İşçi sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs, dünya çapında tam 131 yıldır kutlanıyor. Türkiye’de 1 Mayıs kutlamaları bu yıl da koronavirüs salgınının gölgesinde kalırken pandemi, son bir yılda yarattığı ekonomik tahribatla işçilerin çalışma koşullarını daha da ağırlaştırdı.
Çoğu sektörde çalışmak zorunda bırakılan işçiler, hastalanma riskiyle karşı karşıya kaldı.
Covid nedeniyle ölümler
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’ne (İSİG) göre Mart 2020 ile bu yılın Mart ayı arasında geçen bir yıllık süreçte, 2 bin 496 işçi iş kazaları nedeniyle yaşamını yitirdi. Covid-19’un Türkiye’de resmi olarak ilk kez görüldüğü 11 Mart 2020 tarihiyle 10 Mart 2020 arasında ise en az 861 işçi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Salgından en çok etkilenen ve en fazla ölümün yaşandığı işkolları, temas riskinin en fazla, fiziki mesafenin en az olduğu, kişisel koruyucu ekipman sorunlarının yaşandığı ve üretim ve performans baskısının daha çok hissedildiği sağlık, ticaret-büro, genel işler, güvenlik, tekstil ve metal işkolları oldu.
Deutsche Welle Türkçe’den Pelin Ünker’e konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “AKP iktidarının politikaları, pandemiye karşı işçileri, işsizleri, bu süreçte işini kaybedenleri, emekçileri, emeklileri, halkı koruyan politikalar olarak değil 3-5 tane şirketi, sermayeyi koruyan politikalar olarak şekillendi. Ne olursa olsun çarklar dönecek anlayışıyla Covid-19 bir işçi sınıfı hastalığı haline geldi” yorumunu yapıyor.
Son bir yılda esnek ve güvencesiz çalışma, düşük ücretler, sendikasızlaştırma, yetersiz işçi sağlığı ve güvenliği tedbirleri, uzun çalışma süreleri, Kod-29’la işten atma ve ücretsiz izin gibi uygulamalarla temel sorunlar daha da arttı.
Pandemi nedeniyle 17 Nisan 2020’de getirilen işten çıkarma yasağı 30 Haziran 2021 tarihine kadar uzatıldı. Ancak işçiyi koruyan bir önlem olarak getirilen uygulamayla birlikte işverene işçinin onayını almadan işçiyi ücretsiz izne çıkarma ve kısmi çalışma ödeneği uygulamasına başvurma hakkı verildi.
Yasakla gelen gelir kaybı
DW Türkçe’ye konuşan akademisyen Özgür Müftüoğlu, “Böylece işveren, var olan faaliyetlerini devlet desteği alarak daha ucuza yerine getirebilirken işçiler, ücretsiz izin uygulaması karşılığı verilen gelir desteğinin ve kısmı çalışma ödeneğinin son derece düşük olması nedeniyle ciddi gelir kayıplarına uğradı ve yoksullaştılar” yorumunu yapıyor.
Kısa çalışma ödeneği uygulamasında çalışanlar, brüt ücretinin yüzde 60’ına yakın bir ödeme alabiliyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre bugüne dek 3,7 milyonu aşkın kişi kısa çalışma ödeneğinden faydalandı. Bu kapsamda toplamda 31,6 milyar TL üzerinde ödeme yapıldı.
Çerkezoğlu, kısa çalışma uygulamasının pandemi döneminin etkileri devam ettiği sürece sürdürülmesi ve en düşük kısa çalışma ödemesi miktarının da en az asgari ücret kadar olması gerektiğine dikkat çekiyor.
2,7 milyon kişiye ücretsiz izin
DİSK’e göre bu dönemde ücretsiz izne çıkarılanların sayısı ise 2,7 milyonu buldu. Çerkezoğlu, “2 milyon 700 bin arkadaşımız ve ailesi, 2020 yılı boyunca günde 39 lira, şimdi de günde 50 lira ile yaşamaya mahkum edildi” diye konuşuyor. Çerkezoğlu, asgari ücretin de yoksulluk sınırının altında olduğu Türkiye’de pandemide uygulanan politikalar nedeniyle gelir dağılım adaletsizliğinin daha da fazla derinleştiğini vurguluyor.
Türkiye’de net asgari ücret bu yıl için 2 bin 825 lira 90 kuruş olarak belirlenirken, Türk-İş’in Nisan ayı için hesapladığı açlık sınırı dört kişilik bir aile için 2 bin 767, yoksulluk sınırı 9 bin 13 lira oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu verileri ise Türkiye’de toplam istihdamın yüzde 27,4’ünün kayıtdışı olarak çalıştığını gösteriyor.
DİSK-Ar’ın hazırladığı “Salgın Günlerinde Asgari Ücret Gerçeği Araştırması-2021” sonuçlarına göre Türkiye’de çalışanların yüzde 17’sine denk gelen 3,3 milyon işçi asgari ücretin altında bir ücretle çalışıyor. Asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında ücret alan işçilerin sayısı 9,7 milyonu bulurken bütün ücretli çalışanların yüzde 50’ye yakınının da bu kapsamda olduğuna vurgu yapılıyor.
Pandeminin bir etkisi de Türkiye’de sendikasızlaştırma politikalarının yaygınlaşması oldu.
Resmi verilere göre 14 milyon 371 bin 96 işçiden sadece 2 milyon 69 bin 476’sı sendikalı. Buna göre sendikalaşma oranı yüzde 14’te kalıyor.
Sendikalaşmaya Kod-29 engeli
Koronavirüsle mücadele kapsamında devreye giren işten çıkarma yasağına, ahlaka aykırı filleri içeren Kod-29 dahil edilmezken, işçilerin sendikalaştıkları için tazminatsız işten atılmasının önü açıldı.
Özgür Müftüoğlu, Kod-29’un, sendikal örgütlenme için bir ceza haline dönüştüğünü, işverenler tarafından “tam istedikleri” esnek, güvencesiz ve örgütsüz bir emek piyasasının oluşması için bir fırsat gibi görüldüğünü savunuyor. Müftüoğlu, “Pandemide artan hak kayıplarına karşı mücadele yürüten ve örgütlenmeye çalışan işçileri dize getirmek için Kod-29 dediğimiz ahlaka aykırı olduğu için işçiyi nedensiz işten çıkartma uygulamasını yürürlüğe koydular, uygulamaya başladılar” diyor.
Kod-29 ile fesih sonucunda işçi, kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamazken işsizlik ödeneğinden de yararlanamıyor. İşyerinden alacağı varsa geçmişte elde etmiş olduğu bu haklarını da kaybediyor.
İşçilerin ayrıca sicillerine ahlaka aykırı davrandıklarına dair bir ibare geçtiğini ve bunun da daha sonra iş bulmalarına engel olduğunu ifade eden Müftüoğlu, şöyle devam ediyor: “Pandemi dönemi olağandışı bir dönem ve burada devletin de esas itibariyle görevi yurttaşlarını gelirsiz bırakmamak, yaşam kalitelerini de düşürmeden yaşamlarını sürmesini sağlamak. Ama biz burada hükümetin tamamen işverenleri destekleyecek politikalar uyguladığını, işçileri ise büyük ölçüde açlıkla, yoksullukla karşı karşıya bıraktığını görüyoruz.”
177 bin işçi işten çıkarıldı
DİSK’in Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan edindiği verilere göre Kod-29’la sadece son bir yılda 177 bin işçi işten çıkarıldı.
Pandemi döneminde en yoğun çalışan kesim ise sağlık çalışanları.
2020 Kasım ayında yayınlanan genelgeyle çalışanların istifa hakkı elinden alındı. Cumhurbaşkanlığı tarafından 14 Nisan’da yayınlanan yeni genelge ile ise esnek çalışma ve idari izinler tüm kamu çalışanları için geçerli iken sağlık emekçileri bundan muaf tutuldu. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, sağlık çalışanlarının temel ücretinin artırılmadığını, 3600 ek gösterge sözünün de yerine getirilmediğini vurguluyor.
“İşçiler önlemlerin dışında tutuluyor”
DİSK’e göre ise Türkiye’de istihdamın yüzde 61’i yani yaklaşık 16,5 milyon işçi tam kapanma adı altında açıklanan önlemlerin dışında bırakıldı.
AKP iktidarının, işçileri pandemi boyunca alınan önlemlerin dışında tuttuğunu ifade eden Çerkezoğlu, “Ne olur olsun çarklar dönecek anlayışıyla işçiler işyerlerinde, fabrikalarda, tezgah başlarında burun buruna, dip dibe virüsle burun buruna çalışmak durumunda bırakıldı. Şimdi de tam kapanma adı altında açıklanan önlemler paketine baktığımızda işçilerin çok büyük bir kısmının çalışmaya devam ettiğini görüyoruz” diye konuşuyor.
Uygulanan politikalar nedeniyle Covid-19’un işçi sınıfı hastalığı olarak işçilere, ailelerine ve topluma yayılmaya devam edeceğini dile getiren Çerkezoğlu, ekliyor: “Oysa yapılması gereken pandemi koşullarında önce bütün yurttaşların sağlığını, sonra bütün çalışanların işini ve sonra da bütün yurttaşların gelirini güvence altına alacak sosyal politikaları hayata geçirmektir.”
Sendikalar bu yıl 1 Mayıs’ta herkese aşı ve gelir desteği sağlanması, işten çıkarma yasağının bütün istisnalarının kaldırılarak devam etmesi ve örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını talep ediyor. İşçilerin her yıl dile getirdiği insanca yaşam ve çalışma koşulları talebi ise değişmiyor.