Afganistan’ı ele geçirerek “şeriat emirliği” ilan eden Taliban uluslararası tanınırlık peşinde koştururken tüm dünya gelişmeleri endişeyle takip ediyor. Köktendinci örgüt şeriat rejiminin inşası için her türlü zorbalığa başvurmaktan kaçınmazken Güney Asya yeni bir istikrarsızlığın cenderesinde kıvranıyor. Afganistan ve bölgeyi nasıl bir geleceğin beklediği soruları yanıt bekliyor.
“Uluslararası güvenlik” ve “terörizm” gibi alanlardaki çalışmalarıyla bilinen Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. Efe Tokdemir, Afganistan’ı bekleyen senaryoları değerlendirdi.
Afganistan’dan çekilen ABD, ne tür bir stratejiyi hayata geçiriyor?
Çekilme sürpriz bir karar değil. Afganistan işgalini Irak işgali ile karıştırıyoruz ama Afganistan, ABD’nin Irak’ta olduğu gibi alanı komple ele geçirip rejimi ve sistemi değişime zorladığı bir savaş değildi. 9/11’in sonrasında, acil cevap verme adına El-Kaide’yi sorumlu tutarak ve Taliban rejimini de El-Kaide’ye yardım yataklıkla suçlu bularak, giriştiği bir savaştı. Çekilmek her zaman akıllarda vardı.
Obama döneminde Afganistan’da asker artırımı yapıldı, ancak bu da çekilmek için yapılan bir hazırlıktı, nitekim üç sene sonrasında çekilme planı açıklanmıştı. Afganistan savaşı aslında Amerika’dan gelen farklı yönetimlerin, farklı adımlar attığı ve bizim sürprizlerle karşılaştığımız bir olgu olmadı. Bush yönetimi Afganistan’ı net olarak dönüştürmek için değil, ülkeyi cezalandırma amacıyla girdi, Obama çekilmek için vites artırdı. Trump, bundan bir buçuk iki sene önce Taliban’la anlaşma yaptı. Biden da bu anlaşmaya sadık kaldı. Hem Demokrat hem Cumhuriyetçi liderlerin belli bir silsileyi izleyerek el ele bitirdiği bir savaş oldu.
Peki, bunun arka planında ne var?
İlk olarak Afganistan, hiçbir zaman ciddi bir odak noktası değildi, ikinci plana atılmış bir savaştı. Afganistan temelde Taliban’ı cezalandırma amaçlı başlatılan bir savaştı. 2011’de Amerikan Dışişleri Bakanı, “Foreign Policy” dergisine bir makale yazarak, artık stratejik odak noktasının Ortadoğu’dan Asya-Pasifik’e kaydığını deklare etti. Bu noktada Afganistan, ABD’nin sırtında gereksiz bir yük haline gelmişti, o yüzden çıkılacağı netti. Zaten son dönemde personel sayısı azaltılmıştı, Taliban giderek kontrolü yerelde ele almaya başlamıştı ve Amerika da bunun farkındaydı. Biraz daha Başkent Kabil gibi büyükşehirler ve hava üsleri üzerinden bir kontrol söz konusuydu. Biden’ın çekilme sonrasındaki mülakatlarına da bakarsak çekilme amacını net bir şekilde görebiliriz: Gereksiz bir şekilde yıpranıyorduk, artık kazanım elde edemeyeceğimiz bir savaştı, ilerleyemiyorduk, durdukça da lehimize hiçbir şey değişmeyecekti. Amerika giriş anındaki amaçları anlamında belki yenilmedi, ancak giriş anındaki amaçları zaman içerisinde dönüşüp belirsiz amaçlar ortaya çıktı. Afganistan, Amerika’nın stratejisiz kaldığı bir yere dönüştü. Amerika’nın Taliban’ı düşürdükten sonra Afganistan’da amacının ne olduğu belli değildi. Bu anlamda yılların yıpranması, güçlü devlet algısının yıkılması düşünüldüğünde, ABD yenildi. Yani savaşın başlangıcıyla düşündüğümüzde yenilmedi ama işin sonunda bu stratejisizlik ve sürecin bir yere bağlanamayarak gereksiz yere uzaması, Amerika’yı ciddi bir yenilgiyle karşı karşıya bıraktı.
Doç. Dr. Efe Tokdemir
Taliban’ın bölgedeki geleceği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
ABD, Afganistan’a girdiğinde, Taliban halk tarafından kabul görmüş bir rejim değildi. Rakipleri bir rejimdi ve Afganistan’ın tamamında kontrol sağlayamamıştı. Herhangi bir yönetim tecrübesi yoktu. Bugüne bakıldığında Taliban, işgalci bir yabancı gücü ülkeden atmış, rakibi kalmamış, uzun süredir halkla ilişkiler geliştirmiş ve kendi çapında kadrolar oluşturmuş bir rejim…
Taliban, ABD’nin Afganistan’a girdiği ilk döneme göre oldukça güçlü. İlk dönemde, Kuzey İttifakı’nın üstünden gelemeyen bir Taliban vardı; basit bir hava desteği ve sınırlı sayıda askeri ve ekonomik yardımla iki ay içerisinde Kuzey İttifakı tarafından yenilgiye uğratılmıştı. Bugün böyle değiller. Bu Taliban için önceki döneme kıyasla olumlu bir sinyal olarak yorumlanabilir. Ancak şu an yakar top ellerinde. Artık bir şekilde coğrafyada hâkimiyetini kurmuş, işgalci gücü defetmiş, yönetim tamamen elinde, alternatifi olmayan bir durumda ve Taliban ilk kez yönetişimle tamamen ilgilenmek durumunda olacak. Bu onlar için kolay değil. Muhtemelen müttefikler arayacaklar. Ancak şu an da sıkıntı, onlara karşı yeni alternatiflerin ortaya çıkacak olması. Bu zamana kadar “şeytana karşı işbirliği” yaptıkları gruplar, Taliban’ın yönetim ve ideolojik tarzını beğenmeyerek ona karşı duracaklar. Aslında şöyle diyebiliriz: Amerika’nın savaşı bitti, Taliban’ın savaşı başlıyor.
Afganistan yakın dönemde çok stabil bir yer olmayacaktır. Taliban uluslararası toplumla ilişki kurmaya çalışacaktır. Şimdiye kadar ilişki kurdukları ya da yeni rejimin kuruluş sürecinde davet ettikleri ülkeler var. Bu davet listesindeki ülkeler Çin, Rusya, Katar, Türkiye ve Pakistan’dı. Uluslararası toplumla bu devletler aracılığıyla ilişki kurmaya çalışacaklardır. Belki biraz abartarak Afganistan’ın artık bir Pakistan kuklasına dönüşeceğini, Pakistan’ın da bu bölge içinde büyük devletlerle küresel siyasete entegre olacağını söyleyebiliriz.
Çin, Pakistan, Türkiye, İran gibi devletler Afganistan ile iş birliği yapmak durumunda. Belki de bu noktada Afgan halkı için de birkaç söz söylemek gerek. Maalesef bu denkleme bakıldığında, Afganlar için çok da parlak bir gelecek gözükmüyor. Bu coğrafyada tutunmak kolay değil ama Taliban’ın diğer coğrafyalarla ilişkiye ihtiyacı var. Hele ki yeni dönemde Çin ve Rusya gibi ülkeler daha fazla ön plana çıkacaktır. Muhtemelen yeni dönem; Taliban’ın uluslararası toplumla elinden geldiğince ittifak yapmaya çalıştığı ancak bu ittifakın şartlarının iç politikaya dönük olmadığı bir dönem olacaktır. Alternatiflerinin de Taliban’dan çok daha sert olduğunu düşünürsek, yerel halk için etrafında toplanılacak ciddi bir ittifak söz konusu değil. Afganistan’ın geleceği çok parlak değil.
Bölgede İslamcı gruplar arasında güç savaşları ve IŞİD-Taliban- el Kaide arasındaki rekabet nasıl şekillenecek?
Taliban, iktidardayken devrilen ve tekrar iktidarı ele almaya çalışan, faaliyet alanını Afganistan ile sınırlayan bir grup. El Kaide ve IŞİD gibi örgütlere gelecek olursak; bunlar kendilerince küresel cihadizmin liderliğine oynayan gruplar ve kendi aralarında da büyük bir rekabet var. Kim daha radikal, kim Batı dünyasına daha fazla zarar verecek, bunun yarışındalar. Zaten 2015’ten beri de IŞİD-Horasan grubu ile Taliban çatışma içerisinde. Amerika’nın bölgedeki varlığı nedeniyle bu çatışma, “aile içi” bir çatışma olarak gözüküyordu. Ancak şimdi Amerika’nın savaşı bitti ve Taliban’ın savaşı başladı. Şu an bu gruplar birbirlerine rakipler. Kim daha iyi yönetecek, kim daha çok ekonomik kaynağa erişecek, kim Afganistan’ın kaynaklarını nakde çevirip kendine silah ve insan gücü yaratacak gibi konularda yarışıyorlar. Muhtemelen bu noktada ilişkileri biraz daha sertleşecektir.
Kabil Havalimanı saldırısı sadece Taliban’a değil, Afgan’lara da “Biz buradayız” mesajı vermek amacıyla yapıldı denebilir. Batı ile işbirliği yapan Taliban’ı köşeye sıkıştıracağına dair de bir mesaj vardı. Afganistan’ın demografik yapısı da burada önemli; Afganistan çok fazla etnik gruba ev sahipliği yapan bir ülke. Sınır ötesindeki Özbekistan, Tacikistan gibi komşu ülkelerle etnik paydaşlık ilişkileri olan bir yer. Ama bu örgütlerin temel insan havzası Peştunlar ve bu gruplar birbirlerine akrabalık ilişkileriyle de bağlı. Amerika çekildikten sonra masada kalan diğer aktörlerin önünde zorlu bir süreç var. Taliban için, gücünü koruyabilecek mi, alternatifleri ortaya çıktığında nasıl kafa tutabilecek, halkın desteğini alabilecek mi, gibi sorular var.
Rusya ve Çin Taliban ile nasıl bir ilişki kuracak?
Amerika, Afganistan’dan çekilerek, güç boşluğu olan ve sınır ötesine istikrarsızlık ihraç edebilecek bir rejimi geride bıraktı. Rakiplerinin daha fazla yıpranacağını umuyorlar. Şimdi sorun, biraz da Çin ve Rusya’nın kucağında. Onlar da ellerinden geldiğince rejimin radikal İslami unsurlarını sınırlamaya, Afganistan sınırları içinde tutmaya çalışacaklardır.
Taliban’ın iktidara gelmesi, dünyanın geri kalanındaki cihatçıları nasıl etkileyecek?
Şu an Taliban daha güçlü ve el Kaide’den çok daha radikal olan gruplar hâlâ bölgede. Afganistan bir güç boşluğu içerisinde; bu güç boşluğu başka grupların ortaya çıkmasına ve bu grupların kendilerini kabul ettirmek için spektrumun daha radikal uçlarına taşınmalarına neden olabilir. Eminim IŞİD’den daha sert gruplar da çıkacak. Özetle bir, çekilmeden sonra bu grupların ortaya çıkabileceği ortam oluşmuş oldu. İkinci olarak, dünya üzerinde devlet olmayan her türlü silahlı örgütün yer bulabildiği, eğitim yapabildiği, siyasal örgütlenme için endoktrinasyon (öğretilendirme) gerçekleştirebileceği bir alan, boşluk ortaya çıkmış oldu. Birçok yabancı savaşçı için her türlü işi yapabilecekleri bir coğrafya oluştu.
Son olarak da, Taliban’ın an itibarıyla siyasi kontrolü zayıf olduğu için, Afganistan’daki çok değerli madenler ve tarım ürünleri üzerinden kendilerine ekonomik destek yaratabilecek ve bu kaynakları paylaşmak isteyen örgütler ortaya çıkacaktır. Bütün bunlar Afganistan’ın uzun vadede istikrarsız kalmasına neden olacağı gibi, aynı zamanda dünyanın çok farklı ortamlarındaki istikrarsızlaştırıcı asimetrik savaşlara da destek verecektir.
(BirGün / Setenay Kızılkaya)