Yön Radyo’da yayınlanan Ulaş Can İle Bizim Stüdyo programında konuşan Okuyan, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus’un koronavirüs aşılarının dünya genelinde paylaşımındaki eşitsizliğe ilişkin sözlerini hatırlattı. “Dünya feci bir ahlaki başarısızlığın eşiğinde” sözlerini değerlendirirken, bu tabloyu aylar öncesinden dile getirdiklerini belirtti. Okuyan, “Aşı üretimi kâr odaklı bir üretim. Şu anda 7 ila 9 aşı uygulanıyor ya da yakında yaygın olarak uygulanacak. Bunların tamamında işin içinde devlet destekli kurumlar var ama buna rağmen kâr amaçlı kurulmuş bir şirketle bağlantılı. İşin içerisine para girince şirketler ‘Nasıl daha fazla kazanırız?’ bunun derdindeler. Bunun gerekçesi olarak söyledikleri de araştırma için tonla para harcadıkları. Bu doğru değil. Bu aşıların büyük bölümü geçmişteki birikim üzerine gerçekleştiriliyor” dedi.
‘Dünya nüfusunun önemli bir bölümü aşısız kalacak’
Asıl sorunun araştırmaları yapanların özel sektöre çalışmaya başlaması olduğunu belirten Okuyan, insanlığın bilgi birikiminin bir avuç şirketin kasasına gittiğini söyledi. “Aşıda patent olabilir mi?” diye soran Okuyan, aşı tartışmalarında asıl önemli olanın bu nokta olduğunu hatırlattı. Okuyan şunları söyledi:
“Zengin ülkeler daha aşı üretilmeden büyük miktarda aşıyı kapattı. Ortada ifade edilen miktarda aşı zaten yok. Türkiye’de uygulanan Çin aşısı yerine zikredilen aşının mevcudu yok. İsteseniz de alamazsınız. ABD-Alman menşeli aşı en fazla 1,3 milyar doz üretilebilecek ve şirket bundan da kuşkulu. Yani aşı sıkıntısı yaşanabilir.
İsrail nüfusu sınırlı olduğundan aşı gerektiren kısmının yüzde 30’unu aşıladı. Birleşik Arap Emirlikleri de öyle. Ama Afrika ve Asya’daki kalabalık nüfuslu ülkeler için aşı yok. Yıkmak istediğimiz bu düzen devre dışı kalsa ve bilgiler paylaşılıp devletler devreye girse sorun ortadan kalkacak. Aşı üretiminde tekellerin kapasitesi yetmiyor. Zaten bunu da istemiyorlar. Kapasite artınca kârları azalacak. Dolayısıyla insan sağlığıyla oynayarak bir ürünü değerli kılmaya çalışıyorlar. 2021’in sonuna kadar dünya nüfusunun önemli bir bölümü aşısız kalacak. Bu şu anlama geliyor, aslında salgın kontrol altına alınamayacak.”
‘İnsanlık Sovyetler Birliği’nin çöküşünün maliyetini ödüyor’
“AB’nin işgücü ihtiyacı var ve göç edenleri karantinaya alıp aşılayacaklar. Bundan aşıyı elde tutuyorlar. Merkel de bunu açıkladı zaten. Bir de unutmayalım, aşının bağışıklık sistemine katkısı net değil. 6 ay deniyor ama test edilemedi. En iyimser koşullarda mevsim değişikliklerinde aşının tekrarı gerekecek. İhtiyaç duyulan aşı miktarı çok yüksek. Dolayısıyla büyük bir sıkıntı var. İnsanlık Sovyetler Birliği’nin çöküşünün maliyetini ödüyor. Sovyetler Birliği’nin olduğu bir dünyada böyle bir kepazelik olmazdı. Ahlaki değil sadece sorun. Göz göre göre büyük bir cinayetle karşı karşıyayız.
Küba aşı ve ilaç endüstrisinde ileri bir ülke. Birden fazla aşı hatta ilaç üzerine çalışıyorlar. Küba 10 milyonluk bir ada ve aşı üretimine ayırabilecekleri kapasitenin sınırı var. Rusya ile işbirliği olduğunu biliyorum. Unutmayalım, Küba’ya büyük bir abluka var. Ham madde sokamıyorsunuz. Bir ilaç şirketinin gerektirdiği kalemler ulaşmıyor. Aşı konusunda bu nedenlerle büyük devletlerin olanaklarının devreye girmesi gerekiyor.
Aşının devreye sokulduğu ülkelerden biriyiz. Devamı gelecek mi bilmiyoruz. Bu aşı bir aracıyla geldi. Ne kadar para kazandılar bilmiyoruz. Bir salgın var ve devlet ücretsiz yapmayı taahhüt ettiği bir aşı için kendi ülkesindeki şirkete para ödüyor. Ve bu para aslında yurttaşlardan çıkıyor. Ücretsiz aşı olmuyoruz. Aracı şirket para kazanıyor. Bu sistem kâr üzerine kurulu. Aşı şirketinin, hastanenin özeli olur mu? Korona belası bu yüzden defedilemedi. Aslında üretim ve toplumsal yaşam durdurulup, belli bölgeler karantinaya alınıp virüs boğulsaydı bu sorun çözülecekti. Bu yapılmadı üstüne de birileri para kazanıyor.”
‘Vietnam ve Küba’da örgütlü toplumlar var’
Toplumun örgütlenme alışkanlıklarıyla ilgili durum biraz da. Küba’yı ziyaretlerimde 2 kez kasırgayla karşılaştım. Bizde olsa panikten çok fazla can kaybı olurdu. Küba’da insanlar örgütlü oldukları için kurallara uyuyorlar. Vietnamda’da insanlar bir geçmişe sahip bu anlamda. Mücadele etmiş ve Fransız emperyalizmine, ABD emperyalizmine kafa tutmuş bir toplum. Beğenilir beğenilmez ayrı. Çok az hasarla atlatıyorlar. Vietnam kapalı bir toplum da değil, yalan söyleniyor deniyor ama. Dünyanın bütün üretimi orada yapılıyor. Çin ise büyük bir ekonomi olmanın avantajını kullandı. Büyük bir alanı karantinaya aldı ama diğer yerlerde kontrollü üretimi sürdürdü. Buna imkanı vardı. Yunanistan da belli ölçülerde yaptı. Gelir gelmez izole ettiler. Sonra Yunan firmaları üretime devam etmek istedi.
Biz de TKP olarak kapsamlı bir korona raporu yayımlamak üzereyiz. Korona dönemindeki akılsızlıkların kaynağında da bugünkü sistem yatıyor. Cehalet değil. Bunu kullanıyorlar.”
‘Aşı merkezleri kurulsun, özel hastaneler, ilaç şirketleri devletleştirilsin’
Okuyan, Uğur Dündar’ın bir televizyon programında özel teşebbüsün “parayı bastırıp en güvenilir aşılardan” Türkiye’ye getirebileceği iddiasını hatırlattı. Bu sözleri çok üzücü olarak niteleyen okuyan, “Yurttaşların ekmeğe muhtaç bırakıldığı bir düzen değişmelidir. Bu aşı meselesinde de aynı. İçinde bulunduğumuz tablo parayla oynadığımız için zaten” diye konuştu.
Okuyan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Uğur Bey’in kafasında belki başka bir şey vardır ya da kapitalizmin yıkıcı etkisini farkında değiller. Ancak buradan toplum sağlığı yararına bir şey çıkmaz. Karşı öneri yapayım ben: Bütün özel hastaneler, ilaç ve dağıtım şirketleri devletleştirilsin. Aşı merkezleri kurulsun. Türkiye’nin bilim insanları burada araştırma yapmaya yeterli. 6-7 ay içerisinde aşı üretecek noktaya gelinir.
Zaten şu anda Tarım Bakanlığı’ndan onaylı gıda takviyesi vs diye ortalık birbirine girmiş durumda. Bunların hepsi mantıksızlık. Maske üretiminde korkunç paralar kazanılıyor. Kolonya tekelleri kan ağlıyordu. AKP tarafından bitirilmek istenen bir sektördü. Koronayla beraber muazzam paralar kazanmaya başladılar. Saray’a bile çıktı biri. Her gün yeni bir ürüne ‘koronaya iyi geliyor’ deniyor. Bunların en masumu kelle paça meselesi. İnsan sağlığından para kazanıldığı anda insan sağlığı tehlikededir. İnsan sağlığına faydası olan şeyler bedelsiz olmalı.
Dündar’ın önerisi savunulacak bir formül değil. Böyle toplum sağlığı politikası olmaz. Toplumun neye aşılandığı da bilinmeli. Parayı uzak tutmak gerek. Özellikle de sağlık ve eğitimden.”
‘Çin aşısına güven olmaz, Almanlar böyle şey yapmaz’ deniliyor ama
Bir şirketin ürettiği bir şeye kefil olamayız. Ama gördüğümüz medya manipülasyonları ile soğuk savaş kültürünün ürünü olan karalamalara müdahale etmek zorundayız. ‘Çin aşısına güven olmaz’ deniyor. Niye? Neden Alman aşısına güven oluyor da Çin’e olmuyor? Daha önce yazmıştım. Volkswagen emisyon değerleriyle oynayıp herkesi kazıkladı. ‘Almanlar böyle şey yapmaz’ deniyordu. Gidip baksınlar dünya ticaret mahkemelerindeki davalarda en çok Alman şirketleri dava ediliyor, yolsuzluktan, hırsızlıktan. Bunlar hikaye yani, müdahale etmek gerekiyor.
Burada üstelik aşı pazarı nedeniyle büyük bir manipülasyon yapılıyor. Engeller çıkartılıyor. Rus aşısını bazı ülkelere girmesi engellenmeye çalışılıyor. Twitter Rus aşısına yasak koydu. Herkes dikkat etsin, bazen muhalefet etmek kolaylaşıyor. Eleştirilmesi gereken noktalar eleştirilsin. Densin ki, ‘Aşının devamı nerede?’, ‘Niye aracı şirkete para ödüyoruz?’. Bunlar söylensin. ‘Bizi mahkum ettiniz 10. sınıf aşıya’ diye muhalefet olmaz.”