İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab Pazartesi günü, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne hitaben kaydedilmiş bir konuşmada Şincan’a “acil ve sınırsız” erişim izni verilmesi çağrısında bulundu. Dış İşleri Ofisi, İngiltere’nin BM İnsan Hakları Konseyi daimi üyesi olarak Çin’in insan hakları sicilini kınayacağını söyledi.
İngiltere’nin Batı ülkeleri arasında COVID-19 toplam can kaybı sayısı açısından ABD’den sonra ikinci sırada olduğu ve ölümlerin nüfusa oranla ABD’ninkinden de yüksek olduğu iyi biliniyor. Ancak İngiltere Dışişleri Bakanlığı Çin halkını hayrete düşüren, utanmaz bir emperyalist çağrıyla insan hakları konusunda Çin’e karşı harekete geçmeyi öneriyor.
Bundan sadce bir gün önce İngiliz medyası, Başbakan Boris Johnson’ın Çin işletmeleriyle Downing Street’te yaptığı bir yuvarlak masa toplantısında “hararetle Sinofil” olduğunu açıkladığını bildiriyordu. Johnson, “ara sıra yaşanan siyasi zorluklar ne olursa olsun” Çin-İngiltere bağlarını geliştirmeye kararlı olduğunu söylüyordu. Başbakan ayrıca Ekonomik ve Mali Diyalog ve Çin-İngiltere Ortak Ticaret ve Ekonomi Komisyonu’nu yeniden harekete geçirerek iki ülke arasındaki resmi ticaret görüşmelerinin yeniden başlatılmasını istediğinin sinyalini verdi.
Londra iki farklı yüzünü gösteriyor: Beş Göz İttifakı olarak anılan ülkelerden biri olarak İngiltere, Washington’ın Çin’e karşı haçlı seferinde liderliğini yakından takip etti. Diğer taraftan örneğin söz konusu zirvede İngiltere, zaman zaman Çin ile işbirliğini güçlendirme çağrısı yapmak için zilleri çalıyor. Şimdi herkes soruyor: İngiltere’nin hangi yüzü doğru?
Aslında bu soru gittikçe anlamsız hale geliyor. Eski bir emperyalist ülke olarak İngiltere, doğal olarak kibirli ve kâr odaklı. Bu kendini beğenmişlik giderek kâr elde etmenin de bir yolu haline geldi. Böyle bir İngiltere ile başa çıkmak için Londra’yı şımartmak yerine, kendi çıkarlarına göre hareket etmek; Çin açısından en doğru yol olarak görünüyor. Çin lehine hareket etmeli ve İngiltere’yi Çin’in kim olduğunu hatırlatmalıyız.
Çin insan haklarını ABD ve İngiltere ile tartışmak zorunda mı? Onlarla konuşursak, dinleyicilerimiz üçüncü taraflar olacak; yani insan hakları konusundaki görüşlerimizi tartışarak uluslararası toplumda duyurmayı hedefliyor olacağız. ABD ve İngiltere, insan haklarını tanımını sadece siyasi haklarla ilişkilendirmiş ve sınırlandırmış, bunu yaşam hakkı ve gelişme hakkı gibi temel insan haklarının önüne koymuş durumda. Hatta kendi insan hakları değerlerini, gelişmekte olan ülkelerde acilen güçlendirilmesi gereken temel insan haklarına saldırmak için kullanıyorlar. Uluslararası toplum, pandemi döneminde bu saçmalığı gördü.
Şimdi, Beş Göz İttifakı Çin’e karşı bu çerçevedeki insan hakları gündemini körüklüyor. Dünyada halen bunun, Çin’e karşı ABD tarafından uygulanan stratejik bir baskı ve taciz olduğunu anlamayan kaldı mı? COVID-19 kaynaklı ölüm sayısı ABD’de 500 bine yaklaşıyor. Teksas’taki dondurucu soğuk, evinde donarak ölen 11 yaşındaki bir çocuk da dahil olmak üzere birkaç düzine insanın hayatını kaybetmesine yol açtı. Bu korkunç bir insan hakları karnesi. Kendi aklıyla düşünebilen herkes Washington ve Londra’nın sadece zevahiri kurtardığını, en azından kısmen anlayacaktır.
İnsan hakları etrafında devam eden bu kavga, doğası gereği son derece siyasallaşmış durumda. Beş Göz’ün harekete geçirebileceği kaynaklar abartılıyor. Blöf yapıyorlar, ancak saldırganlıkları aslında azalıyor. Çin’in hızlı gelişimi ve insanların geçim kaynaklarının eşzamanlı olarak iyileştirilmesi çekici ve ikna edici. Hatta bazılarının kıskançlığı, Çin halkının daha iyi bir hayat yaşadığını bilmelerinden kaynaklı. Gerçekler sözlerden daha yüksek sesle konuşuyor. Çin daha fazla destek kazanmak için giderek daha avantajlı bir konumda duruyor.
Tüm bu gürültü patırtıya rağmen, ABD ve İngiltere; Çin’in insan hakları gelişimine müdahale edemez. Çin halkı artık Washington’un söylediklerine inanmıyor, hatta ABD ve İngiltere’nin içindeki kaosu ve ikiyüzlülüğünü giderek küçümsüyor. Çin artık kendi yolunda yürümeye devam ederken ülkeyi desteklemek ve kendi güvenliğini sağlamak için yeterli güce sahip… Yalanlarla politik oyunlar oynayan güçler, sonunda ancak kendi ülkelerine zarar verebilirler.
Daha olumlu bir perspektiften, Çin, insan hakları sorunları ve insan haklarını gerçekten çiğneyen ülkeler dışındaki provokatörlere yaptırım uygulamak için kademeli olarak bir dizi kaldıraç inşa etmeli. Örneğin, ABD’de uzun süredir devam eden çözülmemiş bir sorun olarak, sık sık yaşanan şiddetli silahlı saldırılar ciddi bir insan hakları ihlali oluşturuyor. Bununla ilgili kişi ve kurumlara yaptırım uygulanmalı. Çin bu konuda neler yapabileceğini araştırmaya başlamalı.
Global Times