Kamuoyunda ‘katliam yasası’ olarak tepkilere neden olan 17 maddelik ‘160 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’, Meclis Genel Kurul’unda iki gün boyunca 28 saat süren görüşmelerin ardından AK Parti ve MHP oylarıyla yasalaştı.
Teklifin görüşmeleri sırasında CHP Grubu adına söz alan CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, “Kabul” diyenler bile çok iyi biliyor ki aslında bu kanun bir öldürme kanunu. “Hayvanları nasıl öldürürüz, hangi şekilde öldürürüz? Öldürmenin bütçesini nereye yıkarız? Ne yaparız?” hesabı üzerine kurgulanmış. Bu masum hayvanları öldürme hakkını nereden alıyorsunuz?” dedi.
Güçlünün güçsüzü bu kadar ezebildiği bir anlayışı kanun çıkardığınızda masumlaştırabileceğinizi mi sanıyorsunuz? diye soran Bülent Tezcan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
Kanunun adı Hayvanları Koruma Kanunu ama “kabul” diyenler bile çok iyi biliyor ki aslında bu kanun bir öldürme kanunu. “Hayvanları nasıl öldürürüz, hangi şekilde öldürürüz? Öldürmenin bütçesini nereye yıkarız? Ne yaparız?” hesabı üzerine kurgulanmış.
Bu Mecliste 2005 yılında Çocuk Koruma Kanunu çıktı, 2012 yılında Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun çıktı ama ne yazık ki Çocukları Koruma Kanunu çıktıktan sonra bugüne kadar çocuk istismarı, taciz, tecavüz ve şiddet artarak devam etti; kadın cinayetleri o günden bu yana artarak devam etti.
Şimdi, ben buna baktığım zaman diyorum ki: Allah cümle mahlukatı sizlerin korumasından korur inşallah. Bu nasıl koruma arkadaşlar?
Bu masum hayvanları öldürme hakkını nereden alıyorsunuz? Hadi soruyu değiştireyim: Nereden alıyoruz insanlar olarak, yönetenler olarak nereden alıyoruz? Ben biliyorum. Nereden alıyorsunuz? Çünkü güçlüsünüz, güçlüyüz; insanız ya, bütün kâinatın sahibiyiz, hayvanların sahibiyiz, ormanın sahibiyiz, suyun sahibiyiz, her şeyin sahibiyiz; onun için kendi dışımızdaki her şeyi yok etme, her şeyi öldürme hakkına da sahibiz! Bakış açınız bu.
Peki, vicdanınıza bir soru soracağım, cevap verin: Bu bakış açısının yıllardan bu yana Orta Doğu’da, dünyanın çeşitli yerlerinde mazlum milletlerin ve mazlum çocukların kafasına, tepesine bomba yağdıran anlayıştan farklı bir ruh hali var mı? Nasıl bir farkı var? Güçlünün güçsüzü bu kadar ezebildiği bir anlayışı kanun çıkardığınızda masumlaştırabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Gazze’ye bakın, Gazze’ye; aynı ruh hâli.
Tabii, öldürme kanunu çıkarıyorsunuz ya, bir meşruiyet zemini bulmak zorundasınız, bulmuşsunuz: “Başıboş hayvanların zarar verebilme potansiyeli, sahipsiz hayvanların, başıboş hayvanların zarar verebilme potansiyeli.” Peki, başıboş insanların, doyumsuz insanlığın zarar verebilme potansiyelini hiç düşündünüz mü? Başıboş insanlığın çevreye, doğaya nasıl zarar verdiğini hiç düşündünüz mü? Hayvanları öldürebilen, toprağı zehirleyen, toprağı kirleten, suyu kirleten, dünyayı açlığa mahkûm eden ve dünyanın bütün varlıklarına el koyabilmek için kendi dışındaki her şeyi yok eden başıboş insanlığın zarar verebilme kapasitesini hiç düşündünüz mü?
Solucanlar toprağı kurutmaz, kuşlar havayı kirletmez, balıklar suyu zehirlemez ama o “başıboş insanlık” dediğimiz hesapsızlığın jeotermal santrallerle, fabrikalarla, tesislerle çevreyi her gün ne kadar katlettiğini düşündünüz mü? Buna ilişkin bir hesabınız, buna ilişkin bir bütçeniz var mı? Biliyorum, yok. Niye yok? Öldürmek için bütçeden başka bütçeniz var mı?
Sahipsiz köpeklerin saldırılarıyla ölen, yaralanan insanlarımız var, bundan acı duymamak, bundan rahatsız olmamak mümkün değil ama bunun yolu toplu katliam da değil, bunun yolu “topluca öldürmek” dediğimiz en gayriinsani ve gayrivicdani yöntem de değil.
Bakın, başıboş köpeklerin sistematik olarak insanları öldürme kapasitesi yoktur ama başıboş insanlığın böylesi kanunlar yaparak dönüp köpekleri sistematik olarak öldürme gücü, kudreti vardır; bu kudretle zehirlemeyin kendinizi.