Kapitalizmin çay kaşığı ile verdiğini, pandemi kepçeyle geri topladı. Sermaye birikimi üzerinden dünyanın birçok coğrafyasında orta sınıfların oranı artarken, pandemi etkisi ile enflasyon yeniden hortladı ve bu grupların satın alma gücünü yeniden zayıflattı. Kısa bir süre daha böyle gidecek gibi görünüyor. Kısa bir süre diyorum çünkü kurumsal yapısı ayakta olan tüm ülkeler, enflasyon düşürücü politikaları hızlıca uygulamaya başladı.
Bizim dışımızda gelişen bu küresel yangına ülke olarak biz dahil olmakla kalmadık üzerine adeta benzin döktük. Bilimin yol göstericiliğinden uzak, kibre, inada, yetersiz kadrolara dayanan bir ekonomi kararları bütünüyle ilerledik. Bunun sonucunda iktidar, ülkede topyekûn bir yoksullaşma halini bile isteye yaratmış oldu.
Geldiğimiz yer itibariyle bu yoksullaşma hali temel gıda ürünlerine erişimi de, barınma hakkını da kapsar oldu. Bu yazıda özellikle barınma sorununu ele alacağız.
İktidarın faiz politikasını bilimsel doğrular yerine Erdoğan’ın olmayan ekonomi bilgisine dayalı yürütmesi sonucunda, Türk Lirası hiç olmadığı kadar değersizleşti. Üstelik bu değersizleşme hali birkaç ay/gün içinde hızlıca olunca, insanlar hepten panikle hareket eder oldu. Ellerindeki TL’den adeta kurtulmaya çalıştı. Ülkede başka yatırım araçlarının gelişmemiş olmasından da kaynaklı, ilk akla gelen mallara, yani otomobile ve gayrimenkule talep arttı. Daha açık deyimi ile, insanlar nakit tutmak yerine “mala kaçtı”. Sadece 1,5 sene içerisinde 500.000 TL olan evin değeri 1.500.000’a çıktı. Haliyle aynı evin kira değeri de 2.500 TL iken 7.500 TL’ye çıktı. Peki kiracıların geliri o kadar arttı mı? Kesinlikle hayır. Reel geliri bu düzeyde artmayan birçok kiracı şu an ya evini boşaltma baskısı ile karşı karşıya yada yaşamındaki her şeyden feragat ederek (piyasanın meşru kıldığı) ev sahibi tarafından talep edilen fahiş kirayı ödeme çabasında. Gelin durumun boyutunu bu haftaki araştırmamızın sonuçlarından yola çıkarak birlikte görelim.
İlk olarak kirada oturanların kiralarını ödemekte zorlanıp zorlanmadıklarını anlamaya çalıştık. Sonuçlar aşağıdaki gibi.
Yanıtlardan da görüldüğü üzere, kirada oturanların yalnızca %7,1’i kirasını öderken zorlanmadığını ifade ediyor. Bu oran AKP seçmeninde %14,7, MHP seçmeninde ise %8,7.
CHP İstanbul İl Örgütü’nün ardından sahaya çıkmaya karar veren AKP İstanbul İl Teşkilatı’nın (sloganları bile benzer) kiracılara ne anlatacağını merak ediyorum. Göreceksiniz kendi seçmenleri bile bu kötü yönetimin hesabını açık açık soracak.
Ekonomiyi tüm yönleri ile batıran iktidarın, kiralardaki fiyat artışlarına karşı tek bir müdahale aracı geliştirdiğini görüyoruz. O da kira artışlarına yasal sınır getirilmesi. 1 Temmuz 2023 tarihine kadar kira artışları yasal olarak %25 ile sınırlandırıldı. Peki bu durum ne sonuç yarattı derseniz, en temel sonucu şu ki ,ev sahiplerinin önemli bir bölümü düzenleme öncesi kiracıları ile pazarlık ederken, şimdi doğrudan tahliye etmesini talep ediyor. Gelin konuya bir de kiracıların gözünden bakalım; “Hükümet tarafından yapılan son düzenlemede TÜFE’den bağımsız olarak konut kirasında artış oranı 1 Temmuz 2023 tarihine kadar %25 ile sınırlandırılmıştır. Sizi ve yakın çevrenizi düşündüğünüzde ev sahipleri bu düzenlemeye ne derece uymaktadır?” diye sorduk. Yanıtları aşağıdaki gibi.
Yasal düzenlemeye uyulduğunu ifade edenlerin oranı sadece %10,8.
Kiracıların önemli bir bölümü tasarruf yapamayacak kadar düşük gelirlilerden, hayata yeni başlayan gençlerden oluşur. Verilen yanıtlardan da anlaşıldığı üzere kiracıların barınma hakkı, piyasanın zorba koşullarına veya ev sahiplerinin vicdanına bırakılmış durumda. Ülkenin nitelikli mesleklere mensup yurttaşları da dahil herkes en temel haklarından, barınma hakkından mahrum kalmakla yüz yüze. Ülkenin hangi karışına baksa betonu ve kent rantını gören iktidarın, ülkeyi, ülkenin insanını getirdiği yer burası. Kuruluş amacından kopmuş TOKİ, lüks konut projelerine ortak olup körfez ülkelerinin vatandaşlarına satılacak lüks konutlar üretirken, ülkenin yurttaşları ya fahiş kiralar ödüyor yada ev sahiplerinin çık tehditlerine maruz kalıyor.
Değiştireceğiz!
İlk seçimin ardından insanı merkeze alan bir kalkınma programı ile iktidara geleceğiz. Bu yağma düzeninin yarattığı tüm tahribatı onaracağız. İnsan olmanın gereği olarak hak edilmiş tüm hakları bu topluma iade edeceğiz. Daha adil, daha özgür, refah içinde bir ülkeyi birlikte yaratacağız.