Boğaziçi Üniversitesi’nde akademisyenler ve öğrencilerin protestoları sürerken 15 Temmuz’da vekaleten, 21 Ağustos’ta da asaleten Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan rektör Naci İnci, ‘üniversiteyi nasıl yöneteceğini’ anlattı.
İnci, Anadolu Ajansı’nın sorularını yanıtladı:
‘ESKİ HAYATIMIZA DÖNÜYORUZ’
Boğaziçi Üniversitesi Türkiye’nin en önemli markalarından biri. Yıl içinde yaşananlar, protestolar Boğaziçi markasına ve değerine zarar verdi mi?
Öğretim üyeleri, öğrenciler ve çalışanlar için üniversitemiz eşsiz bir mücevher değerindedir. Biz öğretim üyeleri, yöneticiler ve öğrenciler olarak kurumumuza çok bağlıyız. Ona adeta aşık insanlarız. O yüzden her bir birey, kurumuna sahip çıkmak, değerlerini korumak konusunda çok hassas. Bunun için de kuruma her türlü fedakarlığı yapmaktan da çekinmeyen bir dokumuz var. Yılbaşından itibaren olan bu süreç bazı üzücü şeyler ortaya çıkmasına sebep oldu. Boğaziçi Üniversitesi büyük bir camia. 1863’te kurulmuş bir camia, o yüzden bir zarar geldiğini düşünmüyorum açıkçası. Bunu da zaten hem bilimsel faaliyetlerimizde, araştırmalarımızda, hocalarımızın derslerini aksatmaması, öğrencilerimizin derslerine devam etmesi, üniversitemize olan rağbet konusunda bunu somut olarak görüyoruz. Bir tepki olduğu kuşkusuz ama bunun Boğaziçi Üniversitesine bir zarar verdiğini düşünmüyorum. Zaten kısa bir süreçti. Tekrar biz eski normal hayatımıza dönüyoruz diyebilirim.
Kurumun içinden birinin gelip yönetici olması genelde çalışanların istediği bir durumdur. Siz de yıllarınızı bu üniversiteye verdiniz. Daha önce çalışma arkadaşlarınız olanlar var, onların tepkisi ne oldu?
1994’te buraya geldim. Doktoramı Edinburgh’ta yapmıştım. Sonra Amerika’da bir doktora sonrası çalışmalarda bulundum. 1994’te buraya yardımcı doçent oldum. 1994’ten beri buradayım. Kısa bir zaman da Sabancı Üniversitesi’nin kuruluşunda bulundum. Tekrar 2005’te Boğaziçi’ne döndüm. Aşağı yukarı 30 yıla yaklaşan bir zamandır üniversitenin içindeyim. Çeşitli görevlerde bulundum. Daha önce 5 yıl gibi süre fizik bölümü başkanlığı yaptım. Çeşitli komisyon ve kuruluşlarında çalıştım. Sonuçta burası benim evim ve camiam. Buradaki öğretim üyeleri de arkadaşlarım. Bu açıdan bakıldığı zaman evet bu açıdan bakılınca bir kırgınlık söz konusu olabilir bazı arkadaşlarımızda. Çünkü benden önceki atamada üniversite zor bir süreç içerisine girdi. O arada birilerinin üniversiteye sahip çıkması gerekti. İşlerin durmaması gerekiyordu. Eğitim öğretim faaliyetlerinin devam etmesi gerekiyordu.
Birilerinin de fedakarlık yapıp bunu üstlenmesi lazımdı. Ben de daha önceki dönemde rektör adayıydım. Atamam olmamıştı ama madem ki adaysınız, böyle bir şeye niyetlenmişsiniz üniversitede ihtiyaç olmuş, zor duruma düşmüş… Bu size düşer. Sahiplenmeniz gerekir. Üniversitenize sahip çıkmanız gerekir. Üniversitenizi ortada bırakamazsınız. Doğal olarak bana düşen de üniversiteme sahip çıkmaktı. Sonra o süreç bir şekilde nihayetlendi. Sonra rektör olarak atandım. 15 Temmuz’da vekaleten, 21 Ağustos’ta da asaleten Cumhurbaşkanımız beni Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne layık gördü. Bazılarımızın bir kişiye kırgınlığı var. ‘Daha önceki dönem neden görev aldınız, böyle bir idarenin niçin parçası oldunuz? dediler. Üniversitenize sahip çıkmak zorundasınız. Burası bizim için bir mücevherse ve eşsiz bir kurumsa, biz de buraya aşık insanlarsak bundan nasıl vazgeçebilirsiniz? Üniversiteye sahip çıkmamak gibi bir lüksümüz yok. Benim ve arkadaşlarımın yaptığı da budur.
Protestocu öğrencilerle diyaloğunuz oldu. Orada yaşananlar motivasyonunuza etki etti mi?
Motivasyonumuzda bir kayıp olduğunu sanmıyorum. Çünkü Boğaziçi Üniversitesi, ülkemizin en iyi üniversitelerinden biridir. Dünyada önemli bir ünü var. Yurt dışında birçok saygın üniversitede profesör olan mezunlarımız var. İş dünyasında, sanatta ve birçok alanda mezunlarımız görev yapıyor. Bu devam edecek. Bu kaliteli insanların yetişmesi devam edecek. Bu üniversite yaşayacak. Bizden önce vardı, bundan sonra da var olacak. Biz sadece geçici olarak buradayız. Elimizden gelenin en iyisini yaparak bayrağı bizden sonrakilere en iyi şekilde teslim etmekle görevliyiz. Onun için bizim motivasyon kaybı lüksümüz yok. Onu düşünecek durumda olduğumuzu bile düşünmüyorum.
‘ARKADAŞLARIMIZIN TEPKİLERİ DEVAM EDİYOR’
Arkadaşlarınızdan ve öğrencilerden tepkiler gelmeye devam ediyor mu? Boğaziçi’nin sadece eğitimle konuşulacağı dönem yakın mıdır?
Bazı arkadaşlarımızın tepkileri devam ediyor. ‘Daha önce neden görev aldınız.’ diye. Bunda da biz zorluk çekiyoruz. Bir türlü kendimizi anlatamıyoruz. Diyoruz ki ‘Üniversitenize sırtınızı dönerek sahip çıkamazsınız. Onu koruyamazsınız. Gidip sahiplenmeniz lazım. Gelmeniz lazım. Elinizi taşın altına koymanız gerekir.’ Öğrencine, öğretim üyesine, idari personeline hizmet edeceksin. Ar-Ge ve projelerine hizmet etmelisiniz. Her şeyiyle ilgilenmek zorundasınız. Birilerinin bunu yapması gerekiyor. Sahip çıkarak üniversitenizi ileriye götürebilirsiniz. Sırtınızı çevirerek, üniversitenizi çöküşe terk edemezsiniz.
Göreve geldiğinizde şahsınızla alakalı disiplin soruşturmalarından vazgeçtiğinizi açıkladınız. Bu konuda ne gibi adımlar atıldı?
Sayısını tam bilmiyorum ama epeyce bir sayı vardı. Ben şahsımla alakalı disiplin soruşturmalarından vazgeçtiğimi ilan ettim. Bunu popülarite olsun diye yapmadım. Gerçekten kalbimden gelen bir şeydi. Hatta konuşmayı hazırladığımda basında en çok o cümle alındı. Ben böyle olsun da öne çıkarılsın diye yazmadım. Bu daha önceden kalbimden gelen, var olan bir şeydi. Kimseye ceza vermek… Hele ki öğrencilerimiz, evlatlarımız. Biz evlatlarımızı neden cezalandıralım, neden zorluğa girmelerini ve ceza almalarını isteyeyim ki? Hiçbir anne-baba bunu istemez. Sonuçta biz öğretim üyeleri olarak onları evlatlarımız olarak görüyoruz. Onlara neden ceza verelim? Fakat buranın da bir işleyişi var. Siz bazı kuralları koymazsanız, kurumunuzu yönetilmez hale getirirsiniz. Bu da sadece kuruma değil, herkese zarar verir. Benim şahsıma olan bütün şeylerden vazgeçtiğimi ilgili fakültelere bildirdim. Bunun hukuksal bir süreci var. Komisyonlar var, onlar değerlendirirler ama bunu deklare ettim. Gerekli yerlere de bildirdim. ‘Bir şey talep etmiyorum. Ben bunları affettim. Hiçbir işlem yapmayın.’ dedim.
‘BURSLARDA KESİLME YOK’
Burslar konusu da gündemde, bursu kesilen öğrenciler olduğu iddia ediliyor, gerçeklik payı var mı?
Hayır. Söz konusu değil. Bizim kendi vakfımızın şartlı bağışları var, öğrenci bursları. 7 bin 548 adet burs veriliyor. Bunların verildiği öğrenci sayısı da 4 bin 180. Burslar farklı olduğundan adetler de farklı. Bu bursların verilmesi tamamen şeffaf kriterlere göre yapılıyor. Bizim çok düzgün işleyen bir burs komitemiz var. Onlar değerlendirirler ve ihtiyaç sahibi öğrencilere burslarını verirler. Onlar da herhangi bir aksama ve kesilme söz konusu değil. Burslarda kesilme ve vermeme gibi bir şey yok. Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun bursları var. Bunlar bizim tasarrufumuzda olan bir şey değil. Biz de öğrenci başına düşen burs sayısı bakımından sanırım 1. sırada olabiliriz Türkiye’de. Bu da çok kıymetli. Anadolu’dan gelen öğrencilerimiz var. Yiyecek alamayacak durumda olan öğrencilerimiz olabiliyor. Bizim için bu burslar kıymetli. Biz bunların üzerine titriyoruz. Bursları artırmak için de elimizden geleni yapıyoruz. Bağışların toplanması… Farklı kurum ve kuruluşlardan burs kalemini sağlamak için bir dizi ziyarette bulunuyoruz. Öğrencilerin çok daha fazla burs alması için elimizden gelen bütün gayreti sarf ediyoruz. Burslar kesinti olmadığı gibi kriterlerde de değişiklik söz konusu değil.
‘KEŞKE PROTESTO ETMESEYDİK DİYECEKLER’
Protestolar devam ederse sizin bu duruma yaklaşımınız ne olacak?
Biz anlayışla karşılıyoruz. Bizler üniversitemize aşık olan insanlarız. Aşkın da gözü kördür. Bazen farklı şeyler yaptırabilir. Ben bu bağlamda değerlendiriyorum yaşananları. Eleştiri yapabilirsiniz ama başkalarını kırmak ve rencide etmek hoş bir şey değil. Kimse bunu yapmamalı. Özellikle Boğaziçi Üniversitesi. Bu kurumumuza zarar veren bir şey. Öğrencilerimizin protestolarını görebiliyorum. İnsan üzülüyor. Sonuçta bir zaman gelecek ve bu evlatlarımız farklı aşamaya geçecekler. Yaşları büyüyecek, hoca olacaklar, evlat sahibi olacaklar. Şu anda yaptıkları bazı şeyler hatırlarına gelirse bu onların kalplerinde üzüntüye yol açar. Hatırladıklarında ‘Bunu keşke yapmasaydık.’ diyebilirler. Bu üzüntüyü kimsenin yaşamasını istemiyorum.
Yaşanan bütün olumsuzlukları da göz önünde bulundurursanız, size, akademisyenlere ve öğrencilere yeni dönemde ne gibi görevler düşüyor?
Boğaziçi çok önemli bir değer. Bizim gözbebeğimiz. Bu kurumun bu hale gelmesi uzun bir zaman aldı. Hepimize düşen bu kurum için en iyisini yapmaya devam etmek. Kendimizi ispatladığımız şey mezunlarımız. Bu kadar kaliteli mezunumuzla her alanda var olmaya devam ediyoruz. Eminim birçok kişinin hayalinde buraya gelmek ve mezun olmak var. En azından çocukları için… Böyle bir değer için her türlü fedakarlığı yapmak ve bunu daha iyi hale gelmesi için elimizden geleni yapmalıyız. Arkadaşlarımın da öğrencilerimizin de bunun için çaba göstereceğini düşünüyorum.
‘ARTIK YÜZ YÜZE EĞİTİM OLACAK’
Covid-19 süreci eğitim kurumlarını da etkiledi. Boğaziçi bu süreci nasıl geçirdi, ne gibi hazırlıklarınız var?
Pandemi hepimiz için hasar sürecine yol açtı. Mart 2020’den beri ancak öğretim üyelerimizin fedakarca çabaları, idari kesimin çabaları ve mezunların el birliği sayesinde eğitimde herhangi bir aksama olmadı. Bunun için geçmiş yönetimimize de gerçekten teşekkür ediyorum. Özellikle de Prof. Dr. Mehmet Özkan’ın yönetimindeki arkadaşlara teşekkür ediyorum. Pandemi onların döneminde geldi. Bir dizi tedbirler aldılar, gece gündüz canla başla çalıştılar. Bilgisayarı olmayan öğrencilerimize bunları sağladılar. Faklı kuruluşlardan bağışlar aldılar. Onlara bilgisayar ve tablet temininde epeyce fedakarlıkta bulundular. Bu süreci çevrim içi şekilde atlattık. Yeni dönemde ise yüz yüze eğitimin olması kaçınılmaz. Artık yüz yüze eğitim olacak ama bunun tamamının yüz yüze olması zor olacaktır. Mesafe ve sağlık şartlarının getirdiği bazı zorluklar var. Bu yüzden derslerin bir kısmı çevrim içi olacak. Hibrit bir modele gideceğiz bu akademik dönemde. Önümüzdeki yıl tamamen her şeyin yüz yüze olmasını temenni ediyoruz.
Üniversite tercih sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz, Boğaziçi’ne talep hakkında bilgi verir misiniz?
Daha önceki yıllardan pek bir farkı yok. İlk 100’e giren 62 kişi, ilk 1000’e giren 700 kişi Boğaziçi’ni tercih etti. Geçen yıllardan bir farkı yok. Küçük sapmalar olabilir ama bir değişim görülmüyor. En tepedeki öğrencilerimizi aldık, almaya da devam ediyoruz. Bu da çok sevindirici bir şey. Tercih eden öğrencilere ve ailelerine teşekkür ediyorum.
Yeni kurulan fakülteler konular var. Hukuk ve iletişim fakültelerinde hazırlıklar hangi aşamaya geldi?
Hukuk ve iletişim fakülteleri yeni kuruldu. Ben görev almadan önce kuruldular. Hukuk fakültesinin başında çok saygın bir dekanımız var. Lisansı ve lisansüstü eğitimleri yurt dışından. Şu anda oranın öğretim üyesi istihdamı devam ediyor. En son çıkılan ilanda 3 öğretim üyesi alındı. İşlemleri tamamlanmak üzere. Bunlar da yurt dışından doktoralı öğretim üyeleri. Lisansları Türkiye’nin saygın hukuk fakültelerinden. Sonraki eğitimleri yurt dışından ve İngilizce eğitim veren ülkelerden bu arkadaşlarımız aramıza katılacaklar. En son 3 araştırma görevlisi istihdam ettik. 3 ilana 152 başvuru oldu. Bunların içerisinden Türkiye 38’ncisi de var. Hukuk fakültesine girmiş, oradan mezun olmuş. Sonra da bize araştırma görevlisi olmak için müracaat etti. Baktığınızda ALES ve YDS puanları olarak 95-100 arasında olanlar arkadaşlarımız. Kalite açısından en kaliteli öğretim üyesini çekebiliyoruz hem de araştırma görevlisini alabiliyoruz. Bu da çok sevindirici bir şey. Boğaziçi’ne öğrencilerden ve ailelerden aşırı bir talep var. Süreç kısa olduğu için hukuk fakültesine öğrenci alamadık. Öğrencilerin bir kısmı ‘Biz başka bölüme girelim, seneye yatay geçişle hukuka geçelim.’ talebine bulundu. Hatta hukukçuların arasında ‘Boğaziçi’nde hukuk vardı da biz mi okumadık?’ esprisi varmış. Bunu bilmiyordum. Şimdi hukuk fakültesi kuruldu. Onu da en iyi şekilde donatacağız. Hem üniversitenin hem de ülkemizin hizmetine açacağız. Oradaki vizyon, hem hukukçu yetiştiriyoruz hem de uluslararası boyutu olan bir hukuk fakültesi olacak. Mavi Vatan, sular meselesi, uluslararası ilişkilerde hukukçular yetişmesi için asıl vizyonu o olacak. Örneğin uzay hukuku, finans hukuku, enerji hukuku, kıta sahanlıklarıyla alakalı farklı alanlarda uzmanlaşacak şekilde bunu tasarlıyoruz. O yüzden klasik bir hukuk fakültesinden ziyade bu konularda uzman yetiştirecek, bu alanlarda mesafe alabilecek şekilde hukuk fakültemizi tasarlıyoruz. İletişim fakültesinde şu anda bölümlerin kurulması aşamasındayız. Hukuka göre fazla mesafe almış değiliz. Bölümlerinin açılması ve öğretim üyelerinin istihdamı olacak. Hukuk birkaç adım daha önde.
(Duvar)