İktidarın politikaları ve Covid-19 salgınının etkisiyle giderek daha da derinleşen ekonomik kriz, Türkiye’nin hemen her kentinde yüzlerce hanelik yoksul mahalleler yarattı.
Birgün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yanı sıra Suriye ve Irak’tan iş bulmak ümidiyle Ankara’ya gelen çok sayıda insanın bir arada barındığı Karşıyaka Çiğdemtepe mahallesi, Türkiye’deki sosyoekonomik eşitsizliği tüm boyutlarıyla yaşıyor.
Covid-19 salgını sürecinde şirketlere çeşitli istisnalar sunan, vergi borçlarını erteleyen iktidar, yüz binlerce yurttaşı açlığa mahkum etti. Gecekonduların yoğun olduğu Çiğdemtepe Mahallesi sakinlerinden Sema, 12 yaşındaki Murat ve üç çocuk babası Ali yaşam mücadelelerini BirGün’e anlattı.
ÇOCUĞUMA ÇİKOLATA ALAMIYORUM
Üç çocuğu ve eşiyle 20 metrekarelik tek odada yaşayan Ali, pandemi kısıtlamaları nedeniyle dışarı çıkamadığını, tek geliri olan kağıt toplama işini de bir süredir yapamadığını anlattı.
Ankara Yenimahalle Belediyesi ekiplerinin belli aralıklarla getirdiği yiyecekler ile karınlarını doyurduklarını belirten Ali, “Açlık ya da fakirlik değil beni etkileyen, çocuklarım bir çikolata istediğinde onu alamıyor olmak canımı çok acıtıyor” dedi. Yağmur yağdığında yaşadıkları odanın su aldığını kaydeden Ali, etraftaki taşları toplayarak derme çatma inşa ettiği odanın çökmek üzere olduğunu ifade etti. Ali, beş kişi yaşamaya çalıştıkları alandaki iki eşyadan biri olan kırık televizyonu çöpten bulduğunu dile getirerek, “Televizyonu eve taşırken aklımdaki tek şey, çocuklarımın televizyon izlerken açlıklarını unutacakları düşüncesiydi. Açlıklarını unutsunlar diye televizyonu açıyorum” diye konuştu.
KARNIMIZ AÇ YATIYORUZ
Dört kardeşi ve annesi ile yaşayan Murat ise babalarının yıllar önce yaşamını yitirdiğini ve kardeşleri ile annesine kendisinin bakmak zorunda olduğunu ifade etti. Pazarlarda poşet taşıyarak topladığı harçlıklarla annesine destek olmaya çalıştığını söyleyen Murat, “Kardeşlerim için üzülüyorum, çoğu zaman karnımız aç yatıyoruz. Annem pazardan topladığı artıklarla bize yemek hazırlamaya çalışıyor” dedi.
ÇOCUKLUĞUMUZU YAŞAYAMIYORUZ
İlk oyuncağına belediye görevlileri sayesinde 12 yaşında sahip olduğunu belirten Murat, şunları ifade etti:
“Biz çocukluğumuzu yaşayamıyoruz. Buradaki kimse 10 yaşından sonra çocuk gibi davranamıyor, çünkü çalışmak zorundayız. Tabletim olmadığı için bir yıldır dersleri takip edemiyorum. Okuldan, öğretmenlerimden ya da arkadaşlarımdan hiçbir şekilde haber alamadım. Uzaktan eğitimin nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum. Kardeşlerim ve buradaki diğer arkadaşlarım da benimle aynı durumda”
YARDIM İÇİN BAŞVURAMIYORUZ
İlk çocuğunu 16 yaşında doğurduğunu söyleyen Sema da çarpıcı şeyler anlattı. Yaşadıkları bölgedeki hiç kimsenin resmi kayıtlı bir adresi olmadığını vurgulayan Sema, bu nedenle sosyal yardım başvurusu da yapamadıklarını belirtti. Belediye görevlilerinin zaman zaman kendilerini ziyaret ettiğini ve yiyecek ile kıyafet yardımı yaptığını söyleyen Sema, “Düzenli yardım alabilmemiz için kayıtlı bir adresimiz olması gerekiyormuş ama benim çocuklarımın daha kimliği bile yok. O yüzden belediyedeki abiler ne zaman gelirse o zaman yardım alabiliyoruz” dedi.
HEPİMİZİN DERDİ KARNINI DOYURMAK
Mahallede Iraklı ve Suriyeli komşularıyla herhangi bir sorun yaşayıp yaşamadığı sorusuna ise Sema şu yanıtı verdi:
“Buradaki herkesin tek derdi karnını doyurmak, karda kışta başını sokacağı bir yer bulmak. Hepimiz aynı şartlarda yaşamaya çalışıyoruz. Aramızda hiçbir sorun yok. Bir ekmeği 10 kişi bölüşürken kimin nereli olduğu aklımıza gelmiyor.
Bu kadar varlıklı insan varken bizim bu durumda yaşamamız reva mı? Yetkililerden yardım istiyoruz. Belediyeden her fırsatta buraya uğramaya çalışıyorlar ama biz kafamıza yıkılmayan bir ev ve para kazanacağımız bir iş istiyoruz. Böyle yaşamaya devam edersek çocuklarımızın da geleceği bizimki gibi olacak.”