İstanbul’un Kadıköy ilçesinde bulunan ünlü bir restoranda dün akşam iki grup arasında silahlı kavga çıktı. Kavgada Susurluk davası hükümlüsü ve birçok davada adı geçen eski özel harekat polisi Ziya Bandırmalıoğlu ile eski bir polis hayatını kaybetti.
Silahlı kavgada 3 kişinin de yaralandığı öğrenildi. Olayla ilgili 3 kişinin gözaltına alındığı öğrenilirken polisin soruşturması devam ediyor.
ZİYA BANDIRMALIOĞLU KİMDİR?
Ziya Bandırmalıoğlu 90’lı yıllarda işlenen birçok faili meçhul cinayetlerde adı geçen eski bir özel hareket polisi. İnfaz timi olarak bir dönem anılan Bandırmalıoğlu hakkında bir dönem birlikte çalıştıkları Ayhan Çarkın’ın ifadesi üzerine yakalama kararı çıkarılmıştı. Bandırmalıoğlu, yakalm karaına rağmen bir türlü yakalanmadı.
Bandırmalıoğlu, faili meçhul cinayetlerin yanı sıra Susurluk soruşturmasında da yer aldı. Özellikle Kürt iş adamlarına yönelik cinayetlerde yer aldığı iddia edilen Bandırmalıoğlu, Mecit Baskın davasındaki iki tutukludan biriydi. Bir süre sonra bu davadan da tahliye oldu.
Solda- Ziya Bandırmalıoğlu Ortada- İbrahim Şahin Sağda- Abdullah Çatlı
SUSURLUK SKANDALI
Bundan yaklaşık 25 yıl önce meydana gelen ve bugün de halen tartışılmaya devam eden bir trafik kazası, Türkiye’nin yakın tarihi açısından dönüm noktası olarak kabul ediliyor.
Balıkesir’in Susurluk ilçesinde 1996 yılında dört kişiyi taşıyan bir Mercedes otomobil, benzin istasyonundan çıkmakta olan bir kamyona çarptı. Otomobildeki üç kişi yaşamını yitirdi, bir kişi sağ kurtuldu.
Normal şartlar altında belki de gazetelerin sadece üçüncü sayfalarında kendine yer bulacak olan bu olay, aracın içindekilerin kimliği nedeniyle Türkiye’de “derin devlet” kavramının gün yüzüne çıkmasına ve bugün bile hala etkilerinin yaşandığı bir dönemin başlamasına neden oldu.
Gerek kaza öncesinde hazırlanan ancak sonrasında kamuoyuyla paylaşılan gerekse de kaza sonrası yapılan araştırmaların sonuçlarında, devletin içerisinde uzun yıllardır bir “çetenin var olduğu” ve özellikle 1990’larda PKK ile mücadele için oluşturulan özel birimlerin zamanla faili meçhul cinayetler, mafya hesaplaşmaları ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi bir dizi suça bulaşan bir yapıya dönüştüğü yönünde bulgular elde edildi.
KAZA NASIL OLDU, ARAÇTA KİMLER VARDI?
Susurluk’ta seyir halindeki bir otomobil, 3 Kasım 1996’da benzin istasyonundan çıkmakta olan bir kamyonun altında kaldı.
Aracın içinde bulunan eski Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ, Gonca Us ve Mehmet Özbay olay yerinde hayatını kaybetti. Dönemin Doğru Yol Partisi Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak ise yaralı kurtuldu.
Olayın hemen ardından Mehmet Özbay kimliğini taşıyan kişinin birçok suçtan Uluslararası Polis Teşkilatı (Interpol) tarafından aranan Abdullah Çatlı olduğu anlaşıldı. Böylece bu olayı, basit bir trafik kazası olmaktan çıkaran bir süreç başladı.
Zira Çatlı, özellikle 1970’lerdeki bir dizi karanlık olayla bağlantılı olduğu iddia edilen bir isimdi.
Çatlı, 1 Şubat 1979’daki Abdi İpekçi Suikastı, Papa İkinci Jean Paul Suikastı’nın faili Mehmet Ali Ağca’nın Maltepe Cezaevi’nden kaçırılması, 11 Temmuz 1978’de Doç. Dr. Bedrettin Cömert’in öldürülmesi ve tarihe “Bahçelievler Katliamı” olarak geçen Ekim 1978’de Türkiye İşçi Partisi’nden yedi öğrencinin öldürülmesi gibi olaylarla ilgili olarak aranıyordu.
Otomobili kullanan ve kaza anında hayatını kaybeden bir diğer isim Hüseyin Kocadağ da daha önce meslekten ihraç edilmiş ancak mahkeme kararıyla geri dönmüş ve dönem dönem bazı organize suç örgütleri ile bağlantıları hakkında çeşitli iddialar ortaya atılmış bir isimdi.
Sedat Bucak da Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde ağırlığı olan “Bucak aşireti”nin lideri olarak biliniyordu. Bu aşirete bağlı korucular da 1990’lı yıllarda PKK ile mücadelede kolluk güçlerinin yanında yer alan gruplar arasında yer alıyordu.
Otomobilin içindeki kişilerin kimliği, kazayla birlikte “mafya-siyaset-devlet” üçgeninde, aslında öncesinde de konuşulan ancak ispatlanamayan bir dizi karmaşık ama karanlık ilişkinin su yüzüne çıkmasına yol açtı.
Bu ilişkiler ağı bugün de halen tartışmaların odağında bulunuyor.