CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dış ilişkilerden sorumlu Başdanışmanı, İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz, AB Zirve toplantısında Türkiye ile ilgili alınan karar için “Türkiye’nin, haklı olmasına rağmen AB ile ilişkilerinin bu şekilde uzatmalı ve çatışmacı bir tırmanmaya, hele yaptırımlarla tehdit edilmeye maruz bırakılması kabul edilemez. Başarılı bir dış politika uygulaması işler bu safhaya gelmeden sonuç almayı gerektirirdi” yorumunu yaptı.
Çeviköz, Avrupa Birliği Zirve toplantısında Türkiye ile yapılan görüşmeleri yazılı açıklamayla değerlendirdi. Çeviköz, “Türkiye’nin, haklı olmasına rağmen AB ile ilişkilerinin bu şekilde uzatmalı ve çatışmacı bir tırmanmaya, hele yaptırımlarla tehdit edilmeye maruz bırakılması kabul edilemez. Başarılı bir dış politika uygulaması işler bu safhaya gelmeden sonuç almayı gerektirirdi” dedi.
Çeviköz şu değerlendirmelerde bulundu:
AKLISELİMİN HAKİM OLDUĞU: 10-11 Aralık tarihlerinde Brüksel’de yapılan Avrupa Birliği Zirve toplantısında Türkiye ile ilişkilerin işbirliğine ve karşılıklı yarara dayalı şekilde sürdürülmesi kararının alınması memnuniyetle karşılanmıştır. AB ile Türkiye arasında olumlu bir gündemin masada tutulması AB çevrelerinde aklıselimin hakim olduğunu göstermiş, maksimalist yaklaşımların her iki tarafın da yararına olmayacağı anlayışını öne çıkarmıştır. Kararın AB’nin kolektif bütünlüğünü koruma güdüsüyle taraf tutan bir dille kaleme alındığı görülmekle birlikte, satır aralarında Türkiye’nin haklı tezlerinin kabul gördüğü anlaşılmaktadır. Bu anlayış AB ile Türkiye arasındaki iletişim kanallarının kapanmamasını sağlayacaktır.
SINIRLAMALARIN GENİŞLETİLMESİ: Zirve kararları 11 Kasım 2019 tarihinde enerji sektörümüze yönelik olarak başlatılan sınırlamaların kapsamının biraz daha genişletilmesi çağrısından öteye gitmemektedir. Bununla birlikte, bu sınırlamaların daha da genişletilip genişletilmeyeceği AB’nin 2021 yılının Mart ayında yapılacak zirve toplantısında yeniden değerlendirilecektir.
BARIŞÇI DIŞ POLİTİKA: Zirve kararında her ne kadar AB’nin ve üye ülkelerin çıkarlarının savunulmasına devam edileceği belirtiliyorsa da pozitif gündemin canlı tutulması Türkiye’nin haklı ve meşru tezlerinin de dikkate alınmakta olduğuna işaret etmektedir. Bu durum Türkiye’nin de tezlerini ısrarla savunmasını gerektirir. Bu yapılırken, AB’ye, AB üyesi ülkelere ve Avrupalı liderlere karşı diplomasi geleneğinden kopmayan, kendimize karşı kullanılmasını istemediğimiz söylemlerin başkalarına karşı kullanılmasına fırsat vermeyen, diyaloğu önceleyen ve Atatürk’ten miras aldığımız barışçı yöntemleri uygulayan bir dış politikaya ihtiyaç vardır. Şimdi yapılması gereken kapsamlı ve yapıcı bir diyalog ve diplomasi seferberliğinin başlatılmasıdır.
UZATMALI VE ÇATIŞMACI: Türkiye’nin, haklı olmasına rağmen AB ile ilişkilerinin bu şekilde uzatmalı ve çatışmacı bir tırmanmaya, hele yaptırımlarla tehdit edilmeye maruz bırakılması kabul edilemez. Başarılı bir dış politika uygulaması işler bu safhaya gelmeden sonuç almayı gerektirirdi.