Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, İstanbul’da ulusal medya yöneticileriyle bir araya geldiği programda yaptığı konuşmada, dünyanın günümüzde bilimin ve teknolojinin gelişmesine paralel olarak büyük değişimlere ve dönüşümlere de sahne olduğunu belirterek, iletişim ve etkileşim imkânlarının, baş döndürücü bir hızla geliştiğini, bireysel ve sosyal imkânların, hiç olmadığı kadar arttığını söyledi.
‘Başkanlığımız, İslam ülkelerine model teşkil edecek bir yapıya sahip”
Erbaş, Diyanet’in bugün üstlendiği sorumluluğu, sadece ülke sınırları içinde değil, aynı zamanda vatandaş ve soydaşların yaşadığı ülkelerde de hassasiyetle yerine getirdiğini belirterek, “Bu haliyle Başkanlığımız, bir bakıma İslam ülkelerine model teşkil edecek bir yapıya sahiptir. Çeşitli ülkelere gidiyoruz. Görüşmelerimiz oluyor ve onlara Türkiye’deki din eğitimi ile diyanet hizmetlerimizi anlattığımızda hayranlıkla dinliyorlar. Diyanet İşleri Teşkilatımızı anlattığımızda her biri bu teşkilatın ne kadar düzenli, disiplinli ve toplumu din konusunda aydınlatma noktasında ne büyük bir imkan olduğunu anlamış oluyorlar” diye konuştu.
Şu ana kadar 34 ili ziyaret ettiğini ve her ilde 2 gün kaldığını aktaran Erbaş, diyanet hizmetlerini en iyi şekilde ulaştırmak için üniversitesinden sivil toplum kuruluşlarına çok geniş çaplı müzakereler yaptıklarını, Doğu ve Güneydoğu’nun tamamını ziyaret ettiklerini kaydetti.
‘Diyanet, her türlü siyasi düşüncenin dışında bir kurumdur’
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Diyanet’in her türlü siyasi düşüncenin, ideolojinin ve gündelik tartışmaların dışında anayasal bir kurum olduğunun altını çizerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bunun bir gereği olarak Başkanlığımız, devletimiz ve milletimizin bekası, insanımızın huzur ve selameti için toplumun bütün katmanlarını kuşatıcı bir anlayışla hakikati dillendirmeye ve bu minvalde hizmet üretmeye devam edecektir. Başkanlığımızın bütün bu hassasiyetlerine rağmen, bazı kesimlerce zaman zaman kurumumuz ve mensuplarımızla ilgili olumsuz algı oluşturulmaya çalışıldığına şahit oluyoruz. Bu, bugüne ait bir durum da değildir. Ne yazık ki son asır boyunca medyada en fazla gündeme gelen konulardan biri de din ve diyanet ile ilgili konulardır. Maalesef bu da çok düzensiz şekilde, gelişigüzel, yalan-yanlış bilgilerle, çoğu zaman sığ bir ideolojik düzlemde ve ön yargıyla yapılmaktadır. Bu durum, yeni nesillerin bilincinde onarılmaz yaralar açmakta; din-değer ve medeniyet algısını tahrip etmektedir. Doğru olmayan bir bilgiyi yaygınlaştırdığınız zaman gençler, yeni nesiller onu doğru zannediyor ve oradan bir ön yargı oluşuyor zihninde. Dolayısıyla bu hedeflenen kurumu değil sadece, o kurumla ilgili belki milyonları etkiliyor.”
Erbaş, bu bağlamda basın ve medya yöneticilerinin varlığının hayati öneme sahip olduğunu, zira toplumsal birlik-beraberlik ve huzurun sürdürülebilir olması konusunda doğru bilgi ve doğru haberin önemli bir yeri olduğunu ve gittikçe de öneminin arttığını belirtti.
‘Milletimiz büyük tepki gösterdi, biz de tepkimizi çeşitli vesilelerle gösterdik’
Erbaş, konuşmasının ardından bir gazetecinin, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın okul öncesi Kuran kurslarıyla ilgili sözlerini hatırlatması üzerine, şunları söyledi:
“Siyasi kişiler zaman zaman kendi anlayışları doğrultusunda konuşmalar yapıyorlar. Bu konuşmayı da ben öyle değerlendiriyorum. Talihsiz bir konuşma olmuştur. Orta Çağ’a benzetilmiştir. Orta Çağ karanlığı, hemen arkasından ya da zihniyeti gelir ki bu, İslam medeniyeti ile alakalı bir Orta Çağ zihniyeti değildir. Tamamen Batı’nın bir tanımlamasıdır. Batı kendisini adeta Orta Çağ zihniyeti olarak. O dönemde İslam dünyasında ilmi gelişmeler zirveye tırmanırken, Batı’da büyük bir Orta Çağ karanlığı yaşanıyordu. Dolayısıyla çocukların din eğitimini Orta Çağ zihniyetine benzetmek kabul edilebilir bir şey değil. Zaten milletimiz büyük tepki gösterdi, biz de tepkimizi çeşitli vesilelerle gösterdik. Yani gönül isterdi ki hiç kimse bu tür yorumlarla milletimizi rahatsız etmesin.”