TBB olağanüstü encümen toplantısı için Ankara’ya gelen Ekrem İmamoğlu, kayyum atamaları gündemini değerlendirmek üzere siyasi parti liderlerini ziyareti kapsamında dördüncü olarak Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile Gelecek Partisi Genel Merkezi’nde bir araya geldi.
Davutoğlu şu ifadeleri kullandı:
”Kuralları işlemeyen bir siyasi sistem ne demokratiktir ne de devlet düzeni niteliği taşır. Karşı karşıya kaldığımız durum bir demokrasi krizidir. Demokrasi krizi, halkın seçme yetkisini, milli egemenlik yetkisini, halkın oylarına saygı duymadığınız anda bir demokrasi krizi yaşanıyor demektir. Ülkede herkes Türkiye’deki demokrasinin olgunlaşmış bir demokrasi olması noktasında artık yeterli tecrübeye sahip olduktan sonra tereddüt etmemesi lazım. Ama bugün bir tereddüt yaşanıyor. Biz esastan kayyum yöntemine karşı çıkarız. Halkın önüne sandığı koyduysanız, çıkan sonuca saygı göstereceksiniz. Hiç kimse hukuk karşısında istisnai bir özerkliğe de sahip değildir. Bir demokrasiyi işletmeye başladıysak iki temel eksende bunu yaşatır hale getireceğiz. Birincisi herkes için tam ve eksiksiz demokrasi, ikincisi ise tavizsiz kamu düzeni. Eğer demokrasiyi tanıyıp, kamu düzeninden taviz verirseniz kaosa yol açarsınız. Eğer kamu düzeni sağlayacağım derken, demokrasiden taviz verirseniz otokrasiye gidersiniz. Kayyum uygulaması geçmişte de bugün de hangi görevde olursam olayım karşı çıktım. Bugün de karşı çıkıyorum. Karşı karşıya kaldığımız şey bir hukuk krizidir. Kamu düzeni hepimizin düzenidir.
ÇÖZÜM HERKESİN DEMOKRASİYE SAYGI DUYMASIDIR
Merkezi yönetimler ve yerel yönetimlerde ayrı partilerden bile olsa ortak bir ülke ve şehir yönetildiği bilinciyle devlet ve şehir yönetilir. Merkezi yönetim, yerel yönetimlerin tercihlerini göz ardı edip, ‘ben bildiğimi okurum, kuralı ben koyarım’ derse şehirlerde meşruiyet tartışılır. Yerel yönetim de ben burada kendime has bir hukuk alanı oluşturdum. İstediğimi yaparım’ derse ülkede hukuk düzeni kalmaz. Bugünkü yönetim krizinin sebeplerinden bir tanesi, iktidarın kamuoyuna verdiği mesajlardaki çelişkidir. Kafanız mı karışık yoksa birbirinizle mi bilek güreşi yapıyorsunuz. Bir taraftan kamuoyunun son derece hassas olduğu bir konuda terör başını Meclis’te konuşturmaya kadar gidecek bir açıklama yapacaksınız ve burada kamuoyunun tepkisini de gerektiğinde gözardı edeceksiniz. Diğer taraftan da altı ay öncesinde yapılan bir seçimde, seçilen belediye başkanlarıyla ilgili otoriter bir tasarrufta bulunacaksınız. Bu ikisi bir arada olmaz. Ayrı ayrı olur da demiyoruz. Olması gereken, Türkiye’de bugün bir demokrasi, hukuk, yönetim kriziyle karşıyayız. Bunun çözümü, herkesin demokrasiye saygı duymasıdır. Herkesin hukuk düzenine boyun eğmesidir. Hiç kimse hukukun üstünde değildir. Hiçbir belediye başkanı ‘şehri istediğim gibi yönetirim’ deme hakkına sahip olmadığı gibi, hiçbir merkezi yönetim yetkilisi de ‘ben istediğim belediye başkanını sabahtan görevden alırım. Bunun da hukuki sürecine bakmam, görevden alırım’ deme hakkına sahip değil. Kendinize tanıdığınız özgürlüğü, rakibinize tanımıyorsanız demokrasi yoktur.”
KAYNAK: ANKA