CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda, “Biz cumhurbaşkanı olayını kişiselleştirmiyoruz. Önce cumhurbaşkanı nasıl olacak, yetkileri ne olacak, üzerinde durmamız lazım. Önümüzdeki seçimler, partilerin değildir. Önümüzdeki seçimler demokrasiyi isteyenlerle tek adam rejimi isteyenler arasındaki seçimdir. ‘Parlamenter sistem istiyor musunuz’, o zaman gelin iş birliği yapalım” dedi.
Kılıçdaroğlu, Medyascope yayınına katıldı, sorulara yanıt verdi. Kılıçdaroğlu’nun verdiği yanıtlar özetle şöyle:
TELEFONLAR DİNLENİYOR: Devlete duyduğum saygı nedeniyle ‘devlet bizi dinliyor demek istemem’ ama bazı çevreler bazı yerler bizi dinliyorlar bunu ben gayet iyi biliyorum. Bunu benim söylememe gerek bile yok, Erdoğan demişti bir ara. ‘Ey Kılıçdaroğlu senin nefes alışını biliyoruz’ diye. Nefes alışımızı zaten biliyorlar, dinliyorlar. Bugünkü teknolojik olanaklarla zaten bu da mümkün. Buna söyledim. ‘Sayın İçişleri Bakanı bu konuda ağır bir ifade kullandı’ dinleyenler açısından o da malum bakanken kendisinin haberi olmadan dinlenmişti. Böyle bir tablo var Türkiye’de. Eğer bir ülkede kişilerin can ve mal güvenliği yoksa, kişiler can ve mal güvenliği açısından endişe duyuyorlarsa, telefonlarının dinlenip dinlenmemesi çok tali bir konu oluyor. Dinleniyor mu evet dinleniyor. Bunu herkes biliyor aslında. Bunu yalanlamanın bir mantığı da yok. Bilinen bir gerçektir Türkiye’de.
HUKUKUN OLMADIĞI YERDE RAKİBİNİZİ DİNLERSİNİZ: Hukukun olmadığı can ve mal güvenliğinin olmadığı bir yerde demokrasinin olmadığı bir yerde rakibinizi dinlersiniz. Neler konuştuğunu neler yaptığını dinlersiniz servis edersiniz otoriter rejime otoriter rejim de ona göre gereğini yapmak için mücadele eder. Gizli kapaklı işler yaptığımız söz konusu değil. Düşünüyorsak rahatlıkla söylüyoruz gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda. Biz büyük bir aileyiz, oturuyoruz zaman zaman dertleşiyoruz, kendi politikalarımızı belirliyoruz, bu çerçevede yol yöntem belirlemeye çalışıyoruz. Bunları da olabildiğince kendi içimizde yapıyoruz ama bunların iktidar kanadından önceden öğrenilmesi veya buna yönelik farklı politikalar oluşturulması çok fazla bizi ilgilendirmiyor.
DEMİRTAŞ BIRAKILIRSA GÖSTERİRİM DİYE GÖZDAĞI VERİYOR: Bir kişi ‘ben cumhurbaşkanı adayı olacağım’ diye Yüksek Seçim Kurulu’na başvurur, hakimler ‘evet sen cumhurbaşkanı adayı olabilirsin’ diye karar verebilirse, bu kişi içerde tutulursa o ülkede demokrasiden söz edilebilir mi? Akıl var mantık var. Üç buçuk yıldır insan iddianame hazırlanmadan üç buçuk yıl hapiste tutuluyorsa siz o ülkede ‘demokrasi vardır hukuk vardır, hukukun üstünlüğü vardır’ diye düşünebilir misiniz? Eğer bir ülkede Anayasa Mahkemesi kararını alttaki bir mahkeme, ‘kim oluyor bu Anayasa Mahkemesi ben onun kararına uymam onun kararı beni bağlamaz’ diye karar alıp, bunu da karar metninde geçiriyorsa o ülkede hukukun üstünlüğünden demokrasiden söz edilir mi? Erdoğan dün konuşuyor, efendim işte ‘kimse talimat veremez, yargı bağımsızdır, Anayasa’nın 138. maddesi’ vs… Arkasından kurduğu cümle ne, tehdit ediyor ‘Onu kim serbest bırakırsa gösteririm ben ona’ diye. Yargıçlara gözdağı veriyor.
HANGİ YARGIÇ BAĞIMSIZ KARAR VERİYOR: Mahkemelerde büyük bir çürüme var Adalet Bakanlığı’nda büyük bir çürüme var. Türkiye’de adaletin olduğunu kimse kabul etmiyor. Yargıtay Başkanı dahil adalete olan güvenin yüzde 30’larda olduğunu söylüyor. Yargıtay Başkanı eğer bunu ifade ediyorsa, iktidarın şapkasını çıkarıp önüne koyması lazım. Lafa gelince yargı bağımsız. Gerçekten tek adam rejimi. Hangi yargıç bağımsız karar veriyor? Gözünü dikmiş yukarıya. Acaba yukardan talimat gelirse nasıl yapacağım? Doğru karar veren veya hukukun üstünlüğüne göre karar veren yargıcın cezalandırılması, saraydan gelen talimat çerçevesinde karar veren hakimin ise ödüllendirilmesi. Asıl garip olan bu. Aldılar bunu ne yaptılar, Yargıtay’a üye yaptılar. (İrfan Fidan)
KİMSENİN CAN MAL GÜVENLİĞİ YOK: Osman Kavala, hukuk olsa, tahliye olması lazım. Hukuk olmadığı için, Erdoğan’ın isteği üzerine içerde kalıyor. Bir kişinin talimatı Erdoğan’ın talimatını anladım da yabancı bir ülkedeki başkanın talimatı ile eğer siz hakimi bırakıyorsanız onlar Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını biliyorlardır. Bu ülkede yargı bağımsız değil yargı bağımsız olmadığı içindir ki hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Bu kadar açık bu kadar net söylüyorum.
AKLINI KULLANMAYAN BİR İNSANIN PARLAMENTODA OLMAMASI LAZIM: Bütçe konuşmasında söylem değişikliği yok aslında, öteden beri söylediklerimizi orada da söyledik. Bütçe konuşmasında, bütçe üzerinde konuşmadım. Ak Partili milletvekillerinin vicdanına seslendim. Siz kalkıyorsunuz bütün bu hukuksuzluklar varken, el kaldırıyorsunuz. Aklını kiraya veren bir insanın aklını kullanmayan bir insanın parlamentoda olmaması lazım.
İNTİKAM DUYGUSU BİZDE YOKTUR: Ben kinle intikamla hareket eden bir insan değilim. İntikam duygusu bizde yoktur. Devlet yönetiminde kin olmaz intikam olmaz. Devletin yönetiminde adalet olur, hukuk olur. Hukuk içinde bir şey yapacaksanız, hukuk içinde yapacaksınız. Eğer siz kinle yola çıkarsanız, öfkeyle yola çıkarsanız intikam duygusuyla yola çıkarsanız bunlardan bir farkınız kalmaz. İntikam duygusuyla hareket ettiğiniz andan itibaren devlet dediğiniz kurumu yıpratırsınız. Adalet dediğiniz kurumu da yok edersiniz Bizim için adalet, bizim için hukuk, bizim için insan hakları, bizim için can ve mal güvenliği, bizim için devletin saygın olması lazım.
CUMHURBAŞKANI NASIL OLMALI KARAR VERMEMİZ LAZIM: Bana göre sorulması gereken soru şu, halk nasıl bir cumhurbaşkanı istiyor? Cumhurbaşkanı tek adam mı olsun, her şeye o mu karar versin? Cumhurbaşkanı mal varlığından ötürü biraz mahcup biraz kırılgan, kendisine yönelik suçlamaları geçiştiren birisi mi olsun? Cumhurbaşkanı yargıya müdahale mi etsin. Cumhurbaşkanı taraflı mı olsun tarafsız mı olsun. Cumhurbaşkanı nasıl olmalı önce bunun üzerinde bir karar vermemiz lazım. Cumhurbaşkanı tarafsız olacaksa, cumhurbaşkanı topluma örnek olacaksa, cumhurbaşkanı kinle öfkeyle hareket etmeyecekse, cumhurbaşkanı toplumun her kesimini kucaklayacaksa, cumhurbaşkanı hiç kimsenin kimliğinden, yaşam tarzından, inancından ötürü bir toplumu sorgulamayacaksa biz önce bunu araştırmak zorundayız.
CUMHURBAŞKANI ADAYINI KİŞİSELLEŞTİRMİYORUZ: Benim düşüncem şu soruyorlar, cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız diye? Bakın tek adan rejiminden hiçbir tartışma yok. Niçin, herkes bir kişiyi gösteriyor, tek adamı gösteriyor. Bizim adayımız odur diye? Peki biz ne diyoruz, biz Millet İttifakı… Biz demokrasiye bakıyoruz, biz cumhurbaşkanı olayını kişiselleştirmiyoruz… Ali mi veli mi cumhurbaşkanı oldu bu önemli değil, önce cumhurbaşkanı nasıl olacak, yetkileri ne olacak bu cumhurbaşkanının yetkilerinin üzerinde durmamız lazım. Cumhurbaşkanı tarafsız ve devletin sigortası mı olacak yoksa sigortasız bir devlet öyle bir yapı mı olacak? Biz cumhurbaşkanını devletin sigortası en tepede siyasi partiler arasında ihtilaf çıktığı zaman tartışma çıktığı zaman onları davet eden onları sükunete davet eden onları uzlaştıran ülkenin çıkarlarını onlara söyleyen bir anlamda devletin sigortası olan bir kişi olsun istiyoruz. Biz Millet İttifakı olarak konuşmadan, her parti tek aday mı gösterecek yoksa her bir parti ayrı ayrı aday mı gösterecek, cumhurbaşkanının yetkileri ne olacak, güçlendirilmiş parlamenter sistem diyoruz, güçlendirilmiş parlamenter sistem içinde cumhurbaşkanının fonksiyonu ağırlığı ne kadar olacak, başbakanın yürütme organının ağırlığı ne olacak, bütün bunlar ortaya çıkmadan, kısır bir tartışmanın içine Türkiye çekilmek isteniyor.
TEK ADAM İSTEMİYORUZ: Onlar tek adam rejiminin devamını istiyorlar, iki taraf çarpışacak, biz tek adam rejimi istemiyoruz.
SELVİ’YE BİRİLERİ YAZDIRIYOR MU: (SELVİ’NİN ‘GÜL’ İDDİASI) Neye dayanarak bunları söylüyorlar ben bunları bilmiyorum ama köşe yazarlarının hayal aleminde gezmemeleri lazım. Köşe yazarlarının oturup araştırma yapmaları lazım, konuşmaları lazım, belli çevrelerle belli kişilerle konuşmaları lazım. Bana telefon açabilirdi. Abdülkadir Selvi niye benim adıma konuşuyor? Hangi gerekçe ile konuşuyor. Yoksa Abdülkadir Selvi’ye birileri yazdırıyor mu? Bu cümle önemli… Birileri onlara belli cümle kalıplarını veriyorlar, bunları köşenizde yazacaksınız diyorlar, onlar da emredersiniz deyip yazıyorlar.
ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMLER PARTİLERİN SEÇİMİ DEĞİLDİR: Millet İttifakı malum milletvekili seçimleri öncesinde oluşturulan bir ittifaktı. Dört aktörü vardı, Demokrat Parti vardı, Saadet Partisi vardı, İYİ Parti vardı ve biz vardık zaten. Yerel seçimlerde bir ittifak söz konusu değil, yerel seçimler tamamen farklı bir atmosferde yapıldı çünkü milletvekili seçimleri gibi belli kuralları yasal kuralları olan bir seçim değildi. Orada tamamen dayanışma kültürünün getirdiği bir uygulamaydı. Kendiliğinden oluşan halkın desteğiyle kendiliğinden oluşan bir ittifaktı. Yine elbette oturulup konuşulacaktır, yeni kurulan partiler var. Burada önemli olan şu, önümüzdeki seçimler, partilerin değildir. Önümüzdeki seçimler demokrasiyi isteyenlerle tek adam rejimi, otoriter rejimi isteyenler arasındaki seçimdir. Olaylara da böyle bakmamız lazım.
DEMOKRASİYİ İSTEYENLER BİR TARAFTA: Demokrasiyi isteyenler güçlendirilmiş parlamenter rejimi isteyenler bir tarafta. Hayır parlamenter sistemi istemiyorum, demokrasiyi de istemiyorum ben tek adam rejimi istiyorum elinde sopası olan bir adam olsun arada bir benim kafama vursun ben de durayım. Biz önümüzdeki seçimleri demokrasiye taraf olanların ve demokrasiye karşı olanların seçimi olarak bakıyoruz ve demokrasiye taraf olanların bir arada olmalarını istiyoruz. Hangi partiler istiyorsa güçlendirilmiş parlamenter sistemi, bunlar eğer bir seçim kararı alınırsa bunlar herhalde oturup bir konuşacaklardır. Parlamenter sistem istiyor musunuz, o zaman gelin iş birliği yapalım.
KURDUKTAN SONRA GÖRÜRÜZ: (İNCE’NİN PARTİSİ) Parti kurmanın kuralları vardır, gider İçişleri Bakanlığı’na dilekçeyi verirsiniz partinizi kurarsınız. Kurduktan sonra görürüz ayrıntıları. Bu konuda söyleyeceğimiz fazla bir şey yok
PARTİ KURUYORUM DİYEBİLİR: (MUSTAFA SARIGÜL’ÜN PARTİ SÜRECİ) Olabilir, iki de çıkar üç de çıkar. Özel bir karşıtlığımız yok. Bir insan CHP’nin içinde mutlu değilse izlediği politikaları benimsemiyorsa, ben ayrılıp ayrı parti kurabilirim diyebilir.
GEREĞİ YAPILIYOR: (TACİZ İDDİALARI) Gereği yapılıyor bu ülkenin savcısı yok mu? Tutuklandı zaten biz hemen partiden ihraç ettik Bir bir olay çıkar bu olay bizim partinin ilkeleriyle çelişirse o kişiyi partiden ayırırız
EN AZ ÜÇ BİN 100: Bir sefer umudum şu üç konfederasyon birleşti, üçünün bir araya gelip asgari ücret konusunda belli bir rakam belirlemeleri ve bunu iktidarla görüşmeleri son derece değerli. Ağır yük kime düşüyor, Türk iş’e düşüyor. En az 3 bin 100 lira olmalıdır dedim, aynı zamanda vergiden istisna olması lazım. Adı üzerinde asgari ücret, en düşük ücretten nasıl vergi alınır yahu. Yandaşlardan almıyorsun arka arkaya af kanunları çıkarıyorsun,, paraları götürüyorsun…Asgari ücretlinin günahı ne?