Yoğun emek sömürüsü içinde kıt kanat yaşamaya çalışan işçiler ‘açlıkla terbiye edilmeye çalışılıyor’. Bu sözler, Kocaeli Çayırova’da Migros’a 35 senelik ömrünün 7 senesini vermiş Ümit Gürler’e ait. Migros’ta sendikalaştıktan sonra işten çıkarılan onlarca işçi, perşembe günü patron Tuncay Özilhan’ın villasının önünde bir araya geldiği esnada mesaj attım Gürler’e. Daha sonra aldığım mesaj gözaltına alındığıyla ilgiliydi. Akşam 21.00 sıralarında bırakıldı, ertesi gün evinin bulunduğu İstanbul Pendik’te buluşmak üzere sözleştik.
7 yaşında, 2 buçuk yaşlarında ikiz ve 7 aylık olmak üzere 4 çocuğu bulunan Gürler yoksullukla baş başa kalmış durumda. Çalışırken Esenyurt’a sürüleceği söylenen Gürler, bunu kabul etmeyince işten çıkarıldığını aktarıyor: “İşler çok yoğundu, hiçbir önlem alınmıyordu. Pandemiyle birlikte daha da arttı. İşçiler için hiçbir önlem alınmadı. Önüne geçmek için sendikalaştık. Bunu duyan patronlar teker teker işçileri ücretsiz izne çıkardı. Benimle birlikte üç kişiyi de Esenyurt’taki depoya sürmek istediler. Kabul etmeyince işten çıkardılar. Biz de 5 Ocak’ta böylece direnişimize başladık.”
3 SAATLİK UYKUYLA İŞE GİDİYORDUK
Anayasal haklarının çiğnendiğini dile getirirken saldırılara uğradıklarını ifade eden Gürler, yaşananları şöyle anlatıyor: “İnsani çalışma şartlarımızı elimizden aldılar. Hiçbir sosyal yaşantımız yoktu. Gündüz vardiyası 08.00’de başlıyordu, akşam 22.30’du. Sabah 06.30’da erkenden çıkıyorduk, akşam eve gelmemiz 23.30’u buluyordu. Yemek yesek gece 1 oluyordu saat. 3-5 saatlik uykuyla işe gidiyorduk. Ki zaten işçilerden de bu sebeple verim alamıyorlardı. 11 ay boyunca bir insan ailesiyle birlikte oturup bir çay içemez mi? Direnişimizdeki çoğu insan evli, çocuklu, borçları olan insanlar. Buna rağmen 90 günü aşkındır direniyoruz.”
ÖDEYEMEDİĞİM İÇİN KART BORCUMU ERTELİYORUM
Kod-29’la işten çıkarılan Gürler’e çocuklarına pahalı olduğu için kilitli kutularda satılan mamaları ve bezleri nasıl aldığını soruyorum. “Birikimim vardı. O da bitmek üzere” diyen Gürler, “İş bulamazsak çok sıkışacağız. Sorunlarımız olduğunda dayanışma yoluyla halletmeye çalışıyoruz. Ancak bir yere kadar. Herkesin belli bir kriteri var. Üç ay olmuş, ben kredi kartımı üç aydır erteliyorum. Onlar başlamak üzere. Belli bir yerden sonra bunları zaten başkasına ödetemeyiz. Mecbur iş bulup çalışmak zorundayız. Ancak Türkiye’nin hali ortada, işsizlik var. 4 çocuğum var” ifadelerini kullanıyor.
MAMALARI, BEZLERİ BORÇLA ALIYORUM
Çocuklara bezi bile borçlarla aldığını kaydeden Gürler, sürekli ertelediği krediler gelmeye başlayınca hacizlerle karşılaşacağını dile getiriyor. Gürler, şöyle devam ediyor: “Şu an tamamen kredilerle mamaları, bezleri alıyoruz. İster istemez kıstığımız oluyor. Çalışırken bin 500 ayırıyorsam şimdi 600-500 ayırabiliyorum. Üç çocuk bez kullanıyor, üçüne bez almaya kalksam 200 lira. Çay 30 lira. Çalışırken vakitten dolayı sosyalleşemiyorduk. Para kazanıyorduk ama harcayamıyorduk. Şimdi de paramız olmadığı için bir şey yapamıyoruz. Zaten harcamalardan kısmak zorundayız. Mesela üzerimize elbise almıyoruz, çocuklara da alışveriş yapmıyorum. Ufak çocuklar ablalarının kıyafetlerinden giyiyor. Kurbandan kurbana et yiyoruz. Bir şekilde önlemler alıyorum, ailem destek oluyor. Marketlere gittiğin zaman bebek mamaları kilitli kutularda. İkiz çocuklarıma aylık bin 500 liraya sadece mama alıyordum. En ucuz bez bile 27 lira. Süt olmuş 7 lira. Mutfak masrafı da var. Herhangi bir gelir ise yok.”
BOYKOT ÇAĞRIMIZI YİNELİYORUZ
Gürler, sözlerini şöyle noktalıyor: “Meyve sebze alamıyorsun mesela. Bununla ne yapabilirsin ki? İnsanları ölüme sürüklüyorlar. Açlıkla terbiye etmeye çalışıyorlar. Bugün Migros direnişini artık duymayan kalmadı. Ülkenin her alanına girdi. O yüzden boykot çağrımızı yineliyoruz. 20 bin lira yüzünden bir işçi hayatına son verildi. Öldüğümüz zaman arkamızdan ‘vah vah’ denmesini istemiyoruz, hayattayken önlem alınsın istiyoruz. Bir sermaye patronu 80 bin liraya pantolon alıp bir işçi 20 bin lira için canına kıyıyorsa burada bir sorun var.”
KAYNAK: BİRGÜN GAZETESİ