CHP Grup Başkanvekili ve Ankara Milletvekili Murat Emir, Yenidoğan Çetesi ile ilgili Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nu “Sen İstanbul İl Sağlık Müdürü iken hastanede bebekler böylesine öldürülürken, ölüme terk edilirken, 1,5 yılı aşkın bir süredir bekleyeceksin, sonra ‘haberim yoktu’ diyeceksin. İşte bu yüzden istifa etmelisin. Bundan haberin nasıl olmaz senin? Bir de utanmadan çıkıp söyleyeceksin pişkin pişkin” ifadeleriyle eleştirdi.
CHP Grup Başkanvekili ve Ankara Milletvekili Emir, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Yenidoğan Çetesi davasıyla ilgili Sağlık Bakanı’na eleştirilerde bulunan ve Hatay’daki bir diyaliz merkeziyle ilgili iddiaları gündeme getiren Emir, özetle şunları kaydetti:
“Savcılık size ‘Denetleyin’ diyene kadar neyi beklediniz Ekim ayına kadar? 31 Ekim, yani kasım sayılır. Yani 6 ay. Neyi beklediniz, niye beklediniz, nasıl göz yumabildiniz çocuklarımızın kıyılmasına? Bu soruların cevabını verdiniz mi? Vermeden kaçtınız. Ama bu milletin yakanızı tutmasından kaçamayacaksınız. ‘Niye kapatmadın hastaneleri’ diyoruz, beyefendi diyor ki, ‘Benim tape kayıtlarından haberim yok. Ben tape kayıtlarını 9 Mayıs’ta öğrendim. Ondan sonra da gerekli işlemleri yaptım.’ Senin denetlediğin, senin sorumluluğun altında olan hastanelerde bir önceki yılın mayıs ayında, yani bir yılı aşkın sürede bebekler öldürülmüş, 112’ler o hastanelere bebek götürmüş sürekli olarak, sen bunları görmemişsin, duymamışsın, bilmemişsin. Savcılık sana ‘Özel denetim yap, olağan dışı denetim yap, şunları bir yakalayalım’ demiş. Yine işkillenmemişsin, denetimlerde de bir şey bulamamışsın. Çünkü söylemiyorsun ne bulduğunu. Sonunda ‘Benim ne haberim olabilir ki, bana bunlar 9 Mayıs’ta söylediler’ diyorsun. Sen kimsin ya? Sen İstanbul İl Sağlık Müdürü iken hastanede bebekler böylesine öldürülürken, ölüme terk edilirken, 1,5 yılı aşkın bir süredir bekleyeceksin, sonra ‘Haberim yoktu’ diyeceksin. İşte bu yüzden istifa etmelisin. Bundan haberin nasıl olmaz senin? Bir de utanmadan çıkıp söyleyeceksin pişkin pişkin.
SENİN DİPLOMAN SAHTE BİR DİPLOMA MI
Sen hiç merak etmedin mi bunlar nasıl nitelikli dolandırıcılık yapabilir yoğun bakımlarda? Bir yoğun bakımda nitelikli dolandırıcılık nasıl olur? Bir doktor bunu nasıl bilmez? Nitelikli dolandırıcılık şöyle yapılır yoğun bakımda. Yoğun bakım ihtiyacı olmayan hasta yoğun bakıma getirilir, ihtiyacı olmayan tedaviler verilir, ihtiyacı olmayan süreler orada tutulur, faturalar kesilir ve gönderilir. E sen doktorsun, bir de genel cerrahi profesörüsün. Yoğun bakıma bir bebeğin gereksiz yere fazladan alındığı zaman komplikasyon gelişeceğini, ölümlerin gelişeceğini bilmiyor olabilir misin? Senin diploman sahte bir diploma mı? O zaman sen sorumlusun bundan.
Olağan dışı denetim yapmış. Öncesinde niye yapmadın, 31 Ekim’e kadar bekledin, niye yapmadın? 5 Mayıs’ta öğrendiysen bu cinayetlerin olduğunu. Şikayet geldi, niye yapmıyorsun gecenin bir vakti? İkincisi, sonraki denetimlerde hayatın olağan akışına dönük bulgular bulunamamış. Niye bulamıyorsun? Bu nasıl bulunamaz? Bir an için sizi haklı bulsa yani gerçekten bu hastanenin denetlendiğine ama bu yoğun bakımlardaki suçların işlenmediğine veya görünmediğine bir an için inansak, eyvah, şu anda Türkiye’nin hastanelerinin, yoğun bakımlarının, yenidoğan ünitelerinin, dahiliye yoğun bakımı ünitelerinin içerisinde demek ki ne olup bittiğini hiçbirimiz bilemiyoruz.
ORADA 47 SANIK YOK, OLMASI GEREKEN 470 SANIKTIR
Bir tane kamu görevlisinin ifadesi alınmıyor, orada bir tiyatro oynanıyor. Orada 47 sanık yok, olması gereken 470 sanıktır. Dolayısıyla bu soruşturma eksiktir, eksik bir davadır. Çeteleşmeyi görüyoruz. Satılmış Çim, kendisi, tapelerden anlıyoruz, Fırat Sarı ile tartışıyor, ediyor, Fırat Sarı ile bir ilişkisi var ve üç gün önce ölüsü bulunuyor. Bu kişinin öldürülüp öldürülmediği belli değil, bu kişinin ifadesi alınmamış, bu kişinin ne yaptığı belli değil, bu kişinin nasıl soruşturmanın şüphelisi olacağı anlaşılamıyor ve bu şüphelinin dahi ifadesi alınmıyor. Bu kişi öldürüldüyse, ki muhtemel ki öyle, delilleri karartmak için, burada savcılık ve kolluğun ağır ihmali yok mudur? Deliller bir bir karartılmış olmuyor mu?
İDDİA DİYALİZ ÇETESİ OLDUĞU ŞEKLİNDE, UYARIYORUZ, ARAŞTIRIN DİYORUZ
Hatay’da iki diyaliz merkezi var. Bu diyaliz merkezinin arkasında AKP’li ve bürokratik ilişkiler var. Mustafa Erdoğan, AKP Hatay İl Başkanı eski Devlet Hastanesi Başhekimi ve bu diyaliz merkezlerinin ortağı. Ahmet Bayrakçıoğlu diyaliz merkezinin sorumlu hekimi ve Devlet Hastanesi’nin doktoru. Kardeşi Mahmut Bayrakçıoğlu, Yayladağ Devlet Hastanesi başhekimi, eski Devlet Hastanesi Başhekimi. Aygün Akın Altınözü Devlet Hastanesi Başhekimi Öçer Akın’ın eşi. Ali Borazan da bu raporları düzenleyen kişi, kronik böbrek yetmezliği hastalarının diyaliz alması gerektiğine rapor veren doktor. Dört ortağı var, dördü de ya başkahekim ya eski başhekim ve bu şirketlerin sahiplerin. İddia şu, bu diyaliz merkezlerine hastaların yönlendirildiği, orada diyaliz çetesi olduğu şeklinde. Uyarıyoruz, araştırın diyoruz.”
ELLERİNİ TEĞMENLERİN ÜSTÜNDEN ÇEKSİNLER
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Emir, “takkeli general” ile ihraç istemiyle disipline sevk edilen teğmenlerle ilgili soru üzerine şunları söyledi:
“Takkeli generaller, takkeli amiraller sadece kafasında değil, kafasının içinde de takke taşıyanlar ve o takkelilerle ilişki kuran üst düzey askerlere hiçbir şey olmadı, bilgimiz bu yönde. Şu ana kadar bu şekliyle ortaya çıkmış hiçbir generale disiplin cezası verilmediğini biliyoruz. Çok daha önemlisi hem bu takkelilerin hem de kafasının içerisinde takke olduğu için general yapılanların Menzil başta olmak üzere birçok tarikata mensup olduklarını da biliyoruz. Orduyu nasıl FETÖ’ye teslim ettilerse bugün de başka tarikatlara peşkeş çektiklerini açıkça biliyoruz. Ama bunlar disiplinsizlik yaptığında dahi gereğini yapacak ve orduyla ilişkisini kesecek ne niyetleri var ne akılları var ne de cesaretleri var. Bunları yapamadıkları için de sessiz sedasız bütün haklarıyla beraber emekli ediyorlar. Ama iş teğmenlere gelince ‘Mustafa Kemal’in askeriyiz’ diyen teğmenlere, ‘Laik demokratik Cumhuriyeti yaşamımız pahasına koruyacağız’ diye ant içen teğmenlere gelince hemen atalım, niye? Çünkü bunlar darbe yapabilirler diye talimat geliyor.
Teğmenlerin tertemiz olduğu, sicillerinin tertemiz olduğu, lekesiz olduğu, bu nedenle dönem birincisi olduğu, bu nedenle diğer arkadaşların o yıldızı hak ettiği herkesin malumu. Ellerini teğmenlerin üstünden çeksinler, bu ordunun motivasyonunu daha fazla bozmasınlar.”
KAYNAK: ANKA