CHP Merkez Yürütme Kurulu’nun (MYK) önceki günkü toplantısında, İstanbul Politik Araştırmalar Merkezi’nin (İSTANPOL) akademisyenlerince hazırlanan iki ayrı çalışma sunuldu.
Cumhuriyet’ten Sefa Uyar’ın haberine göre; “Türkiye İçin Yeni Bir Hükümet Sistemi” başlıklı çalışmada, hükümet sistemi kaynaklı sorunlar ve çözüm önerileri; “Türkiye’de Hukuk Devletinin Tesisi” çalışmasında ise bağımsız ve tarafsız yargı için öneriler yer aldı.
“Türkiye İçin Yeni Bir Hükümet Sistemi” adlı çalışmada, “başkanlık yetkilerinin, istikrarlı demokrasinin sürdürülmesini engellediği” kaydedilirken, “Meclis’in işlevsizleştiği, yargının yürütmenin güdümüne girdiği”, bakanlıkların ise kendileri dışında belirlenen politikaların yürütücüsü olduğu belirtildi. Çalışmada, “Denge-denetleme mekanizmalarının yok edilmesi ve bütün yürütme erkinin tek bir kişi elinde toplanmış olmasının; siyasi, toplumsal ve ekonomik alandaki mevcut tüm sorunları daha da büyütmüştür” denildi.
15 maddede yeni sistem ve özellikleri
Çalışmada, toplam 15 maddede, ayrıntılı olarak yeni sistem ve özellikleri önerildi. Önerilen sistemin temel özellikleri ise özetle şöyle:
“- Tarafsız, sembolik, partiler üstü bir Cumhurbaşkanı, devlet başkanlığı görevini üstlenmeli. Atamalar dahil tüm yetkileri kaldırılmalı ve aldığı kararlar tümüyle karşı imza kuralına tabi olmalı. Anayasa, cumhurbaşkanının partili olmasını yasaklamalı, bir defaya mahsus olarak TBMM tarafından seçilmeli.
– Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu kurumları yeniden oluşturulmalı. Başbakan TBMM tarafından seçilmeli. Bu seçimde başbakanın yanı sıra bakanlar kurulunun listesi de açıklanmalı ve bir bütün olarak oylanmalı.
– Kurucu güvensizlik oyu mekanizması getirilmeli. Bakanlar Kurulu’nun oluşmasında anayasal olarak kolaylaştırıcı, düşürülmesinde zorlaştırıcı olacak formüller getirilmeli. Görevdeki başbakanın yerini alacak başbakan üye tam sayısının salt çoğunluğu ile seçilirse mevcut hükümet düşmeli ve yenisi kurulmalı.
– Torba yasa usulü kaldırılmalı. Bütçe yapım sürecindeki yetkileri TBMM’ye geri verilmeli.
– Seçim hukuku bütünüyle revize edilmeli. Seçim barajı yüzde 5 gibi makul bir düzeye çekilerek muhafaza edilmeli.
– Siyasi partilerde genel başkanların örgüt üstündeki hakimiyetlerine son verilerek, parti içi demokrasi teminat altına alınmalı. Parti liderleri ön seçim yoluyla belirlenmeli.
– Anayasa’ya uygun olmak koşulu ile halkın Meclis’e kanun teklifi verebilmesi usulü getirilmeli.
– HSK, Danıştay, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi’ne üye seçiminde Cumhurbaşkanının yetkisi tamamen kaldırılmalı.
– Kanun gücünde kararname yetkisi Bakanlar Kurulu’na, sınırları açıkça belirlenmiş olarak tanınmalı.
– Kamuda rüşvet ve yolsuzluğun önlenmesi için üst düzey bürokratların düzenli olarak malvarlıklarını kamuoyuyla paylaşmaları yasal bir zorunluluk haline getirilmeli.
– Bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi’nin konu bakımından yetki alanı genişletilmeli.
– Siyasi parti temsilcilerinden oluşan RTÜK kaldırılmalı. TRT’ye kurumsal özerklik sağlanmalı. Medya sektöründeki patronların başka sektörlerde iş yapması ve kamudan ihale almalarına yasal engeller getirilmeli ve malvarlıklarını her sene kamuoyuyla paylaşmaları yasal bir zorunluluk olmalı.
– Temel hak ve özgürlüklerin anayasal güvence altına alınması sağlanmalı. Çoğulcu ve özgürlükçü demokrasi anlayışına dayalı yepyeni bir anayasa ile içsel tutarlılığı sağlam bir özgürlükler rejimi belirlenmesi çok daha uygun olacaktır.
– Rektörler, üniversitelerde yapılacak seçimle belirlenmeli. YÖK başkan ve üyeleri üniversiteler tarafından seçilmeli. Baroların tekrar bağımsız ve özgür bir şekilde çalışabilmesi için çoklu baro modeli ortadan kaldırılmalı.
“Türkiye’de Hukuk Devletinin Tesisi” çalışması
“Türkiye’de Hukuk Devletinin Tesisi” çalışmasında yargıya ilişkin 4 ana başlıkta toplam 31 maddelik çözüm önerileri hazırlandı.
“HSK lağvedilmeli”
İlk ana öneri ise HSK’nın lağvedilerek, yerine Adalet Yüksek Kurulu (AYK) adıyla yeni kurul oluşturulması oldu. Bu kapsamda; kurulun, yargı mensuplarının özlük işlerinden yargının örgütlenmesi, işleyişi ve etkinliğine dek yargı alanındaki her konuda en geniş yetkiye sahip kurum olması gerektiği kaydedilirken, kurulun yargıç-savcı üyelerinin kendi meslektaşları, yargıç-savcı olmayan üyelerin ise TBMM tarafından seçilmesi, kurul seçimlerinde toplumsal cinsiyet dengesinin gözetilmesi ve cinsiyet kotası uygulanması, Adalet Bakanı’nın kurul başkanı, bakan yardımcısının doğal üye olması kuralının kaldırılması ve kurulun kararların gerekçeli, kamuya ve yargı denetimine açık olması gerektiği belirtildi.
“Yargı denetiminin önündeki engeller kaldırılmalı”
Çalışmada vurgulanan ikinci ana öneri ise yargı mensuplarının mesleki yaşamlarına ilişkin. Bu konudaki tüm kararların nesnel ölçütlere dayanması, liyakat, yeterlik, yetenek ve niteliklerin esas alınmasının gerektiği vurgulanan öneride, Adalet Bakanı’nı sistem içinde etkin konuma getiren hükümlerin Anayasa’dan çıkarılması ve görev yeri güvencesi tanınarak, terfi yoluyla dahi olsa onayı alınmadan bir yargıcın kural olarak başka bir mahkemeye atanmaması gerektiği gibi öneriler sunuldu.
Yargı denetiminin önündeki engellerin kaldırılması gerektiği vurgulanan üçüncü ana öneri kapsamında da AYM üyelerinin yargı ve yasama organları tarafından belirlenmesi, Cumhurbaşkanının AYM ve Danıştay’a üye seçme yetkisinin kaldırılması, YSK’nin kararlarına karşı bireysel başvuru ve seçim uyuşmazlıklarıyla ilgili kararlarına karşı AYM’ye itiraz olanağı tanınması ve Sayıştay’ın, bir hesap mahkemesi olarak Anayasa’nın yüksek yargıya ayrılan bölümünde düzenlenmesi gibi noktalara dikkat çekildi. Çalışmadaki dördüncü ana öneride ise yargının savsavunma-karar üçlüsünden oluştuğunun anayasal düzeyde vurgulanması ve barolar ile Türkiye Barolar Birliği’nin oluşumunda savunmanın bağımsızlığının esas alınması gerektiği vurgulandı.