CHP’nin yerel basının sorunlarını belirlemek ve çözüm aramak için Muğla’nın Marmaris ilçesinde düzenlediği, “Anadolu Buluşması – Yerel Medya Çalıştayı” sürüyor. Sabahki açılış konuşmalarının ardından, basın meslek örgütü temsilcileri mesleğin sorunlarını anlattı.
Türk- İş’e bağlı Basın- İş Genel Başkanı Savaş Nigar; sektörde 93 bin çalışan olmasına karşın 3 büyük sendikanın 7 bin 100 civarında üyesi olduğunu söyledi. Savaş, 12 Eylül darbesinin ardından sendikalaşma oranındaki düşüşe dikkat çekti. Nigar; 1980’lerde Doğan Grubu’yla başlayan tekelleşmenin 1990’lı yıllarda iyice arttığını bildirerek, gazetelerdeki emek sayfalarının ortadan kalktığını dile getirdi. Nigar, “Bugün gazeteciler örgütsüz, etkili ve yetkili gazetecilerin geleceği patronun iki dudağı arasındaysa bunda Doğan Grubu’nun günahı çok” dedi. Nigar, gazetecilerin kendilerini işçi sınıfının bir parçası olarak görmediğini aktararak, “Örneğin siz değerli yerel basın mensuplarının da cemiyetler dahilinde değil, daha örgütlü bir güç olan sendikalarda örgütlenmesi gerektiğine inanıyorum” diye konuştu. Nigar, basının özgürleşemediğini ve bunun en temel sorun olduğunu vurgulayarak, bunun geçmişten geldiğini, “Her süreç kendi sansürünü yarattı” sözleri ile anlattı.
“YAZILARINA DİKKAT ET, YOKSA BİTİRİRİM”
Nigar; Basın İlan Kurumu’na geçmişte üye olduklarını ancak üye sayıları nedeniyle dışarıda bırakıldıklarını ifade etti. Nigar, şunları söyledi:
“Basın İlan Kurumu’ndan alınan ilanlar olmadığı zaman, gazetelerin yaşama şansı yok. Basın İlan Kurumu’nun desteklerinin, yayın hayatımızı sürdürmemizde ya da sürdüremememizde rolü nedir? Basın İlan Kurumu öyle bir hale geldi ki, RTÜK gibi… Gazetelerin yazdığı özgün yazılara, tiraj ve dağıtım şartlarına bakarak, beğenmediklerinin ilanlarını keserek, ‘bak yazılarına dikkat et, yoksa bitiririm’ demektedir. Yani basını, Basın İlan Kurumu ile zapturapt altına almaktadır.”
“YAPISININ KÖKTEN DEĞİŞMESİ GEREKİYOR”
Nigar, tarafsız temsilci sıfatıyla Basın İlan Kurumu’nda “tarafsız olmayan, atanmış dekanların, TOBB temsilcisinin, Türkiye Barolar Birliği temsilcisinin yer aldığını” söyledi. Nigar, “Basın İlan Kurumu’nun yapısını kökten değiştirilmesi gerekiyor, özellikle tarafsızlar grubunun” dedi. Nigar, “Basın özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden bir tanesi Basın İlan Kurumu’dur” diyerek, CHP’ye iktidara geldiğinde yapacağı ilk işin Basın İlan Kurumu’nun yapısını değiştirmek olması gerektiğini ifade etti. Nigar, tavsiyelerini şöyle sıraladı:
“. Sendikalaşma nedeniyle işten atılan gazetecinin işe iadesinin sağlanması.
. Medyadaki tekelleşmenin önüne geçecek yasal düzenleme.
. Mesleki örgütlenme ve parçalı örgütlenme yerine kolektif örgütlenme. Matbaa işçisinden gazetecisine örgütlenme.
. Gazetecilere özgü olarak, iş yerine bağlı örgütlenme yerine iş yerine bağımsız sendikalı olmanın getirilmesi. Yerel medyada toplu sözleşmesiz örgütlenme.
. Türkiye’deki gazeteci cemiyetlerinin de sendikal örgütlenmeye katkı vermesi. Toplu sözleşme olmasa da sendikaların toplantılarına aracı olunması.”
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, “Sendika başkanı olarak değil kardeşiniz, meslektaşınız olarak konuşma yapacağım” diyerek, şunları söyledi:
“Sektörümüzde son 10 yılda dağınıklık yaşanmaya başladı. Saldırılar karşısında herkes kendi paçasını kurtarmaya çalıştı. Her geçen gün gemisini kurtaran kaptan sayısı azaldı. 2021 yılına geldiğimizde bugün yerel medyada ciddi sorunlar var. Birçok medya kuruluşu kapanmak zorunda kaldı. Medya kuruluşları kapatılırken, meslektaşlarımız da işsiz kaldı. Bir ülkede basın ülkede demokrasini teminatı.
“SİYASETÇİLERDEN SONRA İKİNCİ SIRAYA OTURDUK”
Yerelden başlayan demokrasi mücadelesini en ön neferleridir yerel medya. Uzun yıllar öyle politika uygulandı ki artık itibarı olmayan meslek grubu haline geldik. Birilerine göre itibarı olmayan… Sürekli, iktidarların, yönetenlerin gazetecileri aşağılayan, hedef gösteren açıklamaları bu mesleği toplum gözünde itibarsız hale getirildi. Artık güvenilmeyen meslek grupları içinde siyasetçilerden sonra ikinci sıraya oturduk. Bizim bunu yeniden değiştirmemiz gerekiyor.
“TEK BİR GEMİ İNŞA ETMELİYİZ”
İktidarın medya üzerinde bu kadar politika ürettiği, yüzde 90’ınını kontrol altına almış olmasına rağmen, hala yüzde 10’lık kısmın üzerine oynadığı, susturmaya çalıştığı bir dönemde çok seçeneğimiz yok. Türkiye’de birçok meslek örgütü var. 300’e yakın meslek örgütü var. Her ilimizde bir dernek ve bir cemiyet var. Çok mu kalabalığız, topladığınızda sektörde 50 bin kişilik bir ekibiz. 50 bin gazetecinin olduğu yerde, 300 meslek örgütü var. Bu soruların 300 meslek örgütü çözebilecek. Orada gemisini kurtaran kaptanlar ortaya çıkıyor. Bazıları kendilerini kurtarıyor. Ama birçoğumuz batan geminin içindeyiz. Tek bir gemi inşa etmeliyiz ve o gemi içerisinde yolumuzu bulmaya çalışmamız lazım.”
“TEMEL SORUN İÇERİK ÜRETME”
Ekonomi Muhabirleri Derneği Genel Başkanı Turgay Türker; “Türkiye’de dolar 10 liraya koşarken, gelen açıklamaları tatmin etmiyor. Çoğu meslektaşımızın kaygısı, yarın sabah artacak maliyetler. Nasıl ilerleyeceğiz? Biz tirajları artıracak, daha çok okunacak hangi yöntemleri oluşturacağız” dedi. Türker, dünyanın birçok yerindeki yerel gazete örneğini anlatarak, Türkiye’deki en temel sorunun “içerik üretme” olduğunu söyledi. Türker, “Güçlü haber trafiğinin olması hepimize çok şey katacak” diye vurguladı.
“YENİ FIRSATLAR GELİYOR, DİJİTAL”
Ekonomi Gazetecileri Derneği Genel Başkanı Celal Toprak, ekonomi basınının tarihinin kendileri olduğunu söyleyerek, “Benim yaşıma bakarak ekonomi basını geçmişini değerlendirebilirsiniz” dedi. Toprak, pandemi sonrasında dijital yayımcılığı fark ettiklerini aktararak, şunları söyledi:
“Dijital olayı geliyor. Dijital geliyor, bu yorumu yapıp bırakalım mı? Dijital yeni fırsatlarla geliyor. Medyada demokratikleşmeyi sağlama gibi bir misyonu olabilir. Artık Aydın Doğan gibi patronların medyaya girmesi yerine, biz 5 gazeteci bir araya gelerek, dijital evrende bir medya kurabiliriz. Bunun hem portal hem görsel kısmını yapabiliriz. Haber ölmeyecek, iletişim bitmeyecek. Bitmediği de belli. Biz de iletişimi iyi yapıyoruz. Bu işi iyi yapmanın da şartları oluşmuş. Gelin bu fırsatı değerlendirin.”
“TÜRKİYE GAZETECİLİK YAPILAMAZ ÜLKE HALİNE GELDİ”
Tele 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, gazeteciliğin yozlaşmaya açık olduğunu söyleyerek, “Bazıları için sınıf atlama aracıdır” dedi. Yanardağ, son 20 yılda gazeteciliğin düştüğünü gördüklerini vurgulayarak, “Aslı temel sorun budur. Türkiye hızlı şekilde gazetecilik yapılamaz ülke haline geldi. Yandaş medya diye bir kavram meydana geldi” diye konuştu. Yanardağ, mesleğin onurunu ayağa kaldırmanın yolunu da “Bu mesleğin onurunu ayağa kaldırmanın tek bir yolu var. Bu iktidara son vermek. Bu iktidardan bu ülkeyi bir an önce kurtarmak. Gazeteciliğin boğazını sıkan bir iktidar var” diye vurguladı.
Yanardağ, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın basın kartını vermediğini anlattı. Yanardağ, neden verilmediğini sorduğunda “İnceliyoruz” yanıtı aldığını belirterek, İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a tepki gösterdi.
“YENİ BİR GAZETECİ TÜRÜ OLUŞTU”
Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sertaç Eş, Türkiye’de “yeni bir gazeteci türü oluştuğunu” söyleyerek, “Birtakım televizyonların tartışma programlarına denk geldiğimde, kadro ve ekip tamam. Bildiğimiz insanlar hükümeti savunuyorlar. Muhalefete muhalefet ediyorlar bu gazeteler. Bize bu ne okulda öğretildi. Ne Işık Kansu, Mustafa Balbay gazetecilik öğretmenlerimdir, ne onlar bize öyle bir şey öğretti. Bu tür gazeteciler bu dönemde türedi” diye konuştu.
“ÖMRÜNÜ HATIRLATTIĞIMIZ İÇİN BU ÇİLEYİ ÇEKİYORUZ”
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, “Türk medyası adına ben iyimserim. Bu iyimserliğin nedeni var. Türkiye’de iyi bir sınav veriliyor. Nihayetinde insanın ömrü vardır. Ama insanlığın ömrü yoktur. Yolsuzluklara, hukuksuzluklara, adaletsizliklere dayanan düzenlerin ömrünün olduğunu düşünüyorum. Biz de bunun ömrünün olduğunu hatırlattığımız için bu çileleri çekiyoruz” dedi. Terkoğlu, insanın içinde olduğu bütün emeğe değer verdiğini bildirerek, “Gazetecilik de böyle bir şey. Öte yandan gazetecilik bütün emekler gibi kıymetli. Ama gazetecilik bütün mesleklerden ayıran özelliği var. Bir aydının dünyayı değiştirmek için elinde tutuğu nimetlerden bir tanesi… Dünyaya müdahale etmek isteyen herkes gazeteciliği seçiyor. Araştırmacı gazetecilik dediğimiz şey de dünyanın ters giden işlerine en fazla müdahale edilebileceğiniz alan haline geliyor. Bir ülkede yolsuzluk var ve savcılar görevini yapmıyorsa, işler tersine giderken siyasetçiler üstünü örtmeye çalışıyorsa, orada gazeteciler çıkıyor ve bunları gösteriyor. Yetmiyor kamuoyunun gözünde ellerindeki gücü kullanarak topluma bunu anlatıyorlar. O zaman araştırmacı gazetecilik değimiz şeyin gücü ortaya çıkıyor” diye gazeteciliğin diğer mesleklerden ayrı yönünü anlattı.
“TOPLUM NEZDİNDE NE KARŞILIĞI NE EKONOMİK DEĞERİ VAR”
Karar Gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan, sosyal medyaya ilişkin yeni getirilecek yasa düzenlemesini “Taliban yasası” diye nitelendirerek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin medya ve siyasete “büyük zararlar verdiğini” belirtti. Ocaktan, Türkiye’nin geleceği adına “gazetecilik yapmaya devam edenlerin büyük bir hikaye yazdığını” kaydederek, şöyle konuştu:
“Şu anda ulusal basının yüzde 90’ı iktidarla ortak hareket eden iliştirilmiş bir konumda. Ama hiçbirinin toplum nezdinde ne haber anlamında bir karşılığı var, ne ekonomik anlamda bir değeri var. Bir dönemin amiral gemileri şu anda çöp olmuş durumdalar.”