CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu KRT Televizyonu’ndan yayınlanan Stüdyo Ankara programında kadın gazeteciler Zeynep Gürcanlı, Nergis Demirkaya ve Yıldız Yazıcıoğlu’nun sorularını yanıtladı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin HDP’nin kapatılmasını talep eden açıklaması ve Yargıtay’ın inceleme başlatmasını değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Eğer siz HDP’yi kapatarak 6-6.5 milyon kişiyi cezalandıracaksanız bunun adı demokrasi değil. Tüzel kişi suç işlemez, onun içindeki insanlar suç işleyebilir. Zaten onlarla ilgili varsa bir şey davalar açıyorsunuz. Haklı mısınız haksız mısınız o da belli değil çünkü bir yargı kararı belli değil. Gördüğüm tablo şu aslında: İktidar kendisine oy vermeyen bütün Kürtleri cezalandırmak istiyor” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu özetle şunları söyledi:
ESPRİDEN ANLAMAYAN KİŞİNİN DEVLETİ YÖNETME ŞANSI YOKTUR: (Damat nerede kampanyası) Toplum soruyor damat nerede? Bunu espriyle yapmaya çalıştık, damat “Bana nasıl bu soruları sorarsınız” diye davalar açmaya başladı. Bakın Allah aşkına espriden anlamayan bir kişinin devleti ya da herhangi bir yeri yönetme şansı yoktur zaten. Kadını, yaşlısı, ağacı, genci, doğası var. Bütün bunlara baktığınızda geniş çevreyi göremiyorsanız espriden de anlamazsınız, nükteden de anlamazsınız, hayattan da zevk alamazsınız. ‘Sadece benim doğrularım var ve herkes bu doğruları kabul etmek zorunda.’ Toplumu dar bir çerçevenin içerisine koyamazsınız.
ERDOĞAN’IN KADIN ÖRGÜTLERİYLE GÖRÜŞME YAPMASINI İSTERDİM: Sosyal medyadan yapılan açıklamalarla insanların tutuklanması, hapse atılması, ev hapsine alınması gibi pek çok uygulama var. İnsan hakları diyorsunuz, insanların düşünce haklarını sınırlıyorsunuz. İnsan hakları diyorsunuz medya üzerinde her türlü baskıyı yapıyorsunuz. İnsan hakları diyorsunuz bugün çok sayıda gazeteci iş bulamaz durumda. İnsan hakları diyorsunuz kadın cinayetleri var. Bununla ilgili hükümetin aldığı herhangi bir önlem yok. Ben bilmiyorum en azından. Kaldı ki kadınlar bizim ülkemizde ciddi bir örgütlenme süreci başlattılar. 306 kadın örgütü var. Türkiye Cumhuriyeti’nde 306 kadın örgütünün olması olağanüstü bir şey. Bunlarla ben Zoom üzerinden görüşme de yaptım. Taleplerini de değerlendirdik. Ben isterdim Erdoğan 306 kadın örgütünden Zoom üzerinden bir görüşme yapsa. Kadınlar düşüncelerini aktarabilseler.
DEMİRTAŞ’IN, KAVALA’NIN DERHAL BIRAKILMASI LAZIM: (İnsan Hakları Eylem Planı’nda samimiyet görmeniz için hangi adımlar atılmalı) Cumhurbaşkanına hakaret diye açılan davaların tamamından vazgeçilmesi lazım. AİHM kararlarının derhal uygulanması lazım. Selahattin Demirtaş’ın, Osman Kavala’nın derhal bırakılması lazım. Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan yargıçların derhal görevden alınması lazım. Bunlar yargıç değildir. Bunlar siyasi otoritenin talimatını yerine getirdiler. Erdoğan samimiyse o talimatı veren ve Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan o yargıçların yargının tamamen dışına çıkarılması lazım. Birkaç böyle güzel davranışlar yaparsa biz de samimi olarak adımlar atılıyor der inanmış oluruz.
BAHÇELİ, ERDOĞAN’I TESLİM ALMIŞ DURUMDA: Bahçeli Erdoğan’ı teslim almış durumda. Erdoğan kendi koltuğundan korkuyor ama koltuğunu korumak için tek dayandığı kişi Sayın Bahçeli. Bahçeli’nin “AYM kapatılsın” demesi ve Erdoğan’ın bu konuda hiçbir yorum yapmaması ilginç. Erdoğan’ın AYM’nin kapatılması asla söz konusu olamaz demesi gerekir. En azından partinin sözcüleri böyle bir açıklama yapabilir. Bu açıklama gelmedi, ben duymadım en azından.
CUMHUR İTTİFAKI DÜŞÜNCE İTTİFAKI DEĞİL, ERDOĞAN’IN KOLTUĞUNU KORUMA İTTİFAKI: Bahçeli’nin Osman Kavala ile ilgili Selahattin Demirtaş ile ilgili çok sert söylemleri var. Bunlar kesinlikle içeride kalmalı diye açıklamaları var. AİHM kararları ne demek biz asla uygulamayız. AYM kararları zaten AYM’nin kapatılmasına kadar getirildi… Dolayısıyla Cumhur İttifakı bir düşünce ittifakı değil. Bir koltuğun korunmasına yönelik olarak hazırlanan ya da bir araya gelen bir ittifak. Erdoğan’ın koltuğu korunmalı ve Erdoğan burada kalmalı. Hatta Erdoğan burada kalırken, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin daha da güçlendirilmesini istiyor Bahçeli. Söylemlerde farklılık olmakla beraber olay bir koltuğun korunmasına yönelik bir olay. Öyle değerlendiriyorum.
İKTİDAR KENDİSİNE OY VERMEYEN BÜTÜN KÜRTLERİ CEZALANDIRMAK İSTİYOR: Eğer siz HDP’yi kapatarak 6-6.5 milyon kişiyi cezalandıracaksanız bunun adı demokrasi değil. Tüzel kişi suç işlemez, onun içindeki insanlar suç işleyebilir. Zaten onlarla ilgili varsa bir şey davalar açıyor, insanları tutukluyor, hapse atıyorsunuz, kayyımlar atıyorsunuz. Haklı mısınız haksız mısınız o da belli değil çünkü bir yargı kararı belli değil. Gördüğüm tablo şu aslında: İktidar kendisine oy vermeyen bütün Kürtleri cezalandırmak istiyor. Siz nasıl bana oy vermezsiniz, nasıl başka bir partiye oy verirsiniz! Muhafazakar Kürtler de buna karşı. Biz de bu ülkenin asli unsurlarıyız. Biz de bu ülkede yaşıyoruz. Ankara’da, Diyarbakır’da, Rize’de, Trabzon’da her yerde biz de varız. Milli Kurtuluş Savaşı’nı beraber yaptık. Bu ülkenin bağımsızlığı için birlikte mücadele ettik. Çanakkale’de de biz varız, neden bizi cezalandırıyorsunuz! Tabii Kürtler de haklı olarak böyle bir tepki gösteriyorlar.
BUGÜNE KADAR PARTİ KAPATARAK HİÇBİR ŞEY ELDE ETMEDİK: Samimi inancım şu: Bahçeli kesinlikle HDP’nin kapatılmasını istiyor. Ama gördüğüm, anladığım kadarıyla ve gelen bilgiler AK Parti’nin bu kadar sert bir çıkışın doğru olmadığı yönünde düşüncesi var. Bu grup başkanvekillerince de parti sözcülerince de bir şekilde ifade ediliyor. Biz parti kapatarak ne elde ettik bugüne kadar. Hiçbir şey elde edemedik. Parti kapatarak Türkiye’ye daha modern, daha güçlü demokrasi mi getirdik, hayır. O parti kendisi oy alamıyorsa yok olup gider zaten. Siyasi partiler tarihine baktığınızda 100’lerce siyasi parti kurulmuş, belli zaman diliminde yok olup gitmiştir. HDP de görevini yapmaz, başarılı olmazsa o da bir süre sonra yok olacaktır. (