İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi, Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yıl dönümünde olağanüstü toplandı. Meclis toplantısına başkanlık eden Başkan Ekrem İmamoğlu, tarihi bir ana şahit olduklarını vurgulayarak; “Atatürk Cumhuriyeti, ortak ve evrensel bir insanlık projesine inanır. Dünyaya buradan bakar. Barışı önceller. Ama barışın tahakkümle, zorla değil, onurlu insanların özgür iradeleri ile verdikleri bir karar olduğunu dünyaya haykırır. Dünyanın geçtiği bu karanlık dönemde insanlığa bu barış mesajını vermeliyiz. Bunu yaparken kendi toplumsal barışımızı güçlendirmeliyiz. Bize emanet edilen tarihin derinliklerinden bugüne taşınan güzel İstanbul’umuza, Fatih Sultan Mehmet’in emanetine, Mustafa Kemal Atatürk’ün esaretten kurtarıp bize hediye ettiği İstanbul’umuza hizmet etmekten onur duyuyorum. İşte tam da bu noktada bu makamlarda bulunmamızı sağlayan Cumhuriyetimize, Atatürk Cumhuriyeti’ne layık olmak sorumluluğumuzdur” dedi.
İBB Meclisi, 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında “100. Yıl” gündemi ile olağanüstü toplandı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Saraçhane Belediye Binası’nın girişinde meclis üyeleri ve çocuklar tarafından Türk Bayrağı hediye edilerek karşılandı. Törende İBB Meclisi 1. Başkan Vekili Zeynel Abidin Okul, CHP Grup Başkan Vekili Tarık Balyalı, AK Parti Grup Başkan Vekili Tevfik Göksu, İYİ Parti Grup Başkan Vekili İbrahim Özkan, MHP Grup Başkan Vekili Volkan Yılmaz ile meclis üyeleri ve İBB bürokratları yer aldı. İmamoğlu’nun, binanın girişindeki Atatürk büstüne çelenk koyması ile başlayan tören saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile devam etti.
İBB MECLİSİ TÜRK BAYRAKLARI İLE DONATILDI
Daha sonra Türk Bayrakları ile donatılmış İBB Meclisi Salonuna geçen Ekrem İmamoğlu ve beraberindekiler, olağanüstü toplantı ile Cumhuriyet’in 100. yılını kutladı. İmamoğlu’nun başkanlık ettiği toplantının açılışında saygı duruşu yapıldı ve İstiklal Marşı okundu. Daha sonra, Türkiye’deki yerel yönetimler ile İBB Meclisi’nin tarihini anlatan “Cumhuriyetin 100. Yılı” özel filmi gösterildi.
Dört partinin Grup Başkan Vekilleri birer konuşma yaptıktan sonra kürsüye İmamoğlu geldi ve şunları söyledi:
“CUMHURİYETİN ÖNERDİĞİ EVRENSEL MESAJI YÜREĞİMİZDE HİSSETMELİYİZ
Bugün 29 Ekim. Cumhuriyetimizin ilanının 100. yılı. Bu bizim beraberce, ulus olarak, tarihte yeni bir yolculuğa başladığımız gün. Bugünü ne kadar kutlarsak az. Ne kadar gurur duysak az kalır. Ülkemizin kurucusu ulu önder Atatürk’ü ne kadar minnetle anarsak az kalır. Ama ben başka bir noktaya da değinmek istiyorum; sizleri, Cumhuriyetimizin anlamını bölgemizin içinden geçtiği bu karanlık günlerde tekrar düşünmeye davet ediyorum. Cumhuriyetimizin ne anlama geldiğini hakkıyla idrak etmek, bu karanlık günleri aşmaya yardımcı olacaktır. Hatta daha ilerisini iddia etmeme izin verin. Türkiye’nin Cumhuriyet projesi, tüm halkların barışa ve özgürlüğe doğru adım atmaları için en önemli, en içerikli, en canlı referanslardan biridir. Bu geçen yüzyılda da böyleydi. Bu yüzyılda da böyle. Biz, Cumhuriyet’in yurttaşları olarak, Cumhuriyet’in önerdiği evrensel mesajı yüreğimizde hissetmeliyiz.
DÜNYA TARİHİNİN BİR KIRILMA ANINDA OLABİLİRİZ
Hem kuzeyimizde hem güneyimizde iki kanlı savaş devam ediyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve ardından gelişen savaş ve güneyimizde Filistin’e yapılan saldırı ve İsrail’in insanlık suçu. Aynı zamanda çatışmalarda sivilleri hedef alan bir sürecin o alevin insanların içini yakması. Bu iki çatışmanın da etkileri çok büyük olacak. Dünya tarihinin bir kırılma anında olabiliriz. Evrensel değerlerin, insan onurunun, özgürlüğünün, eşitliğinin büyük zarar gördüğü bir andayız. Ülkelerin bağımsızlığı fikri üzerine kurulan uluslararası sistemin sarsıldığı bir andayız. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra reddettiğimiz “bazı ırkların diğerlerinden üstün olduğu” fikri yerine “bazı toplumların diğerlerinden, bazı hayatların öbürlerinden daha değerli” olduğu anlayışının fütursuzca tekrar yayılmakta olduğu bir andayız.
BU ÖZGÜRLÜK VE EŞİTLİK ANLAYIŞI CUMHURİYETİN ÖZÜDÜR
Tam da bu çalkalanma içinde, Cumhuriyetimizin değerini idrak etmemiz, onu referans almamız gereken ve o süreci en güçlü bir şekilde ifade etmesi gereken bir dönemdeyiz. Bu gerek bizim için, gerek bölgemiz ve kardeş halklar için, gerekse tüm dünya için çok önemli. Cumhuriyet bir devlet rejimin çok ötesinde bir gerçekliktir. O aynı zamanda beraberce oluşturduğumuz bir toplum projesidir. Bu toplum projesinin özünde insanın özgürlüğü, eşitliği ve toplumun dayanışması yatmaktadır. Cumhuriyet tüm yurttaşların hiçbir baskı ve tahakküm olmadan özgürce ve eşitçe, dayanışma içinde bir arada kurdukları ve yönettikleri rejimin adıdır. Cumhuriyet efendiyi, tahakkümü reddeder. Cumhuriyet anlayışında hiçbir birey, hiçbir toplum kesimi diğerleri üzerinde tahakküm kuramaz. Aynı şekilde, devlet de toplum üzerinde tahakküm kuramaz. İşte bu özgürlük ve eşitlik anlayışı Cumhuriyet’in özüdür. Cumhuriyet aynı zamanda bir ülkenin, bir halkın, bir milletin diğer ülkeler, halklar ve milletler üzerinde tahakküm kurmasını da reddeder. Bireysel hürriyet ve toplumsal bağımsızlık, cumhuriyetçiliğin merkezinde olan özgürlük prensibinin iki vazgeçilmez unsurudur. Laiklik; özgürlüğümüz için, fikri ve vicdanı hür insanlar olmamız için, olmazsa olmaz şarttır. Halkçılık ise hem demokrasinin hem sosyal adaletin çerçevesini kurar. Eşit ve özgür yurttaşlardan oluşan halkın bazen temsilcileri vasıtasıyla, bazen direkt halkın kendisi tarafından bir arada verdikleri kararlar, beklentiler demokrasinin özüdür. Tam da burada bizlerin ortaya koyduğu vazifelerimizdeki sorumluluklarımız gibi. Ama demokrasi sosyal ayağı olmaz ise tamamlanmamış olur. Bu yüzden devletin tahakküm kurmadan, tam tersine kamu yararını öne çıkaran rolü Cumhuriyetimizin işte devletçilik ilkesinde kendini bulur.
CUMHURİYET EFENDİYİ, TAHAKKÜMÜ, BİR TOPLUMUN DİĞERİNDEN ÜSTÜN OLMA İDDİASINI, DOLAYISIYLA KOLONYALİZMİ VE EMPERYALİZMİ ŞİDDETLE REDDEDER
Cumhuriyet’in içinde yer alan milliyetçilik ilkesi ise bir toplumun diğerinden üstün olduğunu kabul eden milliyetçilikten kendini ayırır. “Cumhuriyetçi milliyetçilik” milletler arasında eşit olmayı, başka ülkelerin boyunduruğu altında olmamayı ilkeleştirir. Cumhuriyet efendiyi, tahakkümü, bir toplumun diğerinden üstün olma iddiasını, dolayısıyla kolonyalizmi ve emperyalizmi şiddetle reddeder. Devrimcilik ise sürekli değişimin altını çizer. Toplumun ve kurumların yeni gerçekler karşısında kendini değiştirme iradesini ilkeleştirir. Dolayısıyla, Cumhuriyet ideali sadece özgürlüğün, eşitliğin ve dayanışmanın güvencesi değil, gerek toplumsal barışın gerek uluslararası barışın da güvencesidir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda dünyaya tam da bu mesajı vermiştik. Biz özgür olmak isteyen, bunun için irade koyan bir milletiz. Özgürce kendimizi dönüştürmek ve eşit, refah ve barış içinde yaşayan bir toplum olmak istiyoruz. Ülkemizde ve dünyamızda sulh yani barış istiyoruz. Cumhuriyetimiz özgür ve eşit yurttaşların dayanışma içinde kurdukları toplumsal barışın adıdır. İşte tam da bugünlerde ülkemiz, Dünyaya bu eşitlik, özgürlük, dayanışma mesajını 100 yıl önce olduğu gibi en güçlü bir şekilde en üst seviyede vermelidir. Ülkemizin içinde ne yazık ki debelendiği kutuplaşmaya bu ilkeler ışığında son vermeliyiz. Tarihi yaraları kapatırken, kendini dışlanmış hisseden kesimleri, bu eşitlik, özgürlük, dayanışma ve barış ilkeleri ışığında buluşmaya davet ederek cumhuriyetimizi yani birliğimizi beraberliğimizi tazelemeliyiz. Cumhuriyetimiz, dünyada hiçbir toplumun diğerinden üstün olmadığının referansıdır. İnsan onurunun evrensel olduğunun referansıdır. Her türlü tahakkümü, kolonyalizmi ve emperyalizmi reddetmenin referansıdır. ‘Atatürk Cumhuriyeti’, ortak ve evrensel bir insanlık projesine inanır. Dünyaya buradan bakar. Barışı önceler. Ama barışın tahakkümle, zorla değil, onurlu insanların özgür iradeleri ile verdikleri bir karar olduğunu dünyaya haykırır.
DÜNYANIN GEÇTİĞİ BU KARANLIK DÖNEMDE İNSANLIĞA BU BARIŞ MESAJINI VERMELİYİZ
Bu ilkeleri kalbimizde tekrar hissetmeli ve benimsemeliyiz. Dünyanın geçtiği bu karanlık dönemde insanlığa bu barış mesajını vermeliyiz. Bunu yaparken kendi toplumsal barışımızı güçlendirmeliyiz. Aynı zamanda tutarlı olmalıyız. Söylediklerimize gerçekten inanmalıyız. Ahlaklı olmalıyız. Başkalarına söylediklerimizin bizi de bağladığını unutmamalıyız. Ve tabii ki kendimize, özgür irademize güvenmeliyiz. Bu duygular değerler ve prensipler ile bu kadim İstanbul’a hizmet etmekten büyük onur duyuyorum. Bize emanet edilen tarihin derinlerinden bugüne taşınan güzel İstanbul’umuza, Fatih Sultan Mehmet’in emanetine, Mustafa Kemal Atatürk’ün esaretten kurtarıp bize hediye ettiği İstanbul’umuza hizmet etmekten onur duyuyorum. Bu makamlarda bulunmamızı sağlayan Cumhuriyetimize, Atatürk Cumhuriyeti’ne laik olmak sorumluluğumuzdur. Bu duygu ve düşünceler ile özellikle söylemek isterim ki Mustafa Kemal Atatürk’e ve silah arkadaşlarına ve hepimizin milletimizin atalarına dedelerine ninelerine rahmet diliyorum, minnet diliyorum ve her birisini saygı ile anıyorum. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını onurla, gururla, umutla kutluyorum. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti, binlerce yıl yaşa Türkiye Cumhuriyeti. Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun”
100. YIL PARKI HAYIRLI OLSUN
Törende konuşmaların ardından, Büyükçekmece’deki isimsiz bir parka oy birliğiyle “100. Yıl Parkı” ismi verildi. Başkan Ekrem İmamoğlu ve meclis üyeleri, belediye binasının fuaye alanına konulan anı defterini de imzaladı.
FATİH VE KANUNİ PORTRELERİ İBB’DE
Toplantı sonrasında, Başkan Ekrem İmamoğlu ile İBB Meclisi 1. Başkan Vekili Zeynel Abidin Okul, CHP Grup Başkan Vekili Tarık Balyalı, AK Parti Grup Başkan Vekili Tevfik Göksu, İYİ Parti Grup Başkan Vekili İbrahim Özkan, MHP Grup Başkan Vekili Volkan Yılmaz; İBB’nin uluslararası müzayedelerden satın alarak İstanbul’a kazandırdığı Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman portreleri ile Fatih Madalyonu önünde hatıra fotoğrafı çektirdi.