Kılıçdaroğlu, spor tesisi sayısının yetersiz olması sorunu ile ilgili olarak, “Belediyelerin gelirleri yetersiz. Belediye Gelirleri Yasası çıkması lazım. Belediyelerin sağlıklı, tutarlı gelir kaynaklarına ulaşması lazım. Belediyeler kendi beldelerinde spor tesisleri yapılacaktır” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, amatör spor kulübü temsilcileri ile video konferans toplantısında bir araya geldi. Kılıçdaroğlu’na CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve CHP Spor Kurulu Başkanı Kenan Nuhut eşlik etti. Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“BELEDİYE GELİRLERİ KANUNU ÇIKMASI LAZIM
Spor dünyasının çok sorunlu olduğunu biliyorum. Bunların başında tesis yetersizliği. Doğrudur, nüfusa baktığımız zaman bizimle aynı nüfusu bünyelerinde barındıran ülkelerle kıyasladığımızda, bizdeki tesis sayısının çok daha az olduğunu görüyoruz.
Umarım bu alanlara yeteri kadar kaynak ayrılır. Temel sorun şuradan kaynaklanıyor. Yerel ölçekte ifade etmek gerekirse, belediyelerin gelirleri yetersiz. Belediye Gelirleri Yasası çıkması lazım.
Belediyelerin sağlıklı, tutarlı gelir kaynaklarına ulaşması lazım. Belediyeler kendi beldelerinde spor tesisleri yapılacaktır. Belediye Gelirleri Kanunu’nun çıkması lazım. Defalarca söz verilmesi ve çalışma yapılmasına karşı bunlar sağlanamadı.
SİYASİ GÖRÜŞE GÖRE KARAR VERMEYECEĞİZ
Bir de meşhur Anayasa’mız var. Anayasa’mızın 58 ve 59. maddeleri gençlik ve sporla ilgili. Hangi yaş grubu olursa olsun hepimizin spora ihtiyacı var.
Anayasa’nın öngördüğü ‘devlet her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, geniş kitlelere yayılmasını teşvik eder.’ Edebilir değil eder. Devleti yöneten iktidarlar Anayasa’nın bu hükmünü gereği kadar yerine getirdiler mi. ‘Devlet başarılı sporcuyu korur’ diyor. Aslında özel bir yasa çıktı, uluslararası yarışmalarda ödül alanlar devlet memuru yaptırılabiliyor, ama maalesef yapmıyorlar.
Yargıya gitmelerine karşın yargıdan karar almalarına karşın bu kişiler devlet memuru, kamu görevlisi olarak atanmıyorlar. Yani yasanın verdiği bir hak bile yeteri kadar yerine getirilmiyor. Bu da bizim nasıl siyasi görüşlerimiz varsa her sporcunun da farklı siyasi görüşü olabilir.
Biz sporcunun ya da antrenörün siyasi görüşüne göre karar vermeyeceğiz. Onun başarılı olup olmadığına göre karar vereceğiz. Başarılı ise başımızın tacı, sandığa gittiği zaman beğendiği partiye oy verecektir.
Dolayısıyla siyasetin dar alana sıkıştırmaktan çok bir öç alma, intikam alma, ‘bana nasıl oy vermezsin veya benim gibi nasıl düşünmezsin, o zaman ben seni defterden siliyorum’ anlayışı ile yapmamamız lazım. Kucaklayıcı anlayışla yapmak gerekir.
CENTİLMENLİĞİ SİYASET DÜNYASININ DA YAPMASI LAZIM
Ödül alan çok sayıda arkadaşa telefon ederim, yürekten kutlarım. Göklere Türk Bayrağı’nı çektiği için, İstiklal Marşı’nı okuttuğu için onlarla gurur duyarız. Uluslararası yarışmada göklere bayrağımızı çekmiş, herkes esas duruşta İstiklal Marşı’mızı dinliyor, bundan daha güzel olay olur mu?
En büyük ihtiyacımız kucaklaşmak, ayrışmak değil, kavga etmek değil. Düşüncelerimize, kimliklerimize, inançlarımıza, yaşam tarzlarımıza saygı göstermek. Bunların tamamı bireyseldir. ‘Allah ile kulun arasına kimse giremez’ deriz ya, o zaman ben onun inancına niye müdahale ediyorum.
Hangi kişi bana böyle bir yetkiyi verdi. Onun yaşam tarzı, kimliği, onurudur, şerefidir. Ama biz neye bakmalıyız. Sporcu çalışır, alın teri döker, mücadele eder, bazen bireysel tek başına, bazen takım arkadaşlarıyla birlikte ve galip geldiği zaman sevinir ama her galibin mutlaka mağlubu vardır.
Mağlup olanlar da gider önce galip olanı kutlarlar. Bu sporun yarattığı en büyük centilmenliktir. Bu centilmenliğin siyaset dünyasının da yapması lazım.”