hafta sonra aileleri kovdular…
- İşçilerin kaldığı konteyner kentlerde bir konteynerde 8 kişi kalıyor. Tuvaletler, banyolar yetersiz ve berbat halde. Kalanların pek çoğunda uyuz vakaları görülmeye başlanmış…
- Depremden dolayı işe gidemeyen işçilerin gitmediği günler yıllık izinlerinden düşüldü. Pek çok fabrika, depremden dolayı işe gidilmeyen günlerin ücretlerini işçilerden kesti…
- 28 Şubatta yaşanan ikinci depremde, ilk depremde ağır hasar alan ve girilmesi yasak olan Sufle Metal adlı fabrika tam da deprem sırasında işçilerin üzerine çöktü. Bir işçi öldü, 4 işçi yaralandı. Çünkü fabrikanın patronu işten atılacakları tehdidiyle işçileri fabrikaya çağırmıştı ve içerdeki mallarını naklettiriyordu. İşçiler göz göre göre öldürüldüler…
- İşkur tekstil fabrikasında 500 işçi tazminatsız işten çıkarıldı. İplik ve dokuma işçisi olan işçiler, fabrikada hiçbir deneyimleri olmayan, bu yüzden de son derece tehlikeli enkaz kaldırma ve inşaat, çatı tadilatı gibi işlerde çalışma dayatıldı…
- Depremden dolayı işe gidemeyen işçilerin gitmediği günler yıllık izinlerinden düşüldü. Pek çok fabrika, depremden dolayı işe gidilmeyen günlerin ücretlerini işçilerden kesti…
- Hükümet, deprem bölgesinde işten atma yasağı getirdiğini söyledi. Yasağın dışında bıraktığı maddeden yüzlerce işçi işten atıldı. Giza Halı, Vista Halı, Kartal Halı’da düşük zamma itiraz ettiği için onlarca işçi işten atıldı…
YASAL DÜZENLEME ŞART! MECLİS GÖREVİNİ YERİNE GETİRSİN
- İş Kanununa göre deprem gibi bir felaket yüzünden evi barkı yıkılan, göç etmek zorunda kalan ve bu yüzden artık işe gitmesi mümkün olmayan işçilerin bu durumu tazminatlarını alabilmeleri için geçerli bir mazeret sayılmıyor. Deprem bölgesinde bu durumda olan on binlerce işçinin uğradığı bu haksızlığın bir an önce çözülmesi için derhal bir yasal düzenleme yapılmalıdır.
- Depremin yarattığı koşullar yüzünden hâlâ işe gidemeyen on binlerce işçi var ve bunların büyük bir çoğunluğu işyerlerinden de devletten de hiç bir ücret veya ödenek alamamaktadır. Deprem bölgesinde kısa çalışma ödeneğinden yararlanma koşulu olarak fabrikanın hasar görmüş olması şartı getirilmiştir, işçilerin büyük çoğunluğu evleri yıkıldığı için işe gidemediği halde yüz binlerce işçi ve hâlâ gidemeyen on binlerce işçi bu haktan yararlanamamış ve resmen açlığa mahkum edilmiştir. Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için derhal bir düzenleme yapılmalı, depremin olduğu günden başlayarak, deprem bölgesinde evi hasar gördüğü ya da yıkıldığı için işe gidemeyen ve fiilen işsiz kalan bütün işçilere geriye dönük hakları verilmeli ve bu işçilere yeniden işe başlayana kadar en az asgari ücret tutarında işsizlik ödeneği verilmelidir, işsizlik fonu gerçek amacı için kullanılmalı ve deprem bölgesindeki bütün işsizlere koşulsuz ödenek verilmelidir.
Sevda Karaca’nın açıkladığı rapor şöyle:
DEPREM BÖLGESİNDE İŞÇİLER NELER YAŞADI, HAYATLARI NASIL HİÇE SAYILDI, HAKLARI NASIL GASP EDİLDİ, NE TALEP EDİYORLAR?
6 Şubat’ta 10 ili kapsayan bölgede yaşanan, on binlerce insanın ölümüne sebep olan, milyonlarca insanın mağduriyetine yol açan depremin açtığı yaralar, üzerinden beş ay geçmesine rağmen hâlâ sarılabilmiş değil. Bu bölgede deprem tehlikesi yıllar öncesinden biliniyor olmasına rağmen alınmayan önlemler, imar afları, göz yumulan depreme dayanıksız yapılar, 3-5 yıl önce yapıldığı halde depremde saniyeler içinde yerle bir olan müteahhit çalıntısı apartmanlar, kamu binaları, hastaneler… İktidarın rant ve çıkar ilişkileri uğruna yüz binlerce insanımızın onlarca yıl çalışıp didinip sahip olabildiği evlerin mezar olması… Depreme karşı önlem almak için 20 yıldır toplanan deprem vergilerinin ve deprem yardımların iç edilmesi… Yüzbinlerce insan enkaz altındayken, milyonlarca insan eksinin altındaki soğuklarda aç ve açıkta sokaklardayken yardım için günlerce “Devlet nerede” diye feryat ederken hiçbir yardımın ulaşmaması… İnsanlar soğuktan ölmemek için bir çadır beklerken Kızılay’ın parayla çadır satması… Ve hâlâ, beş ay sonra bile deprem bölgesinde evleri yıkılan, hasarlı olan yüz binlerce insanın başta barınma olmak üzere en temel ihtiyaçlarının dahi çözülmemiş olması…
Bütün bunları konuştuk. Seçim sürecinde ve sonrasında yüzbinlerce depremzedenin hâlâ devam eden mağduriyetleri unutturulmaya, hak ve adalet çığlıkları ve talepleri gürültü içinde boğulmaya çalışılsa da, bunları konuşmaya ve deprem suçlarının hesabını sormaya devam edeceğiz. İşte bütün bu deprem suçları içinde en az konuşulan suçlardan ve mağduriyetlerden biri de deprem bölgesinde yaşayan yüz binlerce işçinin yaşadıkları…
İşte bugün burada, meclis çatısı altında, deprem bölgesinde yaşayan işçilerin yaşadıklarından, patronların deprem gibi bir felaketi bile fırsata çevirip işçilerin haklarını nasıl gasp ettiklerinden, işçilerin hayatını nasıl tehlikeye attıklarından, yüzbinlerce işçinin hayatının ve haklarının AKP-MHP iktidarı ve tüm ilgili yetkili kurumlar tarafından nasıl patronların insafına terkedildiğinden bahsedeceğiz.
Hatay’dan Maraş’a, Antep’ten Malatya’ya, Osmaniye’ye kadar depremin vurduğu 10 ilde, iktidarın işlediği suçlar ve uyguladığı politikalarla ağır bir felakete dönüşen depremin en ağır bedelini ödeyen kesimlerden biri de işçilerdi. Hayatını kaybeden, yakınlarını kaybeden, işini kaybeden, evleri yıkıldığı ya da hasarlı olduğu için artık barınacak bir yeri olmayan, önemli bir kısmı bu yüzden göç etmek zorunda kalan ve hiçbir ücret ödenmediği gibi tazminat hakları da gasp edilen işçilerden bahsedeceğiz bugün.
Daha depremden birkaç gün sonra, henüz başını sokacak bir çadırı bile yokken, ailesi ve çocuklarıyla soğuktan ve açlıktan ölmemek için sokaklarda hayatta kalmaya çalışırken işten atılma tehdidiyle işe çağrılan on binlerce işçinin yaşadıklarından ve hâlâ yaşamaya devam ettikleri insanlık dışı koşullardan ve haksızlıklardan bahsedeceğiz bugün.
Bunların tamamını kısıtlı sürede anlatmak mümkün değil elbette. Ama deprem bölgesinde yaşayan yüzbinlerce işçinin yaşadıklarını anlamak için Antep, Malatya, Maraş ve Adıyaman’da işçilerin depremden sonra yaşadıklarından bazı somut örnekleri paylaşacağız sizlerle.
Bugün burada sizinle paylaşacağımız bilgiler bu bölge illerinde faaliyet yürüten ve depremin ilk gününden itibaren bu illerdeki depremzede işçilere yönelik dayanışma çalışması örgütleyen, deprem bölgesindeki işçilerin yaşadıklarını ve taleplerini gündeme getiren Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası BİRTEK-SEN’den ve doğrudan bu illerdeki depremzede işçilerden aldığımız bilgilerdir.
MALATYA
Depremin en fazla yıkıma sebep olduğu illerden biri olan Malatya’da 30 binden fazla işçinin çalıştığı Organize Sanayi Bölgesi’ndeki pek çok fabrika depremden iki hafta sonra işçilere iş başı çağrısı yaptı. Bu fabrikalardan bazıları işe gelmedikleri takdirde işçileri tazminatsız işten atmakla tehdit etti.
Mesela bu fabrikalardan Mil-May Tekstil. Fabrika yönetimi bu tehdidi işçilere doğrudan gönderdiği sms’lerle iletti. Evi yıkılan, yakınlarını kaybeden, aileleri ve çocuklarıyla sokakta başlarını sokacakları bir çadırları bile olmayan işçilerin yarısı çaresizlikten başka illere göç etmişken, Mil-May Tekstil patronu işçileri işe çağırdı ve gelemeyenler tazminatsız işten atılacaktır diye tehdit etti. Aynı Mil-May patronu, OHAL bittikten sonra onlarca işçiyi işten attı. Geçtiğimiz Kurban Bayramının öncesi ve sonrasında onlarca işçiyi tazminat vermeden işten atan Mil-May Tekstil patronu, depremin evsiz bıraktığı işçileri tazminatsız işten atarak bir de işsiz bıraktı. Mil-May işçilerinin haklarını alma ve işe geri dönme mücadelesi devam ediyor ve biz bu mücadelede sonuna kadar yanlarında olacağımızı bir kez de buradan ilan ediyoruz.
Yine Malatya’da bulunan Chantuque Tekstil adlı fabrikada, onlarca binanın yıkılıp çok sayıda ölümün yaşandığı 28 Şubat’taki ikinci deprem esnasında, dışarı çıkmak isteyen işçilere izin verilmedi ve fabrika kapıları işçilerin üzerine kapatıldı.
Malatya’da depremden sonra barınacak yeri olmayan binlerce Organize Sanayi Bölgesi işçisi başka illere göç etmek zorunda kaldı. Malatya’da kalanların ise neredeyse tamamına yakını hâlâ ya çadırda, ya konteynerda ya da hiç birini bulamadığı için çaresizlikten hasarlı evlerine girip yaşamaya devam ediyor. Malatya’daki patronlar, işçiler gelip çalışabilsin diye Organize Sanayi Bölgesi içine konteyner kentler kurdular. Bazı fabrikalarda ise işçiler fabrikanın depo bölümlerinde barınmaya zorlandı. Barınacak yerleri olmadığı için göç eden işçilere ilk başta “Ailenizle gelip kalabilirsiniz” dediler. “Konteyner kentlerde üç öğün yemek verilecek, banyo, tuvalet, hijyen vb ihtiyaçlarınız için her imkan olacak” dediler. Ancak işçiler dönüp çalışmaya başladıktan iki hafta sonra aileleri kovdular. İşçilere “Aileleriniz bizi ilgilendirmez. Sadece siz kalabilirsiniz” dediler. Özellikle pek çok kadın işçi aileleri olmadan kalmaları mümkün olmadığı için işe gidemedi. Bu işçilerin büyük çoğunluğu işe gidemedikleri süre boyunca hiçbir ücret alamadılar, kısa çalışma ödeneğinden yararlanamadılar, tazminatlarını alamadılar. Sonrasında pek çoğu tazminatsız işten atıldı.
Malatya OSB’deki konteyner kentlerde kalmaya devam eden binlerce kadın ve erkek işçi adeta köle kampı gibi olan bu yerlerde yaşamaya devam ediyor. İlk günler verilen üç öğün yemek artık verilmiyor. İşçiler bunu sorduğunda “Biz orayı AFAD’a devrettik” diyorlar. Ancak AFAD bırakın yemeği, bu konteyner kentlere su bile götürmüyor. İşçiler AFAD’a sorduklarında ise “Fabrikanızdan isteyin” diyorlar. Bir konteynerda 8 kişi kalıyor. Tuvaletler, banyolar yetersiz ve berbat halde. Kalanların pek çoğunda uyuz vakaları görülmeye başlanmış.
Malatya OSB’de aynı durumda olan binlerce depremzede işçinin yaşadıklarını anlamak için Baykan Denim adlı fabrikada çalışan birkaç işçinin yaşadıklarını örnek olarak anlatalım. Daha önce ailesiyle konteynerda kalmasına izin verilen ancak iki hafta sonra ailesi çıkarılmak istenen, bu fabrikada çalışan işçilerden biri, fabrika yönetimine ailesinin kalabileceği bir yeri olmadığını ve kalmalarına izin verilmesini istiyor. Fabrikanın müdür yardımcısı buna karşılık işçiye şu cevabı veriyor: “Eşin patronun odasında çalışıp temizlik yaparsa kalabilir.” Aynı fabrikada işçilere reva görülen insanlık dışı koşullara bir başka örnek: Konteynerlerde kalan işçiler fabrikanın depremde yıkılan depo bölümünün enkazında çalıştırılıyorlar.
Depremden sonra göç etmek zorunda kaldığı için işe gelemeyen yüzlerce Baykan Denim işçisi, fabrika kısa çalışma ödeneğine başvurduğu halde sadece bir ay ödenek alabildi. Mesai farkları bile ödenmiyor. Artık Malatya’da barınma imkanları olmadığı için dönemeyecek olan yüzlerce Baykan Denim işçisi tazminatlarını alamıyor. Tazminatlarını talep eden işçilere kendi istekleriyle istifa etmeleri dayatılıyor.
KAHRAMANMARAŞ
Depremin yarattığı yıkımın en büyük olduğu illerden biri de Kahramanmaraş’tı. Malatya’da işçilerin yaşadığı mağduriyetlerin aynısı ve çok daha fazlası Maraş’ta da yaşandı. Bu ilde yıkılan ve ağır hasar alan fabrika sayısı da fazla olduğu için ölen ve işsiz kalan işçi sayısı da çok daha fazla oldu. Fabrikaların çalışmadığı ve işçilerin işe gidemediği sürelerin bir kısmı işçilerin senelik izin haklarından kesildi. Kalan süreyi ise büyük oranda ücret almadan geçirdiler. Burada işçiler için kurulan konteyner ve çadır kentlerde işçilerin bir kısmı aileleriyle birlikte kalabiliyorlar. Ancak buradaki koşullar da son derece kötü. Konteynerlerde 8 kişi, birden fazla aile bir arada kalmak zorunda. Yemekler yetersiz ve çok kötü. Tuvalet, banyo ve hijyen koşulları, özellikle kadınlar ve işçi çocukları için son derece sağlıksız.
Maraş’ta da binlerce işçi depremde evi ya da çalıştığı fabrika yıkıldığı için ve göç etmek zorunda kaldığı için fiilen işten atılmış durumda. İş yasasına göre deprem gibi bir felaket yüzünden evi yıkıldığı ve artık o şehirde barınma imkanı kalmadığı için göç etmek zorunda kalan işçiler kıdem tazminatı hak edemiyor. Yani iş yasalarına göre böyle bir felaket yüzünden işten ayrılmak zorunda kalmak tazminat alabilmek için geçerli bir mazeret sayılmıyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. İşte sırf bu yüzden, tıpkı Malatya’da olduğu gibi Maraş’ta da binlerce işçi resmen ya da fiilen işten atılmış durumda ve bu sebeple yıllarca çalışıp hak ettikleri tazminatlarını alamadan, evsiz, barksız ve beş parasız şekilde işsiz kalmış durumdalar.
Örneğin sadece İşkur adlı tekstil fabrikasında çalışan en 500 işçi bu durumda. İşkur işçilerine tazminatları ödenmedi. Bazı işçilere ise fabrikada ağır hasar alan ve yıkılan bölümlerin enkazında ve inşaatında çalışma dayatıldı. İplik ve dokuma işçisi olan işçileri hiçbir deneyimleri olmayan, bu yüzden de son derece tehlikeli enkaz kaldırma ve inşaat, çatı tadilatı gibi işlerde çalışma dayatıldı.
Maraş’ta patronlar tarafından işçilerin hayatına ve can güvenliğine nasıl kast edildiğini anlatmak için bir örnek daha verelim: 28 Şubatta Malatya merkezli 5.6 şiddetinde bir deprem daha yaşanmıştı. İlk depremde ağır hasar alan ve girilmesi yasak olan Sufle Metal adlı fabrika tam da deprem sırasında işçilerin üzerine çöktü. Bir işçi öldü, 4 işçi yaralandı. Çünkü fabrikanın patronu işten atılacakları tehdidiyle işçileri fabrikaya çağırmıştı ve içerdeki mallarını naklettiriyordu. İşçiler göz göre göre öldürüldüler.
GAZİANTEP
Aylıkları depremin olduğu dönem 5-7 şubat arasında yatması gerekirken yatmayan ve depremin ilk günlerinde aileleriyle beş parasız sokakta kalan işçiler vardı. Eruslu Fabrikası, Çelikaslan Tekstil, Zafer Tekstil, Burteks, Yalçın Kardeşler Halı, Milat Halı, Stefany Halı, Sanat Ambalaj işçilerin aylıklarını eksik yatırdı.
Başpınar’da pek çok fabrika depremi fırsat bilerek 2023 başında asgari ücrete gelen zammı, asgari ücret üzerinde ücret alan işçilerin aylıklarına yansıtmadı.
Burteks, depremin ortasında işçilerin pazar mesaisi farkını düşürmekle meşguldü.
Depremin üzerinden henüz bir hafta geçmişken ve insanlar çoluk çocuk halen sokakta kalırken patronlar işçilere, ‘Pazartesi gelin işbaşı yapın’ dedi. Şireci, Alka Polyester, Küba Motor, Eruslu, Canan Tekstil, Çelikaslan Tekstil, Zafer Tekstil, Yusuf Halı, Ünal Sentetik… Başpınar’da neredeyse tüm fabrikalar 13 Şubat Pazartesi işçileri işe çağırdı. Şireci Tekstil, ‘Çalışmak üzere işyerimize gelen bütün personelimize 2.000 TL deprem yardımı verilecektir. Bu yardım sadece o gün, yani 13 Şubat Pazartesi günü işe gelen ve çalışmaya devam eden arkadaşlara verilecektir. Salı günü başlayanlara değil’ içerikli mesaj attı. İşçiler, hasar gören evlerine giremeyip kışın ortasında soğukla boğuşurken Şireci Tekstil işçilerin canını 2.000 liraya satın almak istedi.
Fabrika binalarının kolonlarında, kirişlerinde bile çatlaklar, kırıklar olmasına rağmen, önlemler alınmadan işçiler işbaşı yaptırıldı. Ünal Sentetik, Şireci Tekstil bunlardan ikisi.
20 Şubat’ta Hatay’da 6.4 büyüklüğünde meydana gelen depremde mesaide olan işçilere Kaplanser patronu, ‘Yapacak bir şey yok. Çalışmaya devam edin’ dedi. Depremden birkaç saat sonra, depremin etkisiyle ailesiyle birlikte sokağa inen işçiler, Başpınar patronları tarafından gece vardiyasında işe çağrıldı. Merinos, Royal Halı, Eruslu, Sanko depreme rağmen çalışmaya devam etti.
Depremden dolayı işe gidemeyen işçilerin gitmediği günler yıllık izinlerinden düşüldü. Pek çok fabrika, depremden dolayı işe gidilmeyen günlerin ücretlerini işçilerden kesti.
Hükümet, deprem bölgesinde işten atma yasağı getirdiğini söyledi. Yasağın dışında bıraktığı maddeden yüzlerce işçi işten atıldı. Giza Halı, Vista Halı, Kartal Halı’da düşük zamma itiraz ettiği için onlarca işçi işten atıldı. Depremde evi ağır hasar alan Sırma Halı işçisi, çadırda yaşarken 6 aylık bebeği hastalandı. İşyerinden izin istedi, verilmedi. Rapor aldı, tazminatsız şekilde işten atıldı. Canan Tekstil, depremde evi hasar gördüğü için ailesiyle köye giden işçiyi devamsızlıktan işten çıkardı.
TALEPLERİMİZ: YASAL DÜZENLEME ŞART! MECLİS GÖREVİNİ YERİNE GETİRSİN
Sadece burada somut örneklerle anlattığımız üç ilde değil, deprem bölgesindeki bütün illerde on binlerce işçi fiilen işten atılmış durumda. Depremde evi yıkılan ya da hasarlı olduğu için yıkılacak olan on binlerce işçi artık o şehirlerde barınacak bir yerleri olmadığı göç etmek zorunda kaldı. Bu yüzden işlerine gidemediler. Bu şehirlere dönme imkânları yok. İşçiler çalıştıkları fabrikalarda yıllarca emek verip hak ettikleri kıdem tazminatlarını alamıyorlar. Kıdem tazminatlarını talep ettiklerinde patronlar bu işçileri kendi istekleriyle istifa etmeye zorluyorlar. Çünkü İş Kanununa göre ne yazık ki, böyle bir felaket yüzünden evi barkı yıkılan, göç etmek zorunda kalan ve bu yüzden artık işe gitmesi mümkün olmayan işçilerin bu durumu tazminatlarını alabilmeleri için geçerli bir mazeret sayılmıyor. Bu kabul edilebilir bir şey değildir.
Deprem bölgesinde bu durumda olan on binlerce işçinin uğradığı bu haksızlığın bir an önce çözülmesi için derhal bir yasal düzenleme yapılmalıdır. Depremin yakınlarının acısını yaşattığı, hayatlarını yıktığı, evsiz, barksız bıraktığı on binlerce işçinin bir de yıllarca çalışarak hak ettikleri tazminatlarının gasp edilerek beş parasız bırakılması asla kabul edilemez. On binlerce işçinin hayatı ve hakları patronların insafına bırakılamaz.
Tek adam yönetimi depremden sonra bir kararnameyle üç ay süresince deprem bölgesi için sözde işten yasağı getirmiş, ancak bu yasakta işçilerin tazminatsız işten atılmasına gerekçe yapılan kodlar tıpkı pandemi döneminde olduğu gibi yine kapsam dışı bırakılmış, ve patronlar her zamanki gibi bu boşluğu istismar ederek binlerce işçiyi tazminatsız işten atmıştır. Yani iktidarın sözde işten atma yasağı patronlar için işçileri tazminatsız işten atma özgürlüğüne dönüşmüştür.
Ayrıca, depremden sonra on binlerce işçi işe gidemediği süreler boyunca ücretsiz izine ve resmen açlığa mahkum edilmiştir. Depremin yarattığı koşullar yüzünden hâlâ işe gidemeyen on binlerce işçi var ve bunların büyük bir çoğunluğu işyerlerinden de devletten de hiç bir ücret veya ödenek alamamaktadır. Depremden sonra hükümetin sadece üç aylık OHAL süresi için yürürlüğe soktuğu kısa çalışma ödeneği uygulaması için getirilen koşullar bu uygulamadan işçilerin büyük çoğunluğunun yararlanmasına engel olmuştur. Deprem bölgesinde kısa çalışma ödeneğinden yararlanma koşulu olarak fabrikanın hasar görmüş olması şartı getirilmiştir, işçilerin büyük çoğunluğu evleri yıkıldığı için işe gidemediği halde. yüz binlerce işçi ve hâlâ gidemeyen on binlerce işçi bu haktan yararlanamamış ve resmen açlığa mahkum edilmiştir. Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için derhal bir düzenleme yapılmalı, depremin olduğu günden başlayarak, deprem bölgesinde evi hasar gördüğü ya da yıkıldığı için işe gidemeyen ve fiilen işsiz kalan bütün işçilere geriye dönük hakları verilmeli ve bu işçilere yeniden işe başlayana kadar en az asgari ücret tutarında işsizlik ödeneği verilmelidir.
İşçilerden yapılan kesintilerle oluşan işsizlik fonunun, teşvik, kursiyer işçi vb. adlar altında patronlara yağmalatılmasına son verilmeli, işsizlik fonu gerçek amacı için kullanılmalı ve deprem bölgesindeki bütün işsizlere koşulsuz ödenek verilmelidir.
Biz tüm bu yasal düzenleme taleplerinin takipçisi olacağız, bu düzenlemelerin mecliste gündem edilmesi için işçilerle birlikte mücadele edeceğiz. Buradan deprem bölgesindeki tüm işçilere seslenmek istiyoruz; bu anlattığımız durumları ve çok daha fazlasını sizin de yaşadığınızı biliyoruz, bize ulaşın, gelin, birlik olalım, hayatımızı hiçe sayan tek adam yönetiminden de, haklarımızı gasp eden sermaye düzeninden de hep birlikte hesap soralım!