Xinhua’da yer alan habere göre Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Zhao Lijian bu açıklamalarını, olağan basın toplantısında ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından Salı günü yayınlanan ve Çin’in siyasi sistemini ve insan hakları durumunu eleştiren rapor hakkındaki bir soruya cevaben yaptı.
Zhao soruya verdiği cevapta, “Sözde İnsan Hakları Uygulamalarına İlişkin Ülke Raporlarında Çin ile ilgili içerikler ve Bakan Antony Blinken’in ilgili açıklamaları gerçekleri yanlış yansıtıyor, yanlışla doğruyu karıştırıyor ve siyasi yalanlar ve ideolojik önyargılarla dolu. Çin bunu esefle karşılıyor ve şiddetle karşı çıkıyor” dedi.
Çin halkının Çin’in insan hakları durumunu diğerlerinden daha iyi değerlendirebileceğini ve uluslararası toplumun Çin’in yönetimi hakkında uzun süre önce bir sonuca vardığına değinen Zhao, bu tür gerçeklerin bir rapor ya da bazı kişilerin açıklamalarıyla inkar edilmesinin mümkün olmadığını ifade etti.
Zhao, “ABD hükümeti her yıl bu raporu yayınlayarak Çin’e iftira atıyor, onu karalıyor ve dünyanın diğer yerlerini de eleştiriyor, kendisini bir insan hakları yargıcı ve rol modeli olarak göstermeye çalışıyor. Bu yalnızca onun ikiyüzlülüğünü ve çifte standardını ortaya çıkarmaya hizmet ediyor” dedi.
ABD’nin insan haklarını koruma vaatlerinin boş olduğunu ve ülke içinde hiçbir zaman yerine getirilmediğinin altını çizen Zhao, ABD hükümetinin Kovid-19 ile savaşmak yerine siyasi manipülasyon arayışında olduğunu, “laboratuvar sızıntısı” teorisini çıkardığını ve virüsle birlikte ırkçılığın ortaya çıkmasına izin verdiğini ve bunun da sık sık Asya karşıtı nefret suçlarının oluşmasıyla sonuçlandığını söyledi.
ABD’deki ısrarcı ayrımcı göç politikasının, Latin Amerika, Asya ve Afrika’dan gelen göçmenlerin yaşam alanını aşırı derecede sınırladığına dikkat çeken Zhao sözlerini, “Göçmen çocukları ailelerinden ayırma politikası, uzun süreli gözaltı, zalimce işkence, zorla çalıştırma ve daha birçok insanlık dışı muamelede olduğu gibi göçmenlerin hayatlarını, onurlarını ve özgürlüklerini ciddi şekilde tehdit etmektedir. Yaygın silah şiddeti, hukuki yaptırımlarda adaletin inkarı ve mahkum istismarı, ABD sakinlerini güvenlikleri için korku içinde yaşamaya terk etti” şeklinde sürdürdü.
“Harici olarak insan haklarının korunması, ABD hükümetinin hegemonya arayışı gündemini örtbas etmek için kullandığı bir bahanedir” diyen Zhao, ABD’nin yalnızca Afganistan, Irak ve Suriye’de başlattığı yıkım ve savaşlar sonucunda 20 milyondan fazla insanın mülteci ve göçmen durumuna düştüğünü hatırlattı.
Sözcü, ABD tarafından yürütülen sözde terörle mücadele savaşlarının 900.000’den fazla can aldığını ve ABD’nin Afganistan’daki askeri operasyonlarının yalnızca 100.000’den fazla insanın hayatına mal olmakla kalmadığını, aynı zamanda ABD’nin Afgan halkının 7 milyar ABD dolarını da yağmaladığını söyledi.
ABD’nin dünya çapındaki gizli hapishane ağının, her biri uluslararası toplumda infiale neden olan insan hakları trajedileri yarattığına değinen Zhao, küresel ekonominin Kovid-19’un etkisinden muzdarip olduğu bir dönemde ABD’nin, haksız yere baskı yapmak ve yaptırımlar uygulayarak ülkeleri tehdit etmek için insan haklarını bir bahane olarak kullanmaya devam ettiğini söyledi.
Zhao, “Bu, yalnızca ilgili ülkelerdeki insan hakları krizlerini ağırlaştırmakla kalmadı, aynı zamanda küresel ekonomik toparlanmayı ve endüstriyel ve tedarik zincirlerinin istikrarını da tehlikeye attı” dedi.
Zhao sözlerini, “ABD, diğer ülkelerin insan hakları durumlarını eleştiren ve karalayan sorumsuz açıklamalar yapmaya derhal son vermeli. Bunun yerine, kendisi hakkında derinlemesine düşünmesi, davranışlarına dikkat etmesi ve kendi insan hakları durumunu iyileştirmek ve uluslararası insan hakları davasını desteklemek için ciddiyetle çalışması gerekiyor” diyerek tamamladı.