CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Altay’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“Umarım aşının yeteri kadar sağlanamaması CHP’ye veya dış güçlere bağlanmaz”
Mutlak bir şeffaflık istiyoruz. Sayın Bakan, 1 Aralık’ta şöyle bir açıklama yaptı: Aralıkta 20 milyon doz, ocak ayında 20 milyon doz, şubat ayında 10 milyon doz, toplam 50 milyon doz aşı ile ilgili kontratların yapıldığını açıkladı. Ortada 3 milyon doz aşı var. Ben şimdi sormak istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin attığı imza muhataplarınız tarafından kayda değer mi bulunmadı, paranız mı yok, bir beceriksizlik mi yok. Umarım bu aşının Türkiye’ye yeteri kadar sağlanamamasının nedeni CHP’ye veya dış güçlere bağlanmaz. 3 milyon doz aşının tümünü sağlık çalışanlarına ayırmazsan ve 28 gün sonra aşı gelmezse 3 milyon doz aşı da heba olur. Nasıl bir planlama var bilmiyoruz. Aşının dozunun kaç lira olduğunu bilmiyoruz. Sağlık çalışanından sonra kalan 2 milyon 650 bin doz aşı ikinci doz için sağlık çalışanlarına ayrılacak mı bilmiyoruz. Esnafa yok, çalışana yok, çiftçiye yok. Aşıya da mı yok? Para var. Bu beceriksizlik nedir? Bu fiyaskonun sebebinin açıklanması lazım. İsrafı bırakıp da kaynak ayırmayı düşünmüyor musunuz? COVİD işini ‘saldım çayıra mevlam kayıra’ diye götüremezsiniz. Bu aşıyı sakın iki yıllık bir takvime de yaymaya kalkmayın. ‘Bir yerden başlayalım, peyderpey yaparız’ mantığı bilime aykırıdır.
“Türkiye, 3.5 milyar doları bulamıyorsa; vah ki vah!”
Sinovac kaç lira? 30 dolar olduğu kimi kaynaklarda var. Sayın Bakan 10-12 dolar dedi. İki doz 20 dolar eder. Bütün bilim adamları Türkiye’nin nüfusunun yüzde 60’ının aşılanması halinde bu belanın bertaraf edileceğini söylüyor. Bize 120 milyon doz aşı lazım. 120 milyon doz aşı, bakanlık kaynaklarına göre bir buçuk milyar dolara, diğer kaynaklara göre de üç buçuk milyar dolara mal olur. Üç buçuk milyar diyelim. Üç buçuk milyar doları bulamıyorsa Türkiye, vah ki vah. Örtülü ödeneğe 20 milyar TL harcayan, araç ve bina kiraları için yılda 860 milyon lira ödeyen, yabancı ülkelere 600 milyon yardım yapabilen, Halk Bankası ve Ziraat Bankası’na görev zararına, ‘beşli çete’ye aktarılanlardır muhtemelen, 7 buçuk milyon aktaran devlet… Bizim söylediğimiz en iyimser bir buçuk en kötümser üç buçuk milyar dolar. Yazık çok yazık. Sayın Bakan lütfen şeffaf olun.
Sağlık Bakanı’na: “Sağlık çalışanlarının hakkı ödenmez demiş. Niye ödenmesin, ödenir”
‘Sağlık çalışanlarının hakkı ödenmez’ demiş Sayın Bakan. Niye ödenmesin, ödenir. 14 Mart Tıp Bayramı’nda bütün sağlık çalışanlarına birer maaş ikramiye ödeyebilirsiniz. 2020 sonunda demiştim. İki büyük ayıbı var. Biri sağlık çalışanlarına yaptığımız ayıp, ikincisi siyasetin mafya vesayetinin siyasete girmesi demiştim. Ödenir Sayın Bakan. Bizim 10’u aşkın kanun teklifimiz var. Yapın bunları. Elinizden tutan yok.
2021’e başladık. Muhalefet partilerinin 500’e yakın kanun teklifinin bir tanesi bile mi yasalaşmaz? ‘Sağlık çalışanları, EYT, 3600, TDV-ÖTV indirimi, sözleşmeli öğretmenler, atanmayan öğretmenler, astsubayların kadro meseleleri, şehit olabilen ama hasta olamayan erbaşlarımız, esnafa vergi SGK indirimi’ demişiz. Hayır, bunların hiçbirini yasalaştırmayız. Ne yaparsınız, siz muhalefete sistematik olarak saldırırsınız.
“Sonu mutlaka ve mutlaka yüksek standartlı bir demokrasiye varacak”
Selçuk Özdağ darp yoluyla linç edilmek istendi. Aynı gün Orhan Uğuroğlu, Afşin Hatipoğlu’na saldırı yapıldı. Ne Erdoğan’dan ne İçişleri’nden ne hükümetten ne AK Parti yetkililerinden doğru dürüst bir kınama duymadı Türkiye. Bu ayıp, ayıptan geçtim vahim bir durumdur. Bu saldırıların tek merkezden yönetildiği endişesini güçlendirir. Bu eşkıyaya prim verir. Eşkıyayı tahrik eder. Ancak herkes şunu bilsin. Bu saldırılara teslim olunmayacak. Devlet içinde FETÖ’den boşalan yerlere mafyanın doldurmasına seyirci kalmayacağız. Sonu mutlaka ve mutlaka yüksek standartlı bir demokrasiye varacak. Sayın Erdoğan’a çağrıda bulunuyorum. Toplumu bölenlere, kamplaştıranlara, kutuplaştıranlara, mafya hakkında soruşturma açanlara prim verme.
“Kolluk kuvvetine yaptıramadığını mafyaya yaptırma”
Daha dün bir genel başkan ve üç gazeteci, Cumhur İttifakı paydaşı tarafından tehdit edildi. Daha bugün soruşturmayı yürüten savcı, Cumhur İttifakı’na mensup bir milletvekili tarafından tehdit edildi. Hukuk reformundan anladıkları bu. Tehdit, basınç, devletin kolluk kuvvetine yaptıramadığını mafyaya yaptırma. Erdoğan sessizliğini neden korur? Ekranlara çıkıp, ‘bunları kabul edemeyiz’ niye demezsin? Ahmet Davutoğlu’ndan önce sen çıkıp konuşmalıydın.
“Siyaset-mafya birlikteliği devleti çürütür, toplumu ayrıştırır”
Büyük ortak; başörtüsü, terör, darbe paranoyasıyla beceriksizliğini örtmeye çalışıyor. Küçük ortak da medyaya, siyasete ve yargıya tehditler savurarak tahkimat yapıyor. Cumhur İttifakı’nın ortaya düştüğü durum budur. Devlet mafya, siyaset mafya iç içeliği sadece devleti çürütür, toplumu ayrıştırır.
“Erdoğan, Kabataş yalanının üstünden, Cuma günü gösterecekti. Geçtiğimiz Cuma 400’üncü Cumaydı”
Sayın Erdoğan, AK Parti’ye muhalefeti, ‘muhalefet kendi kusurlarını örtmek için bize saldırıyor’ demek suretiyle yeni bir mizah örneği göstermiş. Hatta gün saymaya başlamış, ‘Kılıçdaroğlu’ndan ses yok’ demiş. AK Parti içinde şirret, taciz ve tecavüz iddialarını saysam 10 saat konuşmam lazım. Sapkınlık her partiye sirayet edebilir önemli olan bunu yakaladığın anda kulağından tutup savcının önüne atmaktır. CHP bunu yapmıştır. Madem gün saymaktan açıldı hafta sayayım. Kabataş yalanının üstünden, cuma günü gösterecekti, Erdoğan geçtiğimiz cuma 400. cumaydı. Sen 400 cumadır ağır bir yalanı ispatlayamadın? Hani nerede o görüntüler? ‘Önümüzdeki cuma göstereceğim dediğin görüntüler nerede? Yanlış bilgi bunların karakteri oldu.
“Meclis Başkanı, bizi teyit etti”
TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olmadığı açıklamalarına ilişkin gelen soruya Altay, “Anayasa’yı biz de okuyoruz, kekeme değiliz. Okur yazarız. Sayın Meclis Başkanı, Anayasa’nın 103. Maddesindeki yemin metnini okuyup sonra Erdoğan’ın yaptıklarına bakıp bu Allah katında da millet katında da vicdan katında da caiz mi değil mi buna bir cevap vermesi… Etmeseydin o yemini. Anayasa’yı değiştirdiğiniz, yemin metnini değiştirmediniz. Meclis Başkanı bizi teyit etmiştir. Biz Erdoğan’ın partili, taraflı, partizan bir cumhurbaşkanı olduğunu bunu da milleti böldüğünü söylüyoruz” dedi.
“3 sonra yapılacak seçim için örgütlere seçim talimatı verilmez”
Erken seçim tartışması için Altay, “Bir şeyi gözünüzden kaçırıyorsunuz. Parti kongrelerine bağlanıyor. 2020 ortalarından beri Erdoğan, ‘2023 seçimlerine hazır mısınız’, ‘önümüzdeki 2023 seçimlerinde aman çok çalışın’ diyen kim? Erdoğan erken seçimi ilan ediyor araya 2023 tarihini sıkıştırıyor. Erken seçim olacağını Erdoğan da şüphesiz biliyor. Seçim lafını en çok telaffuz eden ne Meral Akşener ne Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Türkiye’de 2020 başından beri ‘seçim lafını en çok telaffuz eden Recep Tayyip Erdoğan’dır. Üç yıl sonra yapılacak seçim için örgütlere seçim talimatı verilmez seçim geliyor denilmez. Daha üç yıl var güya” diye yanıtladı.
Cumhur İttifakı ve Millet İttfakı’nın geleceği hakkındaki soruya Altay, “Biz Sayın Devlet Bahçeli’nin Erdoğan ile ilgili söylediklerini biliyoruz. Bahçeli’nin bir gün Erdoğan hakkında geçmişte söylediklerinin söylemeyeceğinin garantisi yok. Millet İttifakı’nın millet nezdinde her gün itibar kazandığını görmek beni çok mutlu ediyor” dedi.
“Bahçeli, aba altından sopa gösteriyor”
Bahçeli’nin saldırılara ilişkin açıklaması için de Altay, “Aba altından sopa gösteriyor. Biz yapmadık ama bizim camiada deli çoktur demek suretiyle emir vermesek de didişenlere gereğini yapar, yapmalıdır diye algılanmıştır. Böyle değilse her iki sayın genel başkan da kamuoyu karşısına çıksınlar şiddetle kınadıklarını paylaşsınlar” dedi.