Hakan Aygün’ün değerlendirmesi şöyle:
”Erdoğan anketlere baktığında cumhurbaşkanlığı seçiminin 1. turunda en çok oyu alabilecekken, iş 2. tura kaldığında muhalefetin birleşmesiyle seçimi kazanamayacağını gördü. Bir yandan seçim yasasıyla oynamayı düşünüyor, ama yine kazanacağından emin olamıyor… Bu yüzden 1. turda en çok oy alanın kazanacağı bir cumhurbaşkanlığı seçimi öngörüyor. İşte işin püf noktası burası. 1. turda en çok oy alanın kazanacağı bir seçim için anayasa değişikliği gerekiyor. Ancak Meclis’te bunu sağlayacak beşte üç çoğunluğa sahip değil. Bu durumda halkoylamasına gidilmesi gerekiyor ki, ona da üçte iki çoğunluk gerekiyor… AKP ve MHP’nin üçte iki çoğunluğu da yok. Yani bir tıkanma var. İşte bu noktada beşte üç ya da üçte iki olmadan bir halkoylaması olanağı arandı.
Anayasanın halkoylamasıyla ilgili 175. maddesinde ilginç bir bölüm var….“Meclisçe üye tamsayısının beşte üçü ile veya üçte ikisinden az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği hakkındaki Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak üzere Resmî Gazetede yayımlanır” deniyor…
Bu durumda anayasa değişikliği teklifi salt çoğunlukla geçse, cumhurbaşkanı hiçbir şey yapmazsa otomatik olarak halkoylamasına gidiyor. Tuhaf bir durum ve 175. maddenin ruhuna aykırı ama 175. madde 1987’de bu hale gelmiş, böyle bir unutulmuş boşluk var. İşte bu boşluk kullanılarak önümüzdeki yazdan önce halkoylaması planlanıyor. Böylece anayasa değişikliği ile 1. turda seçilme uygulaması getirilerek, Erdoğan’ın şansı yükseltilmeye çalışılacak. Halkoylamasından istediği sonucu almanın garantisi yok ama kaybedeceği bir şey de yok. En azından denemiş olacak. Başarırsa şansı artacak, başaramazsa da vaktinde seçime kadar kaybedeceği bir şey yok. Şimdi AKP bu formül üzerinde çalışıyor…”