Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplanan Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı sonrası gündeme ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Ekonomik krizin yurttaşlara etkisini hatırlatan Öztrak, “Hesabını bilmeyen kasap, ne satır bırakır, ne de masat. Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar döviz rezervini, kayınpeder ve damat hesapsız, kitapsız peşkeş çektiler. Hala arka kapıdan döviz satmaya devam ediyorlar. Bu yılın ilk dört ayında, hu şekilde satılan emanet dövizlerin tutarı, 30 milyar dolara yaklaştı.” ifadeleriyle AKP iktidarının ekonomi yönetimine tepki gösterdi.
Faik Öztrak’ın açıklamalarının satır başları şöyle oldu:
Geçtiğimiz hafta İstanbul’da düzenlenen, Dünya Kadınlar Boks Şampiyonasında, 5 altın ve 2 bronz madalya ile takımımız dünya şampiyonu oldu. Anadolu Efes Basketbol takımımız, Avrupa’nın en büyüğü olduğunu bir kez daha tescil etti. Dün de Vakıfbank kadın voleybol takımımız, Avrupa şampiyonu oldu. Bizlere büyük mutluluk, Ve gurur yaşatan tüm sporcularımızı, Teknik heyetlerimizi, Ve yöneticilerini tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.
MALTEPE’DEKİ MİLLETİN SESİ MİTİNGİ
Hafta sonu İstanbul Maltepe’de, “Milletin Sesi” Mitingimizi, Büyük bir coşkuyla gerçekleştirdik. Maltepe’deki demokrasi meydanında, umut vardı. Gülen, aydınlık yüzler vardı. Hak, hukuk ve adalet çağrıları vardı. Dostluk, kardeşlik ve özgürlük şarkıları vardı. Huzur ve bereket özlemi vardı. Haramilerin saltanatına son verme iradesi vardı. Ve o meydanda, ortak geleceğimizi beraberce inşa etme azmi ve kararlılığı vardı. Maltepe’deki demokrasi meydanı, milletimizin saraydan ve beşli çetelerden, çok daha büyük olduğunu, tüm dünyaya, bir kez daha gösterdi. Demokrasimize zehirli dişlerini, kirli tırnaklarını geçirme niyet ve hevesinde olanlara, cevap, Maltepe’deki demokrasi meydanından verildi.
FAİK ÖZTRAK’TAN ERDOĞAN’A: BECEREMEDİ, SÖZÜNÜ TUTAMADI
Son 20 yılda, milletimiz çok yoruldu. Toplumumuz bölünüp, parçalandı. Milletimizin umutları çalındı. Aşı, işi küçültüldü. Sofralarımızın bereketi kaçtı. Türlü yalanlarla, Cambaza bak stratejileriyle, milletimizin gerçek sorunlarının üstü kapatıldı. Ülkemizin enerjisi ve kaynakları heba edildi. Türkiye’de, 1923 yılından 2002’ye kadar, 57 hükümet iş başında kaldı. 79 yılda 57 hükümet, 713 milyar dolar kaynak kullandı. Bu 713 milyar dolarla; Osmanlı’nın dış borçları ödendi. Üstüne; SÜMERBANK, TÜPRAŞ, TELEKOM, PETKİM, METAŞ, SİFAŞ, ÇESTAŞ, PETLAS kuruldu. Ereğli Demir-Çelik, İskenderun Demir-Çelik, Çimento Fabrikaları, Gübre Fabrikaları, Şeker Fabrikaları, Limanlar, Keban, Atatürk, Karakaya Barajları, Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri Ve daha nice saymakla bitmeyecek eserler inşa edildi. Türkiye sıfırdan ciddi bir sanayi alt yapısına kavuşturuldu. Geçmiş hükümetler 713 milyar dolar harcayarak, ülkeyi 1990’da dünyanın en büyük, 20 ekonomisi arasına soktu. Türkiye 1999’da da G-20 ligine davet edildi.
Erdoğan 2002’de iş başı yaptı. Trilyonlarca dolar vergi topladı. İçeriden, dışarıdan gırtlağa kadar borçlandı. Atadan, deden kalan ne varsa sattı, savdı. Kendinden önceki 57 hükümetin kullandığı kaynağın, yaklaşık 4 katını harcadı. 2 trilyon 631 milyar doları bir güzel yedi, bitirdi. Erdoğan hükümetleri, kendinden önceki 57 hükümetten, 4 kat fazla kaynak kullandı, ama ülkemizi 20 yılda ilk 20 ekonomi liginden düşürdü. Ülkemiz artık 23. Sırada…
Oysa Erdoğan milletimize, Ülkeyi, “2023’de ilk 10 ekonomi arasına sokma” sözünü vermişti. Beceremedi. Sözünü tutamadı. Ama hala, Ülkeyi “vallahi de, billahi de ilk ona sokacağız” diye, milletten oy istiyor. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Millet bunların ne yaptığını görüyor. Sebep oldukları felaketi yaşıyor. Milletimiz bunların notunu vermiş. “Geçti Bor’un pazarı, Sür eşeği Niğde’ye” demeye hazırlanıyor, ekonomi kıt kaynakları, en doğru, en verimli, en etkili şekilde kullanma işidir. Tıpkı hayat gibi, ekonomide de yapılan her tercih, alınan her karar, aynı zamanda bir şeylerden vazgeçiştir. Vazgeçtiğiniz şey, seçtiğinizden daha değerliyse, Sonunda pişmanlık kaçınılmazdır.
FAİK ÖZTRAK: İKİ HASTANE PARASINA BİR HASTANE YAPILDI
Erdoğan hükümetleri milletten topladıkları kaynakları, atadan deden kalan varlıkları, hayırsız mirasyedi gibi har vurup, harman savurdu. Trilyonlarca dolar, Doğru dürüst kullanılsaydı, ranta, betona ve israfa değil de, tarıma, sanayiye, üretime, katma değerli işlere yönlendirilseydi, döviz kazandıracak, cari açığı kapatacak projelere harcansaydı, bugün Türkiye ilk 10 ekonomi arasına, rahat rahat girerdi. Ama beceriksizlik, israf ve talanla ilk 20’den düşürdüler. İtibardan tasarruf olmaz diyerek, ülkenin kaynaklarını yandaşlara peşkeş çektiler. Bir liraya çıkarılacak işleri olmayacak paralara yaptılar. Bunu biz söylemiyoruz. Türkiye’nin önemli araştırma kuruluşlarından TEPAV söylüyor.
İşte örnek… Milletin cebinden tek kuruş çıkmayacak dedikleri, Kamu Özel İşbirliği yöntemiyle yapılan Bilkent Şehir Hastanesi… Geleneksel yöntemle 3 milyar 907 milyon liraya çıkabilecek bu hastane, bu yöntemle 6 milyar 776 milyon liraya çıkarıldı. İki hastane parasına bir hastane yapıldı. Peki, ikinci hastaneyi kim yuttu? 40 haramiler yuttu…
Bugün Sağlık Bakanlığını bile buraya taşımışlar, kira ödüyorlar. Kaynaklar yandaşa gittiği için, bugün devlet kendi hastanelerini yapamıyor. Kars, Bingöl, Şırnak, Manisa-Salihli, Konya-Akşehir, Adana-Yüreğir, Aydın-Çine, İzmir-Selçuk, Ordu-Gölköy’de Hastane ihaleleri para yokluğundan birer birer iptal ediliyor.
İki hastane parasına, bir hastane yapanlar, hekimlerimize de doğru dürüst imkân sağlayamıyor. Tecrübeli hekimlerimizi ülkemizden kaçırıyor. 2022’nin ilk 3 ayında 250 hekim yurt dışına gitmek için başvurmuş. Türk Tabipleri Birliği, “Önümüzdeki dönem, Kaliteli hekim kıtlığı yaşayacağız” diye şimdiden uyarıyor. Duyan var mı? Ne gezer. Yetişmiş insan kaynağımızı yurt dışına kaçırarak, ülkenin köklü kurumlarını dağıtarak, Memleketi fikren çölleştirerek, Milletimizi her gün biraz daha batırıyorlar.
Ama “Miri malı, balık kılçığıdır. Yutulmaz.” Gün gelir yapılanların hesabı mutlaka sorulur. Trilyonlarca dolar kaynağı yiyip, tüketenler, atalarımızın bıraktığı eserleri de satıp, savmakla kalmadı.
FAİK ÖZTRAK’TAN GELİR GARANTİLİ PROJELERE TEPKİ
Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğine de, ipotek koymaya devam ediyorlar. Yine TEPAV ’ın rakamlarıyla söylüyorum. “Milletin kesesinden bir kuruş çıkmayacak” diyerek ihale ettikleri, KÖİ Projeleri için, 2045 yılına kadar, yandaşlara dolarla, avroyla verdikleri, gelir garantilerinin toplamı; tam 153 milyar dolar.
OSMANLI HATIRLATMASI
Bunların ekonomi bilmedikleri kesin de, tarih de bilmiyorlar. Osmanlı’nın çöküş döneminde icat ettiği, kâr garantili projeleri aynen kopya etmişler. İzmir-Aydın arasındaki demir yolu 1866’da işletmeye açılmış. Osmanlı bu projede İngiliz şirkete, her yıl yatırdığı sermayenin yüzde 6’sı kadar, kâr garantisi vermiş. Aynı dönemde Rumeli Demiryolu da, kilometre başına kâr garantisi verilerek inşa ettirilmiş. Şirketin elde ettiği kâr, garanti edilenin altında kalıyorsa, aradaki farkı Osmanlı devleti ödüyormuş.
***Açık Öğretim Ders Kitabının Kapağı ***
Bunu biz demiyoruz. Açık Öğretim Fakültesi’nin ders kitapları diyor. Bu ders kitabından özetleyerek okuyorum:
“Rumeli demir yolunu yapan yabancılar, Osmanlı devlet adamlarına verdikleri rüşvetler sayesinde, öyle imtiyazlar elde ettiler ki, Avrupa’nın sayılı zengini oldular.” Hikâye tanıdık geldi mi? Bugün de sarayın beslemeleri, çeteleri, gelir garantili ihalelerle, Avrupa’nın sayılı zengini oldular. Şimdi İngiltere’de lüks mahalleleri kapatıyorlar.
Milli şairimiz Mehmet Akif’in dediği gibi: “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” Erdoğan gençlere uyduruk tarih anlatacağına, yüreği yetiyorsa Osmanlıyı çöküşe götüren, Bu hataları anlatsın da görelim. Ama anlatamaz. Anlatırsa tekrar ettiği hataların hesabını veremez.
Dolar ve avroyla gelir garantisi verdiği, araç geçmeyen “hayalet otoyol ve köprülerin”, yolcusu olmayan “hayalet havalimanlarının”, nelerin karşılığı yaptırıldığını, millete izah edemez.
Hesabını bilmeyen kasap, ne satır bırakır, ne de masat. Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar döviz rezervini, kayınpeder ve damat hesapsız, kitapsız peşkeş çektiler. Hala arka kapıdan döviz satmaya devam ediyorlar. Bu yılın ilk dört ayında, Bu şekilde satılan emanet dövizlerin tutarı, 30 milyar dolara yaklaştı.
MERKEZ BANKASI REZERVLERİ
13 Mayıs itibariyle, Merkez Bankası’nın döviz kasasındaki açık, 52 milyar 199 milyon dolara ulaştı. Sadece döviz rezervlerini değil, Merkez Bankası’nın en önemli sermayesi olan, güveni de bitirdiler. Yabancı bir haber ajansı, bir Merkez Bankası’nın, İngiltere Merkez Bankası nezdinde tuttuğu altınlarından, yüklü bir satışı yapmış olabileceğini yazdı. Hem içeride hem de dışarıda olağan şüpheli olarak akıllara, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası geldi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın, İngiltere Merkez Bankası nezdinde tuttuğu, 4 milyar 638 milyon dolarlık altını olduğunu biliyoruz. Zorunlu karşılık olarak bankalardan emanet alınan altınların da, 2 milyar 312 milyon dolarlık kısmı, yine İngiltere Merkez bankası nezdinde tutuluyor. Bu altın satan merkez bankası, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası mı? Merkez Bankasının altınları yerinde duruyor mu, durmuyor mu? Cuma günü bunları sorduk. Hükümetten hala tık yok. Merkez Bankası verileri açıklandığında, duruma bakacağız.
Hükümet olduğumuzda da, Merkez Bankası’nın tüm döviz ve altın hesaplarını, ciddi bir incelemeden geçireceğiz. 128 milyar dolar başta olmak üzere, hesapsız, kitapsız satılan her sentin, her gram altının hesabını soracağız. Hep söylüyoruz; “Güven ruh gibidir. Terk ettiği bedene asla geri dönmez.” Bugün ülkeyi yönettiğini söyleyenlere güven hiç kalmadı. Bu nedenle de ülkemizin kredi temerrüt risk primi, 728 puanla tarihi zirvesine çıktı. Oysa 4 yıl önce bu zamanlar, Erdoğan Şahsım rejimi henüz işbaşı yapmamışken, aynı risk primi 290 idi. Türkiye’nin kredi risk primi 4 yılda iki buçuğa katlandı. Bunun bedelini de daha yüksek faiz olarak, hem devletin Hazinesi, hem de firmalar ödüyor. Faturası da her şekilde halkımıza çıkıyor.
Bu yılın ilk dört ayında bütçeden yapılan faiz ödemesi, Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 54 artarak, 104 milyar liraya dayandı. Bütçede faiz harcamaları için ayrılan ödeneğin yüzde 43’ü, Daha dört ayda doldu. Ve turpun büyüğü de halen heybede…
“BÖYLE BİR DURUMLA DAHA ÖNCE HİÇ KARŞILAŞMADIK”
Tarihimizde ilk kez, enflasyona ve dövize endeksli iç borçlanma kâğıtları nedeniyle, geçtiğimiz aydan itibaren iç borca ödenecek faizler, iç borcun kendisini aştı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın son tahminlerine göre, önümüzdeki dönemde, ödenecek iç borcun anaparası 1,5 trilyon lira. Ama iç borç için ödenecek faiz 2 trilyon lira. Böyle bir durumla daha önce hiç karşılaşmadık.
Geçtiğimiz Ağustos ayından bu yana, ödenecek faizlerdeki artış, 1 trilyon 354 milyon lira. Sadece Mayıs ayındaki artış ise 309 milyar lira. Sanayicimize verilmeyen teşvikler, Çiftimize ve esnafımıza verilmeyen destekler, emeklimize verilmeyen bayram ikramiyeleri, emekçimize verilmeyen ücret ve maaşlar, gençlerimize verilmeyen burslar, bir avuç faiz lobisinin ve Londra bankerlerinin cebine akıtılacak.
Peki, faiz lobilerini abat, milletimizi de berbat eden kim? Bu kimin eseri? Elbette Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin… Ama bu tablodan hala ders çıkarmıyorlar. Kur Korumalı Mevduat su kaynatmaya başlayınca, şapkadan “enflasyona endeksli kâğıt” çıkarmaya hazırlanıyorlar. Bu “süper bonolar” , 1994’de denendi. Sonuç hüsran oldu. Kur Korumalı Mevduatla, piyasanın kur riskini Hazine’nin üzerine taşıdılar. Şimdi de enflasyona endeksli kâğıtlarla, enflasyon yükünü Hazine’nin sırtına taşıyacaklar. Allah kullarına akıl dağıtırken, Bunlar acaba nereye saklandı? Gerçekten merak ediyoruz.
Yaptıkları her şey, attıkları her adım bu milletin geleceğini ipotek altına alıyor. İşte Kur Korumalı Mevduat… Bakan Nebati 23 Aralık tarihinde çıktı, “En kötü senaryoda bile Hazine’ye bir yük gelmiyor” dedi.
Sonuç: Sadece Mart ve Nisan ayında Hazine’nin sırtına binen yük, 16 milyar 256 milyon lira. Kur korumalı mevduata tatlandırıcı olsun diye, vazgeçtikleri 10 milyar liralık vergi alacağını saymıyorum bile. Ama kur korumalı mevduatın taksimetresi, millet aleyhine son hızla çalışıyor. Türk Lirasındaki devalüasyonun hızlanmasıyla, bu ayın ilk 20 gününde oluşan ilave kamu zararı; 20 milyar 200 milyon lira. Bu ilave yükün büyük kısmı, hem bütçeden, hem de Merkez Bankası kasasından ödendi bile…
“Hazine’ye en kötü senaryoda bile, Tek kuruş yük gelmeyecek” diyen Nebati Bakan, şimdi ne yapmayı düşünüyor? Dediği gibi, üzülmekle mi yetinecek? Normal bir ülkede, bu sözleri söylemiş bir bakan, sebebi olduğu bu tablo karşısında, o koltukta bir dakika dahi kalamazdı. Ya istifa ederdi, ya da onu oraya atayan irade, onu görevden azlederdi.
Ama Erdoğan Şahsım Rejiminde, liyakat değil, sadakat geçer akçe… Saraya kim daha çok yağ çekiyorsa, o koltuğunu koruyor. Ve bu akılsızlıkların faturasını da, hep milletimiz ödüyor. “Faiz sebep, enflasyon sonuç” dediler. Enflasyon artarken, tabela faizini Merkez Bankası’na zorla indirttiler. Enflasyon canavarını bile isteye hortlattılar. Üretici Enflasyonunda ülkemizi yüzde 122 ile dünya şampiyonu yaptılar. Tüketici Enflasyonunda ülkemizi yüzde 70 ile Dünyada ilk beşe soktular.
Kuzeyimizde savaşan Rusya ve Ukrayna, enflasyonun şampiyonlar liginde ilk beşe giren Türkiye. Ülkemizi, Sudan, Venezüella, Lübnan, Zimbabve’yle aynı kümeye düşürdüler. Dünyada gıda enflasyonu yüzde 30; bizde yüzde 90… Tam 3 katı.
FAİK ÖZTRAK’TAN AKP’YE GIDA KRİZİ TEPKİSİ
Dünya gıda krizini konuşuyor. Önlem alıyor. Bizdeki hükümet ne yapıyor belli değil. Ve işin kötüsü, Nisan’da tarımda yıllık üretici fiyatlarındaki artış yüzde 119. Yani burada da turpun büyüğü heybede… Bu yaz mutfaklarımız yangın yeri olacak. İşte bugün piyasa katılımcılarının, yıl sonu enflasyon tahmini açıklandı. Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 43. Ama piyasa yıl sonunda yüzde 58 enflasyon bekliyor. Görünen o ki, Bu hükümet elinde milletimizi bekleyen daha çok zor günler var. Artık şurası açık ve nettir.
Milletin sesini duymayan, halini görmeyen, tarımın icat edildiği bu topraklarda, vatandaşlarımızı açlığa ve yokluğa mahkûm eden, insanlarımızın cebindeki parayı alıp, bir avuç yandaşın kasasına aktaran Erdoğan Şahsım Rejimi gitmedikçe, tencerelerimiz dolmayacak, mutfaktaki yangın dinmeyecektir.
Ama umutsuzluğa yer yok. Çünkü bu ülkede Cumhuriyet Halk Partisi var. Onun tecrübeli ve liyakatli kadroları var. Biz enflasyon canavarını nasıl yeneceğimizi, çok iyi biliyoruz. Çünkü geçmişte de bu canavarı yenen kadrolar bizde.
“BU ÇAĞRIMIZ TÜM MİLLETİMİZE”
Genel Başkanımızın Maltepe’deki çağrısını, bir kez daha tekrarlıyoruz: Akılcı bir ekonomi yönetimine inanıyorsanız, bize katılın. Silivri korkusu olmadan konuşmak istiyorsanız, bize katılın. Her alanda ve herkes için adalet istiyorsanız, bize katılın. Barış Akademisyenleri görevlerine dönsün, Harp Okulu öğrencileri serbest kalsın diyorsanız, bize katılın.
Çevreyi, kurdu, kuşu, ormanı önemsiyorsanız, bize katılın. Eğitim ve sağlık için daha fazla bütçe ayrılsın istiyorsanız, bize katılın. Çocuklarınızı bu güzel ülkede tutmak istiyorsanız, bize katılın. 128 Milyar doların hesabını sormak istiyorsanız, bize katılın. Ödediğiniz vergiler nerelere harcanıyor, öğrenmek istiyorsanız, bize katılın. İsraf haramdır, yolsuzluk haramdır, yandaş kayırmak haramdır diyorsanız, bize katılın.
Asgari ücretli açlık sınırına mahkûm olmasın diyorsanız, bize katılın. Aile Destekleri Sigortası olsun diyorsanız, bize katılın. “Komşusu açken, Tok yatan bizden değildir” diyorsanız, bize katılın. 3600 ek gösterge ve EYT sorunu çözülsün diyorsanız, bize katılın. Halkın alın teri beşli çetelere değil, millete harcansın diyorsanız, bize katılın. Bu ülkede barış istiyorsanız, huzur istiyorsanız, aş ve iş istiyorsanız, bize katılın.
Kamu yönetiminde liyakat olsun, işi ehline verelim diyorsanız, bize katılın. Herkesin inancına, kimliğine, yaşam tarzına saygı duyulmasını istiyorsanız bize katılın. Süleyman Şah Türbesi vatan toprağına dönsün, Tank Palet Fabrikası Katar’ın elinden alınsın diyorsanız, bize katılın. Dirlikten, birlik doğar. Birlikten de kuvvet doğar. Gelin, Büyük, müreffeh, adil ve huzurlu Türkiye’ye, Beraberce omuz verelim. Bu çağrımız tüm milletimize…