TTB koronavirüsü salgınının Türkiye’deki 9’uncu ayına ilişkin değerlendirme raporunu online basın toplantısı düzenleyerek açıkladı.
Toplantıya, TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Fincancı ve Genel Sekreter Prof. Dr. Vedat Bulut, Prof. Dr. Özlem Azap Kurt, Prof. Dr. Neyyire Yasemin Yalım, Covid-19 İzleme Kurulu Üyesi Özgür Karcıoğlu, Doç. Dr. Aslı Davas, TTB Merkez Konsey Üyesi Halis Yerlikaya katıldı.
“Sağlıkçılardaki yaygınlık, toplumdaki yaygınlığın 3 katı”
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Fincancı, toplantıda Sağlık Bakanlığı’nın son açıkladığı rakamların tamamen şeffaf olmadığını söyledi. Fincancı, “Sağlık Bakanı 1 milyon 60 bin sağlık çalışanı olduğunu söylüyor. Yani yüzde 11.3’ü pozitif. Bu toplumdaki yaygınlığın üç katı bir rakama tekabül ediyor. Yalnızca bununla da kalmıyor, toplumla yönetemediği pandemide sağlık çalışanını tek başına bırakıyor ve sağlık çalışanları şiddete karşı mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Toplumdaki yaygınlığına göre üç kat fazla yaygın olan bir hastalığın otomatikman meslek hastalığı olarak kabul edilmesi gerekiyor” diye konuştu.
“170 bin sağlık çalışanı belki de hasta”
Prof. Dr. Özlem Azap Kurt ise “6 Kasım’da toplum bilimi üyesi bir kişi Covid-19 olan sağlık çalışanı sayısı 40 bin diyor. Önceki gün bakan ‘120 bin’ diyor. Dünyada aşağı yukarı yüzde 10’u sağlık çalışanıysa vakaların, dün bakanlığın açıkladığı sayılar 1 milyon 700 binin üzerindeyse demek ki 170 bin sağlık çalışanı belki de hasta. Belki deler insanı çok rahatsız ediyor” dedi.
“Hala doğru kararları almakta gecikiyorlar”
Prof. Dr. Neyyire Yasemin Yalım ise sağlık çalışanlarının hasta seçmek durumunda kalabileceği uyarısını yaparak şunları söyledi:
“Şu anda da bu durumda olabilirler. Bu ahlaken stres yaratacak bir şeydir. Sağlık çalışanlarının bu stresi hissedeceğini biliyorum ama bir taraftan da şunu bilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu duruma gelmek onların sorumluluğunda değil. Bu durumda olmanın bir nedeni var mı onu da sorgulamak lazım. Bence Türkiye’de bu süreci yöneten sağlık otoritesi başından itibaren yanlış kararlar aldı. Hala da doğru kararları almakta gecikiyor. O nedenle de sağlık çalışanlarını hastalarla karşı karşıya bırakıyor. Bir hasta seçme durumu bugün Türkiye’de gördüğümüz kadarıyla söz konusu. Sağlık çalışanlarını böyle ahlaki bir sorumluluğa vicdan azabı altına sokmaya kimsenin hakkı yok. Sağlık çalışanlarının bunda sorumluluğu yok denecek kadardır. Bu işin sorumluluğu, yükü bu işi yürüttüğünü kim iddia ediyorsa onun üstündedir.”
“Kamuoyunda endişe yaratırsanız pandemiyle mücadele edemezsiniz”
TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut toplantıda, aşı ithaliyle ilgili de sıkıntılar olduğunu belirterek, şunları anlattı:
“Türkiye’de ne gariptir ki aşı ihalesini, birinci basamak sağlık hizmetlerinin, koruyucu sağlık hizmetlerinin ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’nun görevi olmasına rağmen Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü yapıyor. Kamu hastaneleri ikinci ve üçüncü basamak hizmet. Türkiye Halk Sağlığı kurumu aşıları almıyor. Bu bile şeffaflıktan ve bu işin nasıl yanlış yapıldığını gösteriyor. Aşı olayında Türkiye, getireceği aşılarda öncelik sıralamasını uluslararası standartlara göre yapmıştır. Ancak bu aşıları kaç liraya mal edeceğini kamuya maliyetinin ne olacağını ve hangi hızla uygulanacağını net olarak kamuoyuna anlatmadılar. Bir pandemide en kötü yönetim belirsizlik yaratmaktır. Eğer kamuoyunda bir endişe yaratırsanız pandemiyle mücadele edemezsiniz. İnsanlar güven duyup o aşıyı vurulmazlar. Aşıyla ilgili pek çok bilgi kirliliği var. Bu aşılar çok zararlı olacak gibi endişeler yersiz. Bağımsız kuruluşlar tarafından onay süreçleri belgelendirerek yapılan her aşı bizim için güvenlidir. Aşı vurulmaktan kimse endişe duymasın yeter ki onay süreci şeffaf olsun ve kamuoyuyla paylaşılsın. “
Covid-19 İzleme Kurulu Üyesi Özgür Karcıoğlu ise “Türkiye’de aciller üzerinde yığılan hasta başvurusu var. Bu pandemi hastalarıyla Covid olmayan hastaların birbirinden ayrılması sorunu da ortaya çıktı. Teknik olarak imkansızlıklar, acillerin küçük ve sıkışık yapıları birçok hastanın birbiri içinde olmasını getirdi. Hasta yatışlarında önemli sorunlar yaşandı” dedi.
“Filyasyon sürecinin yıkıcı bir soruna dönüştü”
Doç. Dr. Aslı Davas da filyasyon sürecinin yıkıcı bir sorun haline dönüştüğünü söyledi. Türkiye’deki filyasyon ekiplerine dünya örneklerinden farklı olarak çok fazla farklı konuda sorumluluk yüklendiğini ifade eden Davas, şunları söyledi:
“Sağlık çalışanı sayısı yetmediği için dışarıdan destek alınıyor. Salgının iyice alevlenmesiyle birlikte öğretmenler ya da diğer kamu çalışanları arasından görevlendirme olduğunu görüyoruz. Arkadaşlarımız günde 16 saat aralıksız çalışıyorlar. Geceleri çalışan arkadaşların kendi güvenlikleriyle ilgili bir önlem de alınmış değil. Buraya gittiklerinde gecikmeler olduğu için ya da bir doktorla karşılaşmadıkları için çok ciddi şiddet sıkıntıları yaşayabiliyorlar”
TTB Merkez Konsey Üyesi Halis Yerlikaya ise görüşlerini şu şekilde dile getirdi:
“Çoğu onkolojik hasta zaten yarı acildi. Bütün hastanelerde sağlık emekçilerinin emeğinin Covid-19’la mücadeleye kanalize edildiği dönemde başta kanser hastaları olmak üzere diğer hastaların bakımları ve sağlığa erişimleriyle ilgili ciddi sorunlar oluştu. Özellikle birinci basamakta kanser taramalarıyla ilgili de ciddi sıkıntılar vardı. Kanserin etkili ve sonuç alıcı bir tedavisine ulaşmak açısından erken evrede yakalanması kritik. Bütün sürecin Covid’e yoğunlaştığı süreçte taramalar da yapılamadı. Dolayısıyla bizim klinik gözlemlerimizde daha ileri aşamada hastaların gelmeye başladığı, önümüzdeki dönemlerde dünya açısından da kanser pandemisi beklentisi ortaya çıktı.”