Sayın Atlı siz nasıl değerlendiriyorsunuz Xi Jinping’in konuşmasını?
Tabi ki bu konuşma beklendiği üzere büyük ölçüde kovid pandemisi ile ilgili. Çin, kovid pandemisini yaşayan ve önlemleri alan ilk ülke oldu. Sonra normalleşmeye doğru ilk adımı atan ülke de Çin oldu. Ekonomik verilerden bunu rahatlıkla görebiliyoruz.
Dolayısıyla Çin devlet başkanının konuşmasının kovid ağırlıklı olması, kovide karşı mücadeleye değinmesi ve gelecek için de bir umut ışığı yakması tabi ki önemliydi. Bu devam eden bir süreç. Pandemiye karşı küresel mücadeleyle ilgili olarak Çin’in oynadığı rol çok önemli. Bunun da altını çizmek isterim. Her ülke kendi önlemini tabi ki alacak ama dünyanın normalleşebilesi için küresel iş birliği de gerekiyor. Xi Jinpig’in yaptığı vurgulardan bir tanesi de bu zaten. Ülkeler kapılarını kapatıp, ‘ben bunu yendim’ deyince dünya kurtulmayacak. Hep birlikte, buna bir kalıcı çözüm bulmamız gerekiyor. Buradaki iş birliği vurgusu da dolayısıyla önemli.
Pandemi nedeniyle aslında çok gündeme gelemeyen, gelse de üst sıralarda yer alamayan birçok konu da vardı.
Çin açısından baktığımızda birincisi Çin ekonomisindeki dönüşüm. Kovid ile daha önemli hale gelen bir dönüşüm. 2020’de Çin’de, yönetimin açıkladığı, çifte döngü veya çifte dolaşım paradigması…Orada da şu söyleniyor; bir dıştaki dolaşım, iki içteki dolaşım. Yani Çin eskisi kadar dışarıya; dışarıdaki ihracata, dışarıdaki yatırıma bağlı kalmayacak. Aynı zamanda içerideki tüketimi, içerdeki ekonomik aktiviteyi de canlı tutacak, ikisi birbirini tamamlayacak.
Bunun tabi karşımıza en somut çıkacağı yer; bu yıl itibariyle devreye girecek olan ‘14’üncü 5 Yıllık Planı’ olacak. Bu planın ilk açılımlarını alıyoruz. Her halde Mart’taki kongre ile tam metni göreceğiz. Özellikle bu iç-dış dengelemesi ile ilgili olacak. Bunun temelleri 2020’de atıldı.
Xi Jinping, konuşmasında ekonomik kalkınma modelini yenilemekten, yeni bir modele geçmekten de bahsediyor. Bu yeni bir şey değil ama kovid ile daha hayati önem kazanan bir durum. 2021’de bunun esas, sağlam, temellerinin atıldığını göreceğiz. Görmemiz lazım. Çin için bu bir tercih değil mecburiyet.
2020’de aslında gözden kaçan, çok gündeme getirilmeyen başka şeyler de oldu. Çin tarafından baktığımızda örneğin; bilimsel çalışmalar, uzay çalışmaları. Geçtiğimiz sene hem Ay hem Mars’a yönelik çalışmalar vardı. Gönderilen araçlar vardı. Başka ülkelerden gönderilen araçlar vardı ama Çin bunda da giderek ön plana çıkıyor. Bu da akla şunu getiriyor; zaten kaç yıldır bir Amerika-Çin rekabetinin, şiddetlendiğini görüyoruz. 20’nci yüzyılın soğuk savaşında olduğu gibi uzaya da yansır mı? Uzayda da bir rekabet alanı oluşur mu? 2021’de ilk izlenimlerini, ilk ipuçlarını alacağımız konu olacak.
2020’de Şincan Ekonomik Özerk Bölgesinin 40’ıncı yılıydı. Hainan yeni bir özel bölge, liman bölgesi yaratılması için adımlar atıldı ki; bu da önemlidir. Hong Kong’a alternatifler yaratmak, Hong Kong’un yerine değil ama onu tamamlayacak, Hong Kong modelinin sayısını artıracak modeller yaratmak, bu da önümüzdeki yıl izleyeceğimiz bir konu olacak. Bunlardan da bahsetti Xi Jinping. 2020’de aslında kovid nedeniyle gözden kaçan önemli konuları hatırlattı.
Xi Jinping’in konuşmasında 2020 yılında, Çin’in orta halli refah toplumunun kapsamlı bir şekilde oluşmasında tarihi başarılar kaydedildiği de vurgulandı. Yoksullukla mücadelede nihai zafer kazanıldığı, geçen 8 yıl içerisinde 100 milyon nüfusun tümüyle yoksulluktan kurtulduğu da vurgulandı. Buna ilişkin neler söylemek istersiniz?
Çin, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi. Yakında Amerika’yı geçeceği söyleniyor. Bazı parametreler üzerinden bakarsak, mesela; alım gücü paritesine göre hesaplanırsa zaten ekonomik büyüklük olarak Amerika’yı hali hazırda geçmiş durumda.
Çin, çok büyük nüfusa sahip bir ülke. Amerika’nın neredeyse 4 katı büyüklüğe sahip. Kişi başına düşen gelire baktığımızda Çin öyle en üst sıralarda değil. Daha aşağı sıralarda yer alıyor ama burada da yükseliş olabilir. Çin kalkınmasını sürdüren bir ülke.
Tabi ki Çin büyüdükçe, ortada gelir dağılımında dengesizlikler de söz konusu. Çin için artık önemli olan toplam büyüklüğü artırmak değil. Önemli olan daha makul bir büyüme. O kadar hızlı eskisi gibi yüzde 10’lar falan değil. Daha makul bir büyüme ama daha fazla eşitlik getiren, daha fazla denge getiren bir büyüme. Şu anda Çin’in hedefi bu. Xi Jinping’in altını çizdiği de bu.
Burada tabi ki yoksul kesimin de yoksulluk seviyesinden çıkarılmasının nemli bir başarı olduğunu düşünüyorum. 100 milyon kişiden bahsediliyor. Bu Türkiye’nin nüfusundan fazla bir sayı.
Aslında bu herhalde yakından incelenmesi gereken bir konu. Çünkü Çin bunu çok büyük bir ölçekle yapıyor. Tabi ki şuna katılmıyorum; Çin modelini uygulayalım. Hayır. Çünkü her ülkenin koşulu farklı. Çin’in başarılı olduğu şeyler var, başarısız olduğu şeyler var. Bunlara bakıp; bu başarılı olmuş bizde aynısını yapalım diye bir şey yok. Ama Çin’in başarılarından ve yetersizliklerinden birtakım dersler çıkarıp her ülkenin kendi şartlarında bunu değerlendirebileceği bir durum söz konusu olabilir. Çin’in yoksullukla mücadelesi dünya için önemli ipuçları içeriyor.
Sayın Dr. Altay Atlı, 2021 yılı Çin Komünist Partisi’nin kuruluşunun 100’üncü yıl dönümü aynı zamanda. Xi Jinping de yeni yıl konuşmasında buna değindi; “Çifte yüz yılın tarihi kavşağında, modern bir sosyalist ülke olmak için yepyeni bir yola girmek üzereyiz. Yolumuz uzun ve zor. Hedefe ulaşmak için var gücümüzle çaba harcamaktan başka çaremiz yok” dedi. Siz bu sözleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Yepyeni bir yola girmekten kastedilen nedir sizce?
Yepyeni bir yol derken aslında; bu yolda, bahsettiğim gibi 1970’lerden bugüne, 78’de Deng Şiaoping ile Çin ekonomisi liberalleşmeye ama bir yandan da kendi birtakım özelliklerini barındırarak daha kademeli bir şekilde küresel piyasalarla eklemlenmeye başladığında, Çin o günden bugüne belli bir noktaya geldi. Ama aynı şekilde devam edemez. Çünkü dünyada değişti, Çin de değişti.
Bir ülkeye sonsuza kadar büyüme getirecek mucize bir çözüm yok. Olsa hepimiz uygulayalım zaten. Şimdi Çin’in, değişen şartlar altında yeni bir kalkınma modeline doğru geçmesi gerekiyor.
Xi Jinping’in söylediği, modern sosyalist bir ülke inşa etmek. Komünist Parti’nin merkezde olduğu, sosyalist birtakım ilkelerin de gözardı edilmediği ama bununla modernden kastettiği bence şu; 21’inci yüzyılın küresel ekonomik gerekliliklerine uygun, küresel ekonomiyle daha sağlıklı bir şekilde eklemlenen bir gidişattan, bir yolun başında olunduğundan bahsediyor.
Belirli bir model ile Çin, bugüne kadar geldi. Bundan sonra dünya da değişti, Çin de değişti. Şimdi Çin de bu modelini güncelliyor. Tamamen zıt bir modele geçmiyor tabi ki ama günümüzün şartlarına uyarlıyor diyelim.
Yüzyıllardan bahsediliyor. Yüzyıl hedeflerinden bahsediliyor. Bunlar toplumsal psikoloji açısından önemli konular.
2021 bahsettiğiniz gibi ÇKP’nin kuruluş yıl dönümü. 2049’a doğru giderken de Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yüzüncü yılına gelinecek.
Bizim de Türkiye’de böyle hedeflerimiz var. Önümüzde ilk planda 2023 hedeflerimiz var.
Bunlar her şeyden önce sembolik değeri olan toplumsal psikoloji açısından, hedef koymak açısından önemli referans noktaları.
Asıl önemli olan Çin’in nasıl bir yapıya doğru, Çin ekonomisinin nasıl bir yapıya doğru evirilmek ihtiyacının olduğu.
Bu ihtiyaç zaten vardı. Özellikle 2008’deki küresel krizden sonra belirginleşmişti. O dönemden beri Çin yönetimleri bundan bahsediyorlardı. Şu anda artık bu konuşmayla, muhtemelen 14’üncü Plan ile daha net, daha kağıda dökülmüş, çok net belirtilmiş şekilde bu hedefleri göreceğiz. Zaten olan bir ihtiyacı kovid pandemisi artık daha acil daha hayati bir duruma getirdi. 2021, bu anlamda atılan somut adımları göreceğimiz bir yıl olacak.
Kovid pandemisine de değinmişken “Kuşak Yol” girişimini nasıl etkiliyor/etkileyecek bu pandemi süreci? Bir taraftan Türkiye’den Çin’e ikinci ihracat treni de yollandı. Güzergah “Kuşak Yol” açısından oldukça önemli. Bu gelişme önümüzdeki dönemde hem Türkiye-Çin arasında ticari faaliyetleri hem de uluslararası ticareti nasıl etkiler sizce?
Kovid pandemisi ile dünyada ekonomik aktiviteler, çok derin bir şekilde etkilendi. Sadece Kuşak Yol gibi büyük projeler, girişimler, değil en basitinden mahallemdeki market, bakkal da etkilendi. Hepimiz etkilendik.
Dolayısıyla Kuşak Yol girişimindeki projelerinde artık birçoğunun durduğunu en azından yavaşladığını gördük. Bunlar devam edecektir ve açılımlar başladı zaten. Bu sadece Çin ile ilgili değil. Çin’de tek bir vaka bile olmasa, Çin’de kimse artık maske takmasa bile sonuçta bu projeyi başka bir ülkede yapıyorsunuz. Yani Çin firması gidip başka bir ülkede yaptığı zaman o ülkenin de aynı koşullara ulaşmış olması gerekiyor. Ama dünya buraya gelecek. İyimser bir bakış açım var pandemi konusunda ve Kuşak Yol da devam edecek.
Kovid pandemisi bize bazı öncelikler getirdi. Aslında önceliklerimizin ne olduğunu hatırlattı bize. Ben, açıkçası Kuşak Yol girişiminin de bu önceliklere daha fazla karşılık verecek şekilde şekilleneceğini düşünüyorum.
Mesela 2017’den bu yana “dijital ipek yolu” ndan bahsediliyordu. Bence pandemiden sonra esas önemli olan “Dijital İpek Yolu” olacak. Tabi ki lojistik altyapısı, ulaştırma altyapısı devam edecek. Bunlar çok önemli. Olmadan olmaz zaten. İhracatı, dijital olarak sipariş verirsiniz de malın fiziksel bir şekilde gelmesi gerekiyor.
Küresel ekonomideki dijitalleşme süreci Kuşak Yol girişimine de yansıyacak. Çin’le birlikte güzergâh üzerindeki ülkelerin dijital ekonomi anlamında yapacağı ortak girişimlerin ki buna 5G’yi ekleyebiliriz diye düşünüyorum, artacağını göreceğiz.
Sağlık İpek Yolundan bahsediliyor. Sağlık İpek Yolu derken tabi ki sağlık altyapısına ortak yatırımlar olabilir. Herhalde ilk planda buna aşı meselesini katmamız gerekir. Bunu Sağlık İpek Yolu şeklinde formüle edeceksek aşıları da dahil etmeliyiz. Çünkü en öncelikli konu bu.
Trenlerden bahsettiniz. Türkiye’den Çin’e giden işin bir boyutu. Önemli bir boyut. Çünkü Kuşak Yol’un anahtar kelimesi konektivite yani bağlantılılık. Bu bağlantıların güçlendirilmesi önemli. Avrupa’ya ulaşım sadece Türkiye’den değil birçok koldan gelişiyor. Avrupa hattı da var, bizim orta koridor da var.
Ben şu taraftan da bakıyorum. Burada ortak yatırımlarla eğer Türkiyedeki demiryolu, liman, lojistik merkezleri bu altyapıyı geliştireceksek; bu bence Çin’den Avrupa’ya gidecek trenlerin Türkiye’den geçmesinden belki de daha önemli olarak Türkiye’nin kendi altyapısına yapılan katkıyla ilgili bir şey.
Şunu demek istiyorum:
Trenler tabi ki gelip gidecekler, geçecekler, bunlara biz de kendi mallarımızı yükleyeceğiz bu çok önemli. Eğer gelişmiş altyapı sayesinde, Türkiye’nin bir köşesindeki üretici, başka bir köşesindeki limana mallarını daha kolay ulaştırabilecekse asıl büyük kazanç budur.
Dediğim gibi Kuşak Yol, pandemi sonrası normalleşmeyle birlikte devam edecektir. Sayısal olarak bir azalma olabilir ama içerik olarak bir çeşitlenme olacaktır.