Nurcuların yayın organı Yeni Asya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular hayatını kaybetti.
Yeni Asyacılar grubunun lideri Mehmet Kutlular, rahatsızlığı sebebiyle kaldırıldığı Birinci Özel Hastanesi yoğun bakım servisinde tedavisi devam ederken yaşamını yitirdi.
Vefat haberini, Yeni Asya Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz, “Mehmet Kutlular Ağabeyin az önce gelen vefat haberini teessürle öğrendim. Allah rahmet eylesin. Ailesinin ve camiamızın başı sağ olsun. Rabbimiz Cennetinde buluştursun” ifadeleriyle duyurdu.
MESAJ PAYLAŞTILAR
Mehmet Kutlular’ın ölüm haberinden sonra sosyal medyada da mesajlar paylaşıldı.
O mesajların bir kısmı şu şekilde:
FETÖ İLE YOLLARININ AYRILMASINI ANLATMIŞTI
Yeni Asya gazetesi, 2018 yılında, “Fethullah Gülen’le Yolumuz Nasıl Ayrıldı” sür manşeti ile çıkmıştı.
Mehmet Kutlular, haberde, FETÖ lideri Fethullah Gülen’le yollarının nasıl ayrıldığını anlatmıştı. Kutlular’ın, FETÖ lideri Gülen’den “Hoca” diye söz etmesi dikkat çekmişti.
Mehmet Kutlular, FETÖ lideri Gülen’le yollarının ayrılmasını Yeni Asya’da şöyle anlatmıştı:
“Biz, Fethullah Hoca’nın sıkıntı çıkaracağını sezdiğimiz için – 1973 olabilir- Hocayı İstanbul’a çağırdık. Bu sezgimiz delillere dayanıyordu.
Fethullah Hoca’nın etrafında bir takım insanlar toplanmış, hocaya bazı makamlar izafe ediyorlardı. Kimisi ‘Hz. İsa,’ kimisi ‘Mehdi,’ kimisi de ‘Kahtani’ diyordu. Hocaya aşırı iltifatlar yapılıyordu. Bundan dolayı da bazı yerlerde, ‘Fethullah Hoca namına,’ ona bağlı olduğunu söyleyen insanlar tarafından dershaneler açılıyordu: Edremit, Çanakkale gibi.
Biz sür’atle bunun üzerine gidilmesi lâzım geldiğini, aksi takdirde parçalanmaya, bölünmeye gidileceğini ortaya koyduk.
İstanbul’da, Hizmet Vakfı’nda, Fethullah Hoca’nın da bulunduğu bir toplantı düzenledik. Bütün arkadaşlar, ağabeyler vardı.
Fethullah Hoca’ya şunları söyledim:
‘Bak böyle böyle bir hadise var. Biz aynı Üstadın talebeleriyiz. Nur Talebesiyiz. Böyle ayrı bir hareket, ‘size bağlı, bize bağlı’ diye bir durum olamaz. Kim bunu yapıyorsa, bize istinaden yapıyorsa bunun haddini bildirelim. Size bağlı görünüyorsa siz onun haddini bildirin, bu mesele bitsin.’
Hoca şu cevabı verdi:
‘Ben sizin gibi düşünmüyorum. Bunlar olabilir. Hatta bunlar Asr-ı Saadet’te de olmuş. Hatta biliyorsunuz Sahabeler kemiklerle birbirlerinin üzerine yürümüşler. Ben de böyle farklı oluşumların olabileceğine inanıyorum. Böyle oluşumların üzerine, sizin anladığınız tarzda, şiddetle gidilmesi taraftarı da değilim.’
Konuşmamız karşılıklı olarak şöyle devam etti:
‘Onlar Sahabeydi. Hepsi içtihada yetkiliydiler. Fakat biz böyle değiliz. Biz aynı Üstadın talebeleriyiz. Bizim böyle içtihat yetkimiz yok. İçimizde böyle bir meselenin olmaması lâzım.’
Hoca kabullenmedi.
Ben yine şunu söyledim:
‘Siz böyle devam ederseniz, biz size tavır koyarız. İçimizde böyle bir oluşuma imkân ve fırsat vermeyiz.’
Hoca, ‘Sizin bileceğiniz iş’ dedi.
Sonuçta Fethullah Hoca kendi yolunu çizdi, ama bizim cemaatimizden fazla adam alamadı. İzmir’deki bazı arkadaşlar hariç.
Eğer alınan kararlar gereği ağabeyler de meselenin üzerine ciddiyetle gitseydi, Fethullah Hoca noktasında böyle bir duruma gelinmezdi.”
MEHMET KUTLULAR KİMDİR
Mehmet Kutlular, 1938 yılında Balıkesir’in Gönen ilçesinde doğdu. 1957 yılında asker olduğu Manisa’da Nur cemaatinin kurucusu Said Nursi’nin yazdığı Risale-i Nur kitaplarıyla tanıştı. O dönemden bu yana Nur Cemaati bünyesinde yer aldı. 1963 yılında haftalık dergiler çıkarttı. Yeni Asya gazetesini çıkardı ve yönetti.
Mehmet Kutlular, Türkiye’nin gündemine, 28 Şubat sürecinde girmişti. O dönem, “Marmara depremi” vesilesiyle Kutlular’ın verdiği “Deprem ilahi ikazdır” mesajı, tartışmalara neden olmuştu.
“Deprem ilahi ikazdır” dediği için 276 gün hapis yatan Kutlular’a sembolik bir tazminat ödenmesine dair mahkeme kararı Yargıtay’dan dönmüştü.
2001 yılında 2 yıl 1 günlük kesinleşmiş hapis cezasının infazında Metris Cezaevi’ne konuldu.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi daha sonra, Mehmet Kutlular’a “maddi ve manevi tazminat talebine” ilişkin Bakırköy 13. Ceza Mahkemesi’nin verdiği ‘kısmen kabul’ kararını bozdu. Mehmet Kutlular, kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşımıştı. AİHM, hapis kararını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10. Maddesi’ne aykırı bularak Türkiye’yi tazminata mahkum etmişti.