Rusya ile ABD arasındaki ilişkiler son zamanlarda açık bir kriz içinde: ABD birbiri ardına yaptırımlar getiriyor, diplomatları sınır dışı ediyor, Rusya misillemede bulunmak zorunda kalırken Washingon, Moskova’yı ‘cezalandırmaya’ devam etme sözünü veriyor.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rossiya Segodnya Uluslararası Haber Ajansı Genel Direktörü Dmitriy Kiselev’e verdiği röportajda, mevcut durumdan çıkış yolunu nasıl gördüklerini ve ABD’li politikacıların buna hazır olup olmadıklarını detaylandırdı. İkili ilişkilerdeki mevcut durumun neden ‘Soğuk Savaş’ döneminden bile kötü olduğunu anlatan Lavrov, Rusya’nın tepkisinin nasıl olacağını ve Batı tarafından Moskova’ya uygulanan tek taraflı yaptırımları eleştirdi.
ABD ile Rusya ilişkileri çok kötü. Daha önce bu kadar kötüsünü hatırlamıyorum. Artık ‘Soğuk Savaş’tan da kötü diyebiliriz. Elçiler ülkelerinde bekliyor. Bundan sonra ne olacak? Durum nasıl gelişecek?
Bu sadece bize bağlı olsaydı belki de çoktan normal ilişkilere dönmüş olurduk. İlk ve bence kesinlikle bariz ve zor olmayan adım, Rusya’nın ABD’deki diplomatlarının faaliyetinin kısıtlanması yönünde alınan tedbirleri sıfırlardık ki bu tedbirlere yanıt olarak biz de ABD’nin Rusya’daki diplomatların faaliyetini kısıtlamıştık. Bunu, ABD Başkanı Joe Biden yemin edip göreve başladıktan hemen sonra idaresine önerdik. Bu durumu (ABD Dışişleri Bakanı Antony) Blinken’e hatırlattım. Dayatmadan. Sadece, normal çalışabilmemiz için en bariz adımın, başkanlık görevinden ayrılmadan iki hafta önce kapıyı çarparak, hırs yaparak ve tüm Viyana anlaşmalarını ihlal ederek Rus varlıklarına el koyan ve Rus diplomatları sınır dışı eden Barack Obama’nın başlattığı her şeyi sıfırlamak olduğunu söyledim. Sonra zincirleme reaksiyon başladı. Bu arada biz uzun süre sabrettik. 2017 yaz aylarına kadar bekledik. Çünkü Trump, o sıralar Beyaz Saray’dan gitmekte olan Obama’nın dışa dönük aşırılıklarına tepki göstermememizi istedi. Fakat Trump yönetimi de bu durumu normal mecraya taşımadı, bu yüzden biz az çok aynı şekilde karşılık vermek zorunda kaldık. Ancak Amerikalılar durulmadı.
‘Asimetrik olarak karşılık vermek zorunda kaldık, ABD’yi defalarca uyarmıştık’
Biden idaresinin bu eğimde kaymaya devam ettiğini görüyoruz. Oysa yemin töreninden hemen sonra Putin ve Biden, ben ve Dışişleri Bakanı Blinken arasında gerçekleşen görüşmelerde, Amerikalı muhataplarımız, Rusya ile ilişkileri ciddi biçimde gözden geçirdiklerini ve bu görüşmenin ardından birçok şeyin netlik kazanacağını umduklarını söyledi. Fakat bu görüşmenin ardından yeni yaptırımlar geldi. Biz buna asimetrik olarak karşılık vermek zorunda kaldık, daha önce defalarca eninde sonunda böyle olacağı konusunda uyarmıştık. Bu, ABD’nin Rusya’daki diplomatik misyonlarında çalışan diplomat ve diğer personel ile ilgili eşitsizliği de ilgilendiriyor, zira sayıları Rusya’nın ABD’deki diplomatlarının sayısından çok daha fazla. Bunu daha önce söyledik, daha derinine inmeyeceğim.
‘Washington’un dünyadaki stratejik istikrardan sorumlu olduğunun farkına varmasını umuyorum’
Ama ilişkimizin stratejik vizyonundan bahsedecek olursak, bizim gibi Washington’un da dünyadaki stratejik istikrardan sorumlu olduğunun farkına varmasını tevekkülle umuyorum. Sadece Rusya ve ABD’nin sorunları değil, sadece vatandaşlarımızın yaşamını, aralarındaki temaslarını, iletişimini, iş ve insani projeleri zora sokan sorunlar değil, bunlar aynı zamanda en geniş anlamıyla uluslararası güvenlik için ciddi riskler oluşturan sorunlar. Joe Biden’in ABC televizyonuna verdiği meşhur röportajında dile getirilen ölçüsüz sözlere tepkimizi biliyorsunuz. Devlet Başkanı Putin’in, ABD’li mevkidaşının görüşme önerisine nasıl tepki verdiğini de biliyorsunuz. Halihazırda incelediğimiz bu girişimi tüm yönleriyle anlamak istiyoruz.
‘ABD tek kutuplu dünyayı yeniden canlandırma girişimlerinin boşuna olduğunu anlarsa…’
Devlet Başkanımızın Federal Meclis mesajında söylediği gibi, eğer ABD hükümdar konumundan hareket etmekten vazgeçerse; tek kutuplu bir dünyayı yeniden canlandırma, herkesin Batı ülkelerine tabi olacağı ve Batı kampının farklı kıtalardaki diğer tüm ülkeleri Çin ve Rusya’ya karşı kendi bayrağı altında toplayacağı bir tür yapı yaratma girişimlerinin boşuna olduğunu anlarsa; yine ABD, BM Anlaşması’nda ülkelerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı, iç işlerine karışmama ve ülkelerin eşitliği gibi ilkelerin yazılı olmasının boşuna olmadığının farkına varırsa, yani anlaşmadan doğan yükümlülüklerini yerine getirirse ve her bir ülkeyle olduğu gibi bizimle karşılıklı saygı, bulunması gereken çıkar dengesi temelinde diyalog yürütürse… Aksi halde hiçbir şey başaramayacağız. Devlet Başkanımız bunu net bir şekilde söylemişti, çıkarlarımızı karşılayacaksa en geniş anlaşmalara hazır olduğumuzun altını çizmişti. Ve elbette duyduğunuz gibi kendimiz belirlediğimiz kırmızı çizgilerimizi geçme girişimlerine sert tepki vereceğiz.
Bunun farkına varmalarını, hükümdar konumundan vazgeçmelerini beklemek ne kadar gerçekçi? Zira umut iyidir, ama gerçeklik çok farklı.
Umudumu dile getirmedim. Hangi koşullarda konuşmaya hazır olacağımızı anlattım.
‘Demek ki, Soğuk Savaş veya daha kötü koşullarda yaşayacağız’
Peki ya istemiyorlarsa bu durumda ne olacak?
İstemiyorlarsa bu onların seçimi; demek ki, Soğuk Savaş veya daha kötü koşullarda yaşayacağız. Soğuk Savaş döneminde elbette gerilim çok büyüktü, defalarca riskli durumlar ve krizler oluşmuştu ama en azından karşılıklı saygı vardı. Şimdi saygı eksikliği var. Hatta Washington’daki bazı şahsiyetlerin açıklamalarında şizofrenik notalar bile kaçabiliyor. Geçenlerde Beyaz Saray Sözcüsü, Rusya’ya yönelik yaptırımların devam edeceğini, yaptırımların Washington’un beklediği etkiyi sağladığını ve yaptırımla ABD-Rusya ilişkilerindeki gerilimi yatıştırmayı amaçladıklarını söyledi. Bunu yorumlamam bile mümkün değil. Bu tür ifadelerin, Beyaz Saray’da bu tür politikaları savunanları yüceltmediğini herkes anlıyordur umarım.
‘Ülkemizdeki ifade özgürlüğü, ABD dahil birçok Batı ülkesine göre daha fazla koruma altında’
Diplomatların iyi çalışmadığı, ilişkileri kuramadıkları fikrini duydum. Çok inatçıymışız, duruşumuz esnek değilmiş, ilişkiler bu yüzden kötüymüş.
Evet, bu yorumları ben de okuyorum. Ülkemizde ifade özgürlüğü var. Hatta ülkemizdeki ifade özgürlüğünün, ABD dahil birçok Batı ülkesinden farklı olarak çok daha fazla koruma altında olduğu açıktır. Muhalif internet kaynaklarını, gazeteleri okuyorum ve bu insanların görüşlerini dile getirme hakkına sahip olduğunu düşünüyorum. Onların görüşleri şundan ibaret; ‘Batı ile çatışmasaydık şimdi parmesan peynirimiz ve mahrum olduğumuz birçok şey elimizde olurdu.’ Bilinmeyen nedenlerle Batı’dan yiyecek alımını kesince, üstelik bunun misilleme tedbir olduğunu anlatmamışız, öylesine gıda ürünleri almayı kesince ve ithal ikamesine başlayınca fiyatlar yükselmiş. Bu çok dar ve tek yanlı, sadece refah konumundan olan bir bakış açısı, yani televizyon ve buzdolabı arasında seçim yapmaktır. Bu, onların konuştuğu dil.
Lavrov’dan Kennedy’e atıf: Ülkenizin sizin için neler yapabileceğini düşünmeyin. Ülkeniz için neler yapabileceğinizi düşünün
ABD’nin değerlerini algılamanın prensip olduğunu düşünüyorlarsa ABD’nin bence en büyük Başkanı John Kennedy’nin şu sözlerini hatırlatmak isterim: ‘Ülkenizin sizin için neler yapabileceğini düşünmeyin. Ülkeniz için neler yapabileceğinizi düşünün.’ Bu, yalnızca kişisel refah, kişisel refahın belirleyici bir öneme sahip olduğu mevcut liberal görüşlerden çok farklı. Bence bu tür felsefi yaklaşımları savunanlar, sadece bizim genetik kodumuzu anlamamakla kalmıyor, mümkün olan her şekilde onu zayıflatmaya çalışıyorlar. Çünkü iyi yaşama, karnı tok yaşama, çocuklarımızın, dostlarımızın, yakınlarımızın güvende olduğundan emin olma arzusu dışında, ülkemizde her zaman milli gurur duygusu da bin yıllık tarihimizde yapılan her şeyde aynı öneme sahipti. Eğer birileri, onlar için bu değerin hiçbir şey ifade etmediğini düşünüyorsa bu onların seçimi. Ama halkımızın büyük çoğunluğunun farklı düşündüğünden eminim.
‘Blinken ile görüşmeye hazır olacağım’
Blinken ile görüşmeyi bekliyor musunuz? Böyle bir görüşme olacaksa ne zaman olur?
Telefonda konuştuğumuzda diplomatik görgü kurallarına uygun olarak kendisini tebrik ettim. Durumla ilgili bazı değerlendirmelerde bulunduk. Sohbet bence iyi niyetli, sakin ve pragmatikti. Amerikalı mevkidaşlarımız Dışişleri Bakanlığı’ndaki tüm kadro çalışmalarını tamamlayınca, diplomatik misyonların işleyişinden stratejik istikrara kadar birçok konuda karşılıklı olarak kabul edilebilir anlaşmalar arayacağımızı anlamaları şartıyla iletişimi canlandırmaya hazır olacağımızı söyledim. Amerikan ve Rus işletmeler işbirliklerini genişletmeye ilgi duyuyorlar. Amerikan-Rus Ticaret Odası bunu bize geçenlerde bildirdi. Blinken ile sohbetimizi, gerekirse konuşabileceğimiz bazı ortak çok taraflı etkinliklerin olacağını söyleyerek bitirdik. Henüz ABD’den hiçbir sinyal gelmedi. Eğer etkinlikler takvimine bakarsak, 3 hafta sonra Rusya, Arktik Konseyi’nde dönem başkanlığını İzlanda’dan devralmış olacak. Reykjavik’te 20-21 Mayıs’ta bir bakanlar toplantısı planlanıyor. Eğer ABD heyetine Blinken başkanlık edecekse ve bununla ilgilenirse elbette onunla görüşmeye hazır olacağım. Arktik Konseyi’ne 2 yıl boyunca başkanlık yapacağımız dikkate alındığında, bu bakanlık görüşmesine şahsen katılacağımızı İzlandalı meslektaşlarımıza bildirdim.