Metropoll araştırmasına göre ülkenin “iyi istikamette” olduğunu düşünenlerin oranı, yüzde 19,5 seviyesine geriledi. Bu, Metropoll’ün bugüne dek ölçtüğü en düşük oran. Ülkenin gidişatını “kötü” görenler ise 62,6 oldu.
Yetkinreport.com’da Ali Kayalar’ın aktardığı araştırma sonucuna göre kötümserlikte 5 puanlık artış dönemsel olabilir ancak iyimserlerle kötümserler arasındaki makas giderek açılıyor. Konunun iktidar açısından sorunlu kısmı da burada: Cumhur İttifakı seçmenleri arasındaki ‘iyimserlik’ oranı sadece yüzde 38.
‘EN BÜYÜK SORUN’ SALGIN DEĞİL EKONOMİ
Kötümserliğin temelinde mevcut ekonomik durum var. Çalışmaya katılanların yüzde 61,5’ine göre en büyük sorun salgın değil, “ekonomi ve işsizlik.”
Tüm katılımcılar arasında önümüzdeki yıl ekonomik koşulların iyileşeceğine inananların oranı yüzde 22,7. Bu da şirketin bugüne kadar ölçtüğü en düşük rakam. Halkın neredeyse yüzde 69’u ekonominin iyi yönetilmediğini düşünüyor. AKP seçmeninin hemen hemen yarısı görüşü bu paylaşırken, bir o kadarlık kesim ise partinin ekonomi performansından memnun.
Geçtiğimiz seçimlerde AKP’ye oy verenlerin yalnızca yüzde 44’ü bir yıl içinde iyileşme bekliyor. AKP’nin seçim ortağı MHP’de ise bu rakam sadece yüzde 29.
Bu umutsuzluğun altında ise derinleşen bir yoksullaşma var. Geçim endişesi taşımayan, tüm ihtiyaçlarını kolaylıkla karşılayabilenlerin oranı tüm ülkede yüzde 17. Yüzde 26,6’lık bir kesim, “temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını” söylüyor. Toplumun yarıdan çoğu, “sadece beslenme/barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabildiğini” söylüyor.
İKTİDARIN MUTLU AZINLIĞI
Çalışmanın bir diğer bulgusu ise iktidar blokundaki iki partinin içinden çıkan “mutlu azınlık.” AKP seçmeninin yüzde 57’sinin “hayat pahalılığının bütçelerini çok zorladığını” ifade ettiği bir dönemde böyle bir kitlenin varlığı, daha doğrusu ortaya çıkmış olması, her iki partiye siyasal açıdan iyi haberler müjdelemiyor.
Şöyle ki: Muhalefetin uygulanış tarzını eleştirdiği patates ve soğan dağıtımı, halkın yüzde 61’ine göre yoksulluğun beratı. Bunun “devletin büyüklüğünü gösterdiğini” düşünen kesimin oranı yüzde 30. Ve bu mevcut Cumhurbaşkanlığı sistemi içinde yapılacak bir seçim için hiç de umut verici bir rakam değil.
AKP VE MHP’LİLER DE ÇİFTE MAAŞA KARŞI
Peki geçim sıkıntısı dışında, halkı öfkelendiren başka neler var? Bürokratların ya da danışmanların birden fazla kurum ve şirketten maaş almasını doğru bulmayanların oranı yüzde 71. Bu da parti ayrımlarını çok geride bırakan bir oran. Yani AKP ve MHP’liler de buna karşı.
128 MİLYAR DOLAR KONUSUNDA GÖRÜŞ BİRLİĞİ YOK
Merkez Bankası’nın rezervleri konusunda ise böyle bir görüş birliği yok. Çalışmaya katılanlar büyük oranda bir önceki seçimlerde oy verdikleri partilerin görüşlerine sadık kalmış. Ama sadece büyük oranda! Toplumun yüzde 45’i Merkez Bankası’nın kaynaklarından 128 milyar dolar azaldığı iddiasını doğru buluyor, yüzde 34’ü ise yanlış. İktidar bloku seçmenlerinin beşte biri kaynakların azaldığı iddiasına ve muhalefetin bu konudaki kampanyasına “olumlu” bakıyor.
KANAL İSTANBUL’DA KARARSIZLIK YÜKSEK
AKP ve MHP, Kanal İstanbul konusunda da milletvekili seçimlerinde aldığı ya da önümüzdeki seçimlerde almayı umduğu oydan uzak bir desteğe sahip. Ancak bu konuda kararsızların oranı yüksek. Derinleşen yoksulluk, gelecek beklentisini; hükümetin kamunun çoğunuluğunu ikna etmekten uzak uygulamaları ise siyasi tercihleri sarsıyor.
Metropoll’ün özetine göre, “tabanı etkileyen bu ekonomik sıkıntıların yanında parti içinde birden fazla yerden maaş alan, genç yaşta zengin olan ‘mutlu ve zengin bir azınlık’ın görünür olması geçim sıkıntısı çeken tabanda tepki yaratmakta.”
Bunun oy karşılığını kestirmek güç. Ancak AKP’nin tabanın ekonomik bekletilerine karşılık veremediği görülüyor. Metropoll’ün özetine göre “geçim sıkıntısı ve işsizlik sorunları ‘kitleselleşerek’ AK Parti tabanını daha fazla etkiler hale geldi.” Yani ekonomik krizin iktidar bloku partilerinin tabanlarını da vurduğu görülüyor. Tüm bunların seçim aritmetiğinde yaratacağı etki çok sayıda değişkene bağlı. Fakat bir etkileri olacağı aşikar.