Cumhurbaşkanı RecepTayyip Erdoğan da hukuk reformunu açıklarken, “Demokratik katılımı geliştirmek için Siyasi Partiler ve Seçim Mevzuatnda değişim yapmak üzere kapsamlı bir çalışmayı başlatıyoruz” dedi.
Son üç ayda 16 anket şirketinin yayınladığı sonuçların ortalamasına göre AKP %36.3, CHP %24.8, İYİ Parti %12.7, MHP %9.6, HDP %9.9 seviyesinde bulunuyor. 2018 yılında yapılan seçimlerde ise AKP %42.56, CHP %22.64, HDP %11.7, MHP %11.1, İyi Parti %9.96 oy almıştı. AKP ve MHP’den oluşan Cumhur ittifakının 2018’de oyu %53.66 iken son 3 ayda yapılan anketler kıyaslandığında bu oran %45.9’a düşmüş durumda.
Metropoll Araştırma yöneticisi Özer Sencar, “AK Parti ve Tayyip Erdoğan özellikle uyguladıkları ekonomi politikaları ve dış politika nedeniyle kendi kendisini yıprattı. Yani AK Parti’nin 24 Haziran’da oyu %42 idi. Şu anda %30 buraya inmesi iktidarın halk tarafından benimsenmeyen politikaların sonucu oldu” dedi.
“Oy dağılımında bir dönüşüm olabilmesi için AKP’nin ekonomide beklenmedik bir başarı gösterip tekrar kaybettiği oyları geri alması lazım” diyen Sencar, “Bu şu anda mümkün görünmüyor. Ya da beklenmedik bir konjonktür oluşması… Ne olabilir bilmiyorum?” dedi.
Erdoğan, destekçilerini genelde ortak bir amaç, tehdit karşısında birleştirmeyi başarabilen bir lider konumunda. Bu nedenle Türkiye için gerek ekonomi gerek politik ya da dışarıdan oluşabilecek tehditlere işaret ederek tabanını tutmayı pek çok kez başardı.
MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat, AKP’nin desteği kaybetmesinde en büyük etkinin ekonomi olduğunu belirterek, “İlk defa AK Parti için kızıp oy vermeyeceğini söyleyen bir gri alan oluştu. Eskiden kızarlar ama vereceklerini söylerlerdi. AK Parti’ye kızan seçmen CHP’ye gitmez ya da tersi olurdu. Ama şimdi İyi Parti merkez sağa kaydı, AK Parti’den oy alıyor, yaklaşık %4 gibi. DEVA ve Gelecek Partisi de AK Parti’den alıyorlar” dedi.
“Diğer bir büyük sorun adalet duygusunda oluştu. Sadece mahkemelerdeki adalet değil ki genel olarak adalet algısı bozuldu” diyen Kulat, “Bunun gibi nedenler vatandaşın bir bölümünün yolunu iktidardan ayırması gibi bir sonucu ortaya koyuyor” dedi.
Kadir Has Üniversitesi’nin Ocak ayında yayımlanan Türkiye’nin Eğilimleri 2020 araştırması anketine göre ekonomi geçen yıl ülkenin en büyük sorunu olarak öne çıktı. Ankete göre hayat pahalılığı, işsizlik ve ekonomide yaşanan sorunları en önemli sorun olarak niteleyenlerin oranı %33 olurken, koronavirüs salgını %23.5 ile ikinci en önemli sorun olarak belirtildi.
Sonuçları değerlendiren araştırmanın kooordinatörü Prof. Mustafa Aydın, son birkaç yıldır yapılan ankette ekonomik olarak daha kötü durumda olduğunu söyleyenlerin oranının giderek arttığını ifade ederek, “Böyle bir trend yerleşmiş durumda. Gelir dağılımında bir sorun var. ‘Ekonomik olarak daha kötü durumdayım’ diyenlerin oranı %51-52’ye ulaştı. Ailemi geçindiremiyorum ve borçlarımdan endişe duyuyorum diyenlerin oranı %50 seviyesine ulaştı. Bu ekonomik ciddi bir baskı olduğunu gösteriyor zaten” dedi.
Türkiye ekonomisi 2010-2015 yılları arasında her yıl %5’in üzerinde büyüdü. Hatta bazı yıllarda büyüme çift haneyi bile aştı. Bu dönemde ekonominin istihdam yaratabilme kabiliyeti Türkiye’nin hızlı artan nüfusuna oranını destekleyecek bir ölçüde oluşarak canlı bir işgücü piyasasını da beraberinde getirdi. Ancak 2017 sonundan itibaren büyüme gittikçe yavaşladı. Türkiye 2018’de %3, 2019’da %0.9 ve 2020’de %1.8 büyüme yaşandı. Aynı dönemde TL’deki değer kaybı ve enflasyondaki yükselişler de belirginleşti. Bu finansal dengesizlikler işsizlikteki artışla beraber hem gelir dağılımını hem de satın alma gücününü eritti. Tüm bunlara geçen yıldan itibaren ise pandemi nedeniyle başta hizmet sektörü olmak üzere belirginleşen kısıtlamalar eklendi.