AKP’nin Meclis Başkanlığı’na sunduğu 25 maddelik teklife eleştiriler sürüyor.18 farklı kanun ve 2 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılması öngörülen teklife bir tepki de İYİ Parti Güvenlik Politikaları Başkanı Nuri Okutan’dan geldi.
Okutan, teklife ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, çağdaş milli güvenlik siyaset stratejisinin öncelikli hedefinin, ülke vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini korumak ve refahını sağlamak olduğunu vurgulayarak “Ulusal güvenlik ve terörle mücadele gerekleri, zaten hukuka aykırı olan OHAL yetkilerinin uzatılmasına mazeret teşkil edemez.
Söz konusu düzenlemelerden derhal vazgeçilmelidir” dedi.
15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi sonrasında ilan edilen olağanüstü hali (OHAL) hatırlatan Okutan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
”VAZGEÇİLMELİ”
”Ulusal güvenlik ve terörle mücadele gerekleri, zaten hukuka aykırı olan OHAL yetkilerinin uzatılmasına mazeret teşkil edemez. Söz konusu düzenlemelerden derhal vazgeçilmelidir. Atalar sözümüzdeki gibi; zulümle payidar olunmaz. Bununla birlikte, bütün zalimler payidar olabilmek için her türlü yola başvururlar. Zalimlerin başvurdukları yollar ise genellikle yasa ve meşruiyet dışıdır. Ve onlar öyle zalimdirler ki, kötülükte sınır tanımazlar.
”OHAL REJİMİNDE PEK ÇOK KHK ÇIKARILDI, FÜTURSUZCA UYGULANDI”
Türkiye’yi despotik bir karanlığa sürüklemekte olan mevcut tek adam iktidarı da payidar olabilmek için kötü yollara başvurmaktan çekinmemektedir. Nitekim, son olarak, OHAL döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerin (KHK) idareye verdiği hukuka aykırı bazı yetkiler, TBMM’ye sunulan bir torba yasa teklifi ile üçer yıl süreyle yeniden uzatılmak istenmektedir. 15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminden sonra geçilen OHAL rejiminde pek çok KHK çıkarılmış ve fütursuzca uygulanmıştır. Hatta bu KHK’lerin bazı hukuka aykırı maddelerinin süreleri olağan dönemde de uygulanmak üzere uzatılmıştır.
”TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN ÖZÜNE DOKUNULAMAZ”
OHAL ve sıkıyönetim usulleri, çağdaş demokrasilerde olduğu gibi, ülkemizde de Anayasa ile kabul edilip düzenlenmiş hukuk rejimleridir. Bununla birlikte, bu olağan üstü hal rejimleri, diğer demokrasilerde olduğu gibi ülkemizde de Anayasa ile belirli kısıtlamalara tabi tutulmuşlardır. OHAL uygulaması da Anayasamızda, yetki, sebep, usul ve şekil, konu, süre ve denetim gibi unsurlar bakımından çerçevesi belirlenmiş bir uygulamadır. Öte yandan, Anayasamıza göre, olağan üstü hal rejimlerinde dahi, kısıtlamalara tabi olabilecek temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulamaz.
”GÖZALTI SÜRELERİ”
Teklifte yer alan ilgili maddelerden birine göre, zaten yeterince uzun olan gözaltı sürelerinin OHAL dönemindeki gibi 12 güne kadar uzatılmasına üç yıl daha devam edilmesi öngörülmektedir. Bu durum ilgili kişi veya kişilerin hâkim karşısına çıkamadan özgürlüklerinden keyfi bir şekilde mahrum bırakılmaları, yargısız infaz mahiyetinde cezalandırılmaları anlamına gelmektedir.
”ŞİRKETLERE KAYYIM”
Bir diğer madde, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun keyfi bir şekilde belirlenecek şirketlere kayyım olarak atanmasının üç yıl daha uzatılmasına dairdir. Burada da ilkel müsadere yöntemiyle, devletin vatandaşının malına mülküne hukuksuz şekilde çökmesiyle mülkiyet hakkı çiğnenmekte ve yok edilmektedir. Müsadere yöntemi, kanun devletlerinde değil, ferman devletlerinde dahi çok sınırlı şekilde uygulanmış temel hak ihlallerinden biridir. ‘Yeni’ Türkiye’nin ‘ileri’ demokrasisinde bu yöntemin bundan sonra da tepe tepe kullanılmak istenmesi, yandaş ve beslemelerin yeterince doyurulamadığının, ya da iyice semirtilmek istendiğinin işaretidir.
”İŞ GÜVENCESİNİ KÖKÜNDEN YOK ETMEKTİR”
Torba yasa teklifinin bir diğer maddesinde ise, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan kişilerin, işten çıkarmaya ilişkin mevzuat hükümleri hiçe sayılarak, keyfi idari tasarruflarla işten çıkarılmaları, hatta unvanlarının alınması ve hatta pasaportlarına el konulması uygulamasının üç yıl daha uzatılması istenmektedir. İlgili mevzuatın öngördüğü herhangi bir soruşturma veya mahkeme kararı olmaksızın böyle bir uygulamanın sürdürülmesi, çalışma hakkını, iş güvencesini, seyahat özgürlüğünü kökünden yok etmektir.”
(ANKA)