Esenyurt Kardeş Kültürler Festivali’nde konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat, “İktidar ve iktidardakiler Fırat Nehri’nin kenarında bir koyun suya gitse sorumluluk bende derken binlerce vatandaş enkaz altındayken sorumluluğu üzerlerine almadı. Hatta onlara oy vermezlerse cezalandıracaklarını söylediler. Bizim Dışişleri eski Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu bir gün diyor ki; ‘Ülkemiz en zengin ülke değil ama en cömert ülkedir’ diyor. Böylesine cömert bir ülke. Cömertlik sıralamasında dünyada ilk yirmiye giriyor. Fakat nedense kendi vatandaşına gelince, kadınına, çocuğuna, köylüsüne, işçisine gelince en cimri hükümetle karşı karşıyayız” dedi.
Esenyurt Kardeş Kültürler Festivali, birbirinden renkli etkinliklerin yanı sıra önemli konuşmacıların katıldığı söyleşilere ev sahipliği yapıyor. Bu kapsamda CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat ve Beylikdüzü Belediye Başkan Mehmet Murat Çalık’ın konuk olduğu ‘Sosyal Belediyecilik’ söyleşisi düzenlendi. Moderatörlüğünü Dr. Özgenur Reyhan Güler’in yaptığı programda, sosyal belediyecilik anlayışı, sürdürülebilir kentleşme, çözüm odaklı belediyecilik konuları tartışıldı. İlginin yoğun olduğu söyleşiye ev sahipliği yapan Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, ilçede hayata geçirdiği projeleri anlatarak, “Sosyal devletin yapmadığı hizmetleri biz belediyeler olarak yapıyoruz” dedi.
GELİR DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZLİK AZALACAĞINA BÜYÜYOR
Kentleşme ve göçle birlikte Türkiye’deki değişimi anlatan Başkan Özer, hükümetin bu değişimde sosyal devlet ilkesinin içini boş bıraktığını söyleyerek, “Kentleşmeyle birlikte sermaye artık diğer sektörlerden ziyade kentlere yatırım yapmaya başlıyor. Böyle olunca ülkede gelir dağılımındaki adaletsizlik azalacağına büyüyor. Hem katılım hem de dağılımla ilgili adaletsizlik Türkiye’nin gündemini işgal ediyor. Türkiye’de meydana gelen dramatik göç dalgalarının yaratmış olduğu büyük bir çarpıklık da söz konusu. Onun da en çok yansıması Esenyurt’ta. İnsanlar ya zorunlu göçle ya da iş bulmak için geldiler. Ama o umutları şehirlerin beton bariyerlerine çarparak tuzla buz oldu. Birçoğu umduğunu bulamadı ve her şehirde birden çok şehir ortaya çıktı” diye konuştu.
SOSYAL DEVLETİN YAPAMADIKLARINI YAPIYORUZ
Sosyal devletin bu iktidar döneminde ortadan kalktığını belirten Başkan Özer, şöyle devam etti:
“Adeta halkın yoksullaşmasını kendi iktidarını devam ettirecek bir yapı olarak gördüler. Hem yoksullardan hem de yoksulluktan dolayı birtakım cemaatlerin tuzaklarına düşen insanlar onlara birer oy deposu işlevini gördüğü için yoksulluğu giderebilmek yerine palyatif tedbirlerle onları kendilerine bağlamaya çalıştılar. Hal böyle olunca sosyal devletin yapamadığını yapmak durumunda kaldık. Biz burada bir model uyguluyoruz. O modelin en önemli ayaklarından biri, ‘Sosyal Belediyeciliğin Kalbi Esenyurt’. Bu kapsamda 3 aşevi açtık. Altı tane daha açacağız. Günde 15 bin kişiye üç çeşit sıcak yemek dağıtıyoruz. İki tane kent lokantasının planlamasını yapıyoruz.
HER ZAMAN HALKIMIZIN YANINDA OALCAĞIZ
Kreşler yapıyoruz. Gelir gelmez bir kreşi açtık. Üç tanesinin temelini attık. On bir tane daha yapacağız. Bu da sosyal belediyeciliğin bir yanıdır. Okulların bakım ve onarımlarını yapıyoruz. 25 bin 600 tane kırtasiye seti ve okul çantası dağıttık. Kütüphanelerimizi kullanan çocuklarımıza çorba desteği veriyoruz. Ailelerimize gıda kolisi dağıtıyoruz. Cumhuriyet Halk Partili belediyeler sosyal devletin yapmadığı işleri yapmak durumundadır. Bu çalışmalarımız Türkiye’ye dalga dalga yayılacak ve ilk seçimde bu yürüyüş iktidarla sonuçlanacak. Gelinen iktidar demokratikleştirecek, sosyal devlet yeniden ihya edilecektir. Her zaman halkımızın yanında olacağız. Onlarla birlikte yürüyeceğiz. Onların daima kazanacağı günleri hep beraber yaşayacağız.”
İKTİDAR KAYNAKLARIMIZI KESİYOR
Esenyurt’a hizmet için kullanılacak kaynakları hükümetin kestiğini ifade eden Başkan Özer, “Belediye olarak eşit, adil, kapsayıcı ve erişilebilir olmak durumundayız. Ama bunu yapmakla görevli olan iktidar tam tersini yaparak bizim kaynaklarımızı kesiyor. Geçen ay bizim 80 milyona yakın paramızı kestiler. Tarihte ilk defa burada yaşanıyor. Borcunuz var diyor. Tamam borcumuz var da belediyeler ilk kez borçlanmıyor ki… Peki niye bunu yapıyor? Victor Hugo’nun bir sözüyle atıfta bulunmak istiyorum. Diyor ki; ‘Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz.’ Çünkü size oy verecekler. ‘Biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk.’ Onun için biz onların işini yapıyoruz. Bu bizim görevimiz değil. Bu işte hükümetin görevi. Ama mecburuz buna çünkü sürdürülebilir, yaşanabilir bir şehri yaratabilmek için bunları yapmak durumundayız. Yoksa bu şehir sürdürülemez, yaşanamaz, haksızlıkların boy verdiği bir yer haline gelir” şeklinde konuştu.
Vatandaşa en çok destek olan belediyelerin CHP’li belediyeler olduğunu belirten CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat ise şunları söyledi:
“Bugün aslında sosyal devlet kavramını neden konuşuyoruz? Neden sosyal devlet gibi bir olgu varken ondan daha çok bugün sosyal belediyecilik konuşuluyor diye açıklarsam CHP’li belediyelerin de eksenini ortaya koymuş oluruz. Bugün aslında Anayasa’nın temel ilkesi sosyal devlet olduğumuzla ilgili. En temel maddelerinden bir tanesi ama peş peşe öyle olgular yaşadık ki sırasıyla gözden geçirelim. Pandemi, salgın, deprem yaşadık. Ve bu depremlerin arasında seller, orman yangınları gibi unsurlar yaşadık. Ve bütün bunlarda Türkiye bir yoksullaşma sürecini yaşadı. Dolayısıyla bütün bu olgular olurken devletin ihtiyaç duyulan her vatandaşın yanında olması gerekir fakat burada bir eksiklik oldu, toplumda bir travma oldu ve dolayısıyla vatandaş o andan itibaren kendine en çok kim destek oluyor diye baktı. En çok destek olanlar belediyelerdi. Ve bunların arasında yine sosyal kelimesinin bütünleştiği sosyal demokrat belediyeciler daha çok destek oldular. Vatandaşın daha çok yanında oldular. İktidar ve iktidardakiler Fırat Nehri’nin kenarında bir koyun suya gitse sorumluluk bende derken binlerce vatandaş enkaz altındayken sorumluluğu üzerlerine almadılar. Hatta onlara oy vermezlerse cezalandıracaklarını söylediler. Yine sosyal devletin gereği olarak bir kere tüm dünyada gelir güvencesi olmayan vatandaşlara belirli bir gelir güvencesi sağlayan onları toplumda az önce bahsettiğim risklere karşı koruyan sosyal güvenlik olanağı sağlayan ve tüm yurttaşların aslında insan olmaktan dolayı sahip olduğu haklar var. Birincisi vatandaş, yurttaş barınmalı, çağın gereği olarak eğitim almalı, çağın gereği olarak sağlık giderlerinden yararlanmalı ve bütün bunları yaparken de eşit yurttaşlar halinde yapmalı. Peki biz 2024’de bu çerçevede ne yapmaya çalıştık hatırlayalım; güvenli kentler olsun istedik bu kentlerde yurttaşlarımız rahat yaşasın istedik ve huzurlu olsun istedik. Şehirleri kalkındıran ve geçindiren yine bu kalkınmayı yaparken vatandaşının refah düzeyini arttıran ve bunun da toplumsal dayanışma duygusunu artırarak başarmayı bir hedef haline koydu Cumhuriyet Halk Partisi.
Devlet sosyal devlet olma olgusundan vazgeçerken diğer taraftan hiçbir şekilde denetlenmeyen cemaat, tarikat, dernek veya vakıf şeklinde karşımıza çıkan ve sosyal devletin yapmadığı hizmetleri yapan yapılar gördük. Devlet yurt açmadı, onlar yurt açtı. Devlet kreş açmadı, onlar açtı. Sosyal devletin yapması gereken alanlar, ne yazık ki devlet tarafından yapılmadı ve orayı da kontrol etmedi. Zamanla bu, toplumun devlete olan güveninde sarsılmaya başladı. Örneğin insanlar Kızılay’a yaptıkları bağışların nereye gittiğinden şüphe ediyor. Bu noktada CHP’li belediyeler başka bir şeyi daha başardılar. Özellikle pandemiyle beraber sadece belediye kaynaklarının değil, aynı zamanda toplumun da kendi kaynaklarını güvenerek aktardığı yapılar haline geldiler.
KADINLARIN EKONOMİK HAYATA KATILMALARINI SAĞLAYACAĞIZ
Kaynakları toplumun bütününden yana, kamu çıkarından yana kullanıyorsanız orada siz bir sosyal devlet anlayışına sahipsiniz. Türkiye’de bunun tam tersi. Öyle bir rejim var ki ekmekten, kitaptan vergi alınıyor ama pırlantadan vergi alınmıyor. İşte bütün bunlara karşı biz CHP’li belediyeler olarak bütün yurttaşlarımıza fırsat eşitliği sağlayacak bir sosyal belediyecilik örneği yapmalıyız. O kentte yaşayan gençlerin eğitimden eşit fırsattan sağlanmasını yaratacak zeminler yaratacağız. Kadınların ekonomik hayata katılmasını sağlayacağız. Bakın Türkiye Belediyeler Birliği gibi büyük belediye birliği artık bizde. Orayı aldığımızda kaynakların sadece kendi belediyelerine aktarıldığını ve diğerlerine hiç kaynak aktarılmadığını gördük.
Kent yoksulluğu diye bir şey oluşmuş. Eğer bir toplumsal barış sağlayacaksak kent yoksullarıyla barışmak, önümüzde büyük bir önem olarak duruyor. Bunu dayanışmacı bir sosyal belediyecilikle yapabiliriz. Bizim bütün politikalarımız o yüzden zenginleşme üzerine. Üretimin çok önemli bir kısmı Esenyurt’ta yapılıyor. Ama burada yaşayan insanlar hızla fakirleşiyor. Esenyurt’ta ayakkabı, bilgisayar fabrikaları var ama aileler çocuklarına ne bilgisayar ne ayakkabı alamıyorlar. Bir tarafta üreten bir kent var. Diğer tarafta bu kentte yaşayan, ürettiğinden pay alamayan insanlar. Bunu idare etmek de bizim sosyal belediyecilik anlayışımızın bir parçası. İnşallah iktidar olursak fırsat eşitliği sosyal devlet anlayışımızın en önemli parçası olacak. Bizim Dışişleri eski Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu bir gün diyor ki; ‘Ülkemiz en zengin ülke değil ama en cömert ülkedir” diyor. Böylesine cömert bir ülke. Cömertlik sıralamasında dünyada ilk yirmiye giriyor. Fakat nedense kendi vatandaşına gelince, kadınına, çocuğuna, köylüsüne, işçisine gelince en cimri hükümetle karşı karşıyayız. Bu tespiti yaparak bitirmek istedim. Bu topraklar, bu ülke büyük ve güçlü. Bütün mesele bu kaynakların adil ve eşit dağıtabilmek.”
BUGÜN 7 BUÇUK MİLYON ÇOCUK AÇLIKLA YOKSULLUKLA MÜCADELE ETMEKTEDİR
Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık da, “CHP’li belediyeler olarak sosyal adaleti sağlamak gibi bir önceliğimiz var. Ancak dezavantajlı grupların her geçen gün olanaklardan yararlanamadığını görüyoruz. Kent yoksulluğu da her geçen gün derinleşiyor. Dolayısıyla bizler de yerel yöneticiler olarak artık kentimizi daha dirençli hale getirmek zorundayız. Bugün sosyal politikaları geliştirirken bir taraftan da kentimizin o dirençli yapısını inşa etmek için adımlar atıyoruz. Bizler hükümetin yapmadığı ve sosyal politika olarak öncelleyemediği her alanda CHP’li olarak sürdürülebilir bir dirençlilik ile hareket etmeye gayret ediyoruz. Aslında bu yaptığımız hizmetlerin büyük bir kısmı hak temelli yaklaşmak… Bakın Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın verisine göre bugün 7 buçuk milyon çocuk açlıkla yoksullukla mücadele etmektir. Aileler evlatlarının beslenme çantasına hiçbir şey koyamıyorlar. Kişinin karakterinin şekillendiği yer çocukluğudur. Eğer çocuk, geçmişte ailesinden, toplumdan gerekli özeni görememişse yaşadığı kentten intikamını alır. Biz bu yüzden sadaka kültürünü reddeden, aslında herkesin kendi ekonomik düzenini kurmasını isteyen bir anlayışa sahibiz. Bu ülkenin hem insan kaynağı, hem ekonomik kaynağı var. Vatandaşlarımız vicdanlı, adaletli ve ahlaklı yöneticiler seçerse bu ekonomik düzeni kurabiliriz” dedi.
FESTİVAL COŞKUYLA DEVAM EDİYOR
Festival, söyleşinin ardından Rumeli, Trakya ve Balkan gecesi ile devam etti. Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen etkinlikte sahne alan Rumelili Orhan ve Kemal kardeşler, Esenyurtlulara eğlence dolu bir akşam yaşattı. Sahnede sanatçılara çiçek takdim eden Başkan Özer, “Binbir çiçekli bahçenin en güzel, en neşeli rengi sizsiniz. İyi ki varsınız, iyi ki Esenyurt’tasınız. İyi ki sizin Belediye Başkanınızım. Hepimiz biriz, beraberiz, kardeşiz” dedi.
Birbirinden neşeli şarkıları Esenyurtlular için seslendiren Rumelili Orhan ve Kemal Kardeşler de “Güzel bir kardeşlik festivali oluyor. Bugün sevenlerimizle birlikte eğleneceğiz. Türkiye’nin neşeli türkülerini Esenyurt halkı için seslendireceğiz. Böyle bir festivali organize eden Belediye Başkanımıza ve ekibine çok teşekkür ederiz” diye konuştu.
KAYNAK: ANKA