Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan ve tutuklanmasıyla bütün Türkiye’de yaygınlaşarak devam eden Saraçhane Meydanı protestolarının en büyüğünü bugün Maltepe’de gerçekleştirildi.
Partinin çağrısıyla yurttaşlar, miting alanına sabahın erken saatlerinden itibaren “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganlarıyla giriş yaptı.
Yüzbinlerin alanı doldurduğu miting, 13.00 itibarıyla başladı.
Ekrem İmamoğlu’nun ailesi Maltepe’ye geldi.
İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu, oğulları Selim ve Semih İmamoğlu, babası Hasan İmamoğlu, annesi Havva İmamoğlu ve kardeşi Neslihan Yakupçebioğlu miting alanındaki yurttaşları birlikte selamladı.
Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Cumhurbaşkanı Adayımız Ekrem İmamoğlu’na Özgürlük Mitingi”nde vatandaşlara hitap etti. Özel, “Silivri Cezaevi’ne, Edirne’ye, Sincan’a, Kandıra’ya bu cezaevlerinde siyasi tutsak olan cumhurbaşkanı adayımıza, genel başkanlara, belediye başkanlarına, belediye meclis üyelerine, siyasetçilere ama en çok da hepimizin gelecek umudu gençlere öğrencilere merhaba” dedi.
Biraz önce sahneyi selamlarken 1,5 yaşında bir kız tanıdığını belirten Özel, “Adı Akdeniz. Akdeniz’in geleceği için Akdeniz’ler bizim olsun diye, Akdeniz’in geleceği Türkiye’de olsun diye, Türkiye’nin yüzü, Akdeniz’in yüzü hiç solmasın, onlar hiç ağlamasın, çocuklar gülsün, gençler geleceğini Türkiye’de düşünsün diye bu meydanı dolduran, bu tarihi toplantıya katılanlar, buraya miting değil, eylem yapmaya gelen milyonlar hepinize merhaba” diye konuştu.
BİZ ARTIK ENDİŞEYİ, KORKUYU VE YORGUNLUPU EVDE BIRAKTIK
Özgür Özel, Ramazan Bayramı arifesinde, bu meydanda toplanma fikrini ilk ortaya attıklarında, “yanlış zaman yanlış mekan, o meydan boş kalır, bu büyük mücadele tökezler, bu büyük mücadele aksar” dediklerini belirterek, şunları kaydetti:
“Ama Silivri’de yatan arkadaşlarımız da bizler de 19 Mart’ta yaşananlardan sonra sokağa çıkmayı neredeyse yasaklayıp, üç kişinin toplanmasına yasak getirip, bütün ulaşım araçlarını durdurup, Saraçhane’ye, Şehzadebaşı’na, Tarihi Yarımada’ya gelen bütün yolları kesip, köprüleri kaldırıp, vapurları durdurup, metroları durdurup bizi orada yalnız, İstanbul’un iradesini yalnız bırakmaya çalışanlara inat, ilk gece 150 bin, ikinci gece 220 bin, üçüncü gece 500 bin ve 23 Mart demokrasi devriminden sonra Saraçhane’ye koşan milyonlar bize şunu gösterdiler; biz artık endişeyi korkuyu, ve yorgunluğu evde bıraktık. Sokaklardayız, meydanlardayız.
BUGÜN BURADA BİR TARİH YAZIYORSUNUZ, TARİHE GEÇİYORSUNUZ
Bugün İstanbul’da sadece burada Maltepe’de bir miting yok. İstanbul’da bugün bütün metro istasyonlarında, marmaray duraklarında, istasyonlarında, iskelelerde mitingler var. Gelen marmaray dolu, buraya geliyor iki bin kişi istasyonda zıplıyor. İstasyonda iki bin öğrenci protesto yapıyor. İskeleler, yollar dolu. Ben buraya gelirken 10 kilometre ilerden yürüyerek gelen, yetişemeyeceğini bildiği halde koşa koşa gelen 10 binleri gördüm. Ayaklarına sağlık, yüreklerine sağlık. Bugün burada bir tarih yazıyorsunuz, tarihe geçiyorsunuz. Türkiye’nin geleceğine el koyuyor, bu darbecilere direniyor, demokrasiyi ve geleceğimizi savunuyorsunuz.
19 Mart günü, yurt dışındaki belli odaklardan icazetli bir darbe planı hayata geçirildi. Milletten aldığı yetkiyi kötüye kullanarak, Türkiye’ye ihanet eden bir avuç insanın darbe girişimine hep birlikte tanık olduk. Bu darbe, milletin gözünden ve gönlünden düşmüş bir avuç insanın, bu ülkenin gelecek umuduna, gelecek iktidarına, bundan sonraki cumhurbaşkanına karşı giriştiği, onu siyasetten uzaklaştırma, kendisini yeneceğini bildiği rakibini siyasetten yasaklama ve sandıkla geldiği halde sandıkla gitmeme ve bu hayalini artık hayata geçirmek için demokrasiyi araç gören sandıkla gelip sandıkla gitmek istemeyen, kendinden sonraki cumhurbaşkanını engellemek için halefine darbe yapan ve halef selef cumhurbaşkanları değil, selefi bir anlayıştaki gibi demokrasiyi rafa kaldırıp bundan sonra ölene kadar o koltuğu bırakmak istemeyen birinin ilk denemesiydi, en ciddi denemesiydi, bunu milyonlar püskürttü, siz püskürttünüz, darbecileri siz yendiniz, onları yeneceğiz. Onlara bu güzel ülkeyi asla teslim etmeyeceğiz.
MİLLET 31 MART’TA TÜRKİYE’DE İKTİDAR DEĞİŞİM SÜRECİNİ BAŞLATTI
Hatırlayalım millet 31 Mart’ta Türkiye’de iktidar değişim sürecini başlattı. AK Parti 22 yıl sonra ilk kez yenildi. CHP 47 yıl sonra ilk kez Türkiye’nin birinci partisi oldu. Ekrem İmamoğlu Beylikdüzü’nde bir kez, İstanbul’da ise tam üç kez Erdoğan’ı ve karşısına çıkardığı adayları yendi. Ama bakanları ama meclis başkanlarını ama başbakanları yendi. Yerel seçimlerden sonra biz bu süreci bir zafer, içinde bulunduğumuz ruh halini bir kibir ve bundan sonraki süreci kazanmanın tadını çıkaracağımız bir süreç değil, bir görev olarak gördük. Dedik ki; Türkiye’de Cumhuriyeti 100 yıl önce kuran anlayışın, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında yeniden demokrasiyi kurması, hukuk devletini inşa etmesi, yokluğu, yoksulluğu, işsizliği bitirmesi, eşitsizlikleri ortadan kaldırması için hepimizin ortak bir görevi var; belediyelerde çok çalışacağız, örgütümüzle birlikte uyum içinde olacağız ve bunu sadece CHP’nin bir başarısı olarak değil, Türkiye ittifakının bize bu iktidardan kurtulmak için oy vermiş olan muhalefetten tüm seçmenlerin, en sağdan en sola kadar bizi ‘bu iktidarla siz mücadele edebilirsiniz’ diyerek sandıkta destekleyen bütün demokratların güvenini hak etmeye, ona uygun çalışmaya karar verdik.
ALTI AY BOYUNCA BELEDİYE BAŞKANLARIMIZ İNANILMAZ BİR MÜCADELEYİ BÜYÜK BİR ÖZENLE VE BÜYÜK BİR ÖZGÜVENLE SÜRDÜRDÜ
Altı ay boyunca belediye başkanlarımız ve başta Ekrem Başkan’ımız inanılmaz bir mücadeleyi büyük bir özenle ve büyük bir özgüvenle sürdürdü. Bu iktidar, sadece seçimi kazanabilmek, Tüketici Güven Endeksini bir noktada tutabilmek için öyle şeyler yapmıştı ki 128 milyar dolarımızı yakmış, dolar yükselmesin diye olmadık işler yapmış, hepimizi borçlandırmış, bütün dünya enflasyonu faizi doğru kullanarak dizginlerken, bu güya bu işe ideolojik, inançsal, Nas’la yaklaşmış, enflasyonun sebep değil, sonuç olduğunu, bununla mücadele için faizin asla artmayacağını söylemiş, ‘esas faiz bir sonuç değil, sebeptir’ demiş ve bunun üzerine verdiği talimatlarla bütün dünya yükselmekte olan enflasyonu düşürürken, bu azdırmış, hepimizi yoksullaştırmış, yaptığı, aldığı sözde tedbirlerle yoksuldan almış zengine vermiş, tarihin en büyük kaynak transferini sizin, emeklinin, emekçinin, dar gelirlinin, esnafın, memurun, eski orta direğin aleyhine, zenginlerin lehine gerçekleştirmiş ve iktidarını her türlü hile, manipülasyon, dezenformasyonla sürdürmeyi başardığı bir seçimden sonra artık acı reçeteden, kemer sıkmaktan, maaşlara zam yapmamaktan, ‘yılda dört kez zam vereceğim’ dediği asgari ücreti, bir yıl boyunca bir kuruş arttırmamaktan, emekliyi, işçiyi sefalete sürüklemekten çekinmemiş durumdaydı. Hal böyle olunca iş belediye başkanlarımıza düştü. Sosyal projelere, yardımlara, belediyeciliğe düştü. Onun yoksun bıraktıklarının sofrasına eti de sütü de çocuğunun çantasına beslenmesini de okulda akan ücretsiz su sebiliyle mataraya suyunu da yeni doğmuş bebeği için hoş geldin bebek paketini de anne kart uygulamasını da CHP’li belediyeler yaptı.
Biz milletten aldığımız yetkiyi kimseyle didişmeden, takışmadan, kutuplaşmadan o ağzı kötü, zihni kötü, her fırsatta hakaretler yağdıran dile teslim olmadan, onlara uymadan, AK Parti’nin, MHP’nin kıymetli, ancak birileri tarafından oyları kendinde tapulu gördüğü, hor gördüğü seçmenleriyle ilişki kurduk. CHP’nin, İmamoğlu’nun, halkçı belediyeciliği altı ay sonraki ölçümlerde yüzde 48 oy oranından, memnuniyet oranından yüzde 58’lere tırmandı.
Ekrem İmamoğlu, Recep Tayyip Erdoğan karşısında aday olduğu takdirde şüphesiz, tartışmasız, açık farkla kazanacak isim olarak ortaya çıktı. Bu süreçte biz bu sonuçları memnuniyetle takip ederken, birilerinin bu sonuçlardan kimyası bozuldu. Ve hepinizin gözü önünde talimatı verdiler. Dediler ki; ‘silkeleyin’, CHP’li belediyeleri madden, manen ve hukuken silkeleme yarışına giriştiler. Hadsizliğine giriştiler. Biz o aşamada bunların yaptığımız sosyal yardımları engellemek, protein, süt yardımını kesmek, çocuğun beslenme çantasına saldırmak, kent lokantalarını kapatmak, kreşleri kapatmak, öğrenci yurtlarını, burslarını durdurmak niyetine girdiklerini görünce teslim olmadık. Meydan okuduk ve dedik ki; ‘eğer bu vakitten sonra emekliye bunu yapıyorsan, asgari ücretliye bunu yapıyorsan, öğrenciye bunu yapıyorsan, dar gelirliye bunu yapıyorsan, geçim yoksa bundan sonra seçim var’ dedik, ‘erken seçimin adayı da erken olur, sandıklar kurulur, aday belirlenir’ dedik.
Biz, Türkiye’nin geleceğini, iyiliğini beklerken, birileri kötülüğe iyice karar vermiş ve buraya talimatlı aparatlarını çoktan göndermişti. 9 Ekim günü sarayın aslında bir siyasi olan bir kişiyi hatırlayalım, geçmişte hangi dava varsa, hangi siyasi yasak davası varsa onların altında imzası olan, mahkeme mahkeme gezen Tayyip Bey’in karşısındaki herkesi ezen seyyar giyotini, Tayyip Bey ödüllendirerek bakan yardımcısı yapmıştı. O gün kendi deyimiyle bakan yardımcılığı siyasi bir pozisyondu. Ve bu siyasi pozisyondan bir daha kanunlarımıza göre savcılar, hakimler, milletvekili aday adayı bile olsalar, göreve dönemezdi ama o seyyar giyotini İstanbul’da görevlendirdi. Oradan sonrasını hep birlikte yaşadık. Gazetecileri, sanatçıları, akademisyenleri, iş insanlarını, siyasetçileri, siyasi partilerin genel başkanlarını, öğrencileri bir bahane bulup, onları bir şekilde sorgulayıp, tutuklayıp içeriye atıp, bir gün cesaret göstermemeleri, bir gün dışarıya çıkmamaları, bir gün hak aramamaları üzerinden yıldırmaya ve bezdirmeye çalışıyorlardı.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ, ÖNÜNE ÇEKİLEN BARİKATI YIKTI, ATTI VE İLK YOLA ONLAR ÇIKTI
Ve hepimizin bildiği gibi öyle işler yaptı ki, bir gün tepki göstermek gereken bir şey yaparsam sanatçılar 12 yıl önceki Gezi sorgulanıyor diye, gazeteciler canlı yayında söyleneni haber yaptılar diye, akademisyenler tweet yazdılar, iş insanları kürsüde ekonomiyi eleştirdiler diye gözaltına alındılar. Tutuklandılar.
Hal böyle olunca biz sinmek yerine ayağa kalkmayı, biz adayımızı belirlemeyi ve buna karşı bir büyük mücadele vermeyi Türkiye’ye ilan ettik. Önce meydanlara indik. Ardından sandığa gittik. Yaptığımız ön seçimin duyurulduğu gün Ekrem Başkan’ın diploması için yasak getirilmeye çalışıldı ve o günden itibaren süreci o kadar çok hızlandırdılar ki diplomasını iptal etmek istemeyen fakültenin dekanını görevden alıp iptal etmeyeceğini anladıkları yönetimin yerine üniversite yönetimini toplayıp, sabahın köründe şafak vaktinde Ekrem Başkan’ımızın evine 40 tane polis aracıyla gidip onu, İstanbul’un seçilmişini gözaltına alıp dört gün tuttular.
İşte orada tarihin kırılma noktasındaydık. Öyle bir yerdeydik ki ya bu korku iklimine teslim olacaktık ya onların hesabı tutacaktı ya bekledikleri gibi öğrenciler, gazeteciler, sanatçılar siyasetçiler, sinip evde oturacaklardı yada tarihin bu kırılma noktasında, dünyanın en acımasız ve en korkak saldırısına karşı cesaret kazanacaktı. İşgal yıllarında İstanbul işgal altındayken kim ilk ayağa kalktıysa darülfünun öğrencileri İstanbul Üniversitesi önüne çekilen barikatı yıktı, attı ve ilk yola onlar çıktı. İstanbul Üniversitesi’nin öncü sesine, ODTÜ’nün devrimci sesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul’daki diğer üniversiteler, Boğaziçi’nin büyük mücadelesi eklendi. Yıldız eklendi. Tüm üniversiteler eklendi.”
”O gün beş günlük verilen toplanma yasağına karşı bizler sivil darbenin, Tayyip Erdoğan’ın saray darbesinin karşısında direnmek için sizleri, hepinizi, yürüyerek, gerekirse yalın ayak Saraçhane’ye yani İstanbullunun Ekrem Başkana emanet ettiği Saraçhane’ye davet ettik. O gece İstanbul’un dört bir yanından hiçbir araç olmadan yürüyerek elleriyle, yürekleriyle gelerek önlerine çekilen barikata kimseye zarar vermeden devirip geçerek Saraçhane’ye toplanan yüz binler Türkiye’nin geleceğine, İstanbul’un geleceğine, gelecek cumhurbaşkanımıza, iktidarımıza sahip çıktılar. Hepinizi ayrı ayrı kutluyorum.
İşte bu süreçte her gece biz çoğaldıkça, her gece biraz daha kalabalık oldukça, ODTÜ Ankara’da yürüyüp; Ankara da ODTÜ’ye yürüdükçe bu sese Türkiye’nin 81 ili, 973 ilçesi eklenince ve artık her gece on milyonlar demokrasiye sahip çıkınca hesap yapanları hesap kuranlar, rakibini saf dışı edip İstanbul Barosu’na kayyum atayıp, CHP’ye kayyum atayıp, İBB’ye kayyum atayıp dikensiz gül bahçesi korkmadığı rakipleri takatsiz partileri, sinmiş yapılar bekleyenler meydanlardaki on milyonları görünce gözüne ışık tutulmuş tavşana döndüler. Ne yasaklar işledi, ne tehditleri işledi ne de bundan sonra mücadelemizi kıracak bir şekilde yaptıkları hesaplar tuttu. Oyunları bozanlara, hepinize, on milyonlara teşekkür ediyorum.
ŞİMDİ ON MİLYONLAR ARTIK O EVE GİRMEZ
19 Mart darbe girişimini tam olarak tarih önünde mahkum eden ise bizim 23 Mart’ta üyelerimizi sandık başına davet etmişken, üyeler gelip oy kullanacakken, o güne isabet ettirerek tutuklama yapanlara karşı sandıkların yanına koyduğumuz dayanışma sandıklarına, o 23 Mart sabahı yataklarından kalkanlar, elini yüzünü yıkayıp devrim yapmaya gidiyorlardı. 15.5 milyon kişi Türkiye’nin dört bir yanından kalkıp geldiler, seçtiler ve tarihe geçtiler. 15.5 milyon kişinin Türkiye’de oluşturduğu o sıralar, iki elinde bastonuyla merdivenleri tırmanan annem, 3 aylık bebeğini karnında taşıyan, karnında cinsiyeti belli olmayan çocuğunun geleceğini demokratik devrimde arayan anne, gençler, emekçiler, emekliler, işçiler, köylüler sandıklara koştular. Demokrasiye sahip çıktılar, ‘tek adama hayır, diktaya hayır, millet bizi, bizim dediğimiz olur biz kazanacağız’ dediler. Şimdi on milyonlar artık o eve girmez.
ERDOĞAN’A SESLENİYORUM BUNLAR SENİN ZULMÜNDEN YILMIŞ ON MİLYONLAR
Diyorlar ki sokağa çağırıyorsunuz. Eğer birileri bindikleri demokrasi treninden iniyorlarsa, eğer birileri kendilerini getiren sandığı meşru görüp götürecekleri sandığa direniyorlarsa, rakiplerine yasak getirmek için iftiraya kalkılışıyorsa ve eğer birileri demokrasiyi araç görüp esas bir tek adam rejimine, hayallerindeki saltanata, hilafete doğru yürümeye kalkıyorlarsa bunlara karşı demokrasiyi savunmak haktır. Klasik hiçbir ezbere teslim olmayacağız. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum. Bakın yasak dediniz milyonlar her gece toplandılar. Sandığı yasakladınız 15.5 milyon kişi gittiler. Hep birlikte bir şeye sahip çıkıyorlar. Bunlar sadece CHP’liler değil, bunlar senin zulmünden yılmış on milyonlar ve diyorlar ki ‘millet benim, ben milli iradeyim, adayımı bırak sandığı getir; adayımı yanımda sandığı önümde istiyorum.’
19’UNDAKİ DARBE GİRİŞİMİ, TARİHİN EN BÜYÜK BULUŞMASINI BURADA GERÇEKLEŞTİRMEMİZLE BİRLİKTE GERİYE PÜSKÜRTÜLMÜŞTÜR
Yaşadığımız süreç 19’undaki darbe girişiminin 7 gün boyunca Saraçhane’deki gece mitingleriyle, 23’ünde sandık başında tüm Türkiye’de 15.5 milyon kişiyle ve bugün Maltepe’de daha önce yine bize ait olan rekoru hep birlikte kırmamız ve tarihin en büyük buluşmasını burada gerçekleştirmemizle birlikte geriye püskürtülmüştür. Ancak darbeciler hali hazırda bizim irademize, gelecek irademize, cumhurbaşkanı adayımıza darbe girişiminde bulunanlar hali hazırda iktidarda oldukları için şu an başımızdaki cunta pozisyonundadırlar. Halk desteği, kamuoyu desteği hatta devletin içindeki destekleri git gide erimiştir. Başımızdaki cunta darbe girişimine, bir takım ufak tefek yerlerden devam etmeye çalışmakta. Örneğin, RTÜK’ün penceresinden demokrasiye kurşun atmaktadır. Çeşitli cezalarla lisans iptallerine niyetlenilen Halk TV ile Tele1 ile Fox TV ile bu meydanları gören, bu meydanlarla konuşan, milletin sesini milletten esirgemeyenlerle dayanışma içerisinde olacağız ve özgür basına, cesur basına kuvvetli destek alkışlarını yolluyoruz.
BÜKEMEDİKLERİ BİLEĞİ SAVCILARA HAKİMLEE KIRDIRMAYA ÇALIŞIYORLAR
Sizin iki seçimde 3 kez seçtiğiniz Ekrem Başkanımızı ‘yolsuzlukla, teröre yardımla’ itham ediyorlar. Ellerinde hiçbir delil, hiçbir kanıt yok. Yolsuzluk, terör gibi boş laflarla bükemedikleri bileği savcılara hakimlere kırdırmaya çalışıyorlar. Kumpas dosyasında her yalan var ama hukuk yok. Bir MASAK raporunu aylarca konuştular, ortaya çıktı ki tutuklanmadan gözaltından 2 gün önce istenmiş. 10 Mart’ta MASAK’tan istenmiş 17 Mart’ta teslim edilmiş oysa aralık, ocak, şubat anlattıklarının hepsi yalanmış. Ekrem Başkan kendine sorulan sorulara cevap verdikçe MASAK raporu perişan oldu, eridi gitti. Zaten o rapora imza atacak bir uzman bile bulamayıp uzman yardımcısının mahcup ifadeleriyle suçlamayan, kanıtlamayan sadece savcıdan korkusuna yasak savan o kağıt parçaları yok oldu gitti. Şimdi buradan Tayyip Erdoğan’a tarihin en büyük meydan okumasını aktarıyorum. Ekrem Başkan diyor ki ‘Benim bir suçum yok, günahım yok. Senin yalan ve iftiraların var. Eğer kendine güveniyorsan ben istiyorum gerekli düzenlemeler yapılsın yargılandığım mahkeme TRT’den canlı yayınlansın. Hodri meydan.’
TECAVÜZCÜLERDEN, TACİZCİLERDEN TANIK İCAT EDİP EKREM BAŞKANI SİZE YARGILATMAYIZ, KARALATMAYIZ
Soruşturmada tanık yok, şahit yok, delil yok. Peki ne var? FETÖ’den miras kalan gizli tanıklar var. Kim bu tanıklar ‘meşe, ladin ve çınar.’ Hukuka dair tek ilkesi olmayan bir odunun gizli tanıkları bunlar. Bu gizli tanık şöyle ifade veriyor, ‘şu şu ihalede böyle bir şey olduğunu duydum, böyle verildiğini düşünüyorum, bu ihaleyi şu kişi almadığına göre şu kişiye vermişlerdir diye değerlendiriyorum’ ispat, kanıt, hiçbir şey yok. Rüşveti ne aldım, ne gördüm ne de verdim diyor. Sadece başkalarından duydum diyor. Ve birileri bununla İstanbul’un büyükşehir belediye başkanını tutukluyor. Bütün işleri güçleri yalan ve dolan. Bakın gizli ve tanık dediklerinin 55 suç dosyası çıktı. İftiracı tanıklardan yani eskiden AKP’den iş alan şimdi Ekrem Başkana kara çalan adamın 100’den fazla suçu çıktı. Tecavüzcülerden, tacizcilerden tanık icat edip Ekrem Başkanı size yargılatmayız, karalatmayız.
EKREM BAŞKAN’IN TEMİZLİĞİNE, DÜRÜSTLÜĞÜNE VE NAMUSUNA KENDİ NAMUSUM KADAR KEFİLİM BEN ERDOĞAN
Yıllarca oluşturdukları medya düzeniyle, Atatürk’ün kurdurduğu ajansları, hepimizin vergisi ile kurulmuş çalışan televizyonları, TRT’yi yalanların en büyüğüne alet ederek, iftira ve kara çalanlara inat… Örneğin, kalbinde 6 stent olan Mahir Polat’ın hesabından gariban vatandaşa 50 lira, 100 lira yolladığı havaleleri terör örgütüne destek diye, bir çorba parası, yolda önünü kesmiş para istemiş, alın hesabına atın para demiş 100 lira 200 lira atmışlar bunu MASAK raporuna yazmışlar. 7 kişilik terörden sorumlu arkadaşlar bir tanesi de Ekrem Başkan, eski görüntülerle bir şirkete yapılan baskında şirket kasasından çıkan parayı yayarak göstererek yaptıkları algı operasyonuna inat 7’sinin evlerinden, kasalarından, iş yerlerinden toplam çıkan para tutanak altında 15 bin lira. Oysa bu utanmazlar 560 milyar lira diye bir rakam atıp milletin midesini bulandırmaya çalışıyorlardı. Tayyip Bey soruyor ‘yav siz bu adamlara kefil misiniz?’ Buradan Özgür Özel olarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü kurduğu partinin son genel başkanı olarak söylüyorum Ekrem Başkanın temizliğine, dürüstlüğüne ve namusuna kendi namusum kadar kefilim ben Erdoğan. Yine onun gibi içerde tutulan bütün belediye başkanlarımızın, belediye meclis üyelerimizin, belediye bürokratlarımızın, içeride haksız yere tutulan bütün arkadaşlarımızın suçsuzluğuna kendi namusuma inandığım kadar inanıyor, hepsini yürekten selamlıyorum.
ERDOĞAN ÖYLE BİR İŞİN İÇİNE GİRDİ Kİ ALTINDA KENDİSİ KALDI KALACAK
Erdoğan öyle bir işin içine girdi ki altında kendisi kaldı kalacak. Örneğin ‘turpun büyüğü heybede’ dediği gün gizli tanıklardan biri ifade vermiş Ekrem Başkan hakkında ve o ifade daha tutanağa geçmeden Tayyip Bey’e söylenmiş. Keyifle söylüyor ‘turpun büyüğü heybede’ diye. Şimdi ben size bu turpun büyüğünü göstereceğim. Arkadaşlar ekrana yansıtsınlar, TURP: Tayyip’in Uydurduğu Rezil Palavralar’dır. İşte TURP budur. Şimdi diyor ki daha turplar var, daha büyüğü var. Demek ki daha büyük iftira atacak, daha büyük yalan söyleyecek ama Tayyip Bey, eğer turp demek suç demekse turpun büyüğü suçun büyüğü demekse ve turpun büyüğü sonra çıkacaksa, yani en büyük suç, en büyük suçlu ortaya çıkacaksa hepimiz buradan bir şey anlıyoruz, turpun büyüğü sensin Erdoğan, sensin.
KADINI EL KADAR BEBEĞİYLE TEHDİT EDEN SAVCIYA ŞUNU SÖYLÜYORUM ‘BEKLE O GÜMLER GELECEK VEE BU ELLER SENİN ALNINI KARIŞLAYACAK
Şunu bilmek lazım. Allah insana rakibinin de hatta düşmanın da mertini versin. Mert bir rakip mert bir düşman istiyoruz. Şuna bak suç yok, delil yok, eli boş günü dolmuş hapse yollamış sonra ne yapıyor? Cezaevindeki kadın hükümlüye görüntüyle bağlanıyor ve diyor ki ‘bazı şeyler var dimi, bilip de gizliyorsun demi? Biz sana hatırlatalım mı? İmzanı atar mısın? Atıp da yarın çıkar mısın yoksa görüntüyü kaparsam 10 yıl çıkamazsın, iki yaşındaki kızını 10 yıl göremezsin’ bu mu adalet? Zavallı gencecik kadını el kadar bebeğiyle tehdit eden savcıya şunu söylüyorum ‘bekle o günler gelecek ve bu eller senin alnını karışlayacak.”
”Erdoğan bir yandan suçüstü yakalanmıştır ve bu ülkenin gençleri korkuya boyun eğmeyeceklerini, baskıya diz çökmeyeceklerine, susmayacaklarını hepimize ve bütün Türkiye’ye göstermiştir. Üniversiteleri, sokakları, sosyal medyayı hatta tüm hayatımızı baskılayacaklarını sananlar biraz önce söyledim İstanbul Üniversitesi’nin öncü gücüne, ODTÜ’nün devrimci kimliğine, Yıldız Tekniğe, İTÜ’ye, Boğaziçi’ne Türkiye’deki üniversite gençliğine yenilmişlerdir. Bu sesi duyması gereken, duymak yerine hırsla, kinle çocuklarımıza saldırmayı tercih etti. Polisimizi, evlatlarımızın üzerine yolladı. Kanunsuz emirler verdi ve uygulattı. Çocukların yanında durmak için meydanlara koşan anneleri, babaları, nineleri, dedeleri bile marjinal diye tanımlattı. Yüzlerce çocuğumuz, binlerce evladımız gözaltına aldılar. Yüzlercesini tutukladılar. Bir tek amaçları vardı sindirelim, korkutalım, bir daha dışarı çıkmasınlar.
DİKTATÖRE KARŞI BAŞ KALDIRDIĞI İÇİN HÜCRELERİNDE AYRI AYRI YATAN BÜTÜN YİĞİTLERE, ASLANLARA SELAM OLSUN
Türkiye’nin görülmüş en büyük cadı avından sonra ilk kez yapılan çağrıda Maltepe Meydanı’nda, 2.2 milyon kişiyi görüyor musun Erdoğan? Erdoğan gençleri sindirecektin. burada kimse görüyor musun? Üniversiteyi susturacaktın susan üniversite görüyor musun? Bizleri eve kapatacaktın evde oturan kimse görüyor musun? Uzaktan yakından kimse Ekrem Başkan’a sahip çıkmayacaktı. (Ekrem İmamoğlu’nun posterini işaret ederek) Karşımdaki yiğidime bir bak, aslanıma bir bak. Arkasında 15 milyon oyla dimdik karşında. Görüyor musun? Ekrem Başkan Silivri’de dedi ki, ‘Koroyu dinledim. Dünyanın en büyük korosuyla cezaevinde geçirdiğim ilk gece birlikte şarkı söyledim. Teşekkür ederim’. O teşekkürü Saraçhane’ye iletirken, ki buradan o gece dünyanın en büyük korosuyla Ekrem Başkan’a seslenen milyonlara şükranlarımızı sunuyoruz. Ama ben dedim ki bekle daha büyüğünü getireceğim. Dünyanın en büyük korosu hazır mıyız? O zaman burada Ekrem Başkan’a ve bu diktatöre karşı baş kaldırdığı için hücrelerinde ayrı ayrı yatan bütün yiğitlere, aslanlara selam olsun. Ekrem Başkan’a selam olsun.
TÜRKİYE CUMURİYETİ DEVLETİNDE VERİLMİŞ HANGİ KAĞIDIN GARANTİSİ VAR?
Bu gece, bu akşam Silivri’de yan yana cezaevlerinde yatacak olan ‘Her şey çok güzel olacak’ diyen 21 yaşındaki Berkay ile onun istediği gibi bir Türkiye olsun diye çalışan Ekrem İmamoğlu’nun aynı hapse atan saray rejimi çökmüştür. Başaramadınız, başaramayacaksınız. Bunların akıl almaz bir demokrasi anlayışlı var. Kaybettikleri seçim için kötü seçim, kazandıkları seçimi ve bunları destekleyenler iyi, bunları desteklemeyenler, karşı çıkanlar kötü. İşine gelince yerli ve milli, gelmeyince marjinal örgüt. Size marjinal diyorlar ya al bak Erdoğan bu meydana, al sana marjinal örgüt, al sana marjinal milyonlar. Kazanamadıkları belediyelere, barolara el koyuyorlar. Şirketlere, diplomalara el koyuyorlar. Alamadıkları mazbataya el koyuyorlar. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti devletinde verilmiş hangi kağıdın garantisi var? Sonra diyorlar ki ekonomiye kötü etki edebilir. Eder tabi. Sen 31 yıl önce verdiğin diplomayı iptal edersen, şirketlerin yıllarca çalışılıp alın teri ile kazanılmış mal varlıklarına el koyarsan bu ülkede artık hangi kağıdın garantisi var ki Hazine bonosunun olsun. Devletin söylediği sözün değeri olsun. Ekonomiyi çökerten de krizi çıkartan da Ekrem Başkan’la yarışmaktan korktuğu için yaptığı yargı operasyonlarının maliyetine milleti katlandırmaya zorlayan kişinin ta kendisidir. Üç günde tam 25 milyar dolar hep birlikte kaybettik. Bu 25 milyar dolarlık maliyeti kendi üstüne almıyor sizin üstünüze yıkıyor. Benzine, mazota zam yaparak başladı bile. Mehmet Şimşek dünyada demokrat görünüyor ya o da bu darbenin bir parçasıdır. Mehmet Şimşek MASAK’a hazırlattığı darbe raporuyla bu darbenin ortağı, o cuntanın bir parçası olmuştur. Dünyadaki bütün ekonomi çevrelere Mehmet Şimşek’in bir demokrat, ülkeyi akılcı politikalarla yöneten bir iktisatçı değil bir otokratın emrindeki silahşör, bir otokratın tetikçisi olduğunu görmüştür. Mehmet Şimşek diye birinin ne itibarı vardır, ne de bundan sonra ülkeye katabileceği bir şey vardır.
HATIRLA ERDOĞAN, 15 TEMMUZ’DA FETÖCÜ’LER SANA DARBE YAPTIĞINDA O DARBEYE BÜTÜN DEMOKRATLAR DİRENMİŞTİK
Şimdi çıkmış utanmadan, sıkılmadan, ‘Özgür Özel Türkiye’yi dünyaya şikayet ediyor’ diyor. Birincisi şunu söyleyeyim. Eğer bir ülkede demokrasi tehdit altındaysa, sandık gidiyorsa, seçimle gelen seçimle gitmiyorsa, o ülkede darbe oluyorsa dünya bununla ilgilenir. Hatırla Erdoğan, 15 Temmuz’da beslediğin, büyüttüğün, ne istediyse verdiğin, etle tırnak olduğun FETÖ’cüler sana darbe yaptığında o darbeye bütün demokratlar direnmiştik. Ertesi gün geldin muhalefetten destek istedin. Bu darbeyi bütün dünyaya birlikte anlatalım dedin. O darbeyi bütün dünyaya nasıl anlattıysam bu darbeyi de bütün dünyaya öyle anlatacağım. Ayrıca insanda birazcık utanma, birazcık hafıza olur. Başörtüsü meselesinde üniversiteye gitmek için başını örten kardeşlerimize antidemokratik işler yapıldığında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giden sizdiniz. O zaman kim kimse sizi Türkiye’yi yurt dışına şikayet ediyor demiyordu. Ardından parti kapatma davalarında heyetler oluşturup, kapı kapı Avrupa’yı gezen, dünyayı gezen Türkiye’yi bu anlamda şikayet eden yine sizdiniz. Geçmişin mağdurları şimdi olmuş zalim. Geçmişin mağduru zalim olduysa o gün de, bugün de demokrasiyi savunanlar dünyanın bütün demokratlarıyla konuşacaklar ve dayanışacaklar. Eskide kaldı onlar korkmuyoruz, sinmiyoruz, senin algına teslim olmuyoruz.
BU KANALLARDAN HANGİSİ BU MEYDANI GÖRÜRSE EYVALLAH
Diyor ki bunun sözcüsü de kendisi de ‘Siz basını tehdit edemezsiniz’. Demişim ya ‘Saraçhane’yi görmeyeni biz de görmeyeceğiz. Saraçhane’yi görenin başımızın üstünde tutacağız. Görmeyeni yerin dibine batıracağız’. Diyor ki beyefendi, ‘Efendim basın demokrasilerde boykot edilmezmiş’. Yıl 2008, 2009. Doğan medya grubunu boykota daveti bizzat başbakan sıfatıyla eline aldığı her mikrofonda, tüm imkanlarla boykota bunlar davet ediyordu. Şimdi bugüne kadar sabrettik. Dediler ki, ‘Konuşuyoruz, görüşüyoruz. Ekranın ortasına sizi koyuyoruz. Etrafında kendimiz konuşuyoruz’. Bugün sabah erkenden arayarak şunu söylüyorlar: ‘Mitingi vermeye korkuyoruz. İletişim Başkanlığı’ndan telefonlar alıyoruz. RTÜK’le tehdit ediliyoruz’. Şunu bileceğiz şimdi yeni boykot listesine geliyorum ama mevcut durumu şöyle bir hatırlatayım.
Bizim vergilerimizle bize ihanet eden TRT’yi bir daha asla ve asla açmıyoruz. CNN Türk, TGRT, A Haber, Beyaz TV, Demirören ve Turkuaz’ın medyalarını asla ve asla açmıyoruz. Buradan bir sözüm de reklam vereceklere. Bakın bu meydan şöyle bir karar veriyor. Eğer biz TRT’de, CNN’de, TGRT’de, A Haber’de, Beyaz TV’de, Türkiye’de, Sabah gazetesinde, Akşam’da, Yeni Şafak’ta reklamınızı görürsek o ürünü almayacağız. Reklam veren, hesabını kitabını bu meydana göre yap. Bizden para kazanmak isteyen bunlara para kazandırmayacak. Yaklaşımımız asla ideolojik değildir. Bu kanallardan hangisi bu meydanı görürse eyvallah. Bakın şimdi bugüne kadar yapma dediler, bekle dediler. Hani bakayım nerede o NTV? Hani nerede o göreyim onu. Ne yayın yayınlıyor? Hava durumu veriyor. Saat 14.56. Saat 15.00’da bunun firmalarını ilan edeceğim. Bu meydanı görmeyene gücünü göstereceğim. Reklamı bana izlettireceksin, parayı benden kazanacaksın. Yüzde 70 izleyici benden olacak ama saraydan gelen telefonla titreyeceksin. Hadi oradan. Gençler şunu hatırlayalım. Biz medyayla bağlantılı olmayan boykot olarak bir tek anaların yanan yüreği için, hepimizin yanan yüreği için, istifa etmediği için Turizm Bakanı’nın şirketi ETS tura boykot yapıyoruz. İhlas Ev Aletleri geçen gün otobüsün üzerindeki masum kardeşimizi DHKP-C’li gösteren Türkiye gazetesi var ya ona kızdınız mı? O zaman İhlas Ev Aletleri’nden ve İhlas Pazarlama’dan çıkarın hırsınızı. Gençler D&R’a gidiyor musunuz? O D&R var ya bütün yalanları atanların, iftiracıların, bu meydana düşmanlık yapanların firmasıdır. Ona gücünüzü gösterecek misiniz? Bir de koca bir yalan var. Habertürk yayına geçmiş alkışlayalım. Habertürk, boykotu gördü, boykotun ucundan döndü.
Bu Demirören’i çıkmayan Milli Piyangosu’ndan, Sayısal Lotosu’ndan, misli.com’dan, iddia.com’dan, Demirören’den uzak duruyoruz. Burada koca bir yalan var. Güya biz elektrikli otomobil TOGG’a boykot yapıyormuşuz. Yerli ve milli değilmişiz. TOGG’a boykot da yapmıyorum. TOGG’u destekliyorum. Bizim bu ülkenin değerleriyle değil bu ülkenin hırsızlarıyla sorunumuz var. Bu firmalar içerisinde Espresso Lab diye bir firma var. Gençler bunların aslında bir yayınla bağları yok ama gençlerin bu firmayla bir sorunu var. Öğrendiğimi söyleyeyim. Başta vakıf üniversitelerinde, bütün üniversitelerde küçük küçük kafeleri ele geçirip, yerine zincir kurup, çok pahalıdan kahve satarlarmış. Gençler Saraçhane’de bu isyanı aşağıdan yukarıya duyurdular. Boykot deyince hep beraber bu firmanın adını bağırdılar. Bunun televizyonu olduğundan değil ama bağlantılarından, imtiyazla bütün yeri ele geçirdiğinden. Dün bize ulaşmaya çalıştılar. Dedikleri şu, ‘Görüşelim, ne yapmamız gerekiyorsa anlaşalım’. Onlara cevabımız şu: ‘Eğer üniversite kampüslerindeki gençlerin gönlünü yaparsa, oradan çekilirse, Espresso Lab’ları öğrencilere kantin olarak verirse, öğrenciler biz bunları afettik Özgür abi derse o zaman gelirsin yanıma’ dedim.
BU MEYDANLARI GÖRMEYENLER, MALTEPE’Yİ GÖRMEYEN SATIŞIN DİBİNİ GÖRECEK
Vakit doldu. HaberTürk ve NTV yayında yoktu. Şimdi NTV inat ediyor. Dünya tarihinde bir ilk. Canlı yayında meydanı görmeyene gücümüzü göstermek için buradayız. Bu akşamdan itibaren bu NTV düzelip de boykot listemizden çıkana kadar NTV’yi izlemiyoruz. NTV’de reklam verenlerin ürünlerini almıyoruz. Doğuş Grubu, NTV’nin yanında, Star TV, Kral FM, çokça gidilen restoranları var. Günaydın Restoran’a gidilmiyor. NusrEt’in kapısından geçilmiyor. Ayrıca bunlar araba satıyorlar. Tabii ki Wolksvagen Almanya’da sendikanın güçlü olduğu bir firma ama bundan sonra halk arabası Wolksvagen’e biniliyor, Audi alınıyor. Bu NTV’de bu bayilik durdukça, NTV’de bize böyle davrandıkça bundan sonra arabaları almayacağız. Doğuş Grubu bu saraydan korktukça, bu meydanı görmedikçe yerin dibine gömülecektir. Gezi olaylarında da iki gün penguen yayınlayıp, üçüncü gün nedamet getirmişlerdi. O yüzden çabuk affedeceğimizi sanmasınlar bu meydanı görmeyenler, Maltepe’yi görmeyen satışın dibini görecek.”
“Değerli dostlar, İmamoğlu dostları, demokrasi sevdalıları, cesur gençler, her yaştan yüreğinde vatan sevgisi olan, bu ülkeye yürekten bağlı olan değerli dostlar. Bugün bayramın arefesindeyiz. Bu ülke ekonomide çok zor günler geçirdi. Ama herhalde hayat pahalılığı hiç bu kadar katlanılmaz, emekli maaşı hiç bu kadar alım gücü düşük, asgari ücretli hiç bu kadar boynu bükük olmamıştı. Sadece verilen bayram ikramiyesi bile ilk verildiği 2018 yılında arife günü 25 kilo dana kıyma alırken bugün getirildiği 4 bin lira sadece 5 kilo dana kıyma alabiliyor. Son 7 yılda 25 kilo dana kıyma kıyma alabilen emekli ikramiyesinden 5 kiloya düşmüş durumdayız. Emeklinin en düşük emekli maaşı Erdoğan geldiğinde 8 çeyrek altın alırken şu anda 2.5 çeyrek altın noktasındadır. Asgari ücret Erdoğan öncesi o kötülediği 3’lü koalisyon döneminde rahmetli Ecevit’in son verdirdiği asgari ücret 7 çeyrek altın alırken bugün daha yeni zamlanmış asgari ücret 3 buçuk çeyrek altın almaktadır. Yani Erdoğan’ı iktidarda tutmanın; emekliye, asgari ücretliye maliyeti çok ağırdır. Bugün memleketlerine gitmeyen, gidemeyenler yüksek otobüs paralarıyla hasret çekmektedirler.”
Vatandaşların HaberTürk’ün canlı yayından çıktığını söylemleri üzerine Özel, “Bakıcaz abi dur, bakıcaz. Önümde var. En sonda bir daha bakarız. HaberTürk çıktıysa onunda çıtasını çakarız merak etmeyin. Uyarın şunları o aradaki yasak savmayla gözlerinin yaşına bakmam. Verecekse doğru düzgün versin vermiyorsa, veriyorum isimlerini” diye konuştu.
Özgür Özel, konuşmasına şöyle devam etti:
“Sonuçta 3 günde 25 milyar doları çarçur edenler yine dönüp zam yapıp bu işin bedelini size ödetmeye çalışıyorlar. Bunun için; biz emeklinin, asgari ücretlinin bir büyük sıkıntısına, bir toplumsal sahip çıkışla birlikte mücadele vermek durumundayız. Mazbataların, diplomaların çöküldüğü yere yabancı sermaye gelmez, kaçar. Kaçmaya devam eder. Bu ülkeyi yönetenler eğer bu ülkeyi zerre kadar seviyorsa Türkiye’yi bu kıskacın içinden çıkarmak için attıkları her türlü anti demokratik adımdan vazgeçmek durumundadırlar. Biz CHP olarak adayımızla, programımızla, enerjimizle, gücümüzle iktidarı devralmaya bu ülkenin makus tarihini değiştirmeye, yüzleri güldürmeye bu günden hazırız. Bunu yaparken asla ve asla meseleyi sadece partimize değil en sağdan en sola kadar; yeter ki bu ülkenin birliğiyle, bütünlüğüyle sorunu olmasın. Dostluk, kardeşlik istesin. Barış istesin.
SİZİN YOLUNUZ MEŞRUTİYET’TEN SONRA MECLİS’İ 22 YIL KAPATANLARIN YOLUDUR
Demokrasi istesin bu ülkenin tüm değerlerini tüm görüşlerini sahiplenmeye; Türkler ile Kürtlerin, Aleviler ile Sünnilerin, sağcılar ile solcuların hep birlikte omuz omuza yarınları inşa etmesine hep birlikte katkı sağlayacağız. Ve Erdoğan sıkışınca her türlü iftirayı attığı gibi şimdi de dönmüş bize ‘mandacı’ demiş. Aslında Erdoğan birisi mandacı olacaksa, birisi mücadeleden yana olacaksa orada saflar çoktandır belli. Sen değil misin ‘200 yıldır bu millete istikamet dayatılıyor’ diyerek demokrasiye, padişahın yetkilerinin azalmasına Senedi İttifak’tan beri karşı çıkan. Siz değil misiniz ‘150 yıldır CHP ve biz iki ayrı akımız. Karşı karşıyayız’ diyen? Haydi safları netleştirelim. Biz 150 yıldır bir anayasa isteyenleriz, biz Meclis’i savunanlarız. Sizin yolunuz Meşrutiyet’ten sonra Meclis’i 33 yıl kapatanların yoludur. Biz ikinci Meşrutiyet’ten, onun için canını ortaya koyanlardan yanayız, onların yoluyuz.
SİZİN YOLUNUZ DAMAT FERİT HÜKÜMETLERİNİN YOLUDUR
Sizin yolunuz Damat Ferit hükümetlerinin yoludur. Siz Sevr’i imzalayanların siyasi devamlarısınız, biz Sevr’i yırtıp atanlarız, Lozan’ı yapanlarız. Siz Milli Mücadele aleyhine bildiri yayınlayıp İngiliz uçaklarından attıran İskilipli Atıf’ın devamısınız, biz Milli Mücadeleye destek olan Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi’nin yolundan gidenleriz. İşgal başlayınca arka kapıdan İngiliz zırhlısına binip kaçanların devamı olanlar bize ‘mandacı’ diyecek haddi nerede buluyorlar? İstanbul işgal edildiğinde Kartal İstimbotu’nun ucuna çıkıp yanındaki yaverine ‘Geldikleri gibi gidecekler’ diyen benim Genel Başkanım’dır; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Burada meydan hep bir ağızdan bağırıyor. Ne bağırıyor biliyor musun? Sen Altıncı Filo’ya secde edenlerin arasında saf tutansın. Altıncı Filo’ya secde edenlersin. Biz Altıncı Filo’yu denize döken Deniz Gezmiş’in arkadaşlarıyız. Atatürk’e zerre muhabbet beslemeyen ‘ne ölüme, ne dirime gelsin’ diyen Fesli Deli Kadir’in dirisine kendi giden, cenazesine beş bakan yollayan Erdoğan, sen Atatürk’e bağlılık yeminini bırakmadıkları için gencecik teğmenleri ordudan atansın. Biz onlar gibi ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyen kahraman Türk evlatlarıyız.
BİZ BU YOLDA ÖLÜMÜ DE GÖZE ALDIK, ZİNDANI DA MEZARI DA…
Erdoğan’ın her türlü kutuplaştırmasına, şeytanlaştırmasına, hedef göstermesine inat; biz biriz ve beraberiz. Bu mücadele, bu meydan, bu sokak, bu azim sürdükçe, karşımızda ne saraydan korkan medya patronları durabilir, ne kendilerini ileride takındıkları bu tutumdan dolayı savunamayacak halde, sözde yazar, çizer tayfasının bugün bu iktidardan korkanı, susanları olabilir. Şunu unutmayın, Aliya İzzetbegoviç şunu söyler: ‘Her şey bittiğinde biz düşmanlarımızın yüksek seslerini değil, dostlarımızın sessizliğini hatırlayacağız.’ Bunu kimse unutmasın. Bir cesaret gösterilecekse bugün gösterilecek, sokağa çıkılacaksa bugün çıkılacak. Demokrasi savunulacaksa bugün savunulacak. Bir cesaret gerekiyorsa bugün gösterilecek. Çıkmışlar bizi tehdit ediyorlar. Diyor ki bana, benim şahsımda hepimize, ‘Sizin de kabrinizi yakında kazarlar’ diyor. Elinden geleni ardına koyma. Biz bu yolda ölümü de göze aldık, zindanı da mezarı da… Ekrem Başkan gibi cesurlar, bu meydandakiler gibi cesurlar bir kez ölürler. Erdoğan gibi korkaklar her gün ölür. Emin olun Ekrem Başkan küçücük hücresinde ama dünyanın en büyük demokrasi sarayında. Arkasında 15,5 milyon oy var. Erdoğan, belki de dünyanın en görkemli sarayında oturuyor ama yerin yedi kat dibinde zindandaymış gibi daralıyor. Çünkü biz güçlüyüz, biz haklıyız, biz kazanacağız, siz yenileceksiniz, siz yenileceksiniz. Bu ülke için tertemiz hayaller kuran gençlerin umuduna yenileceksiniz. Evladının geleceği için dertlenen annelerin duasına yenileceksiniz. Abisine, ablasına zulmettiğiniz, bu bayram günü onu kardeşlerinden kopardığınız o küçük kardeşlerin gözyaşlarına yenileceksiniz. Yoksulluğun bittiği, adaletin hakim olduğu bir Türkiye isteyen milyonların azimli, kararlı, cesur mücadelesine yenileceksiniz.
ERKEN SEÇİMİ GETİRMEYE, BUNUN İÇİN O BÜYÜK KAMPANYAYA HAZIR MIYIZ?
Yarın evlatlarıyla birlikte, babası Hasan amcamla birlikte, Ekrem Başkan’ın memleketi Trabzon‘dayım. Bayram namazından sonra Ekrem Başkan’ın özgürlüğü ve erken seçim talebi için bugün sizin arifesini yaşadığınız o demokrasi bayramını, yarın Ekrem Başkan’ın köyünden başlatarak, bir büyük imza kampanyasını hep birlikte başlatıyoruz. Bütün dünyanın gözü önünde tek tek, tane tane bu ülkedeki insanlara ulaşarak, dünya siyasi tarihinin en büyük imza kampanyasıyla Tayyip Erdoğan’a bir güvensizlik oyu vermeye, onun meşruiyetini tüm Türkiye’nin gözünün önüne sermeye, bütün dünyaya bu iktidar artık gidiyor, halk desteği kalmadı, erken seçim geliyor demeye, sandığı getirmeye, erken seçimi getirmeye, bunun için o büyük kampanyaya hazır mıyız? Hazır mıyız? Hazır mıyız? Yarından itibaren her birimiz hem biz kalabalık olmayalım diye uzattıkları o bayram tatilinde 8 gün boyunca, yarından itibaren kapı kapı gezeceğiz, Ekrem Başkan’ın özgürlüğü için imzaları toplayacağız, erken seçim talebiyle imzaları toplayacağız. Türkiye’de her iki kişiden birinden fazlasının imzasını alıp, bu iktidarı alaşağı edeceğiz, alaşağı edeceğiz.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ’I DERHAL SERBEST BIRAKIN
Bizim hayal ettiğimiz Türkiye’de cumhurbaşkanı adayları hapiste olmayacak. Ekrem İmamoğlu‘nu derhal serbest bırakın. Hiçbir siyasi partinin genel başkanı hapiste olmayacak. Haksız yere tuttuğunuz Ümit Özdağ’ı derhal serbest bırakın. Bizim demokrasi anlayışımızda iki yüzlülük, iki başlılık olmayacak. Sadece ‘Seni başkan yaptırmayacağım’ dedi diye 8 yıldır içeride tuttuğunuz Selahattin Demirtaş‘ı derhal serbest bırakın. Bugün, bu meydan Türkiye’ye bir şey öğretiyor. Yarın demokraside biz bu meydandaki bir çok parti ile rekabet ederiz, yarışırız. Ama adil, mertçe, demokratik bir yarış için, bir Türkiye için. Yani herkesin sözünü söyleyebilmesi, siyaset yapabilmesi için, bugün bu meydanda rengarengiz. Ta eski zamanlarda, ilkel kabileler zamanında, daha dinler yokken, gökkuşağında, gökyüzünde bir gökkuşağı varken o kabilelerin secdeye kapandığı resimler var mağaralarda. Gökkuşağı farklı renklerin yan yana durduğu, birbirinin içine ve işine karışmadığı, ama doğru bir yerde en güzel görüntüyü verdiği doğa olayıdır. Bugün Maltepe Meydanı ne benimdir ne başkasınındır. Gökkuşağı gibi rengarenktir. Çok kültürlüdür, çok partilidir. Ama bu meydan Türkiye’nin umududur, yarınlarıdır. Tek adamın tek korkusudur. Bu meydan birbirine düşerse, bu meydan rekabete düşerse, bu meydan ‘Benim Genel Başkanım çıksın, onunki yatsın’ derse, bu meydan ‘Benim belediye başkanım çıksın diğerininki dursun’ derse, bu meydan kayyuma, tutuklamaya, gözaltına, işkenceye, kötü muameleye, açlığa, yoksulluğa, işsizliğe hep beraber isyan etmezse o zaman kötülük kazanır. Ama bu meydan bugünkü gibi durdukça, milyonlar oldukça, korkmadıkça, yılmadıkça ant olsun ki biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız.
BU İKTİDRI DEĞİŞTİRENE KADAR DURMAYACAĞIZ
Bu meydandaki tüm görüşleri, tüm yapıları, tüm partileri, tüm mezhepleri, tüm inançları, tüm etnik kökenleri gökkuşağına duyduğumuz saygıyla Cumhuriyet’in kuruluş değerlerine bağlılığımızla, yarına olan inancımızla yürekten selamlıyorum. Hepiniz sağ olun var olun. Yarın hep birlikte bayramlaşacağız. Ama ilk büyük bayramlaşmayı bu meydanda yaptık. Bilmiyorum aynı operatör mü? Geçtiğimiz günlerde Saraçhane‘den ayrılırken bir kardeşim geldi, sarıldı. ‘Başkanım’ dedi, ‘15 yıllık drone operatörüyüm. Ben size teşekkür ederim.’ Saraçhane‘de dedim ya ‘Drone yukarı, drone’a bir alkış, drone hepimizi görüntülüyor’, alkışladılar. Bakın o çocuk gözleri dolu dolu gelmiş, ‘Drone alkış’ deyince ‘İlk kez bizi birisi fark etti ve aşağıdaki güzel insanlar da alkışladı’ diyor. Şimdi o drone biraz önce yükseldi. Bu tarihi bayramlaşmayı fotoğrafladı. Ben yarın önce Trabzon’da, sonra Silivri’de ve bayramın ikinci günü yine Silivri’de, içeriye koyduklarıyla, öğrencilerimizle, siyasetçilerimizle, belediye başkanlarımızla, sanatçılarımızla sizin adınıza bayramlaşacağım. Buradan, içeride hepimiz adına yatanlara selam olsun mu? Buradan hep birlikte Türkiye’nin güzel insanlarına, dayanışma gösterenlere, bayramlaşanlara, yarına umutla baksınlar diye hep birlikte iyi bayramlar diliyoruz. İyi bayramlar. İyi bayramlar. İyi bayramlar.
ADAYIMI BIRAK SANDIĞI GETİR
Ve şimdi bugünün anlamıyla ve yarın başlayacağımız büyük kampanya için hep birlikte tekrar edelim. Ben milletim, ben milli iradeyim, adayımı bırak, sandığımı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Ben milli iradeyim, adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Sizin önünüzde hiçbir güç duramayacak, hiçbir güç. Türkiye’nin en büyük kırılma anında her şeyi göze alıp sokaklara çıkanlara, barikatları aşanlara, meydanlara koşanlara ve yanındakinin hakkını kendi hakkı gibi bilen milyonlara teşekkür ediyorum. İyi bayramlar diliyorum. Güle güle gidin ama sakın dinlenmeyin. Çünkü bu iktidarı değiştirene kadar durmayacağız, durmayacağız, durmayacağız. Yolunuz açık olsun, yolumuz açık olsun. Kazanmak yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”
MİTİNGE KATILIM 2.2 MİLYON
CHP Genel Başkanı Özgür Özel konuşurken sık sık ”Hak, Hukuk, Adalet”, ”Hükümet İstifa”, ”Mustafa Kemal’in askerleriyiz” ve ”Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları atıldı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 2,2 milyon kişinin olduğunu söylediği miting alanında, DEM Parti, Zafer Partisi, Saadet Partisi, Demokrat Parti, İYİ Parti, Emek Partisi, Türkiye İşçi Partisi ve Bağımsız Türkiye Partisi, demokratik kitle örgütleri, futbol taraftar grupları, 81 ilden CHP il başkanları, belediye başkanları, emekli dernekleri, kadın dernekleri ile STK’ların, kendilerine destek verdiğini belirtti. Memleket Parti Genel Başkanı Muharem İnce de protokolle mitingi takip edenler arasında yer aldı.
Özgür Özel konuşmasının sonunda eşi Didem Özel, Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu ve çocukları Selim İmamoğlu ve Semih İmamoğlu ile birlikte vatandaşları selamladı.
KAYNAK: ANKA