Millet İttifakı’nın göstereceği aday ile başından beri çok ilgilenmediklerini ancak ittifakın karşı devrimci ya da patron kimliği baskın bir aday çıkarması söz konusu olsaydı tavırlarının farklı olacağını söyleyen Okuyan, konunun TKP’yi ilgilendiren kısmının toplumdaki Erdoğan’ın gitmesine dönük baskın duygu olduğunu belirtti. Partisinin bu duygunun parçası olduğunu ifade eden Okuyan, diğer yandan Erdoğan’ın yerine gelecek kişinin kim olduğunun tartışılmasının önüne geçtiği için bu duygunun çok tehlikeli olduğunu da sözlerine ekledi.
Okuyan “Biz devrimci bir partiyiz. Millet İttifakı’yla Cumhur İttifakı’yla ilgimiz yok. Ama şunu iyi biliyoruz ki, Erdoğan meselesinin çözümü Türkiye’de gerçek bir tartışma başlatacak. O yüzden de bir oyumuz Erdoğan gitsin diye, Kılıçdaroğlu’na değil. Pratik olarak Kılıçdaroğlu’na ama bizi burada ilgilendiren kısım Erdoğan’ın gitmesi.” sözleriyle Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili TKP’nin tavrını özetledi.
“Sadece oy kullanmaktan ibaret bir toplumdan çıkmamız gerekiyor”
Haziran Direnişi’nin üzerinden geçen on yılda Türkiye toplumunun protesto hakkını kullanma özelliğini yitirdiğini ve kaderini sandığa kilitlediğini söyleyen Okuyan, gelinen noktada oyunu çok değerli gören ve elinde sandık dışında hiçbir araç kalmadığını düşünen bir toplum olduğunu ve bunun da doğal olarak insanlarda kaygıya neden olduğunu belirtti. “Dünyada hiçbir güç yenilmez değil, AKP hiç değil. AKP defalarca yenilebileceğini gösterdi.” ifadeleriyle yakın geçmişten hatırlatmalarda bulunan Okuyan, AKP’nin başarısız olduğu konuların karşılaştığı toplumsal direncin ürünü olduğunun altını çizdi.
“Hiçbir yasal zemini olmayan tarikat ve cemaatler seçim tercihlerini beyan etmeye başladı”
Türkiye’de siyasetin kişiler üzerinden tartışılmasının sakıncalarına da değinen Okuyan, meselenin bir kişinin gidip başka bir kişinin gelmesiyle çözülemeyeceğine vurgu yaptı. TKP Genel Sekreteri açıklamasına şöyle devam etti:
“Niye kişiler bu kadar tartışılıyor? Türkiye’de anketler yayımlanıyor, pazarlıklar yapılıyor, hesaplar yapılıyor ve işin daha acı olanı iki blok arasında bir de şimdi cemaatler ve tarikatlar tercih beyan etmeye başladı. Türkiye’de yasal hiçbir zemini olmayan tarikat ve cemaatler siyasetteki dengeleri değiştirmeye çalışıyor. Kısa süre sonra Meclis’in gündemine gelecek, NATO’ya bir üyenin daha dahil olması. Tartışılıyor mu? Hayır. Suriye’de çok derin pazarlıklar yapılıyor şu anda ve bu pazarlıklar Türkiye’deki bütün siyasi partileri yakından ilgilendiriyor. Türkiye’de çok ağır bir ekonomik kriz var, deprem bu krizi daha da derinleştirdi ve 15 gündür ben bunun da tartışıldığını görmedim. Tartışılması gereken şeylerin hiçbiri tartışılmıyor. Sol bunun dışında durmalıydı, sol da milletvekili pazarlıklarına kilitlendi. Ortada bir terslik var. Türkiye dünya tarihinin en ağır depremlerinden birisini yaşadı, bu iktidarın beceriksizliği, piyasacı ve bilime düşman zihniyeti yüzünden çok ağır yaşadık bu depremi. Bunun nedenlerini tartışmayı bıraktık, ekonomik krizi tartışmıyoruz, dış politikayı tartışmıyoruz, emperyalist kuşatmayı tartışmıyoruz, tarikat ve cemaatleri tartışmıyoruz ama milletvekili pazarlıklarını tartışıyoruz.”
“İnsanlarımızın biner biner öldüğü bu düzen derhal yıkılmalı”
TKP’nin seçim bildirgesinde geçen ahlak ve vicdan kavramlarına da açıklık getiren Okuyan, “Bu kadar ahlaktan, imandan söz edilen bir ülkede vicdan ve ahlakı savunmak Türkiye Komünist Partisi’ne düşüyor. Bizim ahlakımız biraz farklı. Yoksul ve zenginin olduğu bir ülkede ahlaktan söz edilemez. En büyük ahlaki problem insanlar arasındaki eşitsizliktir. Biz yepyeni, güçlü bir ahlakı, insani değerleri ve vicdanı savunan bir parti olarak seçimlere gireceğiz.” dedi.
TKP’nin muhafazakar köylere, mahallelere gittiğinde de insanları ikna edebildiğini söyleyen Okuyan, bunun nedeninin insanların gerçek sorunlarını dile getirmek ve onlara gerçek çözüm yolları sunmak olduğunu açıkladı. Seçimlerin unutulan kavramları yeniden hatırlatılması için de önemli olduğunun altını çizen Okuyan, “İnsanlarımız biner biner öldü ve biz bu sistemi sorgulamak zorundayız. Dolayısıyla TKP’ye ‘Siz yarının projesisiniz, önce şunu yapalım.’ demesinler. Deprem, pandemi, savaş, ekonomik kriz yarını beklemiyor. Bütün bunlar yarını beklemiyorsa TKP niye yarını bekleyecek? O yüzden derhal bu aptal, çürük, insanımızı öldüren sistem derhal değişmeli.” ifadelerini kullandı.
“Felaketleri erteleyemiyorsak, eşit ve özgür yaşamı da ertelemeyelim”
TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan TKP’nin sözüne güvenen insanlara şu çağrıyı yaptı:
“Baraj kaygısını bir kenara bırakalım. Asıl baraj insanların umudunun çalınmasıdır. Niye insanlar inandıkları, gönül verdikleri bir toplumsal sistemde eşitlik, kardeşlik, özgürlük içerisinde yaşamayı erteliyorlar? Niye biz baraja takılalım? Bizim sözümüzün bir karşılığı varsa, bizim sözümüz güçlüyse o zaman yıkın bu barajı. Hiçbir oy boşa gitmez. TKP’ye oydur herkesin depremde beğendiği şey. TKP oydan ibaret değil. Bir toplumsal desteği var, yıllardır verilen bir mücadelenin ürünü ama ‘Benim oyum boşa gider’ derseniz, yarın depremde koştura koştura gidecek, herkese yardım eli uzatacak, bunu yaparken de insanlara dönük ayrımcılık yapmayacak bir parti bulamazsınız. Biz yardım kuruluşu değiliz, siyasi partiyiz. Deprem örneğini şu nedenle veriyorum; biz konuşulmamız gereken yerde değil, yıkıcı bir depremden sonra konuşulduk parti olarak. Madem konuşulduk bunun nedenini anlatmamız gerekiyor. TKP neden çok konuşuldu? Biz dayanışmacıyız, kardeşlikten yanayız, vicdanlı insanlarız, bilime inanıyoruz, planlı hareket ediyoruz ama bizim işimiz bu düzeni yıkmak ve yaşanılası bir düzen kurmak.”