Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı sonrasında Taliban’ın yönetimi ele geçirdiği ve Türkiye’nin politikalarının tartışma konusu olduğu Afganistan hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Faik Öztrak, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Türk askerlerinin Afganistan’dan tahliyesi hakkında “Erdoğan’ın küçük ortağının hali daha da perişan. 15 gün önce, “Askeri unsurlarımızın Afganistan’ı terki, Düşünülemeyecektir” diyen ufak ortak, Bugünlerde, “Askerimizin tahliyesi doğru bir tercih, Yerinde bir karardır” diyerek, Çekilme kararına alkış tutuyor. Hemen ardından da, “Kabil emniyetli değilse, Ankara güvende olamaz” diyerek, Kendini bir kez daha yalanlıyor. Erdoğan’ın kuyruğuna takılırsan, Sen de “ufak rüzgârgülü” olursun. Bunlar ülkeyi de, devleti de yönetemiyorlar.” ifadelerini kullandı.
Faik Öztrak’ın açıklamaları şöyle oldu:
Erdoğan Daha düne kadar, Afganistan’daki havalimanına, Askerimizi nöbetçi yazmak için uğraşıyordu. Genel Başkanımız uyardı. “Tek bir askerimizin burnu kanarsa, Sorumlusu siz olursunuz” dedi. İşte bugün Kabil Havalimanı’nın yanı başında, Her gün bombalar patlıyor, insanlar ölüyor.
Peki, kim haklı çıktı? Yine biz haklı çıktık. Çünkü biz meselelere, Erdoğan’dan farklı olarak, Sadece ve sadece Türkiye’nin penceresinden, Ulusumuzun hak ve menfaatleri penceresinden bakıyoruz. Beyefendi mecbur kaldı. Genel Başkanımızın, Mehmetçiğimizi Afganistan’dan çekme talebini dinledi. İyi de oldu. Ama bunu hala hazmedemiyor.
Şimdi çıkmış, “Afganistan konusunda, Bizi ana muhalefetin, muhalefetin ne dediği ilgilendirmez. Biz kendi irademize bakacağız” diyor. Kusura bakmasın, onun sicili ortada. Beyefendi bölgesel meselelere, Türkiye’nin hak ve menfaatleri penceresinden hiç bakmadı. “Büyük Ortadoğu Ve Genişletilmiş Kuzey Afrika Projesi’nin Eş Başkanı” Penceresinden baktı. Şimdi nasıl oluyor da “kendi iradesinden” bahsedebiliyor? Suriye’de yaşadıklarımız ortada. 5 milyon Suriyeli sığınmacı 10 yıldır Türkiye’de. Bu Sığınmacılar için 40 milyar dolardan fazla para harcandı. Sınırlarımızda güvenliği sağlamak için binlerce askerimiz Sınırın öteki yanında…
Yüzlerce askerimiz Suriye’de şehit düştü. Peki, Türkiye’ye tüm bu ağır bedelleri kim ödetti? Elbette Erdoğan. Ve Erdoğan’ın bitmek bilmez kibri… Ne yazık ki Erdoğan; 3-5 milyar avro finansı görünce, Türkiye’yi, Avrupa’nın mülteci gettosu yapmaya, Hemen teşne oluveriyor.
Daha dün, “Finansı iyi yönettiğimiz için, Yeni mülteciler alabiliriz” diyen kimdi? Erdoğan’dı. Millet tepki gösterince çark etti… Erdoğan’ın dün dediğini, bugün dediği tutmuyor. Rüzgârgülü gibi, nereden rüzgâr eserse, Erdoğan’da oraya dönüyor. Bir gün “Taliban ile görüşürüz” diyor. Ertesi gün Taliban’ı terörist ilan ediyor. Sonraki gün de, “Taliban ile masaya otururuz” diyor.
Erdoğan’ın küçük ortağının hali daha da perişan. 15 gün önce, “Askeri unsurlarımızın Afganistan’ı terki, Düşünülemeyecektir” diyen ufak ortak, Bugünlerde, “Askerimizin tahliyesi doğru bir tercih, Yerinde bir karardır” diyerek, Çekilme kararına alkış tutuyor. Hemen ardından da, “Kabil emniyetli değilse, Ankara güvende olamaz” diyerek, Kendini bir kez daha yalanlıyor. Erdoğan’ın kuyruğuna takılırsan, Sen de “ufak rüzgârgülü” olursun. Bunlar ülkeyi de, devleti de yönetemiyorlar.
Memleket, Cumhur İttifakı’nın yönetiminde, Fırtınaya kapılmış yaprak misali savruluyor. Ama bu beyler her şeyden vazgeçiyorlar. Kabil Havalimanı’nın işletmesinden, Nedense bir türlü vazgeçemiyorlar. Hakikaten, Kabil Havalimanı’nı bunlar için bu kadar vazgeçilmez kılan nedir? Afganistan’daki havalimanında bunları bu kadar cezbeden ne var? Afganistan’da şu anda en bol olan, Terör ve uyuşturucu.
Türkiye’yi, böyle bir coğrafyaya sokmak için, Bu ısrar neden? Çıksınlar şunun sebeplerini millete bir anlatsınlar bakalım… Ama yapamazlar. Allah’a çok şükür, Bizler ekşi yemedik. Bu nedenle de karnımız ağrımaz. Bizim tehdit edilecek, Müzakere masalarında kolumuzu büktürecek, dosyalarımız yok.
Onun için doğru bildiğimiz neyse, Vicdan rahatlığıyla milletimizin huzurunda konuşabiliyoruz. Erdoğan bizi ister dinlesin, ister dinlemesin. Ama bizi dinlemediğinde, burnunun dikine gittiğinde, Bunun faturasını hep milletimiz ödedi. Bunu da milletimiz bilsin. Kontrolsüz göç ve sığınmacı sorunu, Ne yazık ki Türkiye’nin en önemli beka sorunu olmuştur.
Hatay’ın hemen yanı başında, İdlib’de, Dünyanın dört bir yanından gelmiş yüzbinlerce savaşçı, Patlamaya hazır bomba gibi bekliyor. Buralarda işler bir kez daha kızışırsa, Milyonlarca insan, İdlib’den sınırlarımıza akar. Bunların içinde de binlerce radikal ülkemize girer. Bu da bir kâbus olur. Yine İran, Afganistan’dan akıp gelen göçmenleri sadece seyrediyor. Bu gelenlerin içinde radikal bir takım unsurlar var mı, yok mu? Erdoğan dâhil, bunu kimse bilmiyor. Çok açık konuşalım. İdlib, Rusya’nın elinde, Afganistan İran’ın elinde, Türkiye’ye karşı kullanılabilecek stratejik bir koza dönüşmüştür.
Avrupa ise ne yazık ki bu meselelere, “Parayı veririm, Türkiye’yi göçmen gettosu yaparım” anlayışıyla bakmaktadır. Bu ahlaksız teklifleri Erdoğan kabul etse de Bizim kabul etmemiz, Rıza göstermemiz mümkün değildir. Avrupalı dostlarımız şunu bilsin ki, Avrupa’nın sınırı Kapıkule’den başlamaz. Gürbülak’tan başlar. Herkes planını bu gerçeğe göre yapsın. Karşımızdaki bu beka sorununa, Devlet aklıyla, Ciddi bir stratejiyle, Yoğun bir diplomasiyle tepki vermek zorundayız. Ama Erdoğan’ın bu konuda strateji oluşturacak ne bir derinliği, Ne de diplomasiyle sorun çözme kapasitesi var.
Onun için de; Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. İşte Irak’ta, “Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı” düzenlendi. Bu toplantıya, Fransa Cumhurbaşkanı katıldı. Katar Emiri katıldı. Mısır Cumhurbaşkanı katıldı Kuveyt Başbakanı katıldı. Ürdün Kralı katıldı. Ama Erdoğan katılamadı. Uluslararası protokolde çok daha geride olan, Dışişleri Bakanı ülkemizi temsil etti. Sebep, Taliban ile masaya otururum diyen Erdoğan, Sisi ile beraber masaya oturamadı. Dış politikayı şahsileştirmenin sonucu ne yazık ki budur. “Bölgemizde bizden habersiz kuş uçmaz” diye caka satarken, Bir de bakmışsınız, Bölgede kurulan masalara oturamaz olmuşsunuz. Ülkemiz, bu diplomatik yalnızlığı mutlaka aşmak zorundadır.
Bölgemizdeki meselelere bölge ülkelerinin çözüm üretmesi, İnisiyatif alması esastır. Yoksa bölge dışı ülkeler, kendi çözümlerini dayatacak, “Çözüm üretiyoruz” diyerek, yeni sorunlar üreteceklerdir. Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da yaşadıklarımız, Bunu bize öğretmiştir. Bu nedenle bizim iktidarımızda, Bölgemizde huzur, barış ve istikrar oluşturmayı hedefleyen, Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı kuracağız. Bölgenin sorunlarını, Yine bölge ülkeleriyle beraber çözeceğiz.