TÜSES, kuruluşunda önemli rol oynayan siyaset ve bilim insanı Erdal İnönü’yü ölümünün 16’ıncı yılında bir konferansla andı.
Katılımcılar çeşitli başlıklara dair sunumlarında önemli tespitlerde bulundu.
Kısa adı TÜSES olan Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı, kurucuları arasında yer alan siyaset ve bilim insanı Erdal İnönü’yü ölümünün 16. yılında bir konferansla andı.
Friedrich Ebert Stiftung Vakfı’nın desteğiyle gerçekleşen “Türkiye’nin Sosyal Ekonomik Siyasal Fay Hatları” başlıklı anma konferansı dün İstanbul’da yapıldı.
Konferans TÜSES Başkanı Diş Hekimi Celal Korkut Yıldırım ve İnönü’nün yeğeni eski Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü’nün açılış konuşmalarıyla başladı.
KATILIMCILIKTAN VAZGEÇİP TEK ADAM ANLAYIŞINA, RANTÇI SİYASETE ESİR DÜŞÜYOR
Yıldırım, konuşmasında TÜSES’in 1989’da Erdal İnönü’nün yönlendirmesiyle kurulduğunu hatırlattıktan sonra çalışmalarına dair kısa bilgi verdi. Yıldırım’ın konuşmasında eleştiri de vardı.
Otoriter yönetimlere ve rantçı siyasete karşı olduğunu söyleyenlerin bazılarının da yerel yönetimde, sivil toplum kuruluşlarında otoriter yönetimlerin benzer uygulamalarını yapmaktan çekinmediğini söyleyen Yıldırım, “Neden böyle oluyor, sol bir düşünceye sahip olan siyasi aktörler iktidar olduktan sonra neden katılımcılıktan vazgeçip tek adam anlayışına ve rantçı siyasete esir düşüyor” dedi.
“Temel sorun farklı ideolojilere sahip olduklarını söyleyenlerin aynı zihniyete sahip olmaları” iddiasında bulunan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aynı zihniyetten kastım nedir sorusuna cevabım, temel değerlerden yoksunluk. Yani yasa tanımazlık, yolsuzluk, kibir, yalan söylemek, siyasi ve akraba korumacılığı, adalet duygusunun olmaması genel bir kavramla ifade edersem siyaseti rant ve sosyal statü için yapmak.”
Hayri İnönü ise amcası Erdal İnönü’yü siyasetçi yönüyle değil bir bilim insanı yönüyle anmak istediğini belirterek, aynı zamanda iyi bir fizikçi olduğunu hatırlattı.
TÜSİAD BAŞKANI TURAN’DAN YARGI BAĞIMSIZLIĞI UYARISI
Açılış konuşmalarının ardından konferansın “Ekonomi, Büyüme ve Sosyal Politikalar” başlıklı birinci oturumunda ilk olarak sözü TÜSİAD Başkanı Orhan Turan aldı.
Son dönemlerde Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki gerilime dikkat çeken Turan, “Yaşanan tartışmalarda, ülkemizin, yargı bağımsızlığından, çağdaş insan hakları hukukundan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarından, telafisi güç şekilde uzaklaşması riskini gözden kaçırmamalıyız. Hukuk devletinin ve yargı bağımsızlığının en sağlam şekilde yerleşmesini temenni ediyoruz” diye konuştu.
ÜCRETLİ KESİM ÖNEMLİ ALIM GÜCÜ KAYBINA UĞRADI
Toplam işgücü ödemelerinin milli gelir içinde 2019’da %31 olan payı, 2023 yılının 3. çeyreği itibariyle %28’e gerilediğini kaydeden Turan, “2022 yılında gelir dağılımı eşitliği ölçütü Gini katsayısı 0,42’ye yükseldi. Bunlar, ücretli kesimin enflasyonla birlikte, önemli alım gücü kaybına uğradığına işaret ediyor” şeklinde konuştu.
GELİR DAĞILIMI 10 YIL ÖNCESŞBE GÖRE BOZULMUŞ DURUMDA
Enflasyonist ortamda sadece ücretli çalışan kesimin değil, küçük esnafın, çiftçinin ve emeklinin ekonomik gücünün de düştüğünü kaydeden Turan, “Gelir dağılımı 10 yıl öncesine kıyasla daha bozulmuş durumda. Gelir dağılımındaki dengenin daha da bozulduğu süreçler, toplumdaki eşitsizliklerin derinleşmesine neden olur. Bu nedenle, eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri ortadan kaldırmaya odaklı sosyal politikaların, çok daha önem kazandığı bir zamandayız” diyerek sözlerini bitirdi.
“Sendikaların büyük bölümünün iktidarın güdümüne girmesi emek hareketinin toplumsal rolünü sınırlıyor”
Birinci oturumda Turan’la birlikte konuşacak olan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, mazereti nedeniyle katılamadığı konferansa gönderdiği yazılı mesajda mevcut iktidar döneminde cumhuriyet tarihinin sosyal politikalara en yabancı döneminin yaşandığını öne sürerek, şöyle devam etti:
“Tamamen liberal iktisada dayalı iktisat politikaları ile bölüşüm krizi derinleşiyor, gelir eşitsizliği ve yoksullaşma artıyor. Sendikal hak ve özgürlüklerin budanması ve sendikaların büyük bölümünün siyasal iktidarın güdümüne girmesi nedeniyle emek hareketinin toplumsal rolü sınırlı kalıyor. Bu şartlar altında demokratik bir cumhuriyete, sosyal bir hukuk devletine her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.”
TÜRKİYE’DE CİDDİ BİR ATIL İŞGÜCÜ SORUNU VAR
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayşe Buğra ise konuşmasının bir bölümünde Türkiye’de ciddi bir atıl işgücü sorununun olduğuna dikkat çekerek, “Nitelikli eleman bulma sıkıntısı var ama bunun yanında da çalışma çağında olduğu halde çalışmayan ciddi bir atıl nüfus var. Bu toplum genelinde yüzde 40. Kadınlarda ise yüzde 60’ı buluyor. Bu oranlar OECD ortalamasının üstünde” dedi.
ESNEK ÇALIŞMA ÇOK SIK İŞ DEĞİŞTİRMEYİ BERABERİNDE GETİRİYOR
Esnek çalışma sisteminin yaygınlaştığına dikkat çeken Buğra, “Çalışma hayatının niteliği de değişmiş durumda. Esnek istihdam modeli çok sık iş değiştirmeyi de beraberinde getiriyor Bu iş yeri aidiyetini zayıflatıyor işçi örgütlenmesini zorlaştırıyor. Çalışmanın anlamını, sosyalleşmeye, topluma katılımını değiştiriyor” dedi.
CUMHURİYET DÖNEMİBDE ORTALAMA GELİR 10 KAT ARTTI
Boğaziçi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Pamuk, Türkiye’nin 100 yıl önce nüfusunun yüzde 80’ni kırsalda olan bir ülke iken bugün bu oranın tersi olduğunu söyleyerek, cumhuriyet döneminde ortalama gelirin 10 kat arttığına ve gelir artış oranının gelişen ülkelerin biraz üstünde olduğuna dikkat çekti.
15 YILDA AĞIR BİR AHBAP ÇAVUŞ KAPİTALİZMİ ORTAYA ÇIKTI
Türkiye’deki ekonomik iktisadi sorunların hepsinin son 15 yılda başlamadığını, hepsinin köklerinin daha öncesine dayandığını belirten Pamuk, “Ancak bu sorunların çoğu son 15 yılda ağırlaştı. Hep vardı ama son 15 yılda ağır bir ahbap çavuş kapitalizmi ortaya çıktı” iddiasında bulundu.
OTORİTERLEŞME İKTİSADİ GELİŞMEYİ GETİRMEDİ
Türkiye’nin artan bir totaliterleşme ile ekonomide ağırlaşan sorunları bir arada yaşadığını söyleyen Pamuk, şu tespitlerde bulundu:
“Artan otoriterleşmenin iktisadi gelişmeyi getirmediğini bir kez daha gördük. Nüfusun büyük bir kısmı iş gücünde değil. Çalışanların önemi kısmı düşük verimlilikli hizmetler kısmında çalışıyor. Son 60-70 yılda Türkiye’de verimlilik artışı her zaman yavaştı ama son 15 yılda iyice yavaşladı. Türkiye’de iş gücünün önemli bölümü düşük verimlilikli hizmet ağırlıklı işlerde çalışıyor. Sanayinin ekonomi içerisindeki yeri azalmıyor da artmıyor da. İleri teknoloji ile aramız iyi değil. Standart teknolojileri ihraç etmede başarılıyız. Ama yüksek teknolojilere bir türlü geçemiyoruz.”
HUKUK EKONOMİYE DE LAZIM
Ekonominin önümüzdeki dönemde doğru çalışabilmesi için en önemli noktanın hukuk devleti ve bağımsız medya olduğunu söyleyen Pamuk, “Hukuk ekonomiye de lazım. Bağımsız yargının olmadığı yerde ekonomide olmaz. Son 15 yıldır inşaat dışındaki yatırımlarda ciddi düşüş yaşanıyor. Bu benim değerlendirmelerime göre hukukla ilgilidir” dedi.
DEVLETİN EKONOMİDEKİ ROLÜNÜ AZALTMAYI AMAÇLAYAN GÖRÜŞ DEVRE DIŞI KALMAYA BAŞLADI
Ekonomi için devlet müdahaleciliğini gerekli gördüğünü belirten Pamuk, 1960’lardan itibaren yaygınlaşan ekonomide devletin rolünü azaltmayı savunan görüşün devre dışı kalmaya başladığını öne sürerek bu trendin Türkiye’yi de etkileyeceğini öne sürdü.
TÜRKİYE MODELİNDE DEVLETE İKTŞDARA YAKIN OLANLAR KAZANIR
Türkiye’de devlet müdahaleciliğinin de yanlış uygulandığını öne süren Pamuk, “Şöyle bir izlenim çıktı. Türkiye modelinde devlete yakın olanlar başarı kazanır. İktidara yakın olmaları yeterli. Bütün firmalar için böyle bir model oluşturdu. Biz bunun değişmesini daha farklı bir anlayışın yerleşmesinden söz ediyoruz” dedi ve söyle bir uyarıda bulundu:
ETKİLİ OLABİLMESİ İÇİN BAĞIMSIZ MEDYA VE BAĞIMSIZ YARGI GEREKLİ
“Devlet müdahaleciliğinin daha etkili olabilmesi için bağımsız medya ve bağımsız yargı gerekli. Başarılı etkin bir devlet müdahalesi olmadıkça Türkiye iktisadi gelişim sorununu aşamaz.”
ENFLASYONDAKİ GERİLEME CİDDİ BİR DURGUNLUK GETİRECEK
Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, önümüzdeki süreçte enflasyonda bir miktar gerileme olabileceğini ama bunun ciddi bir durgunluk getireceği ve tüketimi gerileteceğini bunun da beraberinde işsizlik getireceğini belirterek, “Çok derin bir ekonomik krizden bahsedilemeyecekse de çok ciddi bir toplumsal huzursuzluğa gireceğimizi düşünüyorum” iddiasında bulundu.