Karamollaoğlu, özetle şu mesajları verdi:
DÜN O KARARLARA MUHTAÇTI: Zor bir dönemden geçiyoruz. Yani korona virüsü belası sanki tuz biber gibi oldu yaşadığımız sıkıntılara. Ama esas itibariyle, ülkemizi son 18 yıldır yöneten maalesef AK Parti, ülkemizde görünür bir takım adımların atılmasına, sanki ülkemiz kalkınıyormuş gelişiyormuş gibi gösterilmesine rağmen her geçen gün insanımızın sıkıntıları arttı. Derdi büyüdü. Bir defa sosyal hayatta, son zamanlarda belki Cumhuriyetin kuruluşundan 1950’lerden sonra diyelim tam demokratik hayata geçişten itibaren en gergin dönemi yaşıyoruz. Özellikle geriliyor Türkiye. Ya vatanseversin veya hainsin. Bulunduğun yere bağlı. İktidarda bulunanlar muhalefeti hainlikle suçluyor. Ülke böyle yönetilmez. Böyle davranmak kimseye fayda vermez. Yaptığınız hataların üzerini benzer tavırlarla örtemezsiniz. İktidara gelirken böyle demiyorlardı. Adalet arıyorlardı. İnsan Haklarına riayet edilmesini istiyorlardı. Avrupa Birliği’ni hedef olarak görmeleri, orayı benimsemeleri, güya Avrupa’daki insan haklarına gösterilen ihtimamın memleketimizde de gösterilmesi, oradaki adaletin burada da tecelli etmesiydi. Ama bugün Avrupa’da yaşananların 10’da birini bile burada görmem mümkün değil. ‘Orada verilen kararlara ben uymam’ diyor. Dün o kararlara muhtaçtı kendisi.
İSRAF, YOLSUZLUK HAVZASI: Öbür taraftan Türkiye bir yolsuzluk, israf, rüşvet havzasına döndü. Devlette işiniz varsa mutlaka bir şeyler ödemek mecburiyetindesiniz, resmi ödemelerin dışında. Rakamlar milyarlar, milyarlarca dolar ile ifade ediliyor. Onun içinde Türkiye’de artık yatırımlar durdu. Sadece devletin yaptığı, yapacağı hizmet yatırımları var. Onları da zaten kimin önceden alacağı belli. Şeffaflık denilen iş tarihe karıştı. Şimdi biz böyle bir ülkede yaşıyoruz. Allah’tan korkun. Bir memleketi bir ülkenin insanlarını özellikle sizin gibi düşünmedikleri için, sizi siyaseten artık tercih etmedikleri için ötekileştirmeye, itelemeye hakkınız var mı? Bundan dolayı da sürekli kan kaybediyorlar kan kaybettikleri için de hatalarını düzelteceklerine kabahati vatandaşa kesiyor. Arkasından da her geçen gün, biraz daha hukuksuz davranmaya ve insanları itham etmeye, ezmeye meylediyor.
İŞİN ÜÇ KAĞITÇILIĞINI YAPACAK ADAM ARIYOR: Ekonomide kendilerine göre sürekli prensipler değiştiriyorlar, insanlar değiştiriyorlar. Rakamlar doğru çıkmıyor mu, hatayı kendisinde arayıp rakamı düzelteceğine, o rakamı ilan eden adamları değiştiriyorlar. El insaf. TÜİK Başkanı oldu diye bir adam rakamları sizin istediğiniz gibi üretemez ki. ‘Onu üretemiyorsan sen beceriksizsin. Git yerine başka birisi gelsin beni tatmin edecek rakam istiyorum’ diyor. Nasıl yaparsan yap, o benim işim değil senin işin. İşin ehlini aramıyor. İşin üç kağıtçılığını yapacak adam arıyor. Böylece sen memleketi düzeltemezsin ki…
RUH OLUYOR, KAYBOLUYORLAR: Memleketin problemleri, insanların hissettiği ile ortaya çıkar. İşsizlik bitiyor artık, ama işsiz sayısı artıyorsa senin bitiyor demen işsizliği ortadan kaldırmıyor. Halk yaşıyor. Çalışan insan adedi artarken, işsizlik azalır mı? İki rakamı birden veriyor. Çalışan da azalıyor, işsizlik de azalıyor. Nereye gidiyor bizimkiler. Ruh oluyorlar. Kayboluyorlar. Eğer bir ülkede hakikaten geçim sıkıntısı artıyorsa, bir avuç azınlık kendi bulundukları bölgede ‘Bu ne demek diyor ya, nasıl azınlık, soframızda ne eksik’. Doğru senin sofranda eksik yok fazlası var ama bir de git garibanın sofrasına bak bakayım. Onun sofrasında ne var. Çöpten topladığı ekmek var. Bunu nasıl düzelteceğini de bilmiyor. Bu sefer yeni vergilere, bu sefer zamlara başlıyor ama bu da kesinlikle çözüm olmuyor.