Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, Çorum İskilip’te bulunan başvuruculara ait arsa, belediye tarafından yapılan imar değişikliği sonrası değer biçilerek 1986’da kamulaştırıldı. Belediye tarafından kamulaştırılan söz konusu taşınmazın davalı olması nedeniyle kamulaştırma bedeli 1988’de bankaya talimata istinaden ödenmesi üzere bloke edildi. Bu süreçte ise söz konusu taşınmaz, belediye adına tescil edildi.
Aradan geçen sürede kamulaştırma bedeli taraflarına ödenmeyen başvurucular, belediye aleyhine 2004 yılında asliye hukuk mahkemesinde alacak davası açtı. Ancak mahkeme, zamanında açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine hükmetti, ödemenin yapılamamasından bankanın sorumlu tutulması gerektiğine karar verdi.
YARGITAY KARARI BOZDU
Temyiz edilen karar, Yargıtay tarafından 2011’de bozuldu. Kararda, kamulaştırma bedelinin peşin ödenmesi gerektiği vurgulandı.
Bozma kararı doğrultusundaki yeniden yargılamada, 2013’te bilirkişi raporu aldırıldı. Buna göre, 1986’da belirlenen kamulaştırma bedelinin, başvurucuların murisinin hissesine düşen karşılığının 4 milyon 670 bin lira olduğu, yeni Türk lirasına çevrilmesiyle de 4,67 lira olduğu ve murisin vefatı nedeniyle de eşit hisse sahibi 5 kişi adına her bir başvurucu için 0,94 liraya tekabül ettiğini belirlendi.
MÜLKİYET HAKKI İHLAL EDİLDİ
Mahkemenin 2014’te aldığı karar, Yargıtay tarafından da onandı. Karar düzeltme istemlerinin de 2018’de reddi üzerine başvurucular, kamulaştırma bedelinin değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek AYM’ye bireysel başvuru yaptı.
Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, mülkiyet hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
GEREKÇELİ KARAR AÇIKLANDI
Mahkemenin gerekçesinde, kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılı olabilmesi için taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi ve ayrıca ödenen bedelin tespitinde esas alınan tarihle ödeme tarihi arasında geçen dönemde gerçekleşen enflasyona nispetle taşınmazın hissedilir derecede değer kaybetmemiş olması gerektiği vurgulandı.
Somut olayda kamulaştırma bedelinin 1988’de bankaya yatırıldığı ancak getirilen kısıtlama sebebiyle başvuruculara ödenmediği ifade edilen kararda, ödemenin gecikmesinde başvurucuların bir kusurunun bulunmadığı belirtildi.
Kamulaştırma bedelinin yaklaşık 32 yıl sonra enflasyon karşısında bir güncelleme yapılmadan belirlendiği, 1986’daki rayiç değeri üzerinden her bir başvurucunun alacağı 0,94 lira olarak tespit edildiği hatırlatılan kararda, Anayasa’nın 46’ncı maddesine göre taşınmazın gerçek değeri üzerinden kamulaştırma yapılması yönündeki güvencenin anlamsız kaldığı kaydedildi.
‘BAŞVURUCULARA AŞIRI BİR KÜLFET YÜKLEMİŞTİR’
Söz konusu olayda yeniden yargılama yapılmasının gerekliliğine işaret edilen kararda, “1986 yılındaki kamulaştırma bedelinin altı sıfır atılarak belirlenmesi ve kamulaştırma alacağının geç ödenmesi sebebiyle yol açılan değer kaybı başvuruculara aşırı bir külfet yüklemiştir. Bu sebeple somut olayda müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır” değerlendirmesinde bulunuldu.
AYM’nin gerekçesinde, “Bu çerçevede başvuruculara 1986 yılında ödenmesi gereken toplam 4,67 lira tutarındaki kamulaştırma bedelinin, davanın açıldığı 2004 yılı altıncı ayı itibarıyla Türkiye İstatistik Kurumu verileri esas alınarak enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığının 30 bin 746 lira olduğu, mahkemece bu hesaplama tarzına göre kamulaştırma bedelinin dava tarihindeki güncel enflasyon değeri tespit edilerek dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir” ifadeleri yer aldı.