Din veya inanç temelli nefret suçlarının önlenmesi ve nefret suçlarıyla ilgili cezasızlık politikalarının önüne geçmeyi amaçlayan “Türkiye’de Din veya İnanç Temelli Nefret Suçları 2020” raporu yayımlandı.
Gazete Duvar’dan Serkan Alan’ın haberine göe; İnanç Özgürlüğü Girişimi ekibinden Dr. Mine Yıldırım ve Funda Tekin’in kaleme aldığı raporda, Türkiye’nin nefret suçlarına ilişkin politikası ve 2020 yılında Türkiye’de yaşanan din veya inanç temelli nefret suçlarıyla ilgili izleme çalışmasından elde edilen veriler, uluslararası insan hakları standartları temel alınarak incelendi.
Rapora göre, Türkiye’de nefret suçlarının ihbar edilmesi ve kamu yetkilileri tarafından kaydedilmesi yeterli düzeyde değil. Din veya inanç toplulukları, bu topluluklarla ilişkili ibadet yerleri ve başka mekanlar ile dinî, ruhani önderlere ve bu topluluklara mensup olan kişilere yönelik önyargı saikiyle işlenen nefret suçlarının devam ettiği belirtilen raporda nefret suçlarının çoğu zaman cezasız kaldığı belirtildi.
Türkiye’de nefret suçuna ilişkin resmî verilerin oldukça sınırlı olduğu belirtilen rapora göre, Ocak – Aralık 2020 tarihleri arasında din veya inançla bağlantılı önyargı saikiyle işlenmiş 14 nefret suçu veya olayı tespit edildi.
Buna göre, bu olayların 8’i Alevilere, 5’i Hristiyanlara ve 1’i de başörtülülere yönelik önyargı içerdi. Olay türleri ise, ibadet yerleri veya mezarlıklara zarar verme (5), mala/eşyaya zarar verme (5), hakaret (2) ve tehdit/tehdit edici davranış (2) olarak sınıflandırıldı.
‘RESMİ VERİLER ÖNYARGI SAİKİNE GÖRE AYRIŞTIRILMIYOR’
Türkiye’de nefret suçları hakkında resmî verilere ulaşılamadığı, kamu yetkililerinin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na (AGİT) 2020 yılı için gönderdikleri resmî verilere ise 2021 yılında yayımlanan ‘AGİT Nefret Suçu Raporu’nda ulaşıldığı belirtilen raporda, “Resmî veriler önyargı saikine göre ayrıştırılmıyor” denildi.
2020 yılında tespit edilen nefret suçları ile olayları, adli durumları da içerecek şekilde kronolojik olarak şöyle sıralandı:
3 OCAK: Malatya’nın Akçadağ ilçesi Dedeköy Mahallesi’nde, Alevilere ait beş evin kapısına ve duvarlarına “Aleviler gitsin, Türkiye Müslümandır” gibi ifadelerin yazıldığı ve “X” işareti konulduğu belirlendi. Şüpheli, Cumhuriyet savcısının talimatıyla gözaltına alındı. Gözaltına alınan şahıs, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.
19 OCAK: İstanbul’un Sultanbeyli ilçesine bağlı Yavuz Selim Mahallesi’nde bulunan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Cemevi’ne giren kişiler kapı ve camları kırıp, zemine “Bitmedi”, “Öl” gibi tehdit içerikli yazılar yazdı. Olayda ayrıca, bağış kutusundaki 300 TL çalındı.
28 OCAK: İstanbul Pendik’te Alevilerin yaşadığı bazı evlerin kapılarına çarpı işareti çizildi. Kapılara işaret koyan kişinin 15 yaşında olduğu ve amcasını korkutmak amacıyla işaretlemeyi yaptığı belirlendi. Çocuğun yaşı gereği eylemin hukuki anlam ve önemini algılama yeteneği bulunup bulunmadığının tespiti için İstanbul Anadolu Adli Tıp Şube Müdürlüğüne sevk edildi. Adli tıp uzmanlarının şahsın işlediği suça ilişkin algılama yeteneğinin gelişmediğini tespit ettiği rapor doğrultusunda çocuk serbest bırakıldı.
‘BAŞI KAPALI POLİS Mİ OLUR’ DİYENE ÜÇ YILA KADAR HAPİS TALEBİ’
28 OCAK: Trabzon’un İnönü Mahallesi’nde başörtüsü takan bir polis memuruna bir kişi tarafından, “Başı kapalı polis mi olur? Bu şimdi bir olay olduğunda başörtüsüne mi sahip çıkacak, silahına mı? Terbiyesiz kadın. Senden polis olmaz. Bir de memur olmuşsun” benzeri ifadelerle hakaret edildiği iddia edildi. Şikâyet üzerine gözaltına alınan şüpheli, hakkındaki iddiaları reddetti. Soruşturmayı tamamlayan savcı, şüphelinin “inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılması engelleme” iddiasıyla yargılanmasına karar vererek, iddianameyi asliye ceza mahkemesine gönderdi. İddianamede şüphelinin bir yıldan üç yıla kadar hapis istemiyle yargılanması talep edildi.
14 ŞUBAT: Trabzon’da Santa Maria Katolik Kilisesi mezarlığına yeni defnedilen Zehra Çolak’ın mezarı üzerine geçici olarak yerleştirilen haç yakıldı. Defin törenine katılanlardan edinilen bilgiye göre defin sırasından küçük bir grup tekbir getirdi.
5 MART: Wushu sporcusu Sadık Pehlivan, Alevi olduğu ve namaz kılmadığı gerekçesiyle Wushu Federasyonu Başkanvekili Abdurrahman Akyüz tarafından milli takıma alınmadığını öne sürdü. Wushu Sanda kategorisinde altı kez Türkiye Şampiyonu olan ve dünya çapında dereceleri bulunan sporcu, Akyüz hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Pehlivan ayrıca, Akyüz’ün daha önce “Kâfirsin. Arkadaşlarını da kendine benzeteceksin” ifadeleriyle kendisine hakaret ettiğini aktardı.
SURP KRİKOR LUSAVORİÇ ERMENİ KİLİSESİN’DEKİ HAÇI SÖKEN KİŞİYE 4 AY HAPİS VE TAHLİYE
8 MAYIS: İstanbul Bakırköy’de bulunan Dzınunt Surp Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi’nin sokak kapısı kimliği belirsiz bir kişi tarafından yakılmaya çalışıldı. Vakıf Yönetim Kurulu, emniyete şikâyette bulundu. Kamera görüntülerinin incelenmesinin ardından zanlı tespit edildi. Gözaltına alınan şüpheli adliyeye sevk edildi. Şüphelinin ifadesinde “Corona virüsünü bunlar başımıza bela ettiği için yaktım” dediği öğrenildi.
23 MAYIS: Kuzguncuk Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi’nin kapısındaki haç bir kişi tarafından yerinden söküldü. Güvenlik şubesine olayın bildirilmesi üzerine şüpheli gözaltına alındı, ancak sonra serbest bırakıldı. Savcılığın itirazı üzerine yeniden tutuklandı. Kartal’daki İstanbul 64. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 14 Temmuz 2020’de görülen davada sanık, “ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme” suçundan bir yıl dört ay hapis cezasına çarptırıldı. Suçun vasıf ve mahiyeti gözetilerek sanığın tahliyesine hükmedildi.
3 TEMMUZ: Dersim’in Nazımiye ilçesinde bulunan ve bölge halkı için kutsal sayılan Düzgün Baba Ziyaretgâhı’nda, kayalığa “Üç hilal” ve “MHP” yazılaması yapıldı. Olayla ilgili Nazımiye Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunuldu.
22 TEMMUZ: Antalya İncil Kiliseleri Kaleiçi Kilisesi’ne gelen, daha önceden sabıkası olan ve kiliseye de saldırıda bulunmuş bir şahıs kilise pastörlerini ölümle tehdit etti. Emniyet güçlerine haber verilmesi üzerine kişi bölgeden uzaklaştırıldı ve kilise görevlilerinin şikâyeti üzerine bir süre sonra yakalandı. Şüpheli, ifadesinin alınmasının ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Dosyaya arabulucu tayin edildi ancak arabulucu kişiye ulaşılamadığını bildirdi. Hukuki süreç devam ediyor.
İŞÇİYE ‘CEMEVİNE NİYE GİTTİN’ SORUSU
17 EKİM: İstanbul Pendik’te bir apartmanın duvarına “Alevilere ölüm” yazıldı ve çarpı işareti konuldu. İçişleri Bakanlığı Sözcüsü ve Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, söz konusu yazılamalara ilişkin soruşturma başlatıldığını belirtti.
27 EKİM: Hatay’ın Altınözü ilçesine bağlı Sarılar Mahallesi’nde, Paskalya Bayramı için yapılan duvar resimleri tahrip edildi. ‘EASTER’ (Paskalya) kelimesinde yer alan ‘T’ harfi haç şeklinde çizilmişti ve bu haç sembolü kimliği belirsiz kişi veya kişilerce sert cisimlerle kazınarak silindi.
23 KASIM: Bir belediye çalışanının iş mesaisi bittikten sonra Cemevine gittiği ve burada bir fotoğraf karesinde bulunduğu için İstanbul Maltepe Belediyesi tarafından ifadesi alındığı aktarıldı. İfadesi alınan işçinin “Cemevine niye gittin, ne işin var orada, bir daha gidersen işten atılırsın” denerek işten atılmakla tehdit edildiği bildirildi.
19 ARALIK: İzmir Menemen’de yaşayan Dersimli Alevi bir ailenin kapısına çarpı işareti konuldu. Ailenin, olay yerine gelen polislerin kendilerine herhangi bir şikâyet gelmediğini ve işaretlemenin çocuklar tarafından yapılmış olabileceğini söylediği bildirdi. İşaretleme Maraş katliamının yıl dönümünde gerçekleşti.
‘NEFRET SUÇUYLA MÜCADELE LÜTUF DEĞİL DEVLETLERİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ’
Türkiye’de nefret suçuyla mücadelenin bütünlüklü bir şekilde geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğu belirtilen raporun sonuç bölümünde, “Nefret suçu ile mücadele ve bu suçları önleme bir lütuf değil devletlerin hukuki yükümlülüğü. Uluslararası insan hakları sözleşmelerinde nefret suçuna ilişkin açık bir düzenleme olmasa da devletlerin, insan haklarına müdahale oluşturan suçlarla ilgili önyargı saikini etkili bir şekilde soruşturma yükümlülüğü bulunuyor” ifadelerine yer verildi.
Türkiye’deki nefret suçu mevzuatının yeterlilikten uzak olduğu ivedilikle kapsamlı bir mevzuat düzenlemesi yapılmasına ihtiyaç duyulduğu ifade edilen raporda; kamu yetkilileri, sivil toplum ve din veya inanç topluluklarına yönelik somut öneriler de dile getirildi. Bu önerilerin bazıları şu başlıklar altında sıralandı:
KAMU YETKİLİLERİ: –Din veya inanç temelli nefret suçları da dahil olmak üzere tüm nefret suçlarını engellemek ve bunlarla mücadele etmek amacıyla nefret suçlarına ilişkin mevzuat düzenlenmesi, nefret suçlarının ayrıştırılmış bir şekilde kayıt altına alınması, etkin bir şekilde soruşturulması, kovuşturulması ve uygun bir yaptırım uygulanması sağlanmalıdır.
– Kamu yetkilileri nefret suçları ile bütünlüklü mücadele stratejisi geliştirmek amacıyla, alanda uzman kişiler de dahil olmak üzere, geniş katılımlı ve şeffaf bir süreç yürütmeli.
– Uluslararası insan hakları standartlarını temel alan bir nefret suçu mevzuatı ve politika çerçevesi oluşturmalı.
SİVİL TOPLUM: – Medyayla beraber çalışmak, hem nefret suçlarıyla ilgili doğru bilgileri yaygınlaştırmak hem de nefret suçlarına dair farkındalığı artırmak için etkili bir araç. Bu yüzden, medyayla daha iyi ilişkiler kurabilir ve iş birliği içinde olabilir.
–Politikalar, tutumlar, savunuculuk stratejileri ve nefret suçuyla mücadelede değişim yaratacak araçlar geliştirmek için hem başka kuruluşlarla hem de din veya inanç gruplarıyla yakın iş birliği içinde çalışabilir ve konuya dair daha geniş bir savunuculuk yürütmek için koalisyonlar veya platformlar kurabilir.
DİN VEYA İNANÇ TOPLULUKLARI: – Nefret suçu konusunda din veya inanç toplulukları içerisinde farkındalık yükseltmek önemli bir adım olabilir.
– Nefret suçları konusunda ihbarda bulunmak ve kendi kayıt veri tabanını oluşturmak ve verileri paylaşmak nefret suçlarının görünürlüğünü artırmaya katkıda bulunabilir.
– İnanç Özgürlüğü Girişimi gibi girişimlerin ortak izleme ve raporlama girişimlerine katılabilirler.
– Nefret suçu mağduru olan kişi veya topluluklara pratik destek sunabilir ve bilgi paylaşabilirler.
– Din veya inanç temelli nefret saiki ile işlenen nefret suçlarının ötesinde farklı önyargı saikiyle işlenmiş nefret suçlarını izleyen kuruluşlarla iş birliği yapılabilir.