6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin yarattığı yıkım Türkiye’de deprem gerçeğini yeniden gündeme getirdi. İmar affı, afet öncesi hazırlıkların ve afet sonrası müdahalenin yetersizliği on binlerce kişinin yaşamını yitirmesine neden olurken artçı sarsıntılar sürerken iktidar yönlendirmesiyle Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) deprem bölgesinde inşaatlara başlaması endişeleri artırıyor.
PROF. DR. NACİ GÖRÜR: BİLİM İNSANLARI FAYLARI MEDYANIN ÖNÜNDE TARTIŞMAMALI
Sabancı Üniversitesi’nin “Toplum ve Afet Risk Yönetimi” temasıyla gerçekleştirdiği seminerlerin yedincisinde “Ülkemizde Deprem ve Depreme Dirençli Kentler” konuşuldu. Dün Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ozan Duygulu moderatörlüğünde gerçekleşen seminerin konuğu İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür oldu.
Türkiye’nin en önemli gündeminin deprem olması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Naci Görür, bilim insanlarının kamuoyu önünde fay tartışması yapmasını eleştirerek şunları söyledi:
“Öncelikle fay tartışmasını bırakmak gerekiyor. Bunları bilim insanlarına bırakın. Bunları tartışacak bilim insanları da medyanın önünde tartışmamalı. Bu tartışmalardan dolayı asıl çözüme gidemiyoruz. Bizim kabul etmemiz gereken bir gerçek var: Türkiye bir deprem ülkesidir. Her an her yerde büyük depremler olabilir. Binlerce insanımızı bir gecede kaybedebiliriz.”
“İLÇELERDE MİKROBÖLGELEME ÇALIŞMALARI YAPILMALI”
Prof. Dr. Görür, kentleri deprem dirençli hale getirmenin altı bileşeni olduğunu ve bunların yönetim, halk, altyapı, yapı stoku, çevre, ekosistem ve ekonomi olduğunu belirterek şöyle devam etti:
“İl yönetimleri ve mekan kullanımının mikrobölgeleme çalışmaları çerçevesinde yapılması önemli. Bu çalışmalar ağırlıklı olarak 1999 depreminden sonra yapıldı. O dönem bir ilçenin mikrobölgeleme çalışmaları 20-25 milyon dolar tutuyordu. Bu çalışmaların bütün Türkiye’de yapılması gerekiyor.”
“İSTANBUL’U DEPREME DİRENÇLİ HALE DÖNÜŞTÜREBİLİRİZ”
Geliştirilme çalışmaları süren erken uyarı sistemlerinin esas amacının doğalgaz, su, elektrik gibi stratejik kurumlarda önden sistemlerde kesinti sağlayarak güvenlik önemlerini artırmak olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Görür, “Bugünkü teknolojiyle deprem dirençli kentler yapmak hiç zor değil. Olası bir İstanbul depreminde kanalizasyon sistemi ve içme suyu sistemlerinin zarar görebileceğini görüyoruz. Buna göre sistem düzeltme çalışmaları yürütmeye başladık. Bu Türkiye’de bir ilk. Ciddi bir şekilde çalışmaya başlarsak, biz İstanbul’u depreme dirençli hale dönüştürebiliriz” diye konuştu.
“İSTANBUL’DA 7 VE ÜZERİ DEPREM OLMA OLASILIĞI YÜZDE 64”
Beklenen İstanbul depremiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Naci Görür açıklamasını şöyle sürdürdü: “1999’dan itibaren 30 sene içinde her an olmak üzere İstanbul’da 7 ve üzeri deprem olma olasılığı yüzde 64. Bu 2029’a kadar bir süre demek. Bu tahmin 15 yıl artı veya eksi olarak düşünülüyor. Bu en iyi ihtimali düşündüğümüzde 2044’e kadar zamanımız olabildiği anlamına geliyor. Bir Afet Bakanlığı kurulabilirse ve iyi de bir bütçesi olursa Türkiye genelinde önemli bir gelişme sağlayabiliriz.”
Kaynak: Gerçek Gündem