Terkoğlu yazısında, “Bugün gözaltında olan Atilla Kezek, kumpas davaları sürecinde onur istifası veren amirallerden biriydi. Çiğdem Hanım, 15 Temmuz gecesi, Foça’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ait restoranda, amiraller Aydın Şirin ile Hasan Nihat Doğan’ın davetlisi olarak ailece yemek yediklerini anlattı. Bu sırada darbeci silahlı askerler masaya gelmiş, görev başındaki komutanlar Şirin ve Doğan’ı silah zoruyla esir almıştı. Çiğdem Hanım, eşinin amiralleri vermemek için elinden geleni yaptığını, sonrasında ise bulunduğu yerde darbeyi durdurmak için çabaladığını söyledi. Ancak… Çiğdem Hanım, ‘Eşim emekliydi, daha ne yapabilirdi, o yapacağını daha önce yaptı’ dedi. Haksız mı? Kasımpaşalılığıyla bilinen Kezek, Erdoğan henüz başbakanken, kendisinin de üzerinde üniforma varken, şahsi inisiyatifiyle randevu isteyip iki kez Erdoğan’la görüşmüştü. Biri 1 Mayıs 2012’de Ankara’da Başbakanlık binasında. Öbürü 20 Temmuz 2013 günü İstanbul’da Dolmabahçe ofisinde. Erdoğan’a TSK’de Fethullahçıların nasıl örgütlendiğini, örgütün kumpas davalarla neyi hedeflediğini anlatan Kezek, somut bilgi ve belgeler de sunmuştu. Buna rağmen Kezek’in anlattığı Fethullahçı dönüşüm, tam gaz devam etmişti. Tasfiyeler gerçekleşmiş, FETÖ adım adım orduyu ele geçirmişti. Kezek, elinden geleni yapıp yine de çaresiz kalınca, hapisteki arkadaşlarına yapılanları protesto ederek onur istifası vermişti.” ifadesini kullandı.
Terkoğlu şu ifadeleri kullandı:
Cumhurbaşkanlığı’ndan gelen telefon
“Çiğdem Hanım, 15 Temmuz’dan birkaç gün sonra eşinin Cumhurbaşkanlığı’ndan arandığını anlattı. Saray’daki kritik bir isim Kezek’i davet ediyor, örgütle mücadele stratejisi için yardım istiyordu. Yıllar önce görev başındayken Erdoğan’a her şeyi anlatan Kezek, gerçekleşen darbenin “görünen köy” olduğunu düşünüyordu. Bunun kırgınlığını da taşıyordu. Kezek, buna rağmen 25 Temmuz 2016 günü Saray’a gitti. Yıllar önce anlattığı tabloyu, yeniden saatlerce anlattı.
Görev başında FETÖ ile mücadele ettiler. Hedef alındılar, hapsedildiler, tasfiyeye uğradılar, anlatmaktan hiç vazgeçmediler. Kimi emekliyken, kimi görev başında iken kendilerine kumpas kuranların gerçekleştirdiği darbeye direndiler. Geçen hafta da “ülkeye bir borç” olarak gördükleri Montrö açıklamasını yaptılar. Yıllar önceki gibi yine gözaltına alındılar, medyada linç edildiler. Yetmedi, her gün terör tehdidi aldıkları halde korumaları iptal edildi. Kapılarını çalan memurlar ellerine tebligat tutuşturdu. “15 gün içinde lojmanları boşaltın” denildi.
Bütün günahların suç ortakları bir de “Milletin yanında yer almadılar” diyor ya… Siz kendinize yeni bir geçmiş yaratmak için milletin arkasına saklanıyor olmayasınız!”