TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Suriye’deki gelişmelerle ilgili, “Türkiye nasıl ilk anda o Esad’ın bombalarından, işkencelerinden, baskılarından, zulmünden kaçanlara kapılarını açık kapı politikasıyla sürdürdüyse bundan sonra da tavrı bellidir. Biz Suriyelilerin güvenli, gönüllü bir şekilde geri dönüşlerini temin etmek için her türlü desteği onlara veririz. Ama burada kalmak isteyenlere de başımızın üstünde yeri vardır” diye konuştu.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Kanal 7 televizyonunda katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kurtulmuş, Suriye’deki gelişmelerle ilgili şunları kaydetti:
“Biz işin gördüğümüz kısmı çok hızlı oldu ama çok hızlı mı oldu derseniz, 61 yıllık bir Baas rejiminden bahsediyoruz. Yani halktaki tepkiler bakımından artık bu kadar büyük bir birikmenin belli bir noktaya geldiği ve patladığı bir döneme girilmişti. Öyle görünüyor ki şimdi bu Sednaya Hapishanesi, diğer meseleler ortaya çıktıkça bizim bildiğimizden çok daha yoğun bir baskının yapıldığı, büyük bir zulmün yaşandığı, hemen hemen Suriye’deki neredeyse her ailenin bu zulümden üstüne payını aldığı, her toplum kesimine, farklı toplum kesimine, Türklere, Türkmenlere, Araplara, Kürtlere, Dürzilere, herkese büyük bir baskı uygulandı ve bunun sonucu dayanılmaz bir noktaya işin geldiği çok aşikar.
Son süreçte hatırlarsanız, Sayın Cumhurbaşkanımızın Esad’a ‘Gelin bu işi konuşalım, görüşelim’. Yani zaten bu 2013’lerde falan da gündeme gelmiş olan bir konuydu. Esad rejimi kendisini olağanüstü güçlü olduğuna hükmetti ve kendisi dışındaki aktörlerin de yeterince gücü olmadığını zannetti. Eğer özellikle Türkiye’nin komşu olarak samimiyetle dile getirmiş olduğu bir müzakere süreciyle belki bir geçiş dönemiyle Suriye’de barışın sağlanması mümkün olsaydı hem bu kadar çok kan dökülmeyecek hem de Esad’ın akıbeti bu kadar hazin olmayacaktı belki.
HİÇBİR MİLLET BU KADAR BÜYÜK BİR GÖÇMEN AKIMINA GÖĞÜS GEREMEZDİ
Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir millet, milyonlarca insanın kardeşimiz, dostumuz, kültürel olarak çok müşterek noktamız olan bir halktan bahsediyoruz, ama ne olursa olsun sınır kapılarında öyle günler oldu ki on binlerce Suriyeli’nin Türkiye’ye giriş yaptığı günler oldu. Mesela Kilis gibi, Gaziantep gibi şehirlerimiz kilisin nüfusundan daha fazla Suriyeli kilise geldi. Gaziantep’te 400-500 bin Suriyelinin olduğu dönemler oldu. Yani hiçbir millet bu kadar büyük bir göçmen akımına göğüs geremezdi.”
Kurtulmuş, “MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Emevi Cami’ndeki ve Heyet Tahrir Şam lideri Muhammed Colani ile Şam turu yaptığı görüntülerle ilgili “Türkiye adına bayrak gösterme eylemi midir” sorusuna Kurtulmuş şu yanıtı verdi:
“Türkiye dün 12 yıl aradan sonra büyükelçilikte Türk bayrağını ortaya koyarak zaten göstermiş oldu. MİT Başkanımızın Emevi Camii’nde namaz kılmış olması önemlidir. En az onun kadar önemli olan bir husus da gösterilerin birçok yerinde Suriyelilerin Türk bayrağını açmış olmalarıdır.”
KALMAK İSTEYENLERİN BAŞIMIZIN ÜSTÜNDE YERİ VAR
Kurtulmuş şunları söyledi:
“Türkiye nasıl ilk anda o Esad’ın bombalarından, işkencelerinden, baskılarından, zulmünden kaçanlara kapılarını açık kapı politikasıyla sürdürdüyse bundan sonra da tavrı bellidir. Biz Suriyelilerin güvenli, gönüllü bir şekilde geri dönüşlerini temin etmek için her türlü desteği onlara veririz. Ama burada kalmak isteyenlere de başımızın üstünde yeri vardır. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımızın ilk anda açıklamış olması da aynen açık kapı politikasında ilk anda gösterilen tavır gibi önemlidir. Kalmak isteyen burada başımızın üstünde yer var ama zaten görüyorsunuz insanlar belirsizlik ortamında dönüyorlar, evleri yerinde mi değil mi bilmiyorlar, akrabaları kaldı mı kalmadı mı bilmiyorlar ama sonuçta bülbülü altın kafese koymuşlar illa vatanım illa vatanım ve bu insanlar vatana dönmek için kendi vatanlarına dönmek için, yollara düştüler bile.”
TÜRKİYE’NİN BİR ANAYASAYA İHTİYACI VAR
Kurtulmuş, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye’nin özgürlükçü, kapsayıcı, demokrat, güçler ayrımı prensibini şüphesiz ortaya koyan, hukukun üstünlüğü prensibini pekiştirerek ilerlediği bir anayasaya ihtiyaç var. Bu anayasanın diliyle ilgili, çok maddeli olmasıyla ilgili çok tartışma yapılabilir. Bendeniz özellikle tartışmaların önünü kapamamak için bugüne kadar anayasanın muhtevasıyla ilgili bir kelime söylemedim. Sadece nasıl yapılacak, bunun doğru zeminde yapılması lazım. Bu doğru zemin TBMM’dir. Bu doğru zeminde bu tartışmalar yapılırken tabii ki toplumun bütün kesimlerinin görüşlerini alacağız. Üniversitelerin, akademi dünyasının, hukuk dünyasının, STK’ların, geçen İstanbul’da STK’larla yaptığımız bir toplantıda da aynı şeyi söyledim. Sadece Meclis’ten bunu beklemeyin.”
KAYNAK: ANKA