İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Danıştay’ın “Öğrenci Andı” kararı sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi eleştirdi.
Şair Abdürrahim Karakoç’un “Akıncı” taşlamasıyla kararı eleştiren Akşener, “Danıştay kararına rağmen üç yıldır ortağına ‘andımızı okutun’ diyemeyenler, şimdi ise çıkmışlar genel kurul kararından sonra bu karara isyan ediyormuş gibi yapıyorlar. İbretlik gerçekten. Allah kimseyi böyle yoldan çıkarmasın. Abdürrahim Karakoç ne güzel söylüyor; ‘Bindirmişler bir gemiye, rotasından haberi yok. Korkuyor, ’Türküm’ demeye, Atasından haberi yok. Derdi, davası oy için, seneyi satar, ay için, herkese çatar, bey için, ötesinden haberi yok'” dedi.
İYİ Parti TBMM grup toplantısı, öğrenci Dila Zühre Demirci’nin “Öğrenci Andı’nı” okumasının ardından başladı. Gruba hitap etmek için kürsüye çıkan Akşener’in gündeminde Danıştay’ın “Öğrenci Andı” kararı ve ekonomik reform paketi vardı. Akşener, “Erdoğan, siyasette alıştığın polisiye tedbirleri, ekonomiye uygulamayı artık bırak. Bu millet, polisiye tedbirlerin işe yaramadığını, daha önce tanzim satış kuyruklarında gördü” dedi.
Akşener’in konuşması satır başlarıyla şöyle:
“BÜYÜK ATATÜRK” DENDİĞİNDE KAŞINTI TUTANLAR
Bu ülkede Mustafa Kemallere idam fermanı yazanlar oldu. Milletin meclisinin üzerine ordu gönderenler oldu. Bu ülkede milletine terörist diyenler oldu. Bu ülkede andımızı yasaklayanlar oldu. Aslında buna çok da şaşırmıyoruz. Çünkü onları anlayabiliyoruz. Andımızın sözleri ağır gelenler, elbette andımızı yasaklamak ister. Küçüklerini korumak yerine onlara göz dikenler elbette andımız okunmasın isterler. Oy hesabı dışında büyüklerini sayıdan saymayanlar, yaş almışına emeklisine sahip çıkmayanlar, elbette andımız duyulmasın isterler. Yandaşını milletinden çok sevenler, yükselme ve ileri gitme idealini elbette andımız bilinmesin isterler. Büyük Atatürk dendiğinde kaşıntı tutanlar, çalışmak yerine çalıp çırpanlar elbette andımız hatırlanmasın isterler. En önemlisi de Türk demenin bir ayırma değil, bir birliktelik arzusu olduğunu görmek istemeyenler, Türk Devleti’ni uçuruma sürükleyenler elbette andımızın son cümlesinde şaşkına dönerler. Ama o arkadaşlar hiç kusura bakmasın. Bizler hâlâ buradayız. Türk Devleti hâlâ burada. Cumhuriyet hâlâ burada. Çünkü bu topraklarda milletini ve memleketini özünden çok sevenler, kendilerini ve koltuklarını özünden çok sevenlere karşı her defasında galip gelmiştir. Her zaman da galip gelecektir.
Andımız inancımızda, sözümüzde, yaptıklarımızda ve yapacaklarımızdadır. Andımız milletimize duyduğumuz sevgide ve büyük güçlü ve zengin bir Türkiye’ye duyduğumuz özlemdedir. Andımız kahraman atalarımızın aziz hatırasında, Atatürk’ümüzün mirasındadır. Andımız kalplerimizde, andımız ruhumuzda, andımız irademizdedir. O nedenle andımıza el uzatmaya cüret edenlere inat, bir kez daha Ne Mutlu Türküm Diyene!
ABDÜRRAHİM KARAKOÇ NE GÜZEL SÖYLÜYOR
Bakanlıklarımız içinde ikisinin adını başında milli kelimesi vardır. Kafiye olsun diye değildir bu milli kelimesi. Zaten kafiyeli de değildir. Biri Milli Savunma Bakanlığı, diğeri de Milli Eğitim Bakanlığı’dır. İşte o nedenle Milli Eğitim Bakanlığı’nın milli kimliğimize vurgu yapan, milli şuuru besleyen andımızla, yargı üzerinden mücadeleye girmesi acı olduğu kadar ironiktir. Yerli ve milliyiz diyenlerin aslında ne olmadıklarını göstermesi bakımından da bir o kadar öğreticidir. Biliyorsunuz, Danıştay’ın 2018 yılında verdiği ‘andımız yeniden okutulmalı’ kararının ardından bu kürsüden birçok defa kararı uygulayan çağrısı yaptım. Meclis grubumuz soru ve araştırma önergeleri verdiler. Tüm bu süreçte iktidardan da ortağından da daha doğrusu ortaklarından da ses çıkmadı. Danıştay kararına rağmen üç yıldır ortağına ‘andımızı okutun’ diyemeyenler, şimdi ise çıkmışlar genel kurul kararından sonra bu karara isyan ediyormuş gibi yapıyorlar. İbretlik gerçekten. Allah kimseyi böyle yoldan çıkarmasın. Abdürrahim Karakoç ne güzel söylüyor; ‘Bindirmişler bir gemiye, rotasından haberi yok. Korkuyor ‚’Türküm’ demeye, Atasından haberi yok. Derdi, davası oy için, seneyi satar, ay için, herkese çatar, bey için, ötesinden haberi yok…’
ERDOĞAN ABDESTİNİ GIYBETLE BOZUYOR
Erdoğan ve iktidarı Cumhuriyetin değerleri ile ve milletimizin kazanımlarıyla kavga etmekten bir türlü bıkmadı, bir türlü yorulmadı. Değerleri ile kavga ettiğiniz bir devleti hakkı ile layıkıyla yönetemezsiniz. Nitekim yönetemiyorlar. Kendi menfaatini değil, milletinin çıkarlarını gözeten bir irade ister. Hele ki uluslararası ilişkilerde atılacak her adım, ince hesaplar, isabetli kararlar ister. O nedenle koca Türkiye Cumhuriyeti’ni paşa gönlüne göre yöneten bir anlayışın bırakın isabetli adımlar atması adım atabilmesi bile mümkün değildir. Nitekim son günlerde, 2013 yılında diplomatik ilişkilerin kesildiği Mısır konusunda bazı açıklama ve girişimler var. Önce Milli Savunma Bakanı ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü; ardından da Dışişleri Bakanı Mısır’la yeni bir döneme girileceğini söyledi. Geçen Cuma da Erdoğan artık gelenek haline getirdiği Cuma sonrası gıybeti, abdestini gıybetle bozuyor ya, Cuma sonrası gıybeti seansında konuştu. ‘Türkiye’nin Mısır’la ilişkileri öyle üst düzeyde değil de şöyle bir tık altında sürecek’ dedi. Dışişleri mensupları bunu nasıl tercüme edecekler, işleri çok zor. Tık altında. Şu devlet insanı ağırlığına bakar mısınız? Şu devlet ciddiyetine bakar mısınız? Şahsım diplomasisinden, tık diplomasisine terfi ettik. Şahsi çıkarların, koltuk korkularının dayattığı tık’larla devlet yönetilmez Sayın Erdoğan. Devlet akılla, stratejiyle, planlama ile yönetilir.
DAMADIN DA PAKET AÇIKLIYORDU, SONUNDA PAKET OLDU
Hep anlatmaya çalıştığımız gerçek şu; bu iktidar, artık her adımını, sadece iktidarını korumak için atıyor. Diplomasideki manevraları da reform paketleri de eylem planları da hep aynı amaca hizmet ediyor. Bakıyorlar ki iktidarı korumak için bazı adımlar atmaları lazım. Hemen ortaya yeni bir paket, yeni bir plan sürüyorlar. Bunun son örneği olarak Sayın Erdoğan, geçen hafta ekonomide reform paketini açıkladı. Beklenenin aksine açıklama sırasında hem döviz kuru hem de faizler arttı. Hatırlarsanız biz bu durumu daha önce de görmüştük. Kulakları çınlasın Damat Bakan da bakanlığı döneminde bol bol paket açıklardı. Onun da açıkladığı her pakette döviz kuru ve faizler artardı. Demek ki bu durum bir aile geleneğiymiş. Ekonomi artık dikiş tutmuyor Sayın Erdoğan. Gerçeklerden uzak paketlerine, planlarına milletimiz artık inanmıyor. Bak şimdiden uyarıyorum, damadın da hemen her ay yeni bir paket açıklıyordu, sonunda paket oldu.
REFORM PAKETİ DE CİPS PAKETLERİ GİBİ
Biliyorsunuz, her hafta bu kürsüden, gıda enflasyonuna, tüketici enflasyonuna, üretici enflasyonuna dikkat çekiyoruz. Bunlara artık bir yenisi daha eklendi; ‘Eylem planı enflasyonu’. Eylem planı yapmaktan, eylemin kendisine bir türlü fırsat bulamıyorlar. Üstelik, aylarca üzerinde çalışıp, karşımıza çıkardıkları reform paketi de aynı cips paketleri gibi. Yüzde sekseni havayla dolu… Bakın arkadaşlarımız saymışlar: Üç aydır, bütün bakanlıkların üzerinde çalıştığı, 98 sayfalık reform kitapçığının, 50 sayfasından fazlası, başlık, içindekiler, fiyakalı resimler ve notlardan oluşuyor. Ekonomi ile ilgili konulara ilişkin bilgiler de zaten Yıllık Program’da ve Orta Vadeli Program’da var. Yani Saray Danışmanları, üç ay boyunca allamışlar pullamışlar, eski programlardakileri kopyalayıp yapıştırmışlar. Mesela, reçete diye sundukları ‘ürün uzayı’, 10 yıldan beri akademisyenlerin, sanayi odalarının çalıştığı bir konu. Hatta biz, çoktan üzerinde çalışıp, projelendirdik bile. Keşke altını dolduramayıp rezil olmak yerine, bize sorsalardı. Bize sorsalar, kendileriyle paylaşırdık.
YEĞEN, GÖRÜMCE VE BACANAKLARA KISITLAMA GELİYOR
Pakette öyle maddeler var ki bu maddeler, sanki bizzat Sayın Erdoğan’a karşı yapılmış. Kendisinin bunlardan haberi var mı, gerçekten şüpheliyim. Mesela, kamuda taşıt alımı ve kiralanmasına, temsil ve ağırlamaya, harcama sınırları getirilecekmiş. Yönetim kurullarına yapılan atamalara da sınırlama getirilecekmiş. Yani çakarlı lüks arabalara, banka yönetimine atanan güreşçilere, üç, dört yerden maaş alan, yeğen, görümce ve bacanaklara kısıtlama geliyor. Mesela; ‘Meclisin bütçe hakkının kapsamı genişleyecek, şeffaflık ve hesap verebilirlik artacak’ diyorlar. Çok güzel, sonuna kadar da destekliyoruz. Ama bir şartla; hesap verebilirliğe, Merkez Bankası’nın buhar olan 128 milyarından başlayalım. Var mısınız? Paketi neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Mesela Sayın Erdoğan, dünyanın en yüksek enflasyonuna sahipken, ‘fiyat istikrarını bir yana koyuyoruz’ diyor. Ekonomimizin en önemli problemlerinden biri, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı iken, Ekonomi Reform Paketi’nin getirdiği çözüm, fiyat istikrar komitesi kurmak. Sayın Erdoğan; siyasette alıştığın polisiye tedbirleri, ekonomiye uygulamayı artık bırak. Bu millet, polisiye tedbirlerin işe yaramadığını, daha önce tanzim satış kuyruklarında gördü. Bunlarla uğraşacağına, önce git; ekonomide verimliliği nasıl arttırırım, piyasa sistemini daha iyi nasıl çalıştırırım, iş dünyasına güven verip, ekonomideki riskleri nasıl azaltırım, fiyat istikrarını nasıl sağlarım, bunlara kafa yor.”